Yüce İslam davası için hizmet etmek her Müslüman için mükellefiyet olduğu gibi hizmet hiçbir grup veya cemaatin de tekelinde değildir. İslam’a gönül veren herkes gücü oranında hizmette bulunur ve kendisine göre doğru gördüğü bir yapıda yer alabilir. İslami grup ve yapıların birlik olması istenmekle beraber realitede bunun pek mümkün olmadığı ortadadır. En azından günümüz şartlarında bir çatı altında bulunmaları kolay görünmemektedir. Bu nedenle İslami grup ve şahsiyetlerden beklenen şu ki; bir arada olmasalar da bir birlerinin haklarına riayet etmek, İslam kardeşliğini zedeleyici davranışlardan kaçınmak ve İslam düşmanlarını sevindirecek söz, hal ve tavırlara girmemek olmalıdır. İslam’a gönül verenler, aynı çatı altında olmadığı veya metodunu beğenmediği İslami şahsiyet ve gruplar için yapıcı eleştirilerde bulunabilir. Yeter ki karşılıklı saygı ve hukuk muhafaza edilebilsin. Aslında Müslümanlar arasında bu şekil bir yaklaşımın olması dahi İslam düşmanları için fırsatlar doğursa da mevcut hal ve durumda buna sabretmekten başka alternatif gözükmemektedir.
Tüm bunlara rağmen kendisini aidiyet olarak İslami şahsiyet kabul eden kişi, grup ve yapıların eleştiri ölçülerini kaçırması, kendileri dışındaki Müslümanlar hakkında ağır ithamlarda bulunmasının iyi niyet veya yapıcı eleştiri olarak algılanması mümkün değildir. Üstelik bu eleştiri İslam için hizmet eden birilerini laik rejime ispiyon etme ve hedef göstermeye dönüşürse bunu yapanların İslamiliğinden ve İslami hizmetinden kuşku duyulur.
Aşağıya aldığım alıntı; İslami şahsiyet olarak bilinen, üstelik yıllarca hizmet ve mücadeleden bahseden Ahmet Taşgetiren’in makalesinden bir pasajdır. Öncelikle okuyup ardından kısa bir muhasebeye girelim: “…Aradan yıllar geçince "Hizb" yeniden devreye girdi. Doğu- Güneydoğu'da Mustazaf - Der adıyla örgütlenilmiş ve yine bir tesir alanı oluşturulmuştu. Bir Mevlid kutlamasında, onların çağrısıyla, Diyarbakır Meydanı'nda bir milyona yakın insan toplanınca, "Hizb"in silinemeyen toplumsal boyutu bir kere daha idrak edildi. Ama, "Hizb"e ilişkin "vahşet"ten "kontra"ya kadar uzanan farklı tanımlamalar devam etmekteydi. Üstelik bu tanımlamalar, İslami duyarlılığı olan bazı çevrelerde canlı tutulmakta, rağbet görmekteydi. Doğrusu şu ki, bu alandaki çalışmalar konusunda duyarlı birisi olarak ben de, "Hizb" konusunda mesafeliydim. Benim zihnimde de, geçmişte yaşananlar ve "Hizb"in rolü çok netleşmiş, hatta çok temiz değildi. Yer yer yazılarıma, "Hizb"le ilgili iddialar yansımaktaydı. Bir gün, Doğru Haber gazetesi adına ziyaret talebi geldi. Bu gazetenin, "Hizb" tarafından çıkarıldığını, doğrusu, ziyaretçiler gelince öğrendim….”
İslam’a gönül vermiş vicdan sahibi her fert, bu satırları ön yargısız olarak okuyup değerlendirince ne düşünür acaba? Sizi iyi niyetle ziyarete gelen bir gazeteyi ve muhabirlerini bir süre sonra tahkir ederek, sürekli operasyon ve baskılara maruz kalıp mağdur edilen bir yapıya ait olarak sunmaktaki amaç nedir? Acaba diyorum doğru haber gazetesinin yayın politikası ve izlediği çizgiden hoşnut olunmadığı için birilerine hedef gösterilerek aynı mağduriyet ve linçe mi tabi tutulmak isteniyor?
Yine, yasal bir derneği illegal bir oluşum gibi sunmaktaki amaç ne olabilir? Her halde satırları kaleme alan hazret İslami çevrelere mezkûr derneği tanıtma veya Peygamber aşkıyla milyonları bir araya getirmelerini anlatma niyeti taşımıyordur. Eğer öyle olsaydı biraz olsun bu güzel faaliyetlerden bahsedilirdi.
Baştan sona itham, muammalı cümleler ve açıkça devlet güçlerine hedef göstermenin adı yapısal eleştiri ve bunu yapanları da İslami şahsiyet olarak görmek vicdan sahibi her insanı incitir. Mezkûr gazete ve dernekleri eksik, yetersiz hatta gereksiz görenler olabilir. Buna eyvallah, ama bu kuruluşları açıkça hedef göstermek art niyetten ve hazımsızlıktan başka bir şey değildir. Fesat medyasının tüm gücüyle İslami yapılara dil uzattığı, kendisi dışındaki herkese bir yafta yapıştırdığı bir dönemde bu tür yazı ve yorumların yapılması İslami mesuliyet doğurduğu gibi, yaşanacak mağduriyetlerde İslami şahsiyet olarak lanse edilenlerin nasıl birer ispiyoncuya dönüştüğünü gösterecektir.
İslam için hizmet eden bir gazete ve kuruluşu gammazlamanın, ispiyon etmenin ve hedef göstermenin adı başka ne olabilir? Bunu yapanlar İslami şahsiyet olarak mı kalacak yoksa zihinlere ispiyoncu olarak mı kazınacak?
Allah’a emanet olunuz.
ABDULLAH HOCAOĞLU |