2000 yıl boyunca bir devlete sahip olamayan ve Filistin topraklarından sürülüp çeşitli Avrupa ülkelerine yerleşen Siyonistler, Osmanlı devletinin 1839’daki Tanzimat döneminde çıkartılan yasalardan faydalanarak ilk Kıblemiz olan Mescidi Aksa’nın da bulunduğu bu kutsal topraklarımıza çok kısa bir zaman diliminde sayıları 100 bine varan Siyonistler, Roçild gibi zengin ve varlıklı Yahudiler sayesinde yüz bin dönüm toprak satın alarak yerleşmişlerdir. Birinci dünya savaşından sonra İngilizler işgal ettikleri Filistin topraklarını terk etmeden önce Siyonistleri silahlandırıp o kutsal topraklarda Siyonizm’in bir devlet kurmasını sağladılar. İngilizlerin terkinden sonra Siyonistler Filistinli Müslüman halka saldırarak çocuk, genç, kadın, ihtiyar… Demeden hepsini kıyımdan geçirmiş, kıyımdan geçiremediklerini de topraklarını terk etmeye zorlamışlardır. Topraklarını terk etmek zorunda kalan Filistinlilerin sayısı beş milyonu geçmektedir. O günden bu güne Siyonistler Filistin’deki Müslümanları katletmektedirler. Bunu da, sayıları bir milyarı aşan İslam ümmetinin gözleri önünde yapmaktadırlar.
Peki, İslam Ümmeti, Filistin’de kıyıma uğratılan kahramanlar için ne yapmaktadır? Arkalarında boynu bükük öksüz çocuklar, kimsesiz dul kadınlar ve bağrı yanık, gözü yaşlı anneler bırakan Filistin kahramanları için tek-tük hariç hiç kimse kılını bile kıpırdatmamaktadır. İslâm için ve İslâm’ın mukaddes toprakları için canlarını ve mallarını hiçbir şeyden çekinmeden seve seve feda eden bu kahramanların kıyımdan geçirilmelerini televizyonlarımızda seyrederken, o an için içimizin biraz burkulmasından başka yaptığımız hiçbir şey yok.
Filistin’deki Müslümanlar için bir şeyler yapmak isteyen duyarlı bir takım çevrelere de, Siyonizm’in bölgedeki en iyi müttefiki olan Kemalist rejim engel olmaktadır. Siyonistlerin bölgedeki bir numaralı müttefiki olduklarını; onlar ile yapılan askeri ve ticari antlaşmalar bir yana, bir hafta önce Batman’da Filistin için yapılan İsrail’i protesto etme yürüyüşüne katılmak için gelecek olan birkaç Filistinli Müslümanın, Habur sınır kapısında bir takım sudan bahanelerle Türkiye topraklarına girmelerine engel olmakla da gösterdi.
Ey Araplar ve Ey İslam Ümmeti! Artık ne zamana kadar Yahudilerin yapmış oldukları bu katliamlara seyirci ve sessiz kalacağız? Zarara uğramasından korktuğumuz ticaretimiz, evlerimiz, arabalarımız, bahçelerimiz, dükkânlarımız v.s… iyi bilin ki bu saydığım şeylerin öldüğümüzde ve Adil olan Allah (cc)’a hesap verdiğimizde bizlere hiçbir faydası olmayacaktır. Ancak İslam için harcayacağımız bir kuruşun, dökeceğimiz terin, gözyaşın ve kanın faydası olacaktır. Unutmayalım ki Rabbimizin bize verdiği bütün nimetler bir imtihan vesilesidir. "Muhakkak ki sizi biraz korku, biraz açlık ve mallardan, nefislerden, ürünlerden biraz eksiltmekle deneriz. Sabredenleri müjdele! Onlara, bir musibet geldiğinde: "Biz Allah içiniz ve elbette O'na döneceğiz" derler. Rablerinin mağfiret ve rahmeti onların üzerinedir. Hidayete (doğru yola) erenler de onlardır." (Bakara suresi, ayet: 155-157.)
Ey İslam ümmeti! “Kâfirler istese de istemese de Allah muhakkak nurunu tamamlayacaktır” Sonsuz kudret sahibi olan Allah’ın nurunu bizim ellerimiz ile tamamlaması için artık yeter deyip ‘Hayber Hayber ey Yahud cundi Muhammed seyeud’ haykırışı ve cihad ve iman ruhu ile silkinip yatmış olduğunuz derin uykudan uyanınız. Çünkü bizim cihad ve iman ruhu ile silkinerek uyandığımızı gören kâfirlerin kalbine korkumuz, bir aylık mesafeden girer. Canlarını ve mallarını hiç bir şeyden çekinmeden Allah yolunda seve seve feda eden Müslüman topluluğunun cesareti karşısında İsrail, ABD ve işbirlikçilerinin dünün büyük asker ve mücahitleri karşısında atalarının dize geldiği gibi dize geleceklerdir. Fedailik ve kahramanlık ruhunun uyanmasından sonra, zaferden başka ne beklenilir? Canını, ruhunu ve bütün varlığını feda etmeye hazır olduğunu söyleyen bir topluluk için kurtuluştan başka ne umulur? Evet, bu büyük uyanış ve dirilişin karşısında küfrün bütün kör düğümleri birer birer çözülecek ve bileklere vurulan zincirler teker teker kırılacaktır. Bu yüce iman ve azmin karşısında küfür, içten içe sarsıntı geçirecek ve Müslümanların ayakları altında toz toprak gibi ezilecektir.
Gerek İsrail ve ABD, gerekse hain işbirlikçileri şu gerçeği asla zihinlerinden çıkarmasınlar. Filistinli Müslümanlar, Filistin'de ezeli düşmanları olan Siyonistlere karşı çarpıştılar/çarpışıyorlar ve her ailede mutlaka birer ikişer ya da üçer şehit vardır. Bu yüce şehitlerden geriye kalan yetim çocukları, dul hanımları ve gözü yaşlı anneleri onların anılarını yaşatacaklar ve gösterdikleri kahramanlıkları dilden dile aktaracaklardır. Bu kahraman Filistin şehitlerinin kardeşleri, çocukları ve torunları, mutlaka bir gün Yahudi’ye, Filistin topraklarında döktüğü kanın bedelini en ağır şekilde ödetecektir. Bu gerçeği, ne İsrail ne ABD ve nede hain işbirlikçileri asla unutmasın. Korktukları şey, mutlaka bir gün başlarına gelecektir. Filistin topraklarında. Dökülen temiz ve yüce kanın hesabı, birer birer onlardan sorulacaktır... Yüce Allah'ın izni ile İslam Ümmetinin üzerine çöken ümitsizlik bulutu dağılacak, tembellik ve uyuşukluk ruhu silinecektir, ABD’nin ve İsrail’in Müslümanlar üzerinde kurduğu egemenlik planı yıkılacak, kör gözler bile gerçeği görerek küfrün ve onun orta doğudaki temsilcisi Siyonizm’e karşı savaşmak için silahlara sarılacaktır, gösterilen yüce hedeflere ulaşmak için bütün gücü ile küfre ve Siyonizm’e karşı savaşacaklardır.
Evet, bu gün Filistin'in kutsal toprakları üzerinde temiz ve yüce kanlarını, gözlerini hiçbir şeyden kırpmadan döken kahraman şehitlerin anısına, hiç bir şey yapılmıyor ve Şehitlerin geride bıraktıkları öksüzlerin, dul hanımların ve gözü yaşlı annelerin elinden tutulmuyor ve onlara gereken maddi ve manevi yardımda bulunulmuyor.
Bugün, İslam ümmetine düşen görev şudur: Üzerindeki uyuşukluğu ve ölüm uykusunu atmak, ABD ve Siyonistlerin Ortadoğu’da, bilhassa dünya Müslümanları üzerinde oynadıkları bütün çirkin oyunlarını bozmak, çevrilen bütün siyasi dolapları durdurmak ve bu hususta yapılan planları yırtıp atmaktır. Her yerde varlığını yeniden ispat etmeye kalkışmak ve hiç bir insanın söndürmeye güç yetiremeyeceği mukaddes ve yüce iman meşalesini yeniden alevlendirmektir.
Bugün İslam toprakları üzerinde iktidarı ellerinde bulundurup adları Müslüman adı, yaşantıları ise batı yaşam tarzı şahsiyetler, İslam ve Müslümanlardan yana değildirler, bizim kültür ve inancımızın ortadan kalkması için ellerinden gelen tüm gayretleri göstermektedirler.
Ey İslam Ümmeti! Kendi yolunu kendin seç ve kendi işini de kendin yap. Şehitlerini ve kahramanlarını daima an ve onları kalbinde ve ruhunda yaşat. İman ve cesaretle kendi varlığını ortaya koy. Ne süper güç olan ABD’den ne İngiliz’den nede orta doğuda İslam ümmetinin kalbine bir hançer gibi saplanmış olan İsrail’den korkma. Onlara, bütün gücünle: "İşte ben ölüm uykusunda değilim. Karşınızda dimdik ayaktayım. Kendime düşen görevi yerine getiriyorum..." diye haykır. Ve üzerine düşen yükün altında ezilsen de yükü atıp kaçma. Çünkü ABD’yi ve İsrail’i bu kutsal topraklardan kovacağın ve işbirlikçilerini de mahkemeye çıkaracağın gün pek yakındır inşallah...
“Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?”
“İman edenler Allah yolunda savaşırlar, inkâr edenler ise tağut yolunda savaşırlar; öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır.”
Nisa:75-76
Hacı Ahmet
|