İLİM VE TAKVA GÖLGESİNDE ÇİLELİ BİR HAYAT
Gece en karanlık yüzünü gösterdiği, her taraf kapkaranlık kesildiği zaman insanlar gökteki yıldızlara bakarak zamanı ve yönü tayin eder, onların rehberliğinde yollarını bulurlar. Cehalet ve zulmün gecenin en zifiri karanlık tabakası gibi yeryüzünü sardığı zamanlarda Resulullah (sav)'ın Ehlibeyt'i ve özellikle de Ehlibeyt imamları gökteki yıldızlar gibi insanlara hidayet rehberliği yaparlar. Hz. Hüseyin’in çocuklarından olan Ali, daha çok Seccad ve Zeynelabidin lakaplarıyla tanınmaktadır. Hz. Hüseyin’in dört oğlundan üçü Kerbela’da şehid düşmüş, ağır hastalığından dolayı savaşa katılamayan İmam Zeynelabidin sağ kalmıştı. Kerbela musibetiyle henüz 23 yaşlarındayken karşılaşan İmam Zeynelabidin, babası İmam Hüseyin’i ve diğer yakın akrabalarını kılıçtan geçiren Yezid’in askerleri tarafından esir alındı. Risalet evinin gülü İmam Zeynelabidin hastalıktan dolayı ayakta duramayacak kadar takatsizken babası, kardeşleri, amcaları, amca çocukları ve diğer yakın akrabalarının tümü gözlerinin önünde teker teker katledilmiş, ardından şehitlerin kafaları gövdelerinden ayrılmıştı. Ehlibeyt'in hanımları ve İmam Zeynelabidin esir kafilesinde azizlerinin kesik başlarıyla birlikte şehir şehir dolaştırılarak Şam’a, Yezid’in sarayına götürüldüler. İmam Hüseyin başta olmak üzere bütün yakınlarını kaybetmenin ve zalimler tarafından esir alınmanın acısı bir tarafa, azizlerinin gövdelerinden koparılmış kafalarıyla esaret altında günlerce yol almak hayatta kalanlar için en esef verici ve katlanması en zor olanıydı. Bununla birlikte gittikleri her yerde aşağılanıyor, babası Hz. Hüseyin’e ve dedesi Hz. Ali’ye dil uzatılıyor, risalet evinin Allah Teala tarafından pak ve temiz kılınmış ailesine hakaretler yapılıyordu. O zorlu ve çekilmez yolculuktan sonra Kerbela esirleri Şam’a ulaştılar. Müslümanların halifesi (!) Yezid’in emriyle bir müddet Şam’da bekletildiler. İmam Zeynelabidin mescitte bulunduğu sırada minbere çıkan hatibin Ebû Süfyan soyunu övüp Hz. Ali ve Hz. Hüseyin hakkında kötü sözler söylemesi İmam Zeynelabidin'in tahammül sınırını aşmıştı. Mescitte bulunan Yezid’e başvurarak minbere çıkıp konuşmak istediğini söyledi. İmam Zeynelabidin’in konuşmasını istemeyen Yezid, böyle bir şeyin mümkün olmadığını söyledi. Esir gencin konuşmasını merak eden Şamlılar, Hicaz ehlinin fesâhatini duymak istediklerini söyleyip ısrar edince, Yezid İmam Zeynelabidin’in minbere çıkmasına izin verdi. Hz.İmâm Zeynelabidin, minbere çıkıp Allah Teala’ya hamd-u senâdan, Hz. Resûlullah'a ve "Ehl-i Beyt'i"ne salat-u selâmdan sonra şu tarihi hutbeyi beyân buyurdu: "Ey insanlar, bize altı şey verildi ve yedi şeyle üstün kılındık: İlim, hilim, cömertlik, fesâhat, yiğitlik verildi ve mü'minlerin gönüllerine sevgimiz ihsân edildi. Seçilmiş Peygamber Muhammed (sav) bizdendir. Onu ilk gerçekleyen, imanını ilk izhâr eden Ali, Cafer Tayyâr, Allah'ın ve Resûl'ünün Arslanı Hamza ve bu ümmetin, iki torunu ve Deccal'ı öldürecek Mehdî bizdendir. Bunlarla herkesten üstün bir makam ihsân edildi bize. Beni tanıyan tanır; tanımayana da soyumdan haber vereyim: Ey insanlar! Benim, Mekke'yle Medine'nin oğlu. Benim, Zemzem'le Safâ'nın oğlu. Benim, abâsının eteğinde Hacer'ül-Esved'i taşıyanın oğlu. Benim, herkesten daha iyi, daha güzel bir tarzda Hac merasimini edâ edenin oğlu. Benim, en hayırlı ve gerçek tavâf edip sa'yi îfâ edenin oğlu. Benim, en hayırlı ve gerçek Haccedip “Lebbeyk” diyenin oğlu. Benim, burâka binip göğe yükselenin oğlu. Benim, geceleyin Mescid'ül-Harâm'dan Mescid'ül-Aksa'ya varanın oğlu. Benim, Cebrâil'le Sidret'ül-Müntehâ'ya varan zâtın oğlu. Benim, hakkında, “Yaklaştı, yakınlaştı; iki yay kadar kaldı, yâhut daha da yakın” denen zâtın oğlu. Benim, gökte meleklerle namaz kılanın oğlu. Benim, Allah'ın dilediği, kendisine vahyedilenin oğlu. Benim, Muhammed Mustafa'nın oğlu. Benim, Aliyy'ül Mürteza'nın oğlu. Benim, Allah'tan başka yoktur tapacak deyinceye kadar halkla savaşanın oğlu. Benim, Resûlullah'ın huzûrunda iki kılıçla savaşanın, düşmana iki mızrakla vuranın, iki kere göçenin, iki bey'atte de bey'at edenin, Bedir'de, Huneyn'de dövüşenin, göz ucuyla bakıncaya kadar bile Allah'a şirk koşmayanın, Mü'minlerin sâlihi, Peygamberlerin vârisi olanın, dîne bid'at katanların köklerini kazıyanın, Müslümanların sevgilisi kesilenin, savaşların nûrunun, ibâdet edenlerin zînetinin, ağlayanlara baştacı olanın, sabırlıların en sabırlısının, âlemlerin Rabbinin Resûlü Yâsîn'in (Muhammed'in) soyundan olan, gecelerini ibâdetle geçirenlerin en üstünü bulunanın, Cebrâil'le güçlendirilen, Mikâil'le yardım görenin oğluyum. Müslümanların haremini koruyanların oğluyum; dinden çıkanları gerçekten sapıp zulmedenleri, bey'atten dönüp ahdını bozanları öldürenin oğlu. Benim, Fatımâ'tüz Zehrâ'nın oğlu; Benim, kadınların ulusunun oğlu...." İmam Zeynelabidin’in hutbesini dinleyen Şamlılar gencin kim olduğunu ve ailesinin başına nelerin geldiğini anlayıp Kerbela şehitlerinin yasını tutmaya başladılar. Bir müddet Şam’da kalan İmam Zeynelabidin, esir alınan yakınlarıyla birlikte Medine’ye döndü. İmam Zeynelabidin zamanında Emevi hanedanının zulmü had safhaya ulaşmıştı. İmam, sürekli ilim ve ibadetle meşguldü. Kerbela’da yaşadığı acıyı hayatı boyunca unutamıyordu. Kerbelâ hadisesini hatırladığında kendini tutamaz uzun uzun ağlardı. Kendisini perişan edercesine ağlamamasını söyleyenlere şu cevâbı verirdi: "Hz.Yakup, on iki oğlundan birini kaybedince ağlamaktan gözlerine ak düştü. Görmez oldu. Halbuki kaybolan oğlu Yusuf sağ idi. Ben ise “Ehl-i Beyt”ten bütün yakınlarımın şehit düştüklerini gördüm. Bunların acısını yüreğimden nasıl çıkarabilirim?" Emevi sarayının hükümdarları İmam Zeynelabidin’i potansiyel tehlike olarak gördüklerinden, casusları tarafından adım adım izletiyorlardı. Emevi halifelerinin halkın üzerindeki yoğun baskılarının verdiği aşırı korkudan dolayı hiç kimse zalimlere itiraz cesareti bulamıyordu. Halkın aşırı korkudan dolayı kıyam yapacak durumda olmadığını gören İmam Zeynelabidin, zalim hükümdarlara karşı herhangi bir kıyama kalkışmadı. Ancak, hükümdarlara biat da etmedi. Zamanının çoğunu Mescid-i Nebi’de geçiren Hz. İmâm Zeynelabidin, burayı ilim merkezi haline getirmişti. İmam Zeynelabidin’in ilim meclisine katılmak isteyen Müslümanlar İslam dünyasının değişik yerlerinden Medine’ye akın akın geliyorlardı. Hz. İmâm Zeynelabidin'in tedvin edilmiş eserlerinden biri "E's-Sahifet'ül-Kâmile"dir. "Sahife-i Seccâdiyye" de denilen bu kitapta, ellidört duâ mevcuttur. Hz.İmâm Zeyneabidin'in bir de "Risâlet'ül-Hukuk" isimli kitabı vardır. Bu risâlede; İslâmi hukuk esaslarının insanî vecheleri, bütün incelikleriyle izâh edilmektedir. Şia’nın dördüncü imamı olan İmâm Zeynelabidin, hicret'in 95. yılında (Milâdi 693) Muharrem ayınının 12. günü Ümeyye Oğullarından Hişam’ın emriyle, Velid bin Abdulmelik tarafından zehirletilerek şehid edildi. H. İbrahim Fırat |