İçerisinde bulunduğumuz zamannın şerrinden Rahman ve Rahim olan Allah’a sığınırız.
“Asra andolsun ki insanlar hüsrandadırlar, ancak İman edip, salih amel işleyip, hakkı ve sabrı birbirine tavsiye edenler müstesna (Asr süresi 1-3) Diyarbakır sokaklarında istikbali serseri bir mayına benzer bir haldeyken, bizlere hidayet nasip eyleyip, bizleri Hizbullahın saflarına katan Rabbe Veduda hamdu senalar olsun. Tarih süreci göz önüne alındığı zaman Türkiye Müslümanları olarak şuana kadar hep hamurumuzun acıyla, göz yaşıyla, yani kerbelayla eşleştiğimiz görülmektedir. Belki de bunun en büyük sebeplerinden bir tanesi, memleketimizde uzun zamanlar boyunca Müslüman halkın cemaatsiz kalması idi. Şeyh Said efendi(K.S) ve Ustad Bediuzzaman Hazretleri her ne kadar bu uğurda ellerinden gelen tüm gayretleri sarfetmişlerse de, bu kıyam ve İslami hareketler Kemalist rejimin hışmına uğramış ve zalimce önleri kesilmiştir. Cemaat olmaktan çok fikri bir hareket olarak zihinlerde varlığını sürdürmeye çalışmıştır. Fakat bu İslam kahramanları arkalarından gelecek olan nesillere öyle güzel meşalaler bırakmışlardır ki, bu arkalarından gelen nesillerin onlara (Rahmetullahi aleyhüma) çok ama çok şükran borçlarının olduğu bir gerçektir. Şeyh Said efendinin kıyamda kararlılığı, baş eymezliği, bu uğurda tüm her şeyinden vazgeçmesi, Bediuzzaman Hazretlerinin Nesli Âti için kaleme almış olduğu Risale-i Nur, vermiş olduğu kararlı ve azimli bir mücadele, zindanları biz Müslümanlara Yusufiye Medresesi yapışı ve bu çilekeş hayata sabrı her konuda tüm dünya Müslümanlarına örnek alınacak iki büyük İslam Kahramanı olduğunu göstermektedir. Ayrıca Üstad Bediuzzaman hazretlerinin geride bırakmış olduğu İmani ve Teşkilati hususlarda dile getirmiş olduğu Risale-i Nur kelimenin tam anlamıyla eşsiz güzellikte ve hiçbir gediği ve zaafı olmayan, küfür tarafından aşılması mümkün olmayan kale ve biz Müslümünlara bırakılmış miras hükmündedir. Şimdi geriye kalan O zatı Nuranilerden sonra gelmiş olan Müslüman Cemaatlerin bu sermaye ve bu malzemeleri işleme, bunlar üzerinde gerçek anlamda ciddeyetle, ihlasla, fedekarane mesai harcamaları, tüm küfrün ayak oyunlarına rağmen sadece ve sadece kendini Allah’a tahsis kılmaları kalıyor. Veya yan gelip uzanıp o mukaddes miras üzerinden rant sağlamaya kalıyor. Globalleşen bu dünya içerisinde Müslüman yapıların durumları her geçen gün daha bir zorlaştığı bir gerçektir. Çünkü küfrün birbirine olan yardım, destek, uzun vadede ve günü birlik menfaatleri uğrunda sarfettikleri gayretleri maalesef İslami kesim içerisinde görülmemektedir. Oysa günümüzde İslami kesimlerin zafere erişebilmesi için tüm dünya Müslümanlarının tecrübeleri ortak payda kılınması lazım gelmektedir. Şükürler olsun Rabbimize ki son zamanlarda HAMAS, Lübnan Hizbullahı ve İslami Cihad gibi yapıların birbirlerine olan destekleri özlenilen günlerin yaklaştığının göstergesidir. Rabbimizden dileğimiz bu güzel hasleti tüm dünya Müslümanlarına nasip etmesidir. Aslında küfrün birbirlerine göstermiş oldukları bu yardım ve destek birbirlerini çok sevmelerinden değildir. Onlar biliyorlar ki kendilerinin bu konulardaki ittifakları ve Müslümanların ihtilafları her zaman onların kursaklarına inen kolay lokma hükmüne bizi getirmiştir. (Şehid Komutan Cevher Dudayevin şehadeti küfrün İslami mevzuda ne kadar ortak haraket ettiğinin bir göstergesidir.) Bu konuda kime söz hakkı tanınırsa tanınsın tüm Müslüman kardeşlerimizin bu konuda hem fikir olduklarına inanmaktayım. Peki bizi ittifaktan uzak tutan sebepler nelerdir. Bu konuda da kime söz hakkı tanınsa inanıyorum ki her yapı onlarca kitap doldurabilecek sebep ortaya koyacaktır. Fakat kelimelerin en kutsalına kulak verecek ve ona müracaat edecek olursak karşımıza Asr süresi gibi kısa fakat tüm insanlığı kuşatan bir süreyle karşılaşacağız. İman eden, Salih amel işleyenler (Sünnete seniyeye sıkı sıkıya bağlı olanlar) (Allah için kalpleri atan, Allah Rızası için yan yana gelmiş gönüllerin birbirlerine) hakkı ve Sabrı tavsiye etmeleri !!! Kasem olsun yerleri ve gökleri yaratan Allah’a ki bu üç güzelliği bir arada tutanlar dünya ve ahiret kurtuluşuna ermişlerdir. İman, Salih amel, Hakkı ve Sabrı tavsiye !!! Bugün dünya küfrü tarafından parçalanmak istenen bir ceylan hükmünde olan Hizbullahi Cemaat yıllardır zülüm, cehalet, işsizlik, ırkçılık ve şeytani oyunların oynandığı bu garip ve çilekeş topraklarda baş göstermiş ve 30 yıla yakın yüzlerce Şehidi, binlerce Cezaevlerindeki mahkumları ve dünyanın dört bir yanına hicret etmek zorunda kalmış olan Muhacirleriyle küfrün hiçbir ayak oyununa ne teveccüh etmiştir ve ne de boyun eymiştir. Bundan dolayıdır ki Kemalistler her geçen gün yeni bir oyun, yeni bir yüzüyle İslam Cemaatinin karşısına çıkmaktadır. İşte mevzumuz da tam burada başlamaktadır. Allah’a hamd olsun ki İslam Cemaati küfrün bu yüzlerini ziru zeber edecek ve hepsini boşa çıkaracaktır. Önceleri hakikatlerle birlikte pek çok konu Cemaat içerisindeki kardeşlere anlatılmakla yetinilirken şükürler olsun artık herkesin ulaşabileceği bir şekilde kitaplaştırılıp tüm insanlığın hizmetine sunuluyor olması tecrübelerimizi kazanımlarımızı, kayıplarımızı dünya Müslümanlarına paylaşıyor olmamız bizler açısından elde etmiş olduğumuz birikimlerimizi bizlerden sonra gelecek yapılara bir miras bırakmak olmakla birlikte Hakkı ve sabrı tavsiye etme noktasına bizleri taşımaktadır. Bunlar özellikle roman diline çevrilmiş olup hakikat olan ve komuoyuna sunulan “Eşreften Esfele” isimli kitap, “Kendi dilinden Hizbullah”, Hüseyni Sevda sitesinde Said Gabari imzasıyla dizi olarak yayınlanan “REJİM’İN HİZBULLAHİ HAREKETE KARŞI DERİNDEN MÜCADELESİNİN KARANLIK VE KİRLİ PERDELERİ” gerçekten yaşadığımız ülke hakkında bizlere bilgi vermekle birlikte dünyanın neresinde olursa olsun Mücadele eden ve edecek olan İslami yapılara bir ilham kaynağı olacağını düşünüyorum. Tüm bunlarla birlikte bu da görülüyor Hizbullahi Müslümanlar İslam’ın her yönüne sahip çıkmıştırlar. Son zamanlarda başlatılan karalama kampanyalarında sanki Müslümanlar hak ve hukuk tanımayan, barbar insanlar olarak lanse edilmekte o pak ve temiz isimleri karşı oldukları terör (ki devlet terörüne karşı en büyük mücadeleyi yapan ve bu konuda en çok bedel ödeyenlerde biz Müslümanlar olduğumuz kesindir) kavramıyla bir kefeye konmak isteniyor, ama bunu söyleyenler şunu bilmiyorlar mı ki Müslümanların şuana kadar ses getirmeye veya ortalığı karıştırmaya yönelik orta yerde hedefi belli olmayan bir şekilde bir eyleme giriştiği görülmüş mü? Ben bir Cemaat mensubu olarak böyle bir şey duymadım. Ayrıca bir Müslüman olarak Cemaatin yukarıda saymış olduğum bu eserlerinden ve ortaya koymuş oldukları tecrübelerden faydalanıyorum ve inşallah faydalanmaya devam edeceğim, umuyorum ki diğer Cemaat ve yapılarda olan Müslüman kardeşlerimiz de bunlardan faydalanırlar da küfrün ayak oyunlarına gelmezler. Peki bu memlekette paylaşımları olan, paylaşımlarını Müslümanlara açacak Müslümanlara hakkı ve sabrı tavsiye noktasında birikimlerini ortaya koyacak başka KİMSE YOK MU ? HAYAT VE HÜRRİYETİN GERÇEK SAHİPLERİNE SELAM OLSUN. ORHAN YAPICI |