Kısa bir süre önce Devrim muhafızları komutanlığı bürosunda Devrim muhafızları genel komutanıyla söyleşide bulunmayı kararlaştırdık. Orgeneral Muhammed Ali Caferi, 2007’nin ikinci yarısında İslam İnkılabı rehberinin imzaladığı bir kararnameyle Orgeneral Seyyid Yahya Rahim Safevi’nin yerine Devrim muhafızları komutanlığına getirildi. Orgeneral Caferi, kara kuvvetleri komutanlığına atandığı 1992 yılından sonra bu görevi 13 yıl başarıyla yürüttü. 2006 yılında kurulan Devrim Muhafızları bünyesinde kurulan yeni bir birimin başına atandı. Her ne kadar Devrim muhafızları genel komutanıyla söyleşimiz Amerika ve İsrail’in İran İslam Cumhuriyetine yönelik askeri tehditleri ve İran İslam Cumhuriyetinin bunlara karşı savunma kabiliyeti üzerinde yoğunlaştıysa da, Irak’ın Amerika’yla güvenlik anlaşması ve Besic gücünün savunma faaliyetlerinin nasıllığı üzerinde de konuşmalarımızı sürdürdük. Sizi söyleşiyle baş başa bırakalım. - Bildiğiniz gibi günün sıcak konularından biri İran İslam Cumhuriyetine yöneltilen dış tehditlerdir. Newyork Times gazetesinin son zamanlarda İsrail’in yaptığı bir askeri bir manevrayı haber konusu yapması üzerine bazı haber kaynakları bunu, İsrail’in İran’a saldırmaya hazırlandığı şeklinde yorumladılar. Sizce bunlar daha çok psikolojik ağırlıklı tehditler mi yoksa gerçeği barındıran yönleri de mi var? - Bu soruyu cevaplamak için öncelikle İran İslam Cumhuriyeti ile düşmanlarını mukayese etmemiz gerekecek. Bu kıyas sonucunda, düşmanların İran İslam Cumhuriyetini tehdit etmelerinin tabii olduğu neticesine varırız. Bu tür tehditler İslam inkılabının zafere ulaşmasından sonra sürekli bizimle birlikte olmuştur. Bunun delili de İslam inkılabının istikbara karşı oluşturduğu gerçeğidir. Asli mahiyette bulundurduğumuz bu temel farklılıklar tehditlerin sürekli bizimle birlikte olmasını gerektiriyor. Bu tehditler son 6-7 yılda yeni bir şekil kazanmış durumda. Dikkat edilecek olursa düşmanlar, inkılabın ilk ve ikinci on yıllarında bölgedeki güçleri tahrik ederek tehditlerini sürdürüyorlardı. Saddam’ı üzerimize saldırtmakla bu işe giriştiler. 2001 yılından sonra tehditlerin mahiyeti değişti. Düşman, İran tehdidini bölgedeki ülkeler vasıtasıyla ortadan kaldırmanın mümkün olmadığı sonucuna ulaştı. Yani bölgedeki güçler İran’ı tehdit edecek güçte değiller. İran’ın güçlenen bir ülke olması, bununla birlikte İslam inkılabının bölgede ve İslam dünyası halkları arasında oluşturduğu yoğun nüfuz sonucunda İran’a güçlerinin yetmeyeceği ortaya çıkmıştır. Bölge ülkelerinin bu manevi gücü tehdit edebilmeleri mümkün değil. Durum böyle olunca Amerikalılar, 2001 yılından sonra farklı senaryolar ortaya koyarak, direkt bir şekilde İran’ı tehdit etmeye başladılar. Geçen bu 5-6 yılda Amerikalılar İran’a karşı inişli çıkışlı, şiddetli ya da zayıf senaryolar geliştirdiler. Şu anda var olan tehditler ve gelecek birkaç ayda Amerika’nın durumu göz önünde bulundurulursa; siyasi, güvenlik ve askeri uzmanların tahliline göre şu anda Amerika farklı bir durumda bulunmaktadır. Bundan dolayı tehditlerini amele döndürme telaşında bulunmakta, gerçekten uygun şartları yakalayıp fırsatını bulursa ve hareketinin birazcık da olsa muvaffak olacağından emin olarsa tehditlerini fiiliyata dökecektir. - Bu şartları biraz açabilir misiniz? - Bu şartlardan biri, bu tehditleri ve tehdit içerikli faaliyetlerini bir şekilde harekete geçirip, atom enerjisi hadisesine karşı son birkaç yıldır yürüttükleri faaliyetlerde olduğu gibi yalan ve iftiralarla, İran’ın barış içerikli olmayan enerji faaliyetlerinin peşinde olduğunu dünyaya kabullendirmeye çalışmaktadırlar. Bu tehditlerle birlikte, Bush’un başkanlığının sona ereceği tarihe kadarki az zaman, aynı şekilde gelecek seçimleri Cumhuriyetçilerin adaylarının kazanacağıyla ilgili ümitsizlikleri, öyle bir ortam oluşturmuş ki, mevcut durumda askeri saldırının yapılabileceğini geçmişe göre daha fazla ciddiye almak zorundayız. Ancak askeri saldırının kesin olduğunu söylemek istemiyorum. Ama düşmana göre çıkmazlardan kurtulabilecekleri tek yol askeri saldırı gerçekleşmeleridir. Takındıkları bir konu da askeri saldırının başarıyla gerçekleşebilme şüphesiyle ilgilidir. Bu alanda düşmanın önünde karanlık ve tereddütlü noktalar bulunmaktadır. Onlar askeri bir saldırıda müspet bir sonuca ulaşabilecekler mi? Bu konunun enine boyuna aydınlanmış değil. Örneğin, enerji tesislerine karşı askeri bir saldırı gerçekleştirirlerse, bu tesislerin dağınık olmaları ve dayanıklı bulunmalarından dolayı düşman, saldırılarının başarılı olabileceğinden emin değil. Zira bir ülke kendi yerli değerlerine dayanıp bilimsel alanda ilerlemeler kat etmişse onu geri döndürmek ve elde ettiklerini yok etmek mümkün değil. Bu konu ve diğer bazı konular düşmanların bu güne kadar tehditlerini amele dökmelerinde tereddütte düşmelerine sebep olmuş. Bu alanda saldırılarının İran’ı enerji faaliyetlerinden döndürmeye muvaffak olacağına yüzde yüz emin olsalardı bu güne kadar tehditlerini amele dökmeleri uzak ihtimal değildi. Düşmanlar kesinlikle bilmelidirler ki onların muhtemel saldırıları İran’ı, barış amaçlı atom enerjisine ulaşmada, inkılap ve İslami nizamı korumada daha duyarlı ve öncekinden daha sağlam bir konuma getirecektir. - Amerika İran’a saldırmak isterse bu işi bilfiil kendisi mi yapacak ya da İsrail kanalıyla mı bunu gerçekleştirecek? - Görünen, Kudüs işgalcisi rejimle işbirliği olmadan bu tehditlerin amele dönüşmeyeceğidir. Amerika’nın İsrail’le işbirliğine ihtiyacı var. Her ne kadar onlar Amerika’nın direk olarak saldıracağını iddia etseler de, İsrail’le işbirliğine girmeden Amerika’nın bu işi yapamayacağından eminiz. Burada, Siyonist rejimin görebileceği büyük zararlar, düşmanın girişimine engel olacak diğer sebepler arasındadır. - Düşmanın zarar göreceği noktalar hangileridir? - Amerika ve Siyonist rejimin göreceği zararlar İran İslam cumhuriyetinin savunma gücüyle ilgilidir. Bugün İran İslam Cumhuriyeti ülke içinde yüksek seviyede savunma kabiliyetine sahiptir. İran İslam Cumhuriyetinin İslam dünyasındaki stratejisinin derinliğine dikkat edilirse, her saldırgana darbe indirme imkanı oldukça fazla olup, bunun önemli bölümü İran İslam Cumhuriyetinin füzelerinin yüksek kabiliyet gücüyle alakalıdır. Düşmanın her türlü saldırısının karşısında duran bu yüksek kabiliyet, onlar için kesinlikle engelleyici sebeptir. Özellikle bugün İslam dünyasında nispeten de olsa vahdet imkanı doğmuştur. Bu, onların saldırganlığının önünü kesen diğer bir sebeptir. Zira İsraillilerin, İran’ın aleyhinde herhangi bir girişimde bulunmaları durumunda, İslam dünyasının bölgede barındırdığı gücün onlara helak edici darbeler indireceğini bilmektedirler. Bununla birlikte Siyonist rejimin coğrafik konumu ve aynı şekilde İran dışında bu işgalci rejime vurulacak darbeler düşmanı İran’a saldırmaktan alıkoyan önemli sebepler arasındadır. Stratejik araştırmalarımız; Siyonist rejimin tek başına ya da Amerika ile birlikte bizim menfaatimiz aleyhinde küçük bir girişimde bulunması durumunda bölgenin en kısa zamanda düşmanlar için emniyetsiz bir hale dönüşeceğini göstermektedir. Siyonist rejim, derin stratejik bir yok oluşa sahip olup toprakları tamamıyla İslam Cumhuriyetinin füzelerinin menzili dahilindedir. Siyonist rejim bütün imkanlarını harcasa dahi, İran İslam Cumhuriyeti silahlı güçlerinin ve Devrim muhafızlarının yüksek kabiliyete sahip füzelerine karşılık verecek güçte değil. - Sizin kastınız İran’ın dışındaki güç ve kabiliyetler midir. Hizbullah ve Hamas yoluyla düşmana karşı bir girişimde bulunulabilir mi? - Irak’ta şahit olduğumuz gibi, Amerikalılar tarafından ülkeleri işgale uğrayan ve bu tecavüze karşı direnenler sadece Iraklılar değildi. Farklı ülkelerden çok sayıda inkılabi genç Irak’a gidip Amerikalılara karşı kendilerini sorumlu hissettikleri operasyonları gerçekleştirerek işgalcilerin karşısında durdular. İslam dünyasında İran İslam Cumhuriyetinin kuvvetli bir yeri ve önemli bir nüfuzu olduğundan bu, İslam cumhuriyeti için daha da kuvvetli bir durumdur. Öyle ki inkılabi Müslümanlar, Amerika ve İsrail’in İslami İran’a saldırısını İslam dünyasına saldırı olarak nitelendirecek, kesinlikle bu durum inkılabi Müslümanların zihninde düşmana cevap verme ilahi sorumluluğu hissini uyandıracak. Bu, İran İslam Cumhuriyetinin kaçınabileceği bir şey değildir. Aynı zamanda itikadi bir durum olup düşmanlar, İran’ın savaş yıllarındaki kutsal savunma hadisesinde ve Irak’a saldırıda bunu tecrübeyle gördüler. - Muhtemel bir saldırı karşısında Siyonist rejime karşı Lübnan’ın güneyinden bir cephenin açılması mümkün mü? - Evet. Bunun olması büyük bir ihtimaldir. Zira Lübnan’ın güneyinde yaşayan Müslümanların itikadi anlayışları ve aynı şekilde Lübnan halkı ile İran arasındaki akidevi ve hedef birliği, onlarda bir nevi kendi kendine sorumluluk hissi oluşturuyor ki, bu da düşmanın İslam dünyasına karşı gerçekleştireceği her türlü saldırıya karşı tamamen hazır olmalarını gerektiriyor. - Sohbetin önceki kısımlarında atom enerji sektörlerinin dağınıklığından ve sağlamlığından bahsettiniz. Siyonist rejim, İran İslam Cumhuriyetinin atom enerjisi tesislerine herhangi bir hava saldırısı gerçekleştirmesi durumunda, onu yüzde yüz yok etmese de, İslam Cumhuriyetinin atom enerjisindeki hedefine ulaşmasında çalışmalarını oldukça yavaşlatacağına inanıyor. Irak ve Suriye’nin tesislerine saldırı yaklaşık olarak bu esas üzerine gerçekleştirilmişti. Onların bu bahane ve hedeflerle İran’a karşı askeri saldırılarda bulunma ihtimalleri var mı? - İran’ın gücünün diğer ülkelerden çok daha farklı olduğunu herkes bilir. İran’ın bağımsızlığı ve hiç kimseye bağlı olmadan kendi gücüyle ayakta durması, düşmanların, hedefine ulaşmada İslam Cumhuriyetini yavaşlatmak için hamlede bulunma isteklerinin ihtimalini oldukça azaltıyor. Düşmanların saldırıda bulunup İran’ın enerji faaliyetlerinin çok küçük bir kısmını erteleme imkanı var. Ama bu duraklamanın çok kısa olacağından da eminim. Zira İran; özgürlük, gelişmişlik ve kendi insanının ilmi donanımı bakımından Irak ve Suriye gibi ülkelerden oldukça farklıdır. - Amerika tarafından yapılan tehditler konusunda, İran İslam cumhuriyetinin bu ülkeye vereceği karşılığın ve cevabın çekli nasıl olacak? - Karşılık verme şeklini açıklamam mümkün değil. Ama şunu söyleyebilirim ki bizim cevabımız çok kısa bir zaman zarfında verilecek. Zira düşmanın askeri saldırısının kapsamının sınırlı olacağını biliyoruz. Bu sınırlı kapsam çok kısa zamanda, hızlı, kesin ve ezici bir cevap vermemize yol açacak ki girişimimiz yeterince etkisini ortaya koysun. Bununla birlikte düşmana süratli, aynı zamanda ezici, kesin ve tasavvur edilmesi mümkün olmayan türden bir cevap olacak ki düşmanın vereceği zararlardan bir kısmını telafi etsin. Bizim plan ve projelerimiz bu esas üzerine programlanmış. - Bu programlar İsrail tehditlerine karşılık mı yoksa Amerika tehditlerine karşılık mı oluşturulmuş? - İran İslam Cumhuriyetine karşı herhangi bir askeri girişimde bulunmaya kalkışmasının İsrail’in boyunu çok fazla aşacağına inanıyoruz. Bununla birlikte eksen Amerika’nın tehditleridir. Ama bu ülke olası bir saldırıda kesinlikle Siyonist rejimle işbirliğinden yararlanacak. - Fars Körfezinde ve Irak’ta bulunan Amerika’nın çıkarları ve merkezleri, aynı şekilde Siyonist rejim, İran’ın vereceği karşılıkta hedeflerden bazıları mıdır? - Amerikalıların İsraillilerden daha fazla zarar göreceğine inanıyoruz. Bölgede ve ülkemizin çevresinde bulunan Amerika silahlı güçleri, düşmanın göreceği zararlardan bir kısmını oluşturmaktadır. İran İslam Cumhuriyetinin füze gücünün dışında, farklı yollar kullanarak çok uzak yerlerde bile Amerika’nın çıkarlarına zarar verme imkanı vardır. Bu da önemli engelleyici bir nokta olup onların teveccühünü celp etmektedir. Kesinlikle Amerika’nın İran’a yönelik saldırısını önleyen sebeplerden biri de, savaşın başlangıcı ve sonunun yazgısı hakkında emin olmamasıdır. Savaşı başlatması durumunda istediği zamanda onu sona erdirme imkanının hiçbir şekilde bulunmadığını biliyor. Bu ülkeyi en çok endişelendiren noktalardan biri de budur. - İran İslam Cumhuriyetine karşı saldırı durumunda İslam cumhuriyetinin cevabı siyasi ve uluslar arası arenaya yönelik mi olacak? Aynı zamanda İran’ın askeri cevabı da olacak mı? - İran İslam Cumhuriyetinin tarihi tecrübesi gösteriyor ki, hiçbir şekilde uluslararası kurumların hakkımızı aramaları hususunda küçük bir ümit besleyemeyiz. Elbette siyasi ve diplomatik girişimlerde bulunuruz. Ama onlardan hiçbir ümidimiz yok. Bu kuruluşlar genellikle sulta peşindeki ülkelerin kontrolündedirler. Bize yardım etmek bir yana tamamıyla düşmanlarımızı savunurlar. Bu esasa göre karşılık verme girişimlerimizi askeri ve askeri olmayan alanlarda geliştiriyoruz. Tecrübemizle birlikte var olan imkanlarımızı harekete geçirip hedefine ulaşmada düşmanı kolaylıkla başarısız hale getirebiliriz. - İran İslam Cumhuriyetinin düşmana karşı petrol silahından faydalanma ihtimali var mıdır? - Düşman saldırısına uğrayan bir ülke, tabii olarak düşman karşısında bütün imkanlarını seferber edip bütün fırsatları kullanacaktır. Enerjinin çıkış ana yolu olduğundan Fars körfezi ve Hürmüz boğazı kesinlikle İran’ın kontrolünde bulunacak. Bölge dışındaki düşmanlarla aramızda bir savaş gerçekleşirse bunun sınırları petrol konusuna kadar çekilecek. Bu girişimden sonra petrol fiyatlarında korkunç bir yükselme meydana gelecek. Düşmanın İran İslam Cumhuriyetine karşı askeri girişimlerinin önündeki engellerden birisi de budur. - Amerika muhtemel saldırısında bölge ülkelerinin topraklarından faydalanırsa İran İslam Cumhuriyeti nasıl bir tepki gösterecek? - Bir ülkenin topraklarından diğer bir ülkeye saldırı gerçekleşirse, saldırıya uğrayan ülke, düşmanının saldırısına karşılık, saldırının gerçekleştiği noktadan operasyona başlama ve cevap verme hakkına sahiptir. Bölge dışından ve uzak bölgelerden gelen düşmanın İran İslam Cumhuriyetinin aleyhinde bölge ülkelerinin topraklarından istifade etmesi durumunda o ülkelerin halkını suçlu görmüyoruz. Fakat söz konusu ülkelerin hükümetleri bunun cevabını vermelidirler. Düşmanın askeri varlığına karşı her yerde karşılık verme bizim en tabii hakkımızdır. - Düşmana karşılık vermede dünyada bugün yaygınlaşmakta olan yollardan biri amil olmayan savunma türüdür. Bu alanda Devrim muhafızlarının ne tür faaliyetleri var? - 6-7’dır Amerika’nın İran’a karşı başlayan aralıksız devam eden tehditlerinden sonra bu faaliyetler başladı. Düşmana karşılık vermedeki önemli yollardan biri amil olmayan savunma şekli olup, bu da olası tehditler karşısında zemini silahlarla donatarak savunmayı gerçekleştirmektir. Bu alanda ülke çapında geniş miktarda ve güzel faaliyetler yapılmıştır. Bunlar, savunma ve askeri alanlarda yapılan ya da ülkenin hayati müesseseleriyle bağlantılı olarak gerçekleştirilen faaliyetlerdir. Sevindirici konulardan biri de hükümetin yaptığı bazı açılımlardır. Birkaç yıl içerisinde çok güzel çalışmalar yapıldı. Bunlar düşmanı engelleyen ve gücünü boşa çıkaran etkenlerdir. - Irak ile Amerika’nın güvenlik anlaşmasının bazı bölümleri İran için tehdit oluşturmaktadır. Amerika’nın komşu ülkelere karşı Irak topraklarını kullanması bu tehditlerin bir bölümüdür. Bu anlaşmayla ilgili sizin öngörünüz nedir? - Irak’ın tarihi geçmişi, bu ülkenin dış bir gücün yükünün altına giremeyeceğini göstermektedir. Amerikalılar, zahiri olarak Baas partisini ve Saddam’ı ortadan kaldırma hedefiyle Irak’a girdiler. Bu, başlangıçta Irak halkının da bir noktaya kadar istediği bir durumdu. Amerikalılar, Irak halkının gelecekte Irak’ta Amerika sultasını kabul edeceği gibi yanlış bir tasavvurda bulundular. Amerika’nın saldırısının ilk günlerinde ortaya çıkan Irak halkının muhalefeti Amerika’nın bu beklentisinin yanlış olduğunu gösterdi. Amerika ve Irak’ın askeri anlaşması bir nevi Amerika’nın Irak’ta sürekli kalışını garantilediğinden bu anlaşma, Irak halkı, siyasi ve dini rehberler tarafından kesinlikle kabul edilmeyecek. Son günlerde ortaya çıkan hareketler ve muhalefetler bunu açıkça göstermektedir. Irak halkının muhalefetinden dolayı diğer alanlarda geri adım atmak zorunda kalan Amerika’nın, bu konuda da geri adım atmaktan başka bir çaresi yoktur. - Besic, Devrim muhafızlarının askeri bir kolu olarak mı faaliyetlerini yürütecek, yoksa faaliyetini kültürel alanlarda mı yoğunlaştıracak? - Normal şartlarda Besic, kontrol noktalarında arama gibi bazı alanlarda faaliyet yürütmeyebilir. Ama bu, Besic’in güvenlik ve savunma alanlarında asli vazifesini yapmayacağı anlamına gelmez. Yani Besic, ülkenin ve inkılabın savunmasında güvenlik, askeri, kültürel ve sosyal alanlarda bütün boyutlarıyla sahnede olacak. Fakat programları ve Besic’in hazırlık şekli farklı zamanlarda değişiklikler arz etmektedir. Elbette Besic, farklı insan gruplarından müteşekkil olup, örgütlenmesi de farklı boyutlarda gerçekleşmiştir. Örneğin, bazı besicler savunma alanında tamamıyla hazır durumdalar. Faaliyet alanları bu olup bu alanda örgütlenmişlerdir. Bu düzenleme göz önüne alınarak bazıları güvenlik alanında, bazıları kültürel alanlarda, bazıları da sosyal ve ilmi alanlarda örgütlenmişler. - Silahlı kuvvetlerin adalet organizasyonuyla ilgili son zamanlarda söylediğiniz bazı sözler, silahlı güçlerin hazırlığı konusunda bazı şüphelere sebep oldu. Bu konuda ve silahlı kuvvetlerin hazırlığı hakkında bizleri aydınlatır mısınız? - Hiçbir konumda ideal durumda olduğumuzu iddia etmemiz gerektiğine inanıyoruz. Sürekli çaba harcayıp hazırlık seviyemizi bir önceki günden daha ileriye götürmek durumundayız. Bu mesele, her kurumun başarılı olmasının sırrı olduğu gibi, özellikle İslam İnkılabı Devrim Muhafızları’nın da başarı sırrıdır. Son zamanlarda silahlı kuvvetlerin hazırlığıyla ilgili yaptığım konuşmalar, bizim mevcut hazırlıklarımızı mümkün olduğu yere kadar daha da geliştirmemizle ilgiliydi. Şu anda genel İran İslam Cumhuriyetinin silahlı kuvvetlerinin, özelde de Devrim Muhafızları, ordu ve Besic’in, her türlü askeri tehdide karşı savunma hazırlıkları iyi bir noktada bulunmakla birlikte tamamen ideal değil. Her gün daha fazla çalışıp onu ideal noktasına yakınlaştırmalıyız. Yukarıda işaret ettiğim gibi yakın mesafeden olmayan savaşta düşmana karşılık vermede sadece maddi hazırlık yetmiyor. Ruhi, psikolojik ve itikadi hazırlıklar çok mühim ve etkilidirler. Asıl güvenimizin kuvvetlerimizin manevi güçlerine dayanması gerektiğine inanıyoruz. Bu alanda ne kadar da gayret etsek azdır. Bu esası göz önüne alarak faaliyetlerimizi daha fazla geliştirmeliyiz. - Son zamanlarda Fars körfezindeki savaş filolarını incelediniz. Onların hazırlık seviyelerini nasıl görüyorsunuz? - Devrim muhafızlarına bağlı denizde faaliyet yürüten birliklerin uzak bölgelerden gelen düşmanın saldırılarına karşı direk olarak çatışabilme kabiliyetleri geçmişe göre önemli miktarda artmış bulunmaktadır. Güçlerimiz iyi bir ruh haline sahip olup, aynı şekilde savaş botlarında ve füze bölümünde görev yapan genç devrim muhafızları tamamıyla savaşa hazır durumdadırlar. Diğer bir nokta ise, İran İslam Cumhuriyetinin Fars körfezindeki uzun sahili, Umman denizi ve Hürmüz boğazında İran İslam Cumhuriyetinin gücü öyle bir noktaya ulaşmış ki, düşmanın askeri tehditleri fiili bir hal alırsa, bu hayati su yolu, sadece mütecaviz düşman için değil, düşmanın tecavüzünde kendisiyle işbirliği yapanlar ya da tecavüzünü onaylayanlar için kesinlikle ağır zararlara yol açacak. Şu anda Fars körfezinde deniz filolarının savunma ve saldırı hazırlığı en yüksek seviyesine ulaşmış durumdadır. Bu bölgede savaşçı güçlerin İslam Cumhuriyetinin güvenliğini en iyi şekilde savunacakları güveni tamamıyla mevcuttur. Bununla birlikte askeri tehditlere karşı uygun şekilde ve yeterli derecede cevap verileceği konusunda bütünüyle ümitvar olmak gerekir. - Son sorumuz iç meselelerle ilgilidir. Hükümetin adaleti yaygınlaştırma alanındaki faaliyetlerini nasıl görüyorsunuz? - Dokuzuncu hükümet, adalet ekseninde iyi bir nokta yakalamış. Bu alanda bazı faaliyetler de gerçekleştirmiş. Adaletsizliği ve tabakalaşmayı ortadan kaldırmada bazı engeller bulunmaktadır. Şu andaki şartlar, İslam’a göre ideal şartlar değil. Şu andaki durumumuzun tamamıyla adilane olduğunu kimse iddia edemez. - Bize zaman ayırdığınız için teşekkürlerimizi sunarız. Kaynak: Cam-ı Cem Gazetesi Farsça’dan Çeviren: Hanefi Aydın |