Keskin kılıçlar gibi ellerine kalemlerini alan vicdansız yargıçlar! Biz bu hikâyeye yabancı değiliz. Bu hikâyede rolleri ilk defa paylaşmıyoruz. Tam doksan yıldır bu hikâyeyi değişik renk ve tonlarla bize yaşattınız. Silah sizde, iktidar sizde ve güç sizde olduğundan bu hikâyede bize düşen sanık sandalyesiydi. Sizler ise her zaman yargıçtınız. En sessiz nefeslerimize bile huylanırdınız. Bizi bir kaşık suda boğmak için zihinlerimizin içindekini okuduğunuzu iddia ederdiniz. Ve basardınız cezaları.

Haklı da sayılmazdınız. Çoğu zaman ağzımızla haykıramadığımız kin ve nefretimizi zihinlerimizin içinde tutmaya çalışırdık. İnsanlığımızın ve vicdanımızın varlığı, zihinlerimizde size karşı düşmanlığın varlığından haberdar ederdi sizi. İşte bu en ağır cezalarla cezalandırmanız için yeterliydi. Bazen teker teker bazen toplu olarak yüreklerimizi katletmekle cumhuriyetinizi yükselttiniz. Cumhuriyet binanızın altı deşilse gömdüğünüz bedenlerimizden arta kalan iskeletler ortaya çıkacak. İşte o zaman hesap sorulacak sizlerden. Bunu bildiğiniz için her zaman vicdansız ve zalim yargıçlar olmayı tercih ettiniz. Hep cezalandırmayı, karanlık zindanlarda tutmayı, masumca hayatları sebepsiz yere infazı ya da darağacına çekmeyi vazife bildiniz.

Örneğin bizi öldürecek bahaneler bulmak için şapkayı mecbur ettiniz. Şapka giymedi diye yüzlerce canımıza kıydınız. Dünya tarihini baştan sona incelerseniz sizden başka şapka parçasını giymediği için öldüren birilerini bulabilir misiniz? Bu aptallıklarınızla ne kadar da gülünç duruma düşüyorsunuz.

Bir kilo baklava çaldı diye küçücük çocuklara yıllarca zindan yazan sizin vicdansız elinize tutturduğunuz kalem değil miydi?

Taş kalpliler! Bu ülkede taş üstüne taş bırakmadınız. Bu halkın çocuklarını sağcı-solcu diye gruplara ayırıp binlercesini birbirine öldürttünüz. Bununla da yetinmediniz. Çarşıdan, pazardan ya da evinden alarak karanlık dehlizlerde binlerce insanın hayatına kıydınız.

Müslüman halk, Rablerinden gelen kitabı öğrenmeye ve yaşamaya başladığı zaman şaşkına döndünüz. Yeniden idam iplerini yağlamaya başladınız. Topladığınız binlerce Müslüman genci zindanlara doldurdunuz. En aşağılık işkenceleriniz altında bazılarının hayatına kıydınız. Bazılarını sakat bıraktınız. Bazılarını da dört duvar arasında bir ömür tutmaya çalıştınız.

Yüreklerine vicdanın zerresi uğramayan insafsız yargıçlar! Karşınızda Allah’ın nuruyla bakan, yürekleri iman fışkıran Müslüman gençleri görünce divaneleri oynamaya başladınız. Seksen yıldır insafsızlıklarınızı ve vicdansızlıklarınızı seferber edip yok etmeye çalıştığınız bu damarın daha canlı ve daha bereketli gelişip büyüdüğünü görünce, kitabınızda yeri olmayan, rüyalarınıza bile girmeyen “adalet” gibi bir kutsaldan bahsetmenizi beklemek mantıksızlığın alası olurdu. Allah yolunda yürüyen salih bir mü’minle karşılaşan şeytanın çılgına dönmesi gibi çılgınlaştınız. Gerçeği görmekten fersah fersah uzaklaşmış gözleriniz en koyu karanlıklara gömüldü. Heyecana geldiniz. Derin akranlarınızın işlediği, bir yere koyamadığınız cinayetleri Müslümanlara yüklemenin tam sırasıydı. Nasıl olsa, kanun da sizdiniz, hüküm veren de sizdiniz. Hiçbir itirazın, hiçbir delilin nezdinizde kıymeti yoktu. Bastırdınız cezaları, müebbet, müebbet, müebbet…

Merak etmeyin, rahatınıza bakın vicdansız yürekli yargıçlar. Bastırın en ağır cezaları. Yazık olur, kaleminizi kırmanıza da gerek yok. Zaten yüreğinize vicdan namına hiçbir şey uğramadığı için kaleminizi kıramazsınız. Bütün işleriniz birer oyundan ibaret. Bu, sizin için bir intikam oyunundan başkası değil. İslam’la savaştan arta kalmış intikam...

Seksen yıldır aynı oyunları oynadığınız halde yok edemediniz. Sizler en ağır cezaları verdikçe daha bereketli nesiller olarak çıktık, bundan böyle daha fazla çıkacağız. Birimiz binlerle karşınızda olacak. Ne uyduruk mahkeme salonlarınız kifayet edecek, ne zindanlarınız. Sizi vicdan deryalarımıza gömeceğiz. Sizler zulmettikçe fevc fevc dirilip dalga dalga coşacağız. Bahara susamış bereketli topraklardan fışkıran çiçekler gibi toprağımızda açacağız ve sizlere yeri daralta daralta, koca yeryüzünde yaşanacak yer bırakmayacağız. Benden söylemesi. Bugünden geleceğinizin hesabını yapın!

İbrahim FIRAT