Öncelikle şunu belirteyim ki ben Hizbullah’i cemaatin içinden sıradan sade bir ferdim. Rehber ve cemaatime yapılan bu iftira hakaret ve alçakça karalamaları telin etmeyi boynumun borcu olarak bildim ve tel’in ediyorum.
Bir dönem bölgede Allah ve Resulü’nün dinini yükseltmeye çalışan kahraman yiğitler çalışmalarını sürdürürken mülhid örgüt buna karşı çıktı, müslümanları şehid etmeye başladı. Ancak Allah’ın yardımıyla başaramadılar. Bunlar başaramayınca, tağuti devlet Müslüman’ları zindanlara doldurdu. Bitirdik diye sevinirlerken Rabbulalemin Müslümanlara bir başka hayır kapısını açtı.
Ancak mevcut düzen Müslüman’ları zindana tıkarlarken bir şeyi unutmuşlardı, Hz. Yusuf’un mekanı olan ve Müslümanlar için olgunlaşmanın, bilenmenin ve kökleşmenin önemli bir basamağı olan zindanlarda ayrıca Üstad Bediüzzamanın bıraktığı iman kokulu bir eser var. O eser ki atalarının bütün çabalarına rağmen onu engelleyememişlerdi.
Ayrıca başka bir şeyi daha hesaba katmamışlardı. O da; bu davanın Allah’ın davası olduğu ve bu davaya sahip çıkanı yüce Allah’ın koruduğunu, güç ve kudretin yalnız ve yalnız Allahın elinde olduğu, eğer o dilerse Firavun’un sarayından Musa’yı çıkarıp dinini yücelteceği gerçeğini unutmuşlardı…
Risale hazinesi üstünde bekçilik yapan bir takım insanları hipnotize ede ede kendileri de uyuya kalmış olanlar, uyandıklarında bir de ne görsünler, güneş gibi parlak yüzler, korkusuz yürekli insanları karşılarında gördüler, o hazinenin abı hayat gibi suyundan içe içe öyle nuranileşmişlerdi ki ayna misali. Onlara baktıklarında kendilerini gördüler, maskeleri düşmüştü, bunun farkına bile varamamışlardı.
MUSTAFA |