Temmuz 2006’daki 33 günlük Hizbullah liderliğindeki direniş gruplarına karşı açmış olduğu savaşta yenilmesinin ardında, en çok köşeye sıkışan İsrailli üç liderin sonuncusu olan Olmert de istifa etmek zorunda kaldı. Daha önce 33 günlük savaşın yenilgi sebeplerini inceleyen komisyonun hazırlamış olduğu rapora göre; Başbakan, Savunma bakanı ve Genel Kurmay başkanını bu yenilginin müsebbipleri olarak görmüşlerdi. Bu rapordan çok kısa bir süre sonra Savunma bakanı ve Genel kurmay başkanını görevlerinden istifa ettirmişlerdi. Olmert’e ise siyasi şahsiyetinden dolayı dokunulmamıştı. Olmert’in, Kadima partisinin genel başkanlığı için aday olmayacağını açıklaması başbakanlık koltuğunda daha fazla oturamayacağı anlamına gelmektedir. Dolayısıyla köşeye sıkışıp istifa etmek zorunda kalan bu bermuda üçgeninin son noktası, Olmert’in istifası ile tamamlanmış oldu. Her ne kadar Olmert’in, aldığı rüşvet iddiasından dolayı istifa etmek zorunda kaldığı söylense de 33 günlük savaşta bu kadar askeri güç ve kuvvete rağmen yenilmesi ve son olarak da iki ölü askerine karşı, İsrail zindanlarında olan 5 Hizbullah mensubunu ve İsrail topraklarında şehit olan 198 şehit naaşını teslim etmek zorunda kalmasından dolayı olmadığını söylemek, basiretsizlikten başka bir şey olmasa gerek. Eğer 33 günlük savaşın sonucunda rezil ve rüsvay olmasından dolayı olmasaydı, Olmert, çok kolay bir şekilde bu rüşvet iddialarını atlatabilirdi. Zira bu tür iddialar Siyonist rejim için sıradan bir şey olarak görülmektedir. Genelde Siyonist rejimin tüm liderleri hakkında bu türden açılmış davalar vardır. Örnek olarak; akıttığı mazlum kanından ve yaptığı zulümlerden dolayı canlı canlı azap çeken Ariel Şaron hakkında da buna benzer davalar açılmıştı. Ayrıca Hizbullah Lideri Hasan Nasrallah’ın feraset sahibi bir insan olduğu da ortaya çıktı. Çünkü 33 günlük savaşın hemen ardında yaptığı bir konuşmasında “İsrail Başbakanı, Savunma bakanı ve Genel kurmay başkanı bu yenilgi ve alçalmışlıktan dolayı görevlerinin başında kalamayacaklarını” söylemişti. 33 günlük savaştan iki yıl sonra da olsa Olmert’in istifası, Hasan Nasrallah’ın tahminini doğru çıkardı. Dolayısıyla İslam liderlerinin analizlerine herkesin iyi kulak kabartması ve ona göre strateji belirlemesi lazım! Olmert; ABD’nin ve bir takım Arap ülke liderlerinin gizlice teşvik etmesi sonucunda, esir alınan iki askerini kurtarma bahanesi ile bu tehlikeli maceraya tüm güç ve kuvvetiyle girişerek Hizbullah ile savaştı. Ve bu savaş süresi boyunca da ABD, Batı ve gizli hamisi olan Arap ülkelerinden ekonomik, siyasi, istihbari ve askeri destek alarak, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesinin bir ayağı olan “Hizbullah’ın kökünü kazımak” planını sonuçlandırmak istedi. Ama Allah’ın izni ile Hizbullah savaşçılarının İsrail’in belini kıracak darbeleri indirmesi, Olmert’in bu hayalini kabusa çevirdi. (“Onların planları varsa elbette Allah’ın da planı vardır.”) Bu yenilgi ile aynı zamanda ABD’nin kendi çıkarlarını Ortadoğu’da muhafaza etmek için ortaya atmış olduğu B.O.Projesi de altüst oldu. Aynı şekilde ABD’ye her konuda uşaklık etmekten ‘ar’ duymayan Arap ülke liderlerinin de uluslar arası arenada ve halklarının nezdinde zaten az kalmış olan itibarları tamamıyla tükendi. Olmert’in siyasi arenadan çekildiğini açıklaması, İsrail’in 33 günlük savaşta yenildiğini resmen kabulü manasına gelmektedir. Dolayısıyla yenilmezlik ünvanı da yenilebilir ünvanına tebdil olunmuştur. İki ölü askeri karşılığında Hizbullah’ın istediği anlaşmayı imzalamak zorunda kalması da onu bir kez daha Hizbullah’ın şahsında tüm ümmet karşısında zelil durumuna düşürmüştür. Bu yenilgi ile birlikte kendilerini güven ve emniyet içinde hissetmediklerinden dolayı, işgal etmiş oldukları topraklardan en kısa zamanda çekileceklerini hatta Şeba çiftliklerinin güvenliğini BM güçlerine teslim etmek istedikleri de konuşulmaktadır. ABD ise uygulanması için uğrunda çok büyük uğraşlar verdiği ve hatta Ortadoğu’da savaşlar açarak aktarmış olduğu paralardan dolayı da ülkesinin ekonomik krizle karşı karşıya kalmasına sebep olduğu B.O.Projesi konusunda tamamen ümitsizliğe düştü Bunu da geçenlerde ABD Dış işleri bakanı Rice “Büyük Ortadoğu Planımız sonuçsuz kalmıştır” diyerek resmen itiraf etmişti. Olmert’in bu son açıklaması, gelecek ay tamamen siyaset sahnesinden çekileceğini göstermektedir. Peki, acaba onun yerine geçecek olan halefi, tufana yakalanmış olan bu gemiyi kurtarabilecek mi? Hali hazırda onun halefi olarak görülen Netenyahu, Tzipni Livni ve Şaol Mofaz gibi Siyonistlerin, rejimi şu anda içinde bulunduğu siyasi buhrandan çıkarmak için Olmert’ten daha fazla yapacakları bir şey yoktur. Çünkü geçmişleri bunu bize çok iyi bir şekilde göstermektedir. Bundan dolayı önümüzdeki günlerde, aylarda veya yıllarda örümcek ağından oluşmuş olan bu rejimin gittikçe zayıflayacağına ve esecek olan bir saba yeli ile yıkılacağına Allah’ın izni ile şahit olacağız. Selam ve Dua ile… H.Ahmet ÇELİK |