Miladi takvim Hz. İsa (as)’nın doğumunu tarihin başlangıcı olarak esas alır. Miladi takvime göre dünyanın güneş etrafındaki dönüşü esas alınarak yıl tayin edilir. Dolayısıyla bir yıl 365 gün 6 saat olarak kabul edilir. Miladi takvimin ilk şekli Jülyen takvimidir. Bu takvim Roma’nın kuruluşunun 708. kuruluş yıldönümüne denk gelen milattan önce 46 yılında astronomi bilgini Sosigenes’in tavsiyesi üzerine Roma imparatoru Jilies Cesar tarafından yapılmıştır. Başta 1 Mart olan yılbaşı, takvimdeki kayma ve düzensizliklerin önüne geçmek için daha sonra 1 Ocak olarak kabul edilmiştir. Ancak bu uygulama çözüm getirmemiştir. 1582 yılında görülen düzensizliklerin giderilmesi için takvime on gün eklenmiş ve takvimdeki değişmeyi düzenleyen İznik konsülü ve papanın ismine atfen Gregorian-Miladi takvimi denilmiştir. Takvim öncelikle Fransa ve İngiltere olmak üzere Hıristiyan devletlerde son şekliyle yürürlüğe girmiştir. Osmanlı döneminde Hicri ve Mali takvim birlikte kullanılmakta idi. Miladi takvim Osmanlının son dönemlerinde 1917 yılında ittihat ve Terakki partisi tarafından Takvim-i Garbi ismiyle yürürlüğe konmuştur. Cumhuriyetin kurulmasıyla halkı İslami değerlerden koparmak için her alanda yoğun inkılaplara girişen Kemalist rejim 26 Aralık 1925 tarih ve 698 sayılı "Takvimde Tarih Mebdeinin Tebdili" hakkındaki kanunla, Hicri 1342 Ocak ayının ilk günü 1 Ocak 1926 olarak değiştirilmiş ve bu tarihten itibaren gregorian diğer adıyla Miladi takvim yürürlüğe girmiştir. Her ne kadar kanunda uluslar arası takvim olarak lanse edilse de amaç, herhangi bir uyumsuzluğu gidermek veya takvimden dolayı yaşanan bir sıkıntıyı kaldırmak değildi. Miladi takvimi kullanan tüm ülkeler uzun süre Osmanlı imparatorluğu ile ticari ve siyasi ilişkilerde bulunmuş, farklı takvimlerin kullanılması sorun teşkil etmemiştir. Cumhuriyetin ilanından sonra uygarlık ve medeniyeti, İslami değerlerden uzaklaşmak olarak belirleyen Kemalist rejim, hayatın her alanında halkı İslami değerlerden koparmak, uzaklaştırmak ve yozlaştırmak için uğraşmış, tüm İslam âleminde ve bu coğrafyada kullanılan Hicri takvimi yeni cumhuriyette ortadan kaldırarak miladi takvime geçilmiştir. Takvime miladi denilmesinin nedeni bilindiği gibi Hz. İsa (as) nın doğumunun esas alınmasından dolayıdır. Aslında Gregorian takvimine göre Hz. İsa (as)’nın doğum tarihi bir ocak olarak kabul edilse de bu kesin değildir. Müslümanlar elbette Hz. İsa (as)’yı sahiplenecek ve ona değer vereceklerdir. Ama Müslümanların bu değeri Hıristiyanların yozlaştırılmış anlayışları şeklinde olamaz. İslam peygamberinin hicretinin esas alındığı takvim Müslümanlar için geçerli ve yılbaşının da hicri aylara göre olması gerekir eğer yılbaşı kutlanacaksa Allah resulü (sav)’ın hicreti esas alınarak kutlanmalıdır. Günümüzde miladi takvim esasına göre yılbaşı ve Noel Hıristiyan devletlerde kutlanmakta, maalesef başta TC olmak üzere bazı İslam ülkeleri de bunu yapmaktadır. Noel bayramı adı altında içki, eğlence ve fuhuşatların Hıristiyanlığın özünde de bir yeri yoktur. Ama insanların nefsine hoş geldiğinden ve de Hıristiyanlık tahrif edildiğinden buna dini bir kılıf uydurulmaktadır. Yoksa bir peygamberin miladını içki ve eğlence ile karşılamayı hiçbir inanç kabul etmez. Yılbaşı kutlamaları adı altında Müslüman halklar arasında da gayri İslami birçok davranış sergilenmekte ve kutlama adı altında insanlar günaha bulaşmaktadırlar. İslami olarak miladi yılbaşının kutlanması diye bir durum olmadığı gibi Hıristiyanları taklit ederek kutlamalarda bulunmak da İslami değildir. Noel Baba, Yılbaşı, Christmas bayramı gibi başka dinlerin alameti, sembolü olan günleri kutlama, aynı amaçla tebrikleşmek ve hediyeleşmek, hindi almak, ziyafet vermek vb. davranışlarda bulunmak, hulasa bu kutlamaları yerine getirenlere katılmak veya onları taklit etmek caiz değildir. O, size Kitapta: "Allah'ın ayetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğinizde, onlar bir başka söze dalıp geçinceye kadar, onlarla oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuz" diye indirdi. Doğrusu Allah, münafıkların ve kâfirlerin tümünü cehennemde toplayacak olandır. (Nisa S. 140) ayeti kerimesi Allah’ın ayetlerini inkâr eden ve İslami değerleri alay konusu yapanlarla oturmayı men etmektedir. İslami değerlere saldırılmasını fikir özgürlüğü adı altında koruyup kollayanların Noel ve yılbaşı gibi çarpıtılmış kutlamalarını kabul etmek veya katılmak uygun değildir. Bunu yapanlar ayetteki ifadeyle onlar gibi olurlar. Müminlerin başkalarına benzememeleri gerekir. Bu konuda Ebu Davut’tan rivayetle Allah Resulü (sav)’nün: "Kim herhangi bir gruba benzeşirse o da onlardandır." Hadisi şerifi de Müslümanların başkalarını taklit edemeyeceğine işaret etmektedir. Demek ki İslami olarak Noel veya Yılbaşı kutlamalarında bulunmak caiz değildir. Hıristiyanlara ait tahrif edilmiş bir bayramı kabullenmeye de cevaz yoktur. Ama buna rağmen Kemalist rejimin yıllarca yaptığı asimile ve yozlaştırma sonucu maalesef bu gün toplumda azımsanmayacak bir kesim yılbaşı kutlamalarında bulunmakta ve gayri İslami birçok tavırlara girmektedir. Bu duruma düşenlerin önemli bir kısmı aslında yaptıklarının bilincinde değildir. Çoğu yapılan telkin ve özendirmelere kapılmakta ve Hıristiyanlara ait bir bayramı kendi öz değeriymiş gibi kutlamaktadır. Yukarıda da işaret ettiğim gibi bu durumun müsebbibi Kemalist rejimdir. İslami değerlere düşmanlıkta sınır tanımayan laik rejim sadece takvimi değiştirmekle yetinmemiş, Müslümanlar için mübarek bir gün olan Cuma gününü yozlaştırmak için de hafta tatilini cumadan Hıristiyanların tatil günü olan Pazar gününe almış, akabinde Yahudilerin tatil günü olan cumartesi günü de tatil olarak kabul edilmiştir. Halkının kahır ekseriyetinin Müslüman olduğu bir ülkede Cuma tatilinin ortadan kaldırılıp, Hıristiyan ve Yahudilere göre hafta tatilinin belirlenmesi tamamen İslam’a olan tahammülsüzlük ve düşmanlıktan dolayıdır. Kemalist rejim bunu alfabeden giyim kuşama her alanda yapmıştır. İslami çağrıştıran giyim kuşamdan, gelenek ve göreneklerden hiç bir şeyin kalmasını istemeyen rejim İslami müesseselere yönelmiş, yasaklamalar getirmiş hatta ibadetin dahi Türkçe yapılması için baskı ve dayatmalarda bulunulmuştur. İslam’a bakışı ve hayat felsefesi İslam düşmanlığı olan bir rejimden başka bir şey beklenemez. Bugün Türkiye’de yılbaşının resmi tatil olması da o anlayışın bir sonucudur. Müslümanların Hıristiyanlara ait olan dini bir bayramı ne ad altında olursa olsun kutlaması akidevi yönden mesuliyet doğurur. Müslümanlar bundan kaçınmalı ve Kemalist rejimin topluma yerleştirdiği bu olguya karşı mücadele etmeli, halkı İslami bayram ve kutlamalara teşvik etmelidir. Sorumluluk bilinci taşıyan her Mümin, Kemalist rejimin yozlaştırmaya çalıştığı İslami değerlere sahip çıkmalı ve topluma dayatılan gayri İslami adetleri reddetmelidir. Seksen yıllık zulüm rejimi Müslüman halkta büyük tahribatlar oluşturmuş ve halk bilinçsiz bir şekilde putperestlerin ve kâfirlerin geleneklerini sahiplenmeye başlamıştır. Bunun önüne geçilmeli her şart ve ortamda Müslüman fert imkânları ölçüsünde Kemalist rejimin planlarını bozmak için çalışmalıdır. Allah’a emanet olunuz ABDULLAH HOCAOĞLU |