Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36
Bir Hadis: Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
Hizbullah hareketi mücadele sahnesine çıktığından beri çeşitli itham ve iftiralara maruz kalmakta, bu yolla etkisizleştirmeye ve pasifize edilmeye çalışılmaktadır. Geçmişte İrancı, Humeynici denildi tutmadı. Akabinde bunlar yeni bir din getirmiş şii’dirler denildi bu da tut-madı. Çünkü Hizbullah’ı tanıyan halk, atılan iftiralara, oynanan basit oyunlara ve yalanlara prim vermedi.
Bunu, bir yandan Kemalist rejim, diğer yandan mülhit örgüt yandaşları aynı minval üzere yıllardır sürdürmektedirler. Kemalist rejim, İslam dışı ve terörist örgüt şeklinde lanse etmeye ve Müslüman halktan soyutlamaya çalışırken, mülhit örgüt de, devletle işbirliği içindeymiş gibi göstermeye çalıştı ve halen de çalışmaktadır. Bu propagandalar doksanlı yıllardan beri sürmektedir. İşi o dereceye vardırmışlardır ki nerede muammalı bir durum olsa hemen İslami yapıyı töhmette bırakacak yollara başvurmakta, yalan ve iftira atmaktan geri kalmamaktadırlar.
Malumunuz son günlerde ülke gündeminin önemli bir bölümünü Ergenekon operasyonu meşgul etti. Bu konuda basına çeşitli haberler yansıdı, çetenin suikast listeleri yayınlandı. Puslu havayı seven mülhit yapı da fırsat bu fırsat diyerek Hizbullahi harekete tekrar iftira atmaktan geri kalmadı.
Kendilerine ait ANF haber sitesinde: “Ergenekoncular da Hizbullahçı çıktı” başlığıyla bir haber geçildi. Haberin içeriğine bakıldığında ise, konuyla uzaktan yakından alakalı değildir. Konu girişinde “Ergenekon örgütü mensubu bazı kişilerin, bir dönem Kürt illerinde terör estiren Hizbullah içinde yer aldığı belirlendi” şeklinde hiçbir insaf ve mantığın kabule yana-şamayacağı bir ifade kullanılmaktadır. Ancak haberin devamında, konuyla ilgili herhangi bir kaynak, sebep veya açıklamaya yer verilmemektedir. Acaba bu hükme nasıl varılmış? Haberin kaynağı ne? Bu iftiralar geçmişte kendilerine bir fayda sağlamıştı da, şimdi o faydadan mahrum mu kaldıklarını düşünmektedirler? Tabi ki masa başında oturup, iğnenin ucu neye ve kime batar hesabını yapamayan, sadece birileri talimat vermiş diye bu tür haberleri hazırlamak kolay, ya neticesi?
Buldukları her fırsatta İslami cemaate saldıran zavallılar öncelikle kendi geçmişlerine bakmalıdırlar. Kendi karanlık geçmişlerini ve çetrefilli ilişkilerini görmezden gelerek başkasına iftira atmak akıl karı olmasa gerek.
Nede olsa serok her görüşmesinde Hizbullah’ı gündem yapmakta hem bunlara hem de Kemalist rejime İslami hareketi hedef göstermektedir. Galiba bu iftiralara başvuranlar da serokun engin ve zengin (aslında değişken ve tutarsız) fikirlerinden ilham alıyor olmalı. Ama birilerinin serok’e bazı gerçekleri hatırlatıp: “mademki Hizbullah’ın devletle ilişkisi var di-yorsun, iyi de niye habire devlete hedef gösteriyorsun, bir hafta Kemalist rejim ile ilişkilen-dirdiğin bir yapıyı diğer hafta nasıl oluyor da bunlar İran’dan yardım alıyor, ora ile bağları var diyorsun? Bu yargıya dayılarının yanında onların yönlendirmesiyle mi ulaştın? İyi de sen niye devletle en küçük bir diyalog için canını dişine takmışsın? On binlerce Kürt gencinin kanının üzerinde oturup “biz Kürdistan istemiyoruz, bu ilkel milliyetçilik olur, demokrasi yeter” demen nasıl yorumlanmalı? Madem ki tüm hedefin bu idi, niye bu kadar Kürt evladını heder ettin diye sorması gerekmez mi acaba?
Hizbullah’ı hedef alanlar, bir kerelik olsun mantıklı olsunlar ve akıllı hareket etsinler. Hizbullahi harekete iftira atmakla bir yere varılamaz. Şimdiye kadar İslam’a ve Müslümanlara düşmanlık yapanlar ne fayda görmüş ki bundan sonra görülsün. Geçmişte yapılan tüm itham ve karalamalar, bunları yapanların yüzlerine çarptığı gibi bundan böyle de çarpacaktır.
Bu tür basit yalanların artık yutulmayacağı anlaşılmalı ve sadece yapanları küçülteceği derk edilmelidir.
Onun için Kürdistan’ın bağrında yeşeren Hizbullahi hareketle uğraşıp iftira atılacağına, öncelikle mülhit örgüte tavsiyem şudur ki; kendi karanlık geçmişlerini aydınlatsınlar ve çeliş-kilerden kurtulsunlar.
Mülhit örgütün yaptığı, Kürdistan’da kendi tabanını ve sempatizanlarını da rahatsız et-mekte, Müslüman Kürt halkını ise rencide etmektedir. Çünkü Müslüman Kürt halkı şimdiye kadar kendi içinde böyle namertleri görmedi.
Rehber Hüseyin Velioğlu’nu şehid vermiş, binlerce müntesibi işkence ve zindanlardan geçmiş, Kemalist rejimin her türlü zulüm ve baskısına maruz kalmış ve halen de çeşitli baha-nelerle baskılara maruz kalan Hizbullah hareketini ve mensuplarını bu tür basit iftiralar kü-çültmez. Bununla birlikte, dürüstlüğün ve mertliğin bir gereği olarak, düşmanlık bile yapılsa, ya gerçekler söylenir veya söylenmek istenmezse adam gibi susmasını bilmek gerekir.
Bu konular bizim gündemimiz olmamakla birlikte, yazmak zorunda kaldık.
Gün geçtikçe taban kaybetmenin, Hizbullahi harekete olan halk teveccühünün ise her geçen gün daha da büyüdüğünün, öbür yandan yerel seçimler yaklaştıkça oy ve dolayısıyla Belediyeleri kaybetme korkusunun verdiği stres, belli ki mülhit örgütü hırçınlaştırmış ve sal-dırganlaştırmıştır. Ancak bu tür davranışların fayda vermediği umarım kısa zaman içinde an-laşılır.
Galiba son dönemlerde serok ile birlikte başlatılan kampanyanın da yegane sebebi halkın İslam’a ve Müslümanlara olan teveccühü olsa gerek. Yoksa bazı uzantıları: “Laiklik konusunda bizim ordu ile bir farkımız yok, eğer biz olmazsak bölgede dinciler güçlenir” derler miydi acaba?! Kim kimin yanında, kim kime karşı, kim neyin nesi, buna da halkımız karar versin artık.