Bu karanlık çağda Muhammedi İslam’ın adını yüceltip İslami bir inkılâp ile tağut ve zalimlerin saltanatını yerle bir ederek, asırlar sonra mazlum ve mustazaflara iktidar yolunu açan İmam Humeyni, yeryüzünde İslam’ın meşalesini yükselterek İslami mücadeleyi altın bir çağa sürükledi. Yeryüzünün değişik bölgelerinde yürütülen İslami mücadelenin temelleri incelendiği zaman İmam Humeyni’nin büyük kıyamının etkileri açıklıkla görülecektir. Hayatımıza ve mücadelemize büyük etkiler sunan bu büyük insanı Rabbine yürüyüşünün 21. yılında derin bir hasret, özlem ve minnetle anıyoruz. Ruhullah Humeyni 24 Eylül 1902 yılında, Babası Ayetullah Seyyid Mustafa Musevi’nın katledilmesinden 5 ay sonra Erak kentinin Humeyn kasabasında dünyaya geldi. Yetim olarak dünyaya gelen Ruhullah’ın bakım ve terbiyesini annesi ve teyzesi üstlendi. Eğitim yaşına ulaşınca devreye giren ağabeyi, bizzat Ruhullah’la ilgilenmeye ve eğitimini üstlenmeye başladı. 15 yaşında normal eğitimini tamamladıktan sonra Arapça ve İslami ilimleri öğrenmeye başladı. 16 yaşında annesi ve teyzesinin vefatıyla çileli denilebilecek bir gençlik devresiyle karşılaştı. 19 yaşına bastığında İslami ilimler alanında eğitimini devam ettirmek amacıyla babasının da eğitim aldığı zamanın medrese âlimlerinden ders almak için Erak kentine gitti. Erak ilim havzasının Kum kentine aktarılmasıyla Ruhullah, üstadlarıyla birlikte gittiği Kum kentindeki ilim havzasında eğitimine devam etti. Allah’ın kendisine bahşettiği kabiliyet ve üstün zekâsını aldığı eğitimle pekiştirip inkılâbı bir çizgide seferber ederek İslami mücadelede yeni bir sayfa açtı. Ruhullah Humeyni, küfrün ve zulmün hakim olduğu, İslam’ın hakir görüldüğü, her türlü zulüm ve haksızlığın Müslümanlara reva görüldüğü, mazlum ve mustazafların ezildiği, emperyalist ve zalim müstekbirlerin her türlü entrika ve oyunlarını rahatlıkla oynayabildikleri, Müslümanların gaflet uykusunda oldukları bir zamanda, aldığı eğitimin kendisine yüklediği sorumluluğun bilinci ile harekete geçmiş, çağı ve zamanı iyi okuyabilmenin ferasetiyle İslami bir direnişin meşalesini yükseltmiş, medreseleri, dindar halkı ve neticede büyük kitleleri harekete geçirerek 2500 yıllık şah rejimini Allah’ın yardımı ile yıkarak yerine İslami bir devlet kurma şerefine nail oldu… İmam, kendini ihlâs, irfan ve takva ile donatmış, basiret ve bilinçle İslami ilimleri teşkilati yetenekleri ile yoğurmuş ve davasını korkusuzca arzuladığı noktaya taşımıştır. Mücadelenin beraberinde getirdiği zorluk ve çilelere pes etmemiş, sünnetullah gereği zindana ve sürgünlere merhaba demiş, davası uğruna evladını ve en yakın dava arkadaşlarını şehit vermiş, hıyanetlere uğramış, hakaret ve iftiralara maruz kalmıştır. Karşılaştığı tüm aşamaları sabır ve kararlılıkla aşan İmam Humeyni, ömrü boyunca hiçbir tavize yanaşmadan, hiçbir sıkıntı ve zorluğa boyun eğmeden gecesini gündüzüne katarak İslami mücadeleye devam etti. Yaşamının hiçbir merhalesinde Allah’tan başka hiç kimseden korkmadı ve yaptığı tüm faaliyetlerde sadece Allah’ın rızasını esas aldı. İslam’ı dar kalıplar içinde düşünmeyen İmam Humeyni, mezhep ve meşrep ayırt etmeden dünyadaki Müslümanların dertlerini kendine dert edindi. İslam’a ve Müslümanlara karşı dünyanın neresinde olursa olsun bir hakaret veya bir zarar söz konusu olduğunda korkusuzca ileri atılıp Müslümanların dertlerine derman, yaralarına merhem oldu. Merhametli bir baba gibi mustazaflara sahip çıkan İmam Humeyni, ezilenlerin, mustazafların ve İslam için mücadele edenlerin kalbinde yer edinmiş ve her geçen gün kendisine duyulan hasret ve özlem mümin kalpleri derinden dağlamaktadır. 03 Haziran 1989 günü vefat haberi müminleri yasa boğduğu gibi, 21 yıldır her vefat yıl dönümünde sanki bu gün yeni vefat etmiş havası ile milyonlarca insan kabrinin başına toplanarak kendisini yâd etmelerinin yanı sıra, kabrinin başında her gün insan seline rastlamak mümkündür. İslam İnkılâbının yıl dönümlerinde olsun ya da başka vesilelerle olsun burada yapılan anma etkinliklerine yoğun teveccüh ve büyük katılım, Müslüman gönüllerin kendisine ve davasına olan bağlılığının göstergesi ve biatının yenilenmesidir. İmam Humeyni’ye olan bu sevgi, özlem, hasret ve bağlılık Allah’ın her kese nasip etmediği bir lütuftur. O, Allah için yaşadı, Allah için yürüdü, Allah için ter döktü, Allah’ın kanunlarını ülkesinde hakim kıldı… Buna karşılık Allah Teala kendisini mümin ve mustazaf kalplerde yaşatıyor ve dünya var oldukça da bahşettiği mükâfat olarak bu kalplerde yaşatmaya devam edecek inşallah. Allah’a emanet olunuz, selam ve dua ile...
M.CELAL MÜCAHİD
|