Bismillah: Her derdin bir ilacı ve bir tedavi edici, onarıcı bir dermanı vardır. Herkes bu dermanın acı veya tatlı olduğuna bakmadan, doktorun tedavi edici, iyileştirici olduğuna bakar. İşte hem ruh, hem beden olarak insanı iyileştirecek olan ilaçlar Kur’an ve sünneti seniyedir. İşte bu ilaçlar insaniyet için en can alıcı noktalarda imdada yetişen birer Hızır nispetindedir. Ehli delalet, bu devalara geçici dünya gözüyle baktıklarından hiçbir zaman bir fayda bulamaz ve bulamamışlardır. Delalet ehli bu dünyayı Ahirete tercih ettiklerinden dolayı her zaman hüsrandadırlar. Dünya gözleri ile temaşaya daldıkları için, ebedi olan ahreti unuturlar. Daimi ve ebedi hayatı hiçbir zaman düşünmezler. Geçici zevklerin peşinde koşarak hüsran üstüne hüsrana dalarlar. Bu geçici zevkleri istedikleri için de daima kaybederler. Akılları başlarında olmayandan ancak bu gibi hareketler beklenebilir. Ama bunun azabını ve eziyetini çekmek için canları alındığında anlayacaklar, belki geç anlamak hiç anlamamaktan yüz kat daha iyidir. Dönüşü olmayan yola girildiğinde bunu anlasalar da anlamasalar da artık fark edecek bir şey kalmayacaktır. İman sahibi olanlar, bu küffarların aksine geçici zevklerin peşinden koşmazlar. Bunları daimi ve ebedi hayatlarına feda edeler. Ahmakların gözlerinde yanlış yolda ve hüsranda oldukları görünse de Kainatın Halıkının yanında en kazançlı ve en büyük kar sahibi olurlar. Bütün dünyanın şaşaalı zevkleri Ahirete nispeten bir dakika hükmündedir. Akıl sahibi bir insan bu dünyayı ellerinin tersi ile atar ve onun esiri olmaktan kurtulmaya bakar. Aklın ve kalbin yüksek yardım ve destekleri ile Ahirete nispeten dünyanın geçici gölge olduğunu ve gölgede ne kadar kalabileceğini anlar. Akıl ve kalbin desteklediğini o da destekler ve ittifak ve itaat eder. Büyük devahanedeki ilaçların hem ruhu ve hem bedeni olarak yararlarını görür ve verilen talimatlar doğrultusunda ilaçlarını kullanır. Bunu da rızayı ilahiyi kazanmak için yapar. İnsan bir kilo yerine yüz binler ton feda ederse kazancı ne kadar olur düşünsün. Bu kazanç mı? yoksa zarar mı? Allah’a bağlanmayan, O’nun rızasına kavuşmak için çalışmayan hiçbir şey kazanmış olarak kabul görmez. Derdin dermanını yanlış yerde aramayalım. Ashabı Kiram bütün dertlerinin dermanını ve çarelerini Allah’ın kitabında ve O’nun Resulünde ararken biz neden başka yerde arayalım. Bu devirde Rasulullah (sav) şahsen ve bedenen belki aramızda yok ama bize Kur’an ve Sünnetini bırakmış, bunlara sarılarak dermanlarımızı bulabiliriz. Özellikle Kur’an, sünnet ve cemaatte her derdin dermanı ve ilacını bulabiliriz. Dermanını bu üç muhteşem ve devasal büyüklükteki eczalarda aramayanın aklından ve fikrinden şüphe edilir. Bu eczalarda yok, yok. Her zamana ve her mekana, yerinde ve isabetli tedavilerle insan, hem bedeni, hem ruhi olarak her türlü hastalıklardan sağlığına kavuşacaktır. Ruhun sağlığı Kur’an ve sünnettedir. Kur’an ve sünnet bütün zamanların ilaç ve ecza deposudur. Ustad Bediüzzaman Hazretleri Risale-i Nur da şöyle diyorlar “ İslam ağacının kökü Kuran’dır. Kur’an hakikatdar ve hayatdardır.” Yani Kur’an, gerçeği ve hakikatleri içerir , onları açıklayan ve hayat için mecburi olan, hayat ve yaşama ait, hayatla alakadar olan, ilahi bir kitaptır. Nasıl ki her şeyin bir açıklayıcısı vardır, Kur’anın da açıklayıcısı ve öğreticisi Hz. Peygamber’dir. Rasulullah (sav) bu ilahi kitabın, hayat bahşeden kitabın açıklayıcısı ve tatbik edicisidir. İnsanlığa en güzel şekilde sünnetleri ile kuranı öğreten yüce bir muallim ve öğreticidir. Allah’a ulaşmanın en güzel reçetesini Rasulullah (sav) vermektedir. Şafii sıfatının sahibinin ecza deposunda çalışan bu güzel eczaneci reçetelerdeki ilaçların neler için yazıldığını ve neler olduğunu ve hangi hastalıktan dolayı doktorun bu devaları yazdığını çok iyi bilir ve miktarlarını da yazanın satış memurudur Resulüllah. O’na selat ve selamlar olsun. Selam ve dua ile Hatip İbrahimoğlu |