ALLAH’ın Selamı, İslamı hakkıyla yaşayıp ve yaşatanların üzerine olsun. Son zamanlarda ülkemizde Allah rızası için hizmet etmeye çalışan mütedeyyin Müslümanlara yönelik İslam’ı sevmeyenler tarafından saldırılar yapılmaktadır. İslam Tarihinden biraz haberdar olan her Müslüman bilir ki tarih boyunca sürekli Müslümanlara fiili ve kavli saldırılar olmuştur. Bu da İslam düşmanlarının Müslümanların çoğalmalarını ve yükselişlerini engelleyememenin karşısında düştükleri acz’den kaynaklanmıştır. Bütün peygamberler tarihi ve hassaten servermiz, önderimiz Hz. Resulullah (sav)’ın mücadele hayatı buna örnektir. Mekke müşrikleri kendi öz kişiliklerinden daha iyi tanıdıkları Resulullah’ın güvenirliği, eminliği, dürüstlüğü ve doğruluğuyla (ki karısına çocuklarına hıyanet edecekleri korkusuyla emanetlerini getirip Resulullah’a (sav) teslim ediyorlardı.) nam salmıştı. Ama bi’setten sonra müşrikler İslam’ın peyderpey yükselişinden ve Müslümanların her geçen gün sayılarının artmasından dolayı bunu hazmedemeyince amcası Ebu Talib aracılığıyla Resulullah’a baskı yapmaya başladılar. Bunda muvaffak olamayınca karalamaya başladılar. Nasıl karalayacaklarını bilmiyorlardı. Darunnedve’de şeytanlarıyla bir araya geldiler ve reisleri olan Velid bin Muğire; “Ey kureyş cemaati! Hac zamanı yaklaşıyor ve bu mevsimde Arap heyetleri yanınıza gelecek ve Muhammed’in peygamberliğini de işitmişlerdir. Onlar Muhammed hakkında sorular soracaklardır. Siz onun hakkında bir tek görüşte birleşin. Kureyşliler sırasıyla; “kahin, mecnun(deli), şair, sihirbazdır” deriz. Velid bin Muğire ise; “hayır bunların hiçbirisinin onda belirtisi dahi yoktur, çünkü biz çok öylelerini gördük bu vasıfların hiçbiri onda yoktur, o zaman size inanmazlar. Ama siz yine akla en yakın olanı “sihirbazdır” deyin, çünkü onun getirdiği söz bir sihir gibidir. İnsanın babasıyla arasını açıyor, kardeşiyle, karısıyla ve kabilesiyle arasını açıyor, deyin” (İslam tarihi- Asım Köksal) Ama bunda da başarılı olamadılar. Daha sonra tehdit, işkence ve öldürmelere başvurdular. Artık tamamıyla çaresiz kalmış, kudurmuşlardır. Evet tarih tekerrürden ibarettir. Kuruluşundan beri tamamıyla Allah Rızası için olup, onun dinini hakim kılmak için, Kur’an ve sünneti esas alıp bu yolda canını, kanını , malını ve her şeyini feda eden Hüseyin Velioğlu rehberliğindeki Hizbullah cemaati de ilk cemaat oluşundan bu yana Allah’ın inayetiyle büyük bir hızla ilerliyordu. İslam’a susamış, zulümlerden bıkmış mazlum halkımız da akın akın bu davete icabet ettiler.  Ve bugün itibariyle, bilhassa bütün ömrünü İslam’a ve Kur’an’ın hakimiyetine adamış şehid Rehber Hüseyin Velioğlu’nun ve diğer aziz şehitlerin kanının bereketiyle filizlenen bu memleket topraklarında, (biiznillah) önüne hiçbir zaman sed çekilemeyen İslam’ın yükselişi karşısında bu kez tağuti rejimin derin güçleri ve kendilerine alet ettikleri bazı sözde İslami çevreler utanmadan hayasızca cemaati karalamaya çalışıyorlar.
Evet bunların hepsi derin devletin derin oyunlarıdır ve hepsi birer senaryodur oynanıyor. Tabiri caizse birileri de günah keçisi olarak seçilmiş. Bilhassa halkımızın derin devlete olan alerjilerini bildiklerinden “çamur at, yapışmasa da izi kalır” misaliyle, sadece halkın kafasını karıştırmak istiyorlar. Oysa kör olmayan gözler görüyor ki, binlerce şehidi ve tutuklusu yine binlerce muhaciri olan bir cemaat var karşılarında. Haseten Risale-i Nur’un gölgesi altında barınan bazı İslami çevrelere de şunu hatırlatmak istiyorum. Bilhassa kalbinde iman namına bir şey olanlara yine büyük üstadımızın diliyle belirtmek isterim ki; “Mükerreren(tekrarla) tecrübelerle görülmüş ve görülüyor ki, kardeşine veya üstadına tehlike zamanında ihanet edenlerin, gelen bela en evvel onların başında patlar. Hem merhametsizcesine onlara ceza verilmiş ve alçak nazarıyla bakılmış. Hem cesedi ölmüş, hem ruhu zillet içinde manen ölmüş. Onlara ceza verenler, kalblerinde bir merhamet hissetmezler. Çünkü derler: “Bunlar madem kendilerine sadık ve müşfik(şefkatli) üstadlarına hain çıktılar, elbette çok alçaktırlar, merhamete değil, tahkire(aşağılanmaya) layıktırlar. Madem hakikat budur. Hem madem bir zalim ve vicdansız adam, birisini yere atıp ayağıyla onun başını kat’i ezecek bir surette davransa, o yerdeki adam eğer o vahşi zalimin ayağını öpse o zillet vasıtasıyla kalbi başından önce ezilir, ruhu cesedinden önce ölür. Hem başı gider, hem izzet ve haysiyeti mahvolur. Hem o canavar vicdansız zalime karşı zaaf göstermekle kendisini ezdirmeye teşci (cesaretlendirir)eder. Eğer ayağı altındaki mazlum adam, o zalimin yüzüne tükürse, kalbini ve ruhunu kurtarır, cesedi bir şehid-i mazlum olur. Evet tükürün zalimlerin hayasız yüzüne!”(29.Mektup-6.Risale) Bu vesileyle bütün ömrünü İslam’a adamış ve bu uğurda izzetle ve şerefle kahramanca şehid olan aziz rehber Hüseyin Velioğlu’na alçakça, mesnetsiz iftira atanları şiddetle kınıyor ve lanetliyorum. Rabbul Aleminden ayaklarımızı yolunda sabit kılmasını, Müslüman halkımıza hüşyarlık, hüşyar olanlara da feraset, şuur ve bilinç vermesini, Kafirleri ve münafıkları da kahhar ismiyle kahru perişan eylemesini, tüm batıl propagandalarını en kısa zamanda ortaya çıkarmasını bütün kalbimle niyaz ediyorum. Selam ve dua ile… ABDURRAHMAN KILIÇ |
