Kimi evine sıcak bir ekmek götürmeye çalışırken, kimi okuluna giderken, kimi öğrencileriyle okuldan çıkarken, kimi hayattan koparılıp en aşağılık işkencelere tabi tutulurken, kimi camide ibadete dururken, kimi Kur’an okurken, kimi evine veya işyerine yapılan baskına karşı direnirken şehidler ordusuna katılıp kanatlanarak Rablerine yürüdüler. Toplumun en seçkin insanlarıydı onlar. Kişilikte, onurda, takvada ve daha birçok üstün vasıfta en öndeydiler. Hayatlarıyla insanları aydınlatan birer nur kaynağıyken, şehadetleriyle enerjilerini rahmanın nur ikliminden alarak rotasını kaybetmiş insanlığa yol gösteren ve önlerini aydınlatan birer hayat kaynağıdır şehidlerimiz.
Tek bir amaçları vardı. Bütün didinişleri, bütün çırpınışları ve bütün uğraşıları tek bir hedefe kilitlenmişti. Hayatı Müslümanca yaşama bilinci üzerine şekillendirmeye çalışıyorlardı. Müslüman halkın etrafını kuşatan küfür ve fısk bulutlarını dağıtıp insanların fıtratlarıyla buluştuğu, çerçevesi Allah Teala’nın ölçüleriyle tayin edilmiş hayat ortamının oluşması için çabalıyorlardı. Hiçbiri menfaat peşinde koşmadı. Gününü gün etmek için çalışmadı. Gençliklerinin baharında, alınlarında Rablerinin huzurunda nasırlaşmış secde izlerine karışan kanlarıyla Rablerine yürüdüler.
Azizlerimiz, “Şehidlerin Efendisi” Hz. Hüseyin (ra) gibi mazlumca toprağa düştüler. Baskı ve zulmün ateşten yağmur gibi yağdığı bela günlerinde çoğunun cenaze merasimi bile yapılmadı. Allah’a ait olduklarından mahkûmca bir hayatın limanına kürek çektikleri gibi ölümlerinde de mahkûmdular. Sessizce, kimsesizce yürekleri yanardağlar gibi kükreyen birkaç bağrıyanık dost tarafından mazlumca gömüldüler. Çoğunun mezarına uğrayıp bir selam verme, bir fatiha okuma yasaklanmıştı. Kabirlerinin etrafında tanklardan duvarlar kurulmuştu. Analar, yüreği yanık analar acılarını, kanayan yüreklerinden fışkıran öfkelerini içlerine gömmeye çalıştılar. Her gün, toprağa düşen gencecik yavrularının anıları gözlerinin önüne gelirken, zorbaları, zalimleri ve gaddarları yüreklerinin derinliklerinden fışkıran ateşli kelimelerle lanetlediler.
Müslümanların yolunu aydınlatan birer nur kaynağı olmalarına rağmen isimlerinden bahsetme, gündeme getirme ve şehadetlerini anma suç olduğundan, sadece sevenlerinin kalplerinde anılabildiler çoğu zaman.
Rablerinin buyurduğu gibi onlar ölmediler, diri, canlı ve cevval yiğitler olarak O’nun eşsiz nimet sofralarına oturdular. Arkadan gelenleri aydınlatan birer kandil olarak ideal hedeflere ulaşmak isteyenlerin yürüyüşlerinde tükenmez enerjiye dönüştüler.
Menzilini kaybetmiş insanlığın önünü aydınlatan azizlerimizi radyolardan, televizyonlardan, gazetelerden ve meydanlardan haykırıp temiz ve pak hayatlarını insanlığa anlatamıyoruz. Onların her birinin taşıdığı ruh, barındırdığı mücadele aşkı, yüreklerinde kendilerini fedaya kadar sürükleyen Allah sevgisi ve toprağa düştükten sonra güneş gibi insanların önünü aydınlatan birer kandile dönüşmeleri üzerine tezler hazırlanmalı, makaleler yazılmalı, araştırmalar yapılmalı, konferanslar verilmeli, hayatları teker teker kitaplaştırılmalıdır.
Ancak, azizlerimizin şehadeti, hayatlarından daha fazla zalimleri korkutmakta, daha fazla ürkütmektedir. İsimlerinin yanına şehid kelimesinin getirilmesine bile tahammülleri yoktur. Şehit halleriyle hayattayken ortaya koydukları yaşamdan daha fazla etkin olduklarını, kanlarının bereketli tohumlar gibi rahmet fışkıracağı korkusu zalimleri saldırganlığa itmektedir.
Şehitlerimiz hayatımızı bereketlendiren, kaynağı derinlerde olan ve aktıkça coşan birer pınar gibidirler. Bereketli tohuma dönüşen kanları, rahmanın nurundan fışkıran hayat ayacı gibi yeşermiş, şaşkınlık okyanusunda derbeder olmuş dünya gemisine yol gösteren, geminin yolcularını Muhammedi (sav) bilinçle kuşatan, zamana, şartlara ve farklı coğrafyalara rağmen Mü’min yüreklerin zulmün karşısında yiğitçe durmasına yol açan birer enerji kaynağıdırlar.
Şehid maddenin şeytanımsı şa’şaları altında ölüme terkedilmiş insanlığımızı yeniden dirilten ve hayat kazandıran ilahi bir ruhtur. Hayatımızın dayandığı, büyüdüğü ve geliştiği rahmani iksirdir. Ümitsizlik okyanuslarında sergerdan olmuş kalplerimizin Rahman’ın hayat iklimlerine yeniden açılmasıdır. Kısaca şehid, diriliş, direniş ve erdemli hayatın, erdemli toplumun ve erdemli dünyanın kuruluşunda ışık olan, yol gösteren ve o yolda yürümek için lazım olan ruhu bahşeden Rahman’ın kullarına en büyük armağanıdır.
Aziz şehitlerimizi yürekten akan en yüce ve en onurlu duygularla selamlıyorum…
İbrahim FIRAT