Günümüz dünyasının en güçlü silahları bilgi ve enformasyondur... Bu konuda galiba hemfikiriz. Yani bilgiyi ve istihbaratı elinde bulunduran herkes güçlü ve bir nevi dokunulmaz bir mevkie sahiptir... Ancak öyle zor ve kolay bir şey ki bilgiye sahip olmak... Hangi amaçla, ne zaman ve nasıl kullanılacağını bilmeyince bir boşluktan farksız oluyor... Daha da ileri giderek diyebilirim ki günümüz teknolojisiyle bir BİLGİ-TSUNAMİSİ yaşıyoruz... Yani farkında olmadan bilgi ve haber çokluğunda boğulmak üzereyiz... İşte tam bu noktada, İslami kimliğin olmazsa olmazlarından bir tanesi olan, feraset ve çağın insanı olma devreye girmektedir... Yoksa Allah korusun Tsunami altında bizlerde kaybolur ve kirli oyunların farkında olmadan gereksiz ve zararlı bilgilerin yükü altında kalırız... Günlük olarak gazete, internet yâda TV´den aldığımız haber ve bilgileri doğru okumalı, doğru yorumlamalı ve bunların karşısında gerektiğinde durabilme yöntemleri geliştirmeliyiz... Aşağıda paylaşmak istediğim gündem, tam olarak bu konuyu kapsamaktadır... Hepimizin gözleri önünden gitmeyen bazı sahneler vardır. Bunlar, bazen bizleri neşelendiren anekdotlar veya ömür boyu unutamayacağımız kötü sahnelerdir... İşte bu sahneler arasında 90´lı yılların Bosna savaşı ve orda işlenen katliamlardan, zulümden ve insanlık dışı işkencelerden, portreler vardır... Benim gibi birçoğumuzun gözleri önünden gitmeyecektir bu sahneler... Hele de SREBRENICA..! Demokrasi yaygarası koparan, dünyayı medeniyetsizlikle suçlayan avrupanın göbeğinde, isimleri Ahmet, Muhammed ve Hasan olduğu için ve Müslüman olduklarından dolayı bir günde 10 bin silahsız insan katliama uğratılmıştı... Sadece bir hatırlatma..! Bunlar yapılırken şu an savaş suçları mahkemesine ev sahipliği yapan Hollanda´nın BM güçleri olaya müsaade etmiş, seyirci kalmış ve soykırıma engel olmaya bile çalışmamıştı... Dedim ya sadece hatırlatmak istedim..! Gelelim savaş yıllarından günümüze ve o zulmün yani soykırımın başaktörlerine… Miloseviç, Karadziç ve Mladiç. Biri savaş suçları mahkemesinde davası sonuçlanmadan öldü yada öldürüldü. İkincisi şu an gözaltında ve Lahey´de savaş suçları mahkemesinde davası sürmekte. Üç numaralı katil aktör ise hala firar ve ARANIYOR... Aktörleri teker teker ele geçen bu korku filminin yönetmeni ise çağımızda yaşanan bu ve benzeri korku filmlerinde olduğu gibi hep meçhul „idi"... „İdi" çünkü geçen perşembe günü, Lahey´de hakim karşısına çıkan Karadziç sahne arkasında yapılan anlaşmaları kastederek “beni buraya çıkarmayacaktınız” şeklinde sitem etmişti..! Mahkeme salonunda BM savcıları ve hakim karşısına çıkan Karadziç, 11 maddelik suçlamaları dinledikten sonra, kendisini savunabileceğini ve bunun için sadece 30 günlük süreden yararlanmak istediğini ancak bir şovmen edasıyla gizli bir danışmanı olduğunu ima ederek, elindeki 4 sayfalık savunmasının girişini yapmak istedi... Büyük ihtimalle maddeler halinde sıraladığı metnin 1. maddesi şöyle başlıyor: insanlık dışı uygulamalara maruz kaldım ve Sırbistanda tutuklandıktan sonra bireysel haklarım gözardı edildi vs. vs. Yani maddenin bu kısmı, bildiğimiz rutin savunma girişlerine eşit... Ancak maddenin son kısmı tüm dünyayı yani Bosna savaşını gören ve duyan herkesi ve daha da önemlisi o korku filmini canlı canlı yaşamış, ağır bedeller ödemiş mazlum halklar için çok önemliydi... Tam metin, Karadziç: „Benim yapacağım açıklamalar, bazı batılı yani Avrupalı ve ABD´li diplomatları ve siyasetçileri zor durumda ve açıklama yapmak zorunda bırakabilir.." Bu kısa girişten sonra filmin yönetmeni hakkında, mahkeme salonundaki herkesi şok edecek cümleler geliyordu... Bosna savaşının ardından yapılan Dayton anlaşmasının mimari, ABD´li diplomat Richard Holbrooke, kendisine Bosna’da siyaseti ve tüm aktiviteleri bırakmak şartıyla, savaş suçları mahkemesinde yargılanmaktan uzak kalacağını ve hatta diğer istihbarat güçlerinin kendisini yakalamayacağı güvencesini, vermişti... Skandal açıklamaları yapan Karadziç´in bu konuda daha fazla açıklama yapmasına müsaade etmeyen hâkim Alphons Orie, duruşmanın 29 Ağustos´a ertelendiğini belirterek oturuma son vermiştir... Karadziç´in yaptığı bu açıklamaların ardından cumartesi günü Sırbistan´in „Blic" gazetesinde bir CIA ajanı tarafından gelen bilgilere göre, Karadziç´e siyaseti bırakması karşılığında yakalanmayacağına ve yargılanmayacağına dair bizzat Richard Holbrooke tarafından söz verilmişti... Ancak 2000 yılındaki Bosna parlamentosu seçimlerinde faaliyetlerine tekrar dönen Karadziç bir nevi anlaşmayı bozduğu için ABD tarafından korunması durdurulmuştu... Karadziç seçimlerde örgütlenmeyi yönlendirerek faşist SDS partisinin başındakileriyle Bosna Sırbistan sınırında yapılan gizli toplantıda atamalar yapmış ve bölgelerdeki parti yöneticilerine emirler vermiş... Bunları daha sonra CIA telefon dinlemelerinden öğrenmiş... Bunun karşılığında CIA korumasını kaldırmış ve Karadziç´i Fransız ve İngiliz istihbaratlarına sunmuştu... Bosna Sırp bölgesinin eski dışişleri bakanı Aleksa BUHA bu hafta Belgrat radyosuna verdiği demeçte şunları söylüyor..: ABD´li diplomat ve arabulucu Holbrooke, 19 Temmuz 1996 gecesi Belgrat´da bir buluşmada, ki bu buluşmada Miloseviç, zamanın Yugoslavya dışişleri bakanı Milutinovic ve Bosna Sırp bölgesi parlamento başkanı Krajisnik de hazır bulunuyordu, „eğer Karadziç siyasetten uzak durabilirse hiç kimsenin onu savaş suçları mahkemesinde yargılamayacağını ve kişisel güvenliğinin bizzat kendileri tarafından sağlanacağını söz vermişti"..! Bosna Müslüman hükümetinin eski dışişleri bakanı Muhammed Şakirbey de Mostar „Dnevni" gazetesiyle yaptığı röportajda söyle anlatıyor..: Karadziç ile ABD´li yetkililer arasında yapılan böyle bir anlaşmadan, Avrupa güvenlik ve işbirliği örgütü yetkilisi ABD´li diplomat Robert Frowick vasıtasıyla 1996 yılında haberdar oldum..! Tabi bütün bu sahnelerin arkasında ismi gecen ABD´li arabulucu Holbrooke perşembe aksamı CNN´e yaptığı savunmasında, görüşmelerin vuku bulduğunu ancak böyle bir anlaşmanın tamamen asilsiz olduğunu iddia ediyordu..! Ne garip değilmi..? Bununla da kalmayıp Karadziç´in evini ve arabasını göstererek NATO ordu komutanlarından birine bu adamı tutuklayın demiş ama kimse dokunmamış..!? Senaryoyu yazanlar ve yönetenler, aslında senaryodan hiç haberleri yokmuş gibi davranıyorlar.. Ve sanki senaryonun böyle kötü sonuçlanmaması için ellerinden geleni yapmışlar gibi duruyorlar..! Ve daha da ileri giderek aktörler filim´de kötü oynayınca cezalandırmak bile istemişler yada kısmen cezalandırmışlar bile... Ama hepimiz bu korku filmini bir başka sinemada daha izlemiştik sanki..? Hatırladığım kadarıyla filmin adi „KIMYASAL SILAH" idi ve başrolde Saddam vardı.. Yoksa filmin adi „HOLOCAUST" ve başaktör de Hitler´miydi..? Sonuç olarak su izlenim yanlış değildir diye düşünüyorum.. Aktörler ve figüranlar bazen değişebiliyor ama maalesef yönetmen ve senaristler iki asırdan bu yana sürekli ayni... Senaryo çiziliyor ve dünya, oynayan filmin etkisinden kurtulana kadar senaristler asil hedeflerine varmış oluyorlar... Dünya dönen dolabı anlayana kadar ve senaristleri tespit edene kadar bir başka senaryo daha yazılıyor... İnsanlıkla adeta dalga geçercesine eğleniyorlar ve kötü sahnelerin suçlularını yanlış yerde aramamız için yardımcı bile oluyorlar... Evet emperyalizm İslam coğrafyalarında, her gün Bosna ve Karadziç örneği filmleri gösterime sunuyor... Ne yazık ki filmin senaryosu yazılıyor, aktörler, dublörler, figüranlar ve KURBANLAR tespit ediliyor ve daha sonra herkes sahnedeki yerini alıyor... Sahnelerde bazen bizden olanlar da yer alıyor, ki en acısı da bu iste... Allah bizlere batinin şeytani plan ve projelerini zamanında görme feraseti nasip etsin, ki geleceğin senaryoları Rahmani bir seyir alsın... Amin Şeyh Müslim Ruhai |