Bir Ayet:
Allah yolunda hicret edip sonra öldürülen veya ölenlere gelince; Allah onları muhakkak güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır. (Hacc, 22/58)
Bir Hadis: Resulullah (sav) buyurdular ki: ''Ademoğlunun şu üç şey dışında (temel) hakkı yoktur, ikamet edeceği bir ev, avretini örteceği bir elbise, katıksız bir ekmek ve su.'' (Tirmizi, Zühd 30, (2342)
Filistin İşgalinin 60. Yılında Müzakere Oyunları (Söyleşi)
Ortadoğu krizi 60. yılına ayak bastı. Bu atmış yıllık zaman zarfında İşgal edilmiş Filistin topraklarının iki yakasında ortaya çıkan direniş grupları, bu rejimin kökleşmesi ve emniyete kavuşması arzusunu kökünden baltaladılar. Telaviv’in ileri gelenleri bu rejimin kuruluşunun altmışıncı yılını kutlamaya çalışırken, Hamas ve Hizbullah’ın bayraktarlığında İslam’ın genç savaşçıları büyük bir ruhla cihad meydanında mücadelelerine devam ediyorlar. Siyonist ordunun ileri gelenleri ve ordunun başını çeken savaş bakanı Ehud Barak, Hizbullah ve Hamas’ı yok etme siyasetinin iflas ettiğini açıkça dile getirmeye başladı.
Siyonist rejimin askeri plan ve stratejilerinin tümü, İslami direnişi inzivaya sürükleyip yokluğa mahkum etme esasına dayanmaktadır. Telaviv’deki yetkililer, direniş ocaklarını söndürmek için diplomasi ve müzakere yollarını kullanmaya başladılar. Suriye’yi hedeflerine alıp bu ülkeyle barış müzakerelerinde bulunacaklarını duyurdular. İşgal edilen Golan Tepelerinin Suriye’ye geri verileceği hususunun gündeme taşınmasıyla birlikte, böyle bir muamelenin yapılabileceği İsrail kabine üyeleri tarafından da konuşuluyor.
İran’ın Suriye büyükelçisi Hücet’ul İslam ve’l Müslimin Seyyid Ahmet Musevi ile bu konular üzerinde söyleşi yaptık.
- İşgalci Siyonist rejiminin Suriye ile uzlaşma tasarısını ileri sürmesindeki hedefleri nelerdir? Siyonist rejim Golan Tepelerini geri vermede ne kadar ciddidir?
Seyyid Ahmet Musevi: İçte Olmert hükümeti ciddi bir kriz yaşamaktadır. Bugünkü şartlarda seçime gidilirse Kadima partisinin 14 sandalye, bu partinin rakibi Likud partisinin ise 29 sandalye kazanacağı söyleniyor. Likud partisinin lideri Netanyahu, Suriye ile barışı ciddi bir şekilde desteklemektedir. Olmert, Suriye ile barış girişimi manevrasıyla rakibi olan Likud’un ileri gelenlerinin ileride ameli olması için çalışacakları bir fırsatı ellerinden almaya çalışmaktadır. Aslında Olmert, bu tür görüşmelere taraftar değil. Bütün bunlarla birlikte Olmert’in asıl amacı, İran ile Suriye ilişkilerini bozmaktır. Her ne kadar aracılar İsrail’in Suriye ile görüşmelere hazır olduğunu ilan etseler de, aslında Siyonist rejimin yetkilileri siyasi ve diplomatik kanallarla, Şam’ın Tahran’la ve direnişle ilişkilerini kesmesini, Hizbullah ve Filistin direnişine verdiği desteği sona erdirmesini istemektedir. Suriye yetkilileri, İsraillilerin samimi olmadıklarını, Şam’ı müzakerelere çekecek ve bu alanda şevkini canlandıracak hiçbir yaklaşımda bulunmadığını ileri sürmektedirler.
Suriye makamları, onların Suriye’yi yalnızlaştırarak bu ülkeyi kolayca mağlup etmek istediklerini anladılar. Hiçbir zaman hak ve hukuk taraftarı olmamış İsrail’in zorla aldığı yerler ancak zor kullanılarak geri alınabilir.
- Şam, hangi şartlar altında Erdoğan’ın arabuluculuğunu kabul etti?
Seyyid Ahmet Musevi: Suriye’nin İsrail’le müzakereleri ile ilgili konu defalarca dile getirilmişti. Suriye, Golan Tepelerinin geri verilmesi ve İsrail ordusunun 1967’den önceki bölgelere çekilmesini istemektedir. Suriye, İsrail ile her türlü müzakereyi İşgal edilmiş toprakların geri verilmesi şartına bağlamaktadır. Diğer bir deyişle Suriye yetkilileri müzakere için müzakereyi kabul etmemektedirler. Şam, müzakereler için her türlü ön şartı ret etmektedir. Suriye hükümetinin yaklaşımına bakılırsa İsrail’in bu ülke ile barış görüşmeleri için müzakerelerde bulunması zayıf bir ihtimaldir.
- CİA’nın raporuna göre Suriye’nin atom enerjisi faaliyetleri bölge için büyük bir tehdit unsurudur. Diğer taraftan bu ülke Siyonist rejim tarafından müzakerelere çağırılmaktadır. Bu konulardaki tahlilinizi açıklar mısınız?
Seyyid Ahmet Musevi: Yukarıda belirttiğim gibi İsrailliler öncelikle iç problemlerini halletme peşindedirler. Suriye’yi inzivaya mahkum etme projesi ise Amerika’nın dış siyasetinin öncelikleri arasındadır. Amerika’nın atom enerjisiyle ilgili Suriye’ye karşı yürüttüğü psikolojik savaş, Olmert’in müzakereler ile ilgili teklifinden hemen sonra başladı. Bu, Amerika ile İsrail’in Suriye hakkında ihtilaf içerisinde oldukları manasına gelmez. Bu rejimler, Suriye’yi zayıflatmak ve inzivaya sürüklemek istiyorlar. Fakat her biri önceliklerine göre farklı taktikler ileri sürmektedir. Siyonist rejim, bazı öncelikler ileri sürerek Suriye ile barış müzakereleri başlatma çabalarıyla bu ülkeyi zayıflatmayı amaçlamaktadır. Aslında hem Siyonist rejim ve hem de Amerika’nın Suriye ile ilgili müzakere isteğinin tek amacı bu ülkeyi zayıflatmaktır.
- Acaba diplomasi alanında Ortadoğu’da gerçekleşecek bir ateşkesle yeni bir gelişmeye mi tanık olacağız?
Seyyid Ahmet Musevi: Öyle görünüyor ki Siyonist rejim, Filistin işgalinin 60. yıl kutlamalarını gerçekleştirmek için taktiksel olarak içte (Gazze’de sükuneti sağlamak) ve dışta (Suriye ile müzakereler sebebiyle) geçici bir sükuneti hedeflemektedir. Kutlamalar için İsrail’e gelen misafirlere karşı işgal edilmiş Filistin’in sükunetini göstermek İsrailliler için taktiksel hedefler açısından oldukça önemlidir.
Stratejik açıdan, İsrail’in Gazze’de Filistin direnişine karşı geliştirdiği siyasi ataklar ve Suriye ile barış görüşmeleri taktiği, zikredilen iki alanda direnişi etkisiz hale getirmek içindir. Filistin’de ve Suriye’de direnişin etkisiz hale getirilmesiyle bölgedeki direnişin birbirinden kopması için yeni bir ortam oluşacak. Bu senaryonun fiiliyata geçmesi durumunda, Ortadoğu’daki diğer direniş hareketleri büyük tehditlerle karşı karşıya gelecek. Fakat gelişmeler, Filistin direnişi ve Suriye’nin, temelde direnişin değer ve esaslarına bağlı olduğunu göstermektedir. Siyonist rejimin siyasi ve diplomatik ataktaki gerçek hedeflerini tamamen kavramakta olup, kendileri için başı dik ve izzetli yaşamanın kaynağı olan direnişten hiçbir zaman vazgeçmeleri düşünülemez.
- Suriye’nin İsrail ile müzakereleri, bu ülkenin Lübnan ve Filistin İslami direnişine karşı tutumuna nasıl tesir edecek?
Seyyid Ahmet Musevi: Suriye yönetimi, İsrail’in müzakerelerle ilgili niyetini ve hedeflerini idrak etmiştir. Bu müzakereler kesinlikle Siyonist rejimin isteği doğrultusunda sonuçlanmayacak. Böylece Filistin ve Lübnan direnişine karşı menfi bir tesiri olmayacak.
- Suriye, son bir yılda bölge gelişmeleriyle ilgili, özellikle Irak, Lübnan ve Filistin konusunda Arap ülkeleriyle ciddi ihtilaflara düştü. Bu ihtilaflar için yeni bir çözüm yolu geliştirilebildi mi?
İhtilafların köküne indiğimizde göreceğiz ki esasında bu; Suriye’nin, Amerika’nın bölgedeki planlarına karşı direnişi desteklemesine dayanmaktadır. Burada yabancı güçlerin ihtilaf çıkarma ve bunları derinleştirme faaliyetleri söz konusudur. Bu ihtilaflar bölgedeki Arap devletlerinin, özellikle de Suriye’nin basiretli davranışıyla fazla etkili olamadı. Bölgedeki Arap devletleri, bölgeye müdahalede bulunan dış güçlerin kendi menfaatlerini koruyamayacağını anlamış durumdalar. Bu ülkeler, aralarında ihtilaf çıkarmaya çalışan taraflardan uzaklaşmaya çalışmaktadırlar. Suriye’nin bir yıllığına (2008-2009) Arap birliğine riyaseti, aradaki yanlış anlamaların ve ihtilafların ortadan kaldırılmasına yardımcı olacak.
- Suriye; Irak, Lübnan ve Filistin problemlerinin çözümünde nasıl bir konuma sahip ya da bu problemlerin çözümünde ne tür vazifeleri göğüsleyebiliyor ki, bölgedeki meselelerde onun rolüne dikkat çekiliyor?
Seyyid Ahmet Musevi: Suriye’nin bulunduğu yer direniş eksenidir. Suriye’nin bu yeri; Irak, Lübnan ve Filistin konularında denge unsuru oluşturmasını beraberinde getirmekte ve etkisini arttırmaktadır. Böylece Suriye’nin tesiri uluslararası güçlerin teveccühünü celp etmiştir. Daha açık bir deyişle, bölge problemleriyle ilgili konularda etkili olan hiçbir güç Suriye’nin etkisini görmezden gelemez veya inkar edemez. Uluslararası güçlerin bölgesel konularda Suriye ile meşveret hareketleri, Suriye’nin bölge konularında denge unsuru olduğunu göstermektedir.
- Arap ülkeleri ve bölge dışı güçlerin Ortadoğu’nun sorunlarının çözümü için Suriye ile anlaşma imkanları var mı?
Seyyid Ahmet Musevi: Irak, Lübnan ve Filistin’de devam eden sorunların kökleri bölge dışı güçlere dayanmaktadır. İran İslam Cumhuriyetine göre dış güçlerin bölgeye, özellikle de Irak, Lübnan ve Filistin milletlerinin işlerine müdahaleleri olmazsa buralardaki problemler çözüme kavuşacak. İran’ın penceresinden bakıldığında bölge insanlarının yaşadığı problemlerin, sıkıntıların ve musibetlerin kaynağı dış güçlerin müdahalesinden kaynaklanmaktadır. Bu müdahaleler sona ererse bölge huzur, sükunet ve emniyet yüzüyle karşılaşacak.
İşgalci dış güçlerin bölgedeki milletlerin kendi yönetimlerinin kendileri tarafından tayin edildiği iradeye saygı göstermemeleri Ortadoğu’da problemlerin çıkışının sebebini oluşturmaktadır. Irak, Lübnan ve Filistin’de dış güçlerin devam eden müdahalelerine şahidiz. Demokrasi iddiasındaki güçlerin bölge insanının kendi yöneticilerini seçmesine saygı göstermeleri gerekir.
- Suriye’nin müzakerelere katılımıyla ilgili tarihi kararından sonra Golan Tepeleriyle ilgili görüşmelerde hangi yol kat edilecek?
Seyyid Ahmet Musevi: Zikredildiği gibi Suriye’nin, İsraillilerin tekliflerine yerinde ve bilinçli karşılık vermesiyle bu konuda işi iyi götürdüğü görünmektedir. Suriye yöneticileri geçen yıllar boyunca İsrail’le mücadelelerinde köklü tecrübeler elde ettiler. Onlar; Oslo, birinci ve ikinci Camp David’de bölgeyle ilgili gelişmeler ve Arap toplumlarının hakları ile ilgili varılan anlaşmaların neticelerini gördüler. Bundan dolayı bölge için geliştirilen ve dışarıda pişirilen projelere karşı çıkacaklar. İran İslam Cumhuriyeti, Suriye’nin siyasetini derinden kavramakta olup gelişmelerle ilgili hiçbir endişe taşımamaktadır. İran ile Suriye’nin ortak paydalarda birlikteliğiyle beraber, direnişin kökleri ve dayanakları konusunda aralarında sıkı bağlar bulunmaktadır. Düşmanın fitne ve fesatları bu bağları daha da güçlendirecek. Gelişmeler iki ülkenin derin ve kardeşlik ilişkilerine menfi tesirde bulunamayacak.
- Bugünkü şartlarda Tahran ve Şam hangi ortak fırsat ve paydalarda buluşmaktadırlar?
Seyyid Ahmet Musevi: Suriye ve İran milletlerinin irtibatının bereketiyle ilişkiler gittikçe güçlenmektedir. İran ve Suriye, amaçlarının gerçekleşmesi, menfaatlerinin temini ve haklarının korunması için direnişi tek yol çözüm yolu görmektedirler. Bu ortak anlayış; direnişten ve onu koruma zorunluluğundan kaynaklanmaktadır. Direnişin arkasında durmak ve onu korumak İran ve Suriye milletlerinin ve devletlerinin ideal stratejik programlarıdır. İki toplumun amaçlarının tahakkuku, bölgedeki diğer milletlerin, özellikle de Filistin ve Irak milletlerinin hedeflerinin gerçekleşmesine yardımcı olacaktır.
Kaynak: İran Gazetesi
Söyleşiyi yapan: Hüseyin Ramazan
Çeviren: Hanefi Aydın