Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36
Bir Hadis: Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
SİYONİST REJİM SUİKASTLARLA KENDİ İSTİKBALİNİ KARARTIYOR / ABDULLAH HOCAOĞLU
Önceki gece Şam’da yapılan bombalı saldırı sonucu Lübnan Hizbullahi ha-reketinin öncü kadrolarından ve komutanlarından Hacı İmad Muğniye şehid edildi. Hacı İmad’ın yirmi yıldan beri Amerika ve Siyonistlerin en çok arananlar listesinde olduğu ve Siyonistlere karşı yapılan birçok eylemle birlikte Lübnan’da Amerika hedeflerinin vurulmasında da öncülük ettiği söylenmektedir.
Böylesi bir değerin şehid olması şüphesiz ki büyük bir kayıptır. İnşallah ka-nının bereketiyle yeni zafer ve başarılar nasip olur, Siyonistlere korku salacak yüzlerce Hacı İmadlar yetişir.
Siyonist rejim altmış yıldır adeta bir kanser tümörü gibi Ortadoğu’ya yani Müslüman coğrafyasının bağrına yerleşmiştir. Siyonistlerin devlet kurmasıyla birlikte bölgeden kan, zulüm ve gözyaşı hiçbir zaman eksik olmadı. İşgalci Siyo-nistler varlıklarını koruyabilmek için Amerika ve diğer müstekbirlerin himayesinde sürekli yeni cinayetlere imza attılar, milyonlarca Filistinliyi mülteci durumuna düşürüp topraklarını işgal ettiler ve halende işgale devam etmektedirler.
Siyonist rejimin bu zulmüne karşı gerek Filistin’de gerekse Lübnan’da mü-cadele ve direniş devam etmektedir. Bugüne kadar binlerce direnişçi şahadete ulaşmış, onbinler türlü türlü eziyetlere ve sıkıntılara maruz kalmış ama mücade-leden asla taviz verilmediği gibi Siyonist rejim, Hizbullah karşısında yenilmiş ve Lübnan topraklarından çekilmek zorunda kalmıştır.
Seyyid Hasan Nasrallah önderliğindeki Hizbullahi hareketin otuz üç gün sa-vaşında Siyonistleri mağlup etmesi, hem onlara hem de ABD ye büyük bir ders olmuş bir süre Hizbullah ile mücadeleyi gündemlerinden çıkarmaya çalışmışlardır.
Bu savaşta net olarak anlaşıldı ki; Siyonistlerin fiziksel üstünlük ile Hizbullahı mağlup etmeleri mümkün değildir. Bunun içindir ki kalleşçe yöntemlere başvurmaktan başka yolları kalmamıştır ve geçmişte olduğu gibi şimdi de suikastlara başvurmaktan kaçınmamaktadırlar.
Siyonistler birçok dava önderine karşı bu şekilde suikastler düzenlemiştir. Nitekim Fethi Şekaki, Abbas Musavi; Yahya Ayaş, Şeyh Ahmet Yasin, Abdülaziz Rantisi ve daha birçok seçkin şahsiyet bu tür suikastlarla şahadete ulaşmıştır. Halen de Siyonistler, birçok öndere suikast yapılacağını bakanlar kurulunda karar almakta ve uygulamaya çalışmaktadırlar.
Siyonistler sürekli korku içinde yaşamaktadırlar. Korkularının temel sebebi de bulundukları topraklarda işgalci olduklarını, er veya geç hezimete uğrayıp sürüleceklerini düşünmelerindendir. Bölgede kendilerini kabul etmiş hiçbir halk yoktur. ABD’nin baskılarıyla bazı despot rejimler, Siyonist cinayetlere göz yuma-rak ilişki geliştirmeye çalışsa da bölge halklarında Siyonistlere karşı büyük bir öfke vardır. Bu durumu iyi bilen Siyonistler sürekli olarak silahlanmakta, askeri yöntemlerle beka sağlamaya çalışmaktadır.
Tüm bu çabanın beyhude olduğu, her suikastın ardından bölge halklarında ve İslami hareketlerde öfkenin daha da büyüdüğü aşikârdır. Lübnan Hizbullah lideri Şehid Abbas Musavi’ye suikast yapılınca, Hizbullah’ın darbe aldığı ve artık toparlanamayacağının hesabı yapılıyordu. Ama tam tersine, bu suikast Hizbullah için bir dönüm noktası oldu, direniş gittikçe gelişti ve ikibin yılında Siyonistleri işgal topraklarından çekilmeye mecbur etti. Aynı şekilde Filistin önderlerine karşı yapılan her suikast, İslami hareketleri daha da meşru kılmakta ve halk ile bü-tünleştirmektedir.
Siyonistlerin suikastlarla bir yere varması mümkün değildir. Ne yaparlarsa yapsınlar, ne kadar askeri güçleri olursa olsun bulundukları topraklarda işgalci-dirler, bir meşruiyetleri yoktur ve sürekli olarak sığınaklarda korku ile yaşamaya mahkûmdurlar.
Siyonistlerin bu eylemlerle kendini sağlama alması da mümkün değildir. Suikastlar zahirde mücadeleyi sekteye uğratıyor gözükse de bu böyle değildir. Şöyle ki; Şehid edilen her İslam önderi ve mücahidin kanı infiale sebep olmakta, saflara yeni savaşçıların katılmasını sağlamakta, birlik ve beraberliğe kapı aç-makta ve mücadele ruhunu yükseltmektedir. Siyonistler saldırdıkça Mü’minlerin azim ve kararlılığı artmakta, direnmekten başka bir yolun olmadığı ortaya çık-maktadır. Bunun yanında her suikast, Siyonistlerle barış adı altında diyalog sür-dürenleri de küçültmekte ve meşruiyetlerini ortadan kaldırmaktadır. Bu son sui-kast da gösterdi ki; Siyonistlerle barış ve diyalog anlamsızdır, bu onların oyalama taktikleridir ve hiçbir sonuç getirecek değildir. Tek yol Siyonistlerin anladığı dilde onlara karşılık vermek ve direnmektir.
Siyonist çeteler altmış yıldır yaptığı suikast ve zulümlerden bir sonuç almadığı gibi bundan sonra da alması söz konusu değildir.
Siyonistler sıkıştıkça ve korkuları kâbusa döndükçe daha çok saldırmakta ve zulümlerini artırmaktadırlar. Zulmün artması elbette ki Gayretullah’a dokunmakta ve görünen o ki Siyonistler de bu noktayı zorlamakta, kendi sonlarını ha-zırlamaktadırlar. Hizbullah’ın 33 gün savaşındaki başarısı ile Siyonistlerin en büyük destekçisi Amerika’nın Irak ve Afganistan’daki hezimetleri de bunun nişanesi olsa gerek.
Siyonist rejim yok olmaya mahkûmdur, yeter ki Müslümanlar tek kuvvet olup mücadeleden taviz vermesin ve Siyonistlerin anladığı dil ile onlara cevap versin.
Unutulmamalıdır ki küfür devam eder ama zülüm asla…