Gazze şeridi uzun süren ambargo ve kuşatmanın ardından iki gündür Siyonist rejimin yoğun bombardımanı altında katliama tabi tutuluyor. İşgalci rejimin yaptıklarını gördükçe içimiz kan ağlıyor çünkü bugüne kadar Gazze için bir şeyler yapılamamasının utanç ve ezikliğini yaşıyoruz hepimiz. Gazze halkı mahzun, Gazze mazlum ve Gazze kan gölü, bir kez daha kutsallarımız saldırı altında, mescitler bombalanıyor ve kutsal kitabımızdan parçalar yerlere savruluyor. Adı İslam olan devletler suskun, İslam konferansı örgütü bilmem ne zaman toplanabilmenin hesabında. Bir buçuk milyarlık bir ümmetin lanetlenmiş isyankâr bir kavim karşısındaki bu acziyet ve suskunluğu kahretmez mi iman sahibi her mümini? Gazze bir çığlıktı bu güne kadar kaç kişi duyabildi. Gazze’de insanlar açlıkla mücadele ederken kimler ne yaptı kendine hesap sorması gerekir bugün. Artık herkesin gaflet uykusundan uyanması gerekir. Sadece Müslümanlar değil, İnsanlıktan nasibini almış herkesin Gazze’de uygulanan zulüm ve katliamlar karşısında insanlığından utanması gerekmez mi? Mazlum bir halk yaşlı, kadın ve çocuk gözetmeksizin katledildiği bir ortamda sessiz kalmak, tepki vermemek bu katliamları kabullenmek demektir. Gazze bir buçuk yıldır bu acıları yaşıyor. Kuşatmanın getirdiği açlık, soğuk ve hastaların imkânsızlıktan tedavi olamadan ölmeleri gazeliler dışında çok az kimse hissetti ve gördü. Eğer mazlum halkın çığlıkları duyulsaydı Siyonist rejim bugünkü katliamlara bekli de cesaret edemezdi. Siyonist rejim başta Müslümanlar olmak üzere herkesi kuşatma ve ambargoyla test ederek, tepkisizliklerden cesaret alarak bugünlere geldi. Gazze’nin mazlum halkının hesabı tüm ümmetin boynundadır. Ahiret yurdunda hepimize bunun hesabı sorulacak. Artık tepkisiz kalmanın, görüşmelere umut bağlamanın veya bir kez daha gerçek yüzleri ortaya çıkan ve rüsva olan sözde uluslar arası kuruluşlardan bir şeyler beklemenin hiç bir anlamı yok. Dünyanın her yanında başta Müslümanlar olmak üzere insanlık adına vicdan sahibi herkesin Gazze katliamına sessiz kalmamaları, Siyonist rejimi telin etmeleri ve tepkilerini en üst seviyede ortaya koymaları gerekir. Halklar tepki göstermezse hükümet ve devletlerin yapacağı bir icraat söz konusu değildir. Dünya devletlerinin sözde kuruluşu Birleşmiş Milletler, Amerika ve Siyonist rejime endekslenmiş bir kınama metni dahi hazırlayamıyor ve dolayısıyla birleşmiş milletler de bu cinayetlere ortak ediliyor. Avrupa birliği zaten bir şey yapmaya niyetli değil, ekonomik krizle uğraşıyor gözükerek Filistin’de yaşanan katliamlara seyirci kalıyor. Demek ki onların da insan hakları ve demokrasileri sadece bir yere kadar ve kendileri içinmiş. Arap devletlerse Siyonist rejim yöneticilerinin ifadesiyle bu katliamlardan haberdardılar ve işbirliği içindeler. Zaten uzun süredir devam eden sessizlikleri, Siyonist rejim ile sürdürülen ilişkiler ve gelişmeler karşısında utanmadan Hamas’ı eleştirmeleri de bunu gösteriyor. Demek ki onların da Siyonist rejime yamanmaktan ve kendi iktidarlarını korumaktan başka dertleri yok. İşlenen katliamların bir sebebi de onlardır ve elleri Gazze’nin mazlum halkının kanına bulaşmıştır. Filistin’in kukla devlet başkanından(!) zaten bahsetmeye deymez. Mahmut Abbas’ın görevi Filistin davasını savunmak değil, ona verilen görev Siyonist rejimin güvenliğini sağlamak ve mücahitleri Siyonist rejime ihbar etmektir. Bunu yaparken de çevresinde oluşan menfaat çetesiyle birlikte nemalanmaktan başka yaptığı bir icraatı da yoktur. Düşmanın gaddarlığı yanında böylesi paçavraların Filistin halkına musallat olması da ayrı bir musibettir. Bu zat ve örgütü barış görüşmeleri ve müzakereler adı altında Filistin halkını oyalamakta ve Siyonist rejim planlarına hizmet etmektedir. Filistin konusundan yıllardır sürdürülen barış görüşmeleri ve müzakerelerin sadece Siyonist rejimin toprak gaspına ve katliamlarına bir kılıf olduğu ve Siyonistlere zaman kazandırmaktan başka bir işe yaramadığı açıkça ortaya çıktı. Siyonist rejimin yüzlerce ton bombayı Gazze halkının üzerine yağdırıp katliam işlediği bir ortamda ateşkesten bahseden sözde liderlerin de tek amacı Siyonist saldırıları meşru göstermektir. Ortada karşılıklı bir savaş yok ki ateşkesten bahsedilsin. Bir tarafta uzun süredir baskı, dayatma ve ambargolarla kırılma noktasına gelmiş mazlum bir halk, diğer tarafta en gelişmiş savaş silahlarıyla bu halka saldıran azgın bir kavim varken nasıl olur da ateşkesten bahsedilebilir. Siyonist rejimin geçmiş katliamlarından ders çıkarmayanlar veya çıkarmak istemeyenler bugün artık anlamadır ki bu kâfirlerin anladığı tek yol direniş, intifada ve mücadeledir. Diğer bütün alternatifler Siyonistlerin emellerine ulaşmaları için oynanan oyunlardır. Mazlum ve izzetli Filistin halkının önünde tek seçenek vardır. Hamas hareketini desteklemeleri ve gerekirse kanlarının son damlasına kadar direnmeleri gerekir Evet, şartlar Gazze için çok ağırdır. İlaç ve malzeme yokluğundan yaralılar doğru dürüst tedavi edilememektedir. Gazze halkı uzun süredir devam eden ambargonun getirdiği sıkıntıları da tüm hücreleriyle yaşamaktadır. Ama direnmekten ve mücadele etmekten başka bir çözüm yoktur. Hamas’ın onurlu duruşu ve Gazze halkının fedakârlıklarıyla azgın Siyonistler gereken dersi Allah’ın izniyle alacaklardır. Bugün zahiri güçlerine güvenerek hırçınca saldırmaları, yüzlerce mazlumu şehid etmeleri, Gazze şeridini kana bulamaları onların üstünlüklerini göstermez. Aksine sıkıştıkça zulümde ileri gidiyor ve son kozlarını oynuyorlar. Durum ne olursa olsun kaybeden mazlum Gazze halkı değildir. Gazze halkının onurlu duruşu ve mücahitlerin direnişiyle, Siyonist rejim iki yıl önce Lübnan Hizbullahına karşı uğradığı hezimeti tekrar acı bir şekilde tatmaktan kurtulamayacaktır inşaallah. Gazze de direniş devam ettikçe Siyonistlerin balonları sönecek ve iki yıl önce Hizbullah’a yenildikleri gibi yenilmekten kurtulamayacaklardır. Siyonistler de çok iyi biliyor ki bir şehrin alt yapısını bombalamak, sivil asker ayrımı yapmadan insanları katletmekle bir şey elde edemezler. Bundaki tek amaçları açlıkla ele geçiremedikleri Gazze halkını bu şekilde teslim almaktır. Bunu başaramayacaklar, onlar katliam yaptıkça mazlum Gazze halkı gerçek temsilcileri olan Hamas hareketi etrafında kenetlenmekte ve direnmektedir. ABD’nin, Irak ve Afganistan’daki durumu ortada, yaptığı tüm zulüm ve katliamlara rağmen başarılı olamayan ABD, şu an girdiği bataklıktan kurtulmanın bahanelerini arıyor. Siyonist rejim de hamisi ve destekçisi ABD’nin akıbetine duçar olmaktan kurtulamayacaktır. Yeter ki direniş devam etsin, yeter ki dünyanın her yerinde Müslümanlar birlik içinde hareket ederek sessiz kalmasınlar. Elleri peygamber kanına bulanmış, verilen tüm nimetlere rağmen nankörlük ederek şirke bulaşan, yüce Allah’a isyan eden ve bu yüzden lanetlenmiş bir kavmin azgınlığı bizleri ürkütmemeli ve şaşırtmamalıdır. Allah’a karşı; “işittik ve isyan ettik” diyen lanetli kavmin küfür ve zulümde azgınlaşmasından başka ne olabilir ki. Ama onlar cürümlerinden dolayı hor ve zelil olmaktan, lanetlenmekten kurtulamayacaklardır. Şüphesiz Rabbimizin vaadi haktır. Müslüman halkların ne pahasına olursa olsun tepkilerini ortaya koymaları ve hiçbir yerde ABD ve Siyonistler için huzurun olmayacağını göstermelidirler. İslam ülkelerinin çoğunda hükümetlerin sessizliği ve birçoğunun zalimlerin safında yer alması Müslüman halklara daha çok sorumluluk yüklemektedir. Örneğin Mısır yönetiminin Siyonist rejime kucak açması ve âdeta Gazze saldırısına davetiye çıkarması, onların amaç ve saflarını ortaya koymaktadır. Ama Müslüman Mısır halkı gerekirse canları pahasına Refah sınır kapısının açılması için çalışmalıdır. Siyonist rejimin son saldırıları ve sözde demokrasi ve insan hakları savunucusu dünya devletlerinin sessizliği hatta Siyonistleri destekler tavırları bir kez daha göstermiştir ki Müslüman halklar nerede olursa olsun kendi ayakları üzerinde durmalı, güçlü olmalı ve direnmelidir. Kâfirlerin kendi menfaatleri için her gün bir İslam beldesine saldırdığı bir ortamda diyalogdan, barıştan veya müzakereden bahsetmek onlarla zımnen de olsa işbirliği yapmaktan başka bir anlam ifade etmez. Tek yol direnmektir. İnşallah mazlum Filistin ve Gazze halkı da yıllardır süren onurlu direnişlerinin neticesini alacaktır. Şehidler, yaralılar, dul ve yetimler, viran edilmiş şehirler, açlık, hastalık ve yokluk içimizi yaksa da bunların hiç biri karşılıksız değildir. Kerem sahibi rabbimiz ecrini en güzel şekilde verecektir inşaaallah. Yeter ki mücadeleden geri kalınmasın ve saflarda gevşeklik olmasın. Dünyanın neresinde olursak olalım mutlaka Gazze halkı için yapacağımız bir şeylerin olduğunu unutmayalım. “Onlara dünya hayatında bir azap vardır. Ahiret azabı ise elbette daha çetindir. Onları Allah’tan koruyacak da yoktur.” (Rad S: 34) Allah’a emanet olunuz. ABDULLAH HOCAOĞLU |