“Eğer ana karnındaki bir cenine birisi deseydi ki;hariçte muntazam bir alem vardır!.. Dağlar, denizler, ovalar, bostanlar, bağlar ve ekinler mevcuttur. Çok yüksek ve aydınlık bir gök ve onda Güneş, Ay, yıldızlar ve Süha yıldızı vardır. Cenubdan şimalden, ve garbtan rüzgarlar eser; bağları düğün evi, ağaçları gelin gibidir. Harici âlemin acaibleri tavsif olunmayacak derecededir. Sen bu karanlık yerde neden mihnet çekmektesin? Dar bir çarmıh içinde kan içiyorsun, necasetler ve zahmetler arasında hapsedilmişsin. O cenin, halinin hükmiyle bu haberlere karşı muteriz olur, inkar ederdi ve “bu söylediklerin muhaldir, hiledir, aldatmadır” derdi. Çünkü kör bir kimsenin vehmi bu manadan, yani dünyanın bu kadar süslü olduğundan habersizdir. O körün, yahut o ceninin idraki, bir şeyin cinsini görmediği için o idrak, anlatılan şeylerin münkiri olur. Dünyadaki avam-ı nas da ebdal-i ilahinin mana aleminden söyledikleri nişanlara karşı böyledir. Ebdal-i ilahi onlara; bu dünya, çok karanlık ve dar bir kuyu gibidir. Haricinde ise kokusuz ve renksiz bir alem var derler. Avam-ı nastan hiçbirinin kulağına girmez ... (MEVLANA -7783-7794)” Dünyanın içindeki en kıymetli şeylerden bir tanesi bizlere sunulan zaman dilimidir ki, bu her gün önümüze konulan 24 altın gibidir… ve ha bire akıp gitmekte olan bu kıymetli sermayelerimiz ya bizlerin lehinde veya aleyhimizde birer şahit olarak karşımıza çıkacaktır… Ya Rıza-i İlahiyle başı dik bir şekilde Cennetlerde yaşamak veya Gazab-ı İlahiyle boynuna kelepçe takılmış bir şekilde Cehennem yakıtı olmak… Yukarıda Mevlana hazretlerinin de buyurdukları gibi dünya metaına olan rağbetten ötürü Avam-ı nastan hiçbirinin kulağına girmez (girmiyor), fakat daha vahim olan şey ise Milenyum diye addedilen bu çağımızda sözüm ona bazı HAVÂSS(!) taifemiz AVAM’ın bile gerisine düşmüş bulunmaktadır. Tüm derdi ve gayesi mazlum halkına sahip çıkmak, onları sırtlanlara yem yapmamak için gecesini gündüzüne katan, şeytan ve siyonistlerin oyunlarıyla tali yollara sapan ben-i ademe şefkat ve merhamet kanatlarını açan ve karşılığında hiçbir ücret talep etmeyen Hizbullah Cemaatine karşı sıkılmadan, utanmadan, günü birlik şahsi menfaatleri için en kofti iftira-yalan-uydurma şeyler piyasaya sunanlar bir gün gelip de bu söyledikleri yalanların Mustazaf halklar tarafından suratlarına atılacakları endişesini hiç taşımıyorlar mı? Oysaki özelde Türkiye olmak üzere tüm diğer zalimlerin çizmeleri altında bulunan ülkelerdeki toplum mimarları ve kanaat önderlerinin zalimlere karşı onurlu ve dik durmaları gerekmez mi? veya zalimlerin elinde maşa olmadan bir kenara çekilmeleri. Her ne kadar tarih bir gün gelir onu kınarsa da, küfrün elinde maşa olmuş gibi lanetlemez. Ne yazık ki ülkemde ne Solcu liderler liderliklerinin bilinciyle hareket etmekte, ne de Müslüman liderler… 3 tane çürük soğan için işimizi gücümüzü bırakıp keserlerimizi elimize alıp birbirimizin kafasını yarmaya hazır kıta beklemekteyiz. Kemalistlerde zil takıp oynasınlar. (Yok öyle; şimdi bunu okuyan derin güçler ellerini sıvazlamışlardır. Biz sizin üç boyutlu halinizi gördük :) Bu mu kanaat önderliği veya toplum mimarlığı? Hayır!.. her halukarda soğukkanlılığını koruyabilen, ifrat ve tefritten uzak duran, erdemli düşünen, kendi nefsine, çıkar ve ilişkilerine öncelik tanımayan, mazlum halkların derdiyle dertlenip sorunlarıyla uğraşımanın peşinde koşan, hayat şartlarını yaşanır hale getirmek için gecesini-gündüzüne katan toplum önderleri lazım… agresif hareketler, toplumu geren hayali ve uydurma söylemler sahibini yalancı çoban hükmüne getirecektir. O sürece girilmeden herkes ve herkesimin kendi ağırlığının farkında hareket etmeleri, en doğal ve tabii olanıdır. Anlamsız ve manasız demeçler, söylemler, toplumu germeler sonucu elde edilen güç, rüzgarın önünde kalkan toz gibidir. Sakın bu gerçek güç sanılıp da daha anlamsız ve sonucu vahim olacak tahribatlara hiç kimse kalkmasın. “özellikle toplum mimarlarının”(!) kalkmaması lazım gelmektedir diye düşünüyorum. Ey dünün CENİN’i, bugünün HAVÂSS ve kanaat önderleri, yarın kurulacak İLAHİ MAHKEMEDE hesap verebileceğiniz şeyleri yapmanız dileğiyle… HAYAT VE HÜRRİYETİN GERÇEK SAHİPLERİNE SELAM OLSUN … ORHAN YAPICI |