Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Gerçek su ki, kâfir olanlari (azap ile) korkutsan da korkutmasan da onlar için birdir; iman etmezler. Bakara/6

Bir Hadis:
Allah (c.c)'a yemin ederimki, Allah (c.c)'ın bir kimseye senin sayende hidayet vermesi, senin için kırmızı develere malik olmaktan hayırlıdır.
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

SAMİRİ’NİN ÇOCUKLARININ SIKIŞTIĞI GİRDAB / İBRAHİM FIRAT

Son günlerde Siyonist rejimin yöneticilerinin Tahran’a yönelik tehditlerinde büyük bir artışa tanık olunmaktadır. Bu durum, hayatlarının en zor dönemlerini yaşayan Telaviv ve Washington’un, her şeye rağmen yoluna devam eden İslami İran karşısında güçsüzlük hissine kapıldığı bir zamana denk gelmektedir.  

Siyonist rejimin başbakan yardımcısı Şaul Mufaz’ın İslam Cumhuriyetiyle ilgili son tehditleri, Telaviv’in stratejisini yitirdiği ve akli melekesinin sıkıntıya girdiği bir zamana denk gelmekte, bu durum kendi alanında dikkate şayan bir konu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu konuşmalar, Barak Obama’nın son konuşmalarının yanına yerleştirildiğinde daha fazla dikkat çekici bir hale gelmektedir. Ortadoğu ve dünya meselelerini tahlil eden uzmanlara rağmen Siyonist lobi, Amerika’nın gerçekleştirilecek olan 2008 seçimleri öncesinde ve Ehud Olmert’in görevinden uzaklaştırılması ihtimaliyle birlikte Tahran’a karşı yeni bir propaganda savaşı başlatmış bulunmaktadır.

Amerika ve İsrail’in yeni oyunları kapısını araladığı yer nasıl bir alan? Mofaz veya Siyonist makamlardan herhangi biri, usta bir işçi maharetiyle veya becerikli bir oyuncu gibi bu oyunu sona ulaştırabilecek mi?

“Galibiyet kartı” “muhalif akımın zaafı” ve “oyuncuların gücü”, üç ayrı faktör olup, bunları uluslararası oyunun zeminini oluşturan kavramlar olarak isimlendirebiliriz. Telaviv ve Washington, İran’a karşı oyuna başlarken “galibiyet kartı”na sahip olmaları gerekir. Altüst edilmiş sofrada Corc’un çocukları ve Samiri’nin yanık nesli, yiyecek için bir parça ekmeği ve tedrici ölümden kaçmak için bir yudum suyu bulabilecek mi? Gerçekten Telaviv ve Washington hangi güce dayanarak Tahran’ı yok oluşa mahkum etmek istiyorlar. Amerika’nın Irak’ta ve İsrail’in 33 günlük Lübnan savaşında savaş güçleri önemli ölçüde zaafa uğramıştır. Amerika ordusunun komutanı general Kisi, yüz yıllık bir süre geçmeden bu güçlerin onarımından ümitli olmamak gerektiğini bildirmektedir.

Amerika ve İsrail, iç çekişmeler ve politik mücadelelerden dolayı siyasi açıdan güçlerini yitirmişlerdir. Stratejik açıdan, orta ve kısa müddetli doktrinlerin eksikliği şiddet yanlısı Siyonistleri çıkmaza sürüklemektedir. Artık bu aşamada “vaat edilmiş topraklar” ya da “Siyonizm’in yenilmezliği” gibi amaçlarını bildiren sözlerin kullanım tarihi, İsrail’in Hizbullah karşısında aldığı yenilgiden sonra sona ermiştir. Ne Likud ve ne de İşçi partisi, ümitsizliğe kapılmış kamuoyuna yeniden ümit kazandırma gücüne sahip olamamakta ve yeniden yapılandırmayla ilgili eski rüzgarı yakalama imkanına sahip bulunamamaktadırlar. Bu kötü şartları yaşayan Tahran’ın düşmanları, Tahran’ın inzivaya çekilmesinden nasıl ümitli olabilirler? Bu durum, taarruza dayanan dış siyaseti sayesinde İran İslam cumhuriyetinin Ortadoğu’da önemli bir güce dönüştüğü bir zamana denk gelmektedir.

Siyonist rejim ve Amerika, askeri tatbikatlar düzenleyerek ve İran İslam cumhuriyetiyle ilgili yalan propagandalar üreterek, Ortadoğu’da yeniden korku, panik ve sıkıntıların hakim olduğu bir ortamı oluşturmaya çalışmaktadırlar. Fakat “İran’ın gücü” bir antitez olarak Amerika ve Siyonist makamların ve stratejistlerin tezlerini boşa çıkarmıştır. Son zamanlarda Telaviv ve Atina’nın Akdeniz’in doğu ve güneyinde gerçekleştirdikleri tatbikata şahit olduk. Yunan sularında gerçekleşen bu tatbikat, Newyork Time gazetesine göre İran İslam Cumhuriyetini hedef almaktaydı.

Son haftalarda Siyonist rejimin İran İslam Cumhuriyetine yönelik tehditvari propagandalarında oldukça artış görülmektedir. Bu tehditler, başbakan yardımcısı Şaul Mufaz ve Telaviv’in bazı askeri makamlarının açıklamalarında açıkça görünmektedir. Bu aşamadan sonra Amerika ve İsrail, İran aleyhinde psikolojik savaşı güçlendirmeye, İran’a karşı duruşlarının sebeplerini hazırlamaya çalışmaktadırlar. Bu öyle bir zamana denk getiriliyor ki, gerçek bir karşılaşmada düşmanına karşı en sert cevabı verebilecek durumda olan İran, bu alanda en küçük bir müsamahada dahi bulunmayacak. Bundan dolayı, son tatbikatı gerçekleştirmek için ağır masraflarda bulunan Siyonistler, bölgedeki değişikliklerle ilgili Tahran’ın ağırlığı karşısında hiçbir etkide bulunamadılar.

Telaviv, atom enerjisine sahip İran’ın Batı tarafından tanınacağı ihtimalinden şiddetli bir şekilde rahatsızlık duymaktadır. Bu sıkıntısını farklı girişimlerde bulunarak ortaya koymaktadır. Bu endişeleri, çaresiz kalmış bebeklerin vücutları ağrıdığında veya acıktıklarında gösterdikleri tepkiye benzetmek mümkündür. Siyasi tahlilciler, Telaviv’in sıkıntıları ve bu sıkıntıların dış aleme yansımalarıyla ilgili doğrudan bir irtibat kurmaya kadir olamadıklarından, İsrail’in durumunu veya gidişatını ölçmede ciddi çelişkilerle yüzyüze kalmaktadırlar.

33 günlük savaşın sona ermesi ve Hizbullah’ın Telaviv karşısındaki zaferinden sora Ortadoğu bilmecesi Samiri’nin zararına tamamlanmış oldu. Diğer taraftan bugün Telaviv, “sarsılan bir devlet” ve “yenilmiş bir ordu”nun merkezini oluşturmakta, etrafındaki değişiklikleri yönlendirme gücünü tamamen yitirmiş bulunmaktadır. Üte yandan Siyonizm’in asıl savunucusu Amerika, Clinton’ların ve Bush’ların çağını geçiştirmeye çalışmaktadır. Amerika’nın dış siyasetinde Berjinski ya da Henri Ksinger’in fikirlerinin yeniden ortaya çıkışıyla ifrat anarşisi meydana gelmiş, bu durum, oğul Bush’un başkanlık dönemini ortadan kaldıracak ve İsrail’in Amerika’nın mali ve askeri kaynaklarından sınırsız derecede yararlandırılmasına sınırlama getirecek. Siyonist rejim, yeni muhafazakarların kudrette bulundukları son aylarda Tahran’a karşı onların bütün imkanlarından faydalanmaya çalışmaktadır. Zira gelecekte bu kaymağı yeme gibi bir fırsatı bulunmayacak.

Tahran, geçen otuz yıllık süreçte ispat etti ki, sözlü ve hatta askeri manevraya dayanan tehditlere hiçbir şekilde boyun eğmez. Zaten bu, İslami İran’ın stratejik ve askeri sırrından sonraki direniş sırrıdır. İran, istihbarat mühendisliği çerçevesinde en az imkanla düşmana en uygun cevabı vermeye kadir olmuştur.

İslami atom gücünün teşekkülüyle ilgili Amerika ve Siyonist rejimin rahatsızlıkları, bu inkılabın kalbinden fışkıran ideolojinin köklerini oluşturmaktadır. Savak’ın belgelerine göre Muhammed Rıza Pehlevi’nin karanlık hakimiyet döneminde İsrail, İran’ın atom silahlarıyla donanımını savunmuştur. Ishak Rabin’in başbakanlık dönemine (1975-1378) denk gelen bu belgede Siyonist rejimin Tahran büyükelçisi Luberani, bir açıklamada bulunarak, ülkesinin İran’la atom işbirliği yapmak istediğini ileri sürmüş, İran’ı atom silahlarıyla donatmayı teklif etmiştir. Bu gerçeği Amerika’nın eski birleşmiş milletler temsilcisi ve yeni muhafazakarların en önemli adamlarından biri olan John Bulton’da kabul etmektedir.

Washington ve Telaviv’in tehditlerine karşı bizi sigortalayan temel esas, İslam İnkılabının ideallerine çizgisinde hareket etmemizdir. Taarruza dayanan ve defalarca İslam İnkılabı rehberi tarafından dile getirilen dış siyaset, devletimizin ve halkımızın ideallerinin numunelerindendir. Bugüne kadar İran halkının ideallerinin karşısında pek çok düşmanın yenilgiye uğradığına tanık olduk. Batılı teorisyenlerden pek çoğu, güçlü bir İran’ın tanınmasının ve onunla birlikte yaşamasının gerekliliğini dile getirmektedirler.

Yukarıdaki bilgileri bir araya getirince önemli bir noktanın altını çizmek durumundayız. Düşmanlar, uluslararası oyunların oynandığı perdenin arkasında büyük bir çıkmazla karşı karşıyadırlar. Genellikle her oyunun çerçevesinde dört endişe zikredilebilir. Bunlar; “Manevra gücünün arttırılması”, “Gelişme talebindekilerin isteklerinin tavan bulması”, “En az kalıcılık”, “Birden yok oluşu engelleme”. Bu endişelerden her biri oyuncunun gidişi ve oyundaki ameliyle ilgili özel bir şekli oluşturmaktadır.

Washington ve Telaviv’in İran’a karşı başlattıkları son oyunla, üçüncü endişe olan “İran karşısında İsrail’in en az bekası” açıkça göre çarpmaktadır. İşin gerçek tarafına gelince, “En az beka endişesi” veya “Birden yok oluşu engelleme" hesaplarına rağmen, zamanın geçişiyle Telaviv’in yenilgi rengine bürünmekte olduğu görünmektedir. Siyonistler, İran’a karşı yeni bir oyuna girişmiş bulunmaktadırlar. Bu alanda Telaviv’in yolunu açacak en iyi oyun İran’ın gözleri önünde Siyonizm’in intihar etmesidir. İran,sadece Samiri’nin çocuklarının intiharına sevinmeyle yetinmeyecek, bu intiharın gerçekleşmesi için teorik ve pratik yöntemleri Telaviv’in hizmetine sunmaya da hazır olacaktır. Bu durumda Mossad’ın bazı makamlarının İran’la irtibat kurmakla ilgili rüyaları tabirini bulacak. Bu irtibat, Telaviv’in korkunç ölümünün gerçekleştiği anda gerçekleşecek.

Avrupa ülkeleri ve bölgenin diğer ülkeleri, İran İslam Cumhuriyeti aleyhinde bu rejimle işbirliğinde dikkatli ve uyanık davranmalıdırlar. Zira bu işbirliklerinin sonucu fazla normal ve hazmedilecek cinsten olmayacak. Örneğin, Yunanistan’ın Akdeniz sularında Siyonist rejimle işbirliği yaparak düzenlediği tatbikatın, Atina tarafından yapılacak akıllıca bir izahatı yoktur. Yunanistan savunma bakanlığı yetkilileri, her ne kadar bu tatbikatı gerçekleştirmede hedeflerinin İran’ı tehdit etmek olmadığını açıklamışlarsa da, Avrupa devletleri, apaçık ithamların varacağı hatalı nokta konusunda ısrar etmektedirler. Amerika ve Kudüs işgalcisi rejimle İslami İran’ı tehdit doğrultusunda işbirliğinde bulunan her ülke ve akım, kendi aleyhinde gerçekleşecek olan Tahran’ın stratejik hesaplarının sonucundan nasibini alacaktır.

Yazan: Hanif Gaffari

Kaynak: Risalet Gazetesi

Çeviren: İbrahim Fırat

Diger Basliklar
   VAHDET VE TAHAMMÜL -7
   VAHDET VE TAHAMMÜL -6
   VAHDET VE TAHAMMÜL -5
   VAHDET VE TAHAMMÜL -4
   VAHDET VE TAHAMMÜL -3
   VAHDET VE TAHAMMÜL -2
   VAHDET VE TAHAMMÜL -1
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -41
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -40
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -39
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -38
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -37
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -36
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -35
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -34
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -33
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -32
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -31
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -30
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -29
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git