Baştan söyleyeyim: malum güruhu dışarıdan değerlendiren, kendilerine yabancı biri değilim. Bilakis bizden birileri oldukları zannıyla kendilerine yönelmiş ve bir yıl boyunca dakika dakika “küçük dünya”larının atmosferini solumuş bir kimseyim. Yine kendilerine yöneldiğimde bugün sahip olduğum menfi düşünce ve kanaatlere de sahip değildim. O dünya vesilesiyle rabbime yakınlaşacak ve nurlarda mesafe katedecektim. Yanılmışım… İyi niyetimde yanıldığımı başkaları değil onlar gösterdi. Her şeye rağmen iyiniyet ve kardeşlik hukukunu muhafaza etme adına en azından sessiz kalmak ve aleyhlerinde bulunmamak kanaati doğrultusunda karar vermiştim ki bu kanaatimde de yanıldığımı bilakis malum güruh’un kardeşlerimin koynuna saldığı yılana karşı kardeşlerimi uyarmam gerektiğini bana ders verdiler. İşte bu yazı malum güruh’un hezeyan ve hafakanlarını, yaşamış birinin zaviyesinden masaya yatıracak ve bu kişi bir kısım iyi niyetli kardeşlerine karşı sorumluluğunu ifa edecektir. Zira “Mü’min mü’minin aynasıdır” ondaki kusur, eksiklik ve yanlışlıkları ona yansıtmakla mükelleftir. Yine “Hakiki iman eden kimse kendisi için istediğini kardeşi için de isteyendir.” Biz kendimiz için o tür hezeyan ve hafakanlarla sersemleşmeyi istemediğimiz gibi halen sersemleşmemiş kardeşlerimiz için de istemeyiz. Daha fazla israf-ı kelam etmeden malum güruh’un hafakan ve hezeyanlarını şehadet aynasından yansıtalım: Birincisi; malum güruh amacını Türklüğe ve Türk milliyetçiliğine “hizmet” olarak tayin etmiş, olumsuzlukların bir kısım şahıslardan kaynaklandığını kabul etmekle beraber Türk ve Türkçü devlet ve iktidar yapısını kutsamıştır. Türk MİT’i kutsal, Türk Ordusu kutsal, Türk Polisi kutsal binaenaleyh devlet kutsaldır. İkincisi; malum güruh bu topraklarda ve tüm topraklarda dinin bir örf ve anane olarak amaca (haşa) meze yapılmasından yanadır. Bu yüzden dini ve dindarları kullanmak pek tabii ve gerekli olarak görülmektedir. Üçüncüsü; malum güruh “İslam hizmetkarı, Müslüman, mücahid” bilinmekten ve görünmekten şiddetle sakınır. Ancak mütedeyyin kimseleri hizmet saflarına, örgüte, kazandırabilmek için dini ve dini tabirleri kullanmak gerekirse kullanmaktan perva etmez. Ancak dine alerjisi olanlara karşı dindarlığı ve dini tabirleri kesinlikle tasvip etmez. Onların moda kavramları ve inançları “milliyetçi, demokrat… vs”dir. Dördüncüsü; malum güruh dünyayı ondan ibaret sandığı “küçük dünyam”lara insanları hapseder ve özellikle de İslam dünyası denen dünyayı, örgüte katma atakları dışında, yok sayar. Dergiyse, gazeteyse, TV’yse, radyoysa, okulsa, kolejse, dersaneyse, kırtasiyeyse, mağazaysa, şirketse, holdingse, bankaysa, kitapsa, albümse… artık her neyse dünyaları tamamdır. Başka renkten kardeşleri yoktur. İhvan, İran, Hizbullah, Milli görüş, nurcular, Süleyman Efendiler, tarikatler… yoktur. Ne varsa onlarda vardır. Gerisi yoktur. Yok olduğundan, varsa da haberleri yoktur. Bana göre vardır. Malum güruh da ben olmadığına göre… Beşincisi; Pkk kendisini – temelde hiç alakası olmamasına rağmen- nasıl ki yegane Kürd, Kürd temsilcisi, Kürdlerin kurtarıcısı görüyorsa ve kendinden olmayan sağ-sol herkesi düşman, kandırılmış, hain, işbirlikçi…vs görüyorsa malum güruh da kendisi dışındaki herkesi kandırılmış, düşman, hain, işbirlikçi, ajan vs görür. Kendisini dev aynasında gören malum güruh kendisi dışındaki Müslümanlardan söz dinlememeye ve sağır-dilsiz-kör olmaya yabancı değildir; hatta başlıca ahlaklarından biridir bu. Buna rağmen malum güruh içerisindeki insanların nasıl bir psikolojik hava içerisinde hezeyan ve hafakanlara müptela edildiğini anlatmak açısından şahit olduğum bazı noktaları zikredeyim: a- Malum güruha göre Türkçeyi yaymak vaciptir. Bu yüzden siyahı ve kırmızısıyla tüm dünya çocuklarına Türk marşlarını ve müptezel şarkıcıların nemenem şarkılarını ezberletip m.kemal’i dünyanın her tarafındaki körpe zihinlere tanıtmayı en büyük hizmet görürler. b- Malum güruha göre Kürdü, Lazı, Çerkezi, Arabı ve sairesiyle herkesin anayurdu ortaasyadır. c- Malum güruh öğrenci evlerinde kalanlara daima amerikan ve batı menşeli filmler seyrettirip ders ve ibretler çıkarttırır. İslami filmlerin özellikle de İran İslami filmelerinin esamesi okunmaz. Nelerine lazım… Ashab-ı Kehf’i, Hazret-i Meryem, hidayet imamları onlara ne ders verecek ki… Futbol, film, dizi ve benzeri şeyleri amaç değil araç yaptığınızı söyleyecek ancak bunların kuşatması altında amacın ne olduğunu hatırlayamayacaksınız. Zira inandığınız gibi yaşamadığını için yaşadığınız gibi inanmaya başlayacaksınız. d- Malum güruh kurgu ve korku üzerine kurulu bir dünyada yaşatır bağlılarını. Buna göre sürekli olağan dışı şeyler vukua gelmekte her hareketleriyle mucize ve kerametlere mazhar olmaktalar. Rüyalar, işaretler....neler neler… e- Korku denen şey de şudur: malum güruh örgüt elemanlarını herkesin ajan ve düşman olabileceği paradoksuyla yaşatır. Özellikle malum güruhtan olmayan mütedeyyin insanlar… onlar bilmem kimin ajanlarıdırlar. Sefahet içerisinde yaşayan biri ajan olmayabilir ancak dindar birinin ajan olmadığını düşünmek mümkün değildir. Herkes ajan…herkes düşman… f- Malum güruh çok yüzlülükle(iki yüz yetmiyor) işlerini görür. Hep olduğundan farklı görüneceksin. Dindara dindar ayağıyla yaklaşıp örgüte kazandırmaya çalışacaksın. Türkçüyü Türkçülükle… g- İlgilendiğin kimseye bilmem kaç cm’den fazla yakın durmayacaksın. Senin abdest aldığını, uyuduğunu görmeyecek. Adeta melek gibi davranmalısın. Daha doğrusu seni melek olarak tasavvur etmeli… sigara içeceksen, karı-kız ilişkileri kuracaksan ilgilendiğin kimseler seni görmeyecek. Top sakalını öğrencilerine ders anlatacağın güne göre ayarlayacaksın. Ev abisi sınıftaki kızı ayartacak, ağabeyler sınıftakilerle p.... cd’ler alıp verecek, bölge abisi sapığın daniskası olacak… ama hep dindar görüneceksin örgüt içinde… h- Örgüte kazandırmak için olmadık yakınlık ve samimiyet göstereceksin baktın örgütten olmuyor duvar gibi bir surat ve bir daha selam-kelam yok… hele ki başka bir İslamcı kesimden ise… j- F.g’nin vaaz ve kitaplarını hayatının kaçınılmaz motiflerinden biri yapacak ancak hiç alakası olmayan bir yaşam sürdüreceksin. Tıpkı söyleminle eylemin uyuşmadığı gibi… k- Dünyanın en hayırlıları Türklerdir ve tüm dünya batmış halde malum güruh dışında kurtarıcı ve gayret eden yok. Yegane kurtarıcı malum güruh olup herkes onlara muhtaçtır. l- Risale-i Nur gruplarından öğrenci koparacak onlara gitmemeleri için tedbirler düşüneceksin. Maneviyat mı? Önemli değil. Önemli olan benim örgütüme katılması… m- Örgütünün en önde gelenleri ve kurucuları(mesela Nureddin Veren) senden kopunca hain-alçak olacak, sözü yalan olacak, onu konuşturmayacak gerekirse devlet gazetesinin yayınını bile durduracaksın. Ancak bir müslümanın aleyhine konuşan herkese büyük ümitlerle sarılıp, Müslümanlara emansız bir savaş açacaksın, saldıracaksın. n- Amerikada amerikan bayrağının dalgalandığı malikanelerde ABD’ hükümetinin resmi korumasında yaşayacak, kafirler tarafından övülüp takdir edilecek, papaz ve hahamlarla samimiyetin had safhada olacak, en pis işlere bulaşanları istihdam edecek, işkenceci polislerin bulunacak –işkence arası namaz kılan- en derin adamlar seninle olacak, seni övecek ve sen değil de senden olmayanlar satılmış-ajan olacak… malum güruh dediğin böyle ve daha fazlası olacak. o- Hoşgörüyü ağzına sakız edip Müslümanları tekfir, tahkir ve tezyif edip sonra da radikal-aşırı sen değil de sana bile Müslüman ve kardeş bakanlar olacak… malum güruh böyle ve daha fazlası olacak… p- Temiz Müslüman çocuklarını alıp Müslümanlığın malum örgüte hizmet ve direktiflerine uymak olduğunu idrak ettirecek ve onu ahlaken ami bir seviyede iğfal edeceksin.
Hala aklı başında olanlara ve istima’ makamındaki mülhide derim ki: Vakit varken aklınızı başınıza alın. Kendinize gelin. Bilin ki iman sevgi ve buğz’dan ibarettir. Allah’a döndürülüp her şeyden hesaba çekileceğinizi ve dünyevi iktidarların geçici olduğunu unutmayın. Eğer düşmanlığınıza devam ederseniz evvel ahir sözümüz “HASBUNALLAHU WE Nİ’MEL WEKİL’DİR.”
M. SAİD FURKAN |