Siyonist İsrail’in cinayetleri ve Gazze’nin mazlumiyetiyle ilgili çok şeyler söylendi. Zulüm altında can çekişen insanlarla ilgili herkes kendi payına düşen üzüntüyü dile getirmeye çalıştı. Bazıları bu cinayetlerin, İsrail’de gelecek Şubat ayında gerçekleşecek seçimler öncesinde Siyonistlerin iç rekabetlerinden dolayı gerçekleştirildiğini bile iddia ettiler. Diğer bazıları, uluslararası müeyyidelerin olmamasından dolayı kan içici İsrail’in teşvik edildiğini ifade ettiler. Filistinlilerin devam eden iç ihtilafları ve bir araya gelme yerine düşmanla söyleşilerde bulunmayı tercih etmelerinin bugünkü gelişmeleri etkileyen bir etken olduğu inkâr edilemez. Siyonistlerin cinayetkarlığını en zirve noktasına ulaştıran bütün sebepler gözönüne alınınca bütün bunlar, dünyanın büyük bir ahlaki çöküş yaşadığını ortaya koymaktadır. İşgal topraklarında yaşayan insanlarda insani bir damar olsaydı, onların oylarını almak isteyen İsrail’in kan emicileri hiçbir şekilde böyle cinayetlere el uzatamazlardı. Bazı menfaatleri uğruna Arap ülkelerinin elebaşları sükûta gömülmeselerdi, bu zilletvari sükûtla ahlaki kaideleri ayaklar altında çiğnemeselerdi, kökten yoksun Siyonistler her günkü tehditlerinin ötesine geçemeyeceklerdi. Filistinli bazı siyasetçiler, “İnsanların hayat haklarını” resmen tanıyıp, ne pahasına olursa olsun kudretlerini korumak için çabalamasalardı, kendi iç rakiplerine karşı ithamlarda bulunma ahlaksızlığına düşmeselerdi, aralarındaki kin ve nefretten dolayı düşmanlarının önünü açmasalardı, düşman elini kolunu sallayarak onların vatandaşlarını en vahşiçe uygulamalarla işkencelere ve katliamlara tabi tutmazdı. Bazı Filistinli ileri gelenlerin, Arap ve Müslüman yöneticilerin ahlaksızlıkları bu dereceye ilerlemeseydi, Siyonist rejim Gazze’yi vahşiyane bir taktikle bir yıldan fazla ablukaya almaz, Müslümanların ve Arapların gözüne baka baka sonraki adımda bu bölgedeki halka karşı katliamlara girişmezdi. Gerçekten, Filistin’de bir grupla siyasi ihtilaflardan dolayı ya da İslam dünyasının bazı ülkeleriyle düşmanlıktan dolayı tarihte eşine rastlanmayan bu vahşi cinayetlere razı olabilecek insanların ahlaki kokuyu koklamış olabilecekleri düşünülebilir mi? Acaba bundan öte ahlaki düşkünlük ve yozlaşma akla gelebilir mi? Son birkaç gündür Gazze insanının başına getirilenlerle uluslararası siyaset alanındaki duruş şiddetli ahlaki yozlaşmayı bütün çıplaklığıyla gözler önüne sermektedir. Meydana gelen son olaylardan Müslümanlar ve dünyadaki diğer özgürlük taraftarları bazı dersler çıkarmalıdırlar. Bu olaylarla tamamıyla gün yüzüne çıkan şey, mazlumları savunmak için en önemli yolun, propaganda ve etkin ileteşim araçlarına sahip olmayı, bu alanda etkisi çok masrafı az olan araçları akıllıca seçmenin gerekliliğidir. Gazze’deki gelişmelerin bazı Arap haber kanalları tarafından an be an yayınlandığına tanık olduk. Haberleri zamanında ulaştırmak için oldukça faal çalıştılar. Bu alanda üzerlerine düşeni iyi bir şekilde yerine getirdiler. Zulmün ebedi kalmamasını gerektiren ilahi adalet, gün gelecek İsrailli canileri çepeçevre kuşatacaktır. Ancak zalimlerin yok olmasını gerektiren ilahi va’d, zalimlerin zulmünü bütün çıplaklığıyla ifşa edip, İslam dünyasının bu bölgesinde yaşananları dünya milletlerinin bilgisine sunma vazifesini bizden kaldırmıyor. Görüş ve bakış açıları ne olursa olsun dünyadaki ahlaki düşkünlüklerden endişe duyanlar, her ne surette olursa olsun Gazze’nin mazlum halkına yardım ulaştırmak için işbirliğine girmeli ve yoğun gayret sarfetmelidirler. Unutulmalalı ki bugün Gazze’de yaşanan olaylarda zaruri olmayan ihtilafların ve birbirlerine olan tahammülsüzlüklerin etkisi inkâr edilemez. Kaynak: Aftabé Yezd Gazetesi Çeviren: Süleyman Güneş |