Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36

Bir Hadis:
Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -15

10- AHLAK TOPLUMU

Ahlak, semavi dinlerin ve kitapların üzerinde ciddiyetle durduğu ve detaylıca işlediği konuların başında gelir. Allah Teala’dan gelen vahiyde ahlakın detaylıca yer aldığı, insanların yüce ahlaka erişmesi tavsiyelerine bolca yer verildiğine tanık oluyoruz. Dolayısıyla semavi dinler incelendiğinde, bu dinlerin şekillendirdiği toplumların aynı zamanda ahlaki vasıflar taşıyan toplumlar olduğunu, ahlakın semavi dinlere bağlı toplumlarda derin izler bıraktığını müşahede ediyoruz.

İslami öğretinin kıyamete kadar değişime uğramadan ilk günkü gibi varlığını korumasından, mesajının bütün insanlığa yönelik ve evrensel oluşundan dolayı İslam’da ahlakın işlenişi diğer din ve öğretilerden çok daha geniş ve köklü bir yere sahiptir.

İslam’ın inanç sistemi incelendiğinde ahlâk unsurunun çok belirgin ve köklü şekilde yer aldığı görülür. İslami sistemde gerek yasal düzenlemeler gerekse de ruhsal arınmaya ilgili esaslar olsun bütünü ahlaki temeller üzerine bina edilmiştir.

Kur’an toplumunun dayandığı ahlak, arınmaya, temizliğe, güvenliliğe, doğruluğa, adalete, merhamete, verilen sözü tutmaya, söz ile davranışın birbiriyle uyuşmasına, zorbalığın, zulmün, hile ve aldatmanın, insanların mallarını haksız yere yemenin, başkalarının ırz ve namusuna tecavüz etmenin, her türlü kötülüğün, fesadın, bozulmanın ve fuhşun önlenmesi gibi davranışları içerir. Kur’an toplumunun dayandığı inanç sistemi duygu ve davranışlarda, vicdanın derinliklerinde ve toplumun pratik hayatında ahlak unsurunun korunmasını ve yaşamasını zorunlu kılar.

Kur’an toplumu, aynı zamanda ahlak toplumu olup bu toplumun nezdinde ahlak, bütün alanlara hitap edecek şekilde ferdi, ailesel ve toplumsal (ekonomik, siyasi ve kültürel) hayatı kapsayacak nitelikte geniş ve yaygın işleve sahiptir.

Risaletini ahlakın kemaline dayandıran Resul-i Ekrem (sav) "Ben ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim” ifadesiyle peygamberliğinin üzerinde yükseldiği bu yüce unsurun önemine işaret etmektedir.

Allah Teala, “Ve sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin” (Kalem Suresi 4) ifadesiyle aziz peygamberinin kemalin doruk noktasında bulunduğunu, Mü’minler için numune olup kıyamete kadar insanlığın önünü aydınlatacak bir nur olduğunu ifade etmektedir. Resul-i Ekrem (sav)’in ahlaktaki kemal makamı asaletini ve yüceliğini de ortaya koymaktadır.

Hz. Ayşe (ra) Resul-i Ekrem (sav)’in ahlakının formülünü çok kısa bir cümleyle açıklar. “O’nun ahlakı Kuran’dı” Yani Kuran teorisinin pratiğe dönüşümü, yaşayan ve hareket eden canlı Kuran’dı.

Resul-i Ekrem (sav)’in güzel ahlâka teşvik eden çok sayıda hadisi vardır. O'nun kişisel hayatı Allah Teala’nın kitabında "Sen yüce bir ahlâka sahipsin" övgüsünü hakkedecek canlı bir örnek, tertemiz bir sayfa ve yüce bir tablo olarak gözler önündedir. Bu yüce sözle peygamberini öven Allah Teala, aynı zamanda Resul-i Ekrem (sav)’in getirdiği hayat sistemindeki ahlâkı da övmektedir. İnsanların bakışlarını bu tabloya yönlendiren Allah Teala, sevdiği ve hoşnut olduğu yüce ahlâkın ne olduğunun dersini vermektedir.

Ahlaki çerçeve bizzat Allah Teala tarafından çizilmiştir. Dolayısıyla İslam ahlakı yeryüzü kaynaklı felsefi ve irfani ekollerin yaklaşımının eseri değildir. Bizzat Allah Teala tarafından en iyisi olarak tayin edilip beşere sunulan insanlığın üstün değeridir. İlahi kaynaklıdır. Allah Teala’nın seçtiği ve hoşnut olduğu bir olgudur.

Allah Teala’nın Kur’an-ı Kerim’de defalarca övdüğü takva, ahlakın ana damarlarını oluşturur. Takvalı olma, üstün ahlaklı olmaktır. İşte bu vasfa sahip olanlar Allah’a en yakın olan ve Allah Tela’nın övgüsüne mazhar olanlardır. Hiç kuşkusuz bu, İslam ahlâkına özgü eşsiz bir anlayıştır.

Bu yüzden İslam ahlâkı yeryüzünde geçerli olan herhangi bir anlayışla ve kayıtla sınırlanmamıştır. Sınırsız olup insanın ulaşabileceği en yüksek zirveye yönlendirir. Sonsuz özgürlüğe ulaştırır. Allah’a kulluk çerçevesinde tertemiz ve arınmış bir hayatı vaat eder.

İslam ahlâkı; doğruluk, güvenirlilik, adalet, merhamet ve iyilik gibi nitelikleri aşan kapsayıcılığa sahiptir. İnsanın ihtiyaçlarına cevap veren ve onu mutlu kılan tertemiz bir hayat sistemidir. Ahlaki terbiye, hem ruhsal arınmayı içerir ve hem de toplumsal yaşamı kapsam alanına alır.

İslam ahlâkı numune olarak Resul-i Ekrem (sav)’in kişiliğinde somut hale kavuşmuş, bir insanın hayatında ulaşılabilecek kemalin en zirvesini bir numune olarak insanlığa sunmuştur. Resul-i Ekrem (sav)’a hitap eden Allah Teala, onun ahlaki yüceliğine işaretle ulaştığı kemal noktasını zikreder.

“Ve sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin” (Kalem Suresi 4)

En yüksek ahlaka ve insanlığa olgu olacak iyiliklerin zirvesine Resul-i Ekrem (sav)’in yerleşmesi, Müslümanlar için en güzel numune olarak tanıtılmıştır.

“Andolsun ki, Allah Resulü (sav), sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.” (Ahzab Suresi 21)

Ayet-i Kerime, Resul-i Ekrem (sav)’in Allah’ın hoşnutluğunu kazanacak davranışlarda bulunmak isteyen Kur’an toplumu için mükemmel bir örnek olduğunu anlatır. Resul-i Ekrem (sav)’in hislerine mağlup insanları memnun etmek ve onlara pratik değerden mahrum birtakım nazari kaideler öğretmekle görevli olmadığı, onun hedefinin, insanlığa ameli kaideler öğretmek ve bu kaideleri kendi yaşayışıyla izah ve tarif etmek olduğu anlaşılmaktadır.

İnsanoğlu fıtratı gereği birilerine uyarak, tecrübeden yoksun olduğu hayatı başkalarını izleyerek yaşamaya çalışır. İnsanlar, başından beri amaçlarına ulaşabilmek için rehberler edinmişler. Yollarını izlemiş, onların istedikleri şekilde hayatlarının çerçevesini çizmişler.

Oysa Kur’an toplumunun hayata bakışı sadece yeryüzüyle sınırlı değildir. Dünya ve ahiret mutluluğunu hedefleyen Kur’an toplumu, Allah Teala’nın ahlakını övüp insanlara numune olarak sunduğu üstün ahlak sahibi Resul-i Ekrem (sav)’e uyar. O’na uyarak kemale doğru yol alırlar. O’na uymayı Allah Teala’ya gerçek anlamda kullukta bulunma, takva basamaklarından yükselme ve kısaca kamil ahlaka ulaşma olarak kabul eder.

Reul-i Ekrem (sav)’in hayatı, Allah'tan gafil olanlar ve hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya sarılanlar için değil, bütün güçlerini seferber ederek Allah’a ibadet edenler ve onun yolunda mücadele edenler için kıyamete kadar parıldayan bir nur, kesintisiz hidayet kaynağıdır.

Allah'ın rahmet ve lütfü gölgesinde Müslümanca bir hayat yaşayan Kur’an toplumunun kişilik ve davranışlarının kaynağında ahlakın kemalini yaşayan Allah Resulü (sav) bulunmaktadır. Kur’an toplumu Resul-i Ekrem (sav)’e uyup, onun hayatını destur ve numune kabul ederek hayat haritasının tepesine dikince yeryüzü hayatı da cennetimsi bir hal alır.

Bir başka ayet-i kerimede Hz. İbrahim (as)’ın ve onunla birlikte olan Mü’minlerin Kur’an toplumu için güzel örnek teşkil ettiğini bildirilmektedir.

“İbrahim'de ve onunla beraber olanlarda, sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine demişlerdi ki: "Biz sizden ve Allah'ı bırakıp taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah'a inanıncaya kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir." Şu kadar var ki, İbrahim babasına: "Andolsun senin için mağfiret dileyeceğim. Fakat Allah'tan sana gelecek herhangi bir şeyi önlemeye gücüm yetmez" demişti. (O müminler şöyle dediler:) Rabbimiz! Ancak sana dayandık, sana yöneldik. Dönüş de ancak sanadır.” (Mümtehine Suresi 4)

Hz. Resul-i Ekrem (sav)’in yüce ahlakı zikredildikten ve Kur’an toplumunun hayat haritasının tepesine bu model yerleştirilip yaşamın bununla amele dönüştürülmesi istendikten sonra Mümtehine Suresinin 4. ve 6. ayetlerinde tevhid mücade­lesinin öncüsü Hz. İbrahim (as) ve ona uyanların aynı ahlaki bilince sahip oldukları dile getirilmektedir. Onların da ahlakta zirveyi yakaladığı, tertemiz bir hayat yaşadıkları ve Kur’an toplumu için numuneler olduğu bildirilmektedir.

Hz. İbrahim (as) ve ona tabi olanlar, "Sizinle bizim aramızda, siz bir tek Allah'a iman edinceye kadar sürüp gi­decek bir düşmanlık ve nefret açıkça ortaya çıkmıştır" ifadesiyle inkârcıların yolundan uzak olduklarını ve bu tavrın sorumluluğunu paylaşmayacaklarını bildirirken, çizgilerini açık yüreklilikle ve büyük bir cesaretle ortaya koyup Allah’a kulluk konusunda ödün vermeyeceklerini vurgulamakla, kâmil ahlakın asi ve zalim toplumlara isyan etmeyi, onlardan uzak durmayı gerektirdiği açıklamaktadır.

Aynı zamanda ahlak toplumu olan Kur’an toplumunun bağının Hz. İbrahim (as)’a kadar uzandığını görmekteyiz. İşte çağları aşarak gelen tecrübeler ve deneyimler birikiminin oluşturduğu en büyük hazine. Bu asil toplumun bir ucu Allah’ın yüce peygamberlerine dayanırken, diğer bir ucu tevhid mücadelesi tarihinden akıp gelen birikim ve tecrübeler ışığında olgun ve kemal ahlakın zirvelerine yönlendirmektedir.

Kuran toplumu, kökleri derinliklere uzanan, dal budak salmış, gölgeleri geniş alanlara yayılan verimli ve bereketli bir ağaç gibidir.

“Andolsun, onlar sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü arzu edenler için güzel bir örnektir. Kim yüz çevirirse şüphesiz Allah, zengindir, hamde lâyık olandır.” (Mümtehine Suresi, 6)

Allah'a ve ahiret gününe inanan Kur’an toplumunun önünde; tevhid yükünü sırtlamış, içinde yaşadıkları toplumla inanç farklılığından dolayı araya sınırlar yerleştirmek zorunda kalmış, Allah’a inanmadığı için kardeşlerini, eşlerini, babalarını ve oğullarını terk etmiş ve ahlakta kemali yakalamış Hz. İbrahim (as) ve ona iman edenlerin mümtaz hayatları yollarını aydınlatan büyük bir nur kaynağıdır. İşte Kur’an toplumunun vazifesi onların çizgisini sürdürmek, olaylara onlar gibi inanç zaviyesinden bakmak ve ahlakta kemali yakalamak için seferber olmaktır.

İbrahim FIRAT

Diger Basliklar
   VAHDET VE TAHAMMÜL -7
   VAHDET VE TAHAMMÜL -6
   VAHDET VE TAHAMMÜL -5
   VAHDET VE TAHAMMÜL -4
   VAHDET VE TAHAMMÜL -3
   VAHDET VE TAHAMMÜL -2
   VAHDET VE TAHAMMÜL -1
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -41
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -40
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -39
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -38
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -37
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -36
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -35
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -34
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -33
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -32
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -31
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -30
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -29
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git