Bir Ayet:
Allah yolunda hicret edip sonra öldürülen veya ölenlere gelince; Allah onları muhakkak güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır. (Hacc, 22/58)
Bir Hadis: Resulullah (sav) buyurdular ki: ''Ademoğlunun şu üç şey dışında (temel) hakkı yoktur, ikamet edeceği bir ev, avretini örteceği bir elbise, katıksız bir ekmek ve su.'' (Tirmizi, Zühd 30, (2342)
Gazze faciası hakkında duyduklarım ve gördüklerim sadece habercilerin kameralarından çıkan kesik ve yarım görüntülerden başka bir şey değil. Burada, facianın derinliklerine ulaşıldığı söylenemez. Birçok gazeteci ve siyaset bilimci bu büyük faciayı üçüncü bin yılın en büyük trajedisi olarak nitelendirmektedirler. 360 kilometrekareye sahip bu küçük bölgede tam manasıyla ölüm ve yaşam oyanları oynanmaktadır. Gazze’yi kuşatanlar, bir buçuk milyon Filistinlinin hayat damarlarını teker teker kopardılar. Nesilleri öldürmenin ve toplumu yok etmenin son halkasını oluşturan Gazze’nin yakıtının kesilmesi kararı bizzat Olmert’in kabinesi tarafından imzalandı.
Gazze’nin kuşatmasından daha ilginç olan şey, diplomasi dünyasında ve Gazze sahnesinin arkasında gerçekleşen garip alışverişlerdir. İsrail, başta Birleşmiş Milletler teşkilatı olmak üzere, insan hak ve hukukunu savunan bütün teşkilatların Gazze’ye açılabilen yollarını kapatmayı başardı. Öte yandan Siyonist rejimin propaganda kaynakları Filistinlileri, Gazze kuşatmasını abartmakla itham etmektedirler.
Gazze krizi büyük bir faciaya doğru ilerlerken Arap devletleri bu alanda henüz ciddi bir girişimde bulunmadılar. Hamaslılar, Siyonistlerin insanlık dışı kuşatmasını kırmak için bütün imkanları seferber ettiler. Bu facianın önünü almak için bir yıla yakındır bölgedeki Arap başkentlerinde mekik dokumakta, Arapların fiili bir adım atmaları için yoğun çaba harcamaktadırlar.
Hamas yetkililerinin bu günlerde Carter’le müzakere ve ateşkes girişimleri gibi attıkları önemli siyasi adımlar, facianın merkezinde bulunan bir milyondan fazla insanın canını kurtarmaya yönelik uğraşılardan bazılarıdır. Zaten Refah sınır kapısının açılmasıyla kuşatmayı kıracak kilit Mısır’ın elinde bulunduğu halde, Kahire’nin iki yönlü siyaseti Gazze elçilerinin bütün arzularının önünde büyük bir engel olarak durmaktadır.
Kuşatmanın Üç Merhalesi:
Her ne kadar kuşatma, 60 yıldır toprakları işgal edilen Filistinlilerin hayatlarının bir parçasını oluştursa da, katliam derecesine ulaşmış bugünkü kuşatma yaklaşık son iki yılı kapsamaktadır. Gazze sakinleri son iki yılda üç aşamalı kuşatmaya maruz kalmışlardır. Bütün bu merhaleler birbirlerinin devamı niteliği taşımaktadırlar. Bunlar, asli oyuncular niteliğini taşıyan Amerika ve İsrail’in eliyle yürürlüğe konmuştur. Bu insanlık dışı senaryoda Araplar, Avrupa ülkeleri ve Amerika’nın bölgesel ortakları da yoldaşlık etmekten geri durmadılar.
İslami deriniş hareketi Hamas’ın 2006’da Filistin tarihinin en özgür seçiminde Müslüman Filistin halkının yüksek oyunu alarak iktidara gelmesiyle Gazze’ye yönelik büyük ve kapsamlı kuşatma başladı. Amerika ve İsrail’in uzlaşmacı ve ehilleştirilmiş Filistinli grubun eliyle devleti vücuda getirme aşamasında Hamas’ın kazandığı büyük zafer, karşı tarafın şiddetli kabusa yakalanmasına sebep olmuştu.
Avrupa, Beyaz Saray’ın kuşatma talebini bütünüyle destekledi. Onlar, Filistin halkının kendi iradesiyle seçtiği Filistin devletiyle bütün ilişkilerini kesip, halka ait hükümetin zayıflaması için seçimlerde yenik düşen Ebu Mazen’in el-Fetih grubunu her açıdan destekleme kararı aldılar.
Hamas ile el-Fetih’in, hükümeti birlikte kurmak için Mekke’de vardıkları anlaşmanın bozulmasıyla Mayıs 2007’de kuşatmanın ikinci dalgası başladı. Mekke anlaşmasında üzerinde anlaşılamayan konular, hükümetin önemli makamlarının paylaşılması ve İsrail ile daha önce varılan ve Filistinlilerin aleyhinde olan anlaşmalarda odaklanmıştı. Gazze’de, her iki tarafın silahlı güçleri arasında kanlı çatışmalar yaşandı. Neticede Ebu Mazen’in taraftarları ağır yenilgiye uğradılar. Hamas, Gazze’yi tamamıyla ele geçirdi. Ebu Mazen’in yenilgisi Amerika ve Batı’yı rahatsız ederken, muhafazakar Arap rejimlerinden de şiddetli tepki gelmişti. Bu büyük yenilginin telafisini düşünen muhafazakar Arap devletleri, özellikle de Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün, Gazze ve Hamas’la ilişkilerini askıya alarak İsrail ve Amerika’nın kuşatma safına katılmış oldular.
Üçüncü kuşatma ile Gazze’nin bütün yolları ve bütün irtibat noktaları tamamen kesilmişti. Zaten İsrail, bu programı 2006’nın ikinci yarısında yürürlüğe koymuştu. Siyonistlerin bu kuşatma dalgasıyla ilgili bahaneleri, İslami direniş hareketi taraftarlarının Siyonist ordunun Filistinlilere karşı yaptığı kıyıma karşılık vermek için yaptıkları füze saldırılarıdır.
Trajedinin Boyutları
Hamas’ın Ebu Mazin grubunu yenilgiye uğratarak Gazze’de kontrolü ele geçirdiği Haziran 2006’den sonra İsrail askerleri Gazze’yi kuşattılar. Kuşatmanın ilk merhalesinde sadece yakıt ve yiyecek maddelerinin Gazze’ye girişine izin veriliyordu. Yeni yılla birlikte Siyonistlerin Gazze’ye yönelik kuşatması, bölgenin bütün giriş-çıkışlarını kapatmakla yeni bir boyut kazandı.
Mısır, Gazze’nin ihtiyaç duyduğu elektriğin sadece % 5’ini karşılarken, bölgenin ihtiyaç duyduğu enerjinin % 70’i ise İsrail’deki enerji santrallerinden temin edilmektedir. Gazze’nin enerji santraline kilit vurulmadan önce buradaki santral, bölgenin ihtiyaç duyduğu elektriğin % 30’unu Filistin halkının hizmetine sunuyordu.
Yaklaşık 10 aydır sürdürülen şiddetli kuşatmanın doğurduğu insani buhran bölgeyi tamamen kuşatmakta ve bütün sakinlerin hayatını etkilemektedir. İlaç, yiyecek ve akaryakıt sıkıntısıyla birlikte kuşatmadan dolayı hayatını kaybeden yüzlerce insana her gün yenileri eklenmektedir.
Her gün Arap basınına yansıyan yeni haberler, bu büyük facianın ve toplu katliamın değişik yönlerini gözler önüne sermektedir. El-Cezire televizyonunun Gazze’nin bir hastahenesinden yaptığı yayında, içinde bebek bulunmayan kırık haldeki enkubatur gösteriliyordu. El-Cezire spikeri “Bu enkubaturun tamir edilememesi, İsrail’in sınırları kapatarak Gazze’ye ihtiyaç duyulan yedek parçaların girmesini önlemeden kaynaklanmaktadır” El Cezire, haberin devamında Gazze’nin içler acısı bir durumda olduğunu beyan ederek, benzin bulunmadığından dolayı birkaç gün önce pompalarına kilit vurulan petrol istasyonunu gösteriyordu. Benzin yokluğundan dolayı hastahane önlerine terkedilmiş ambulanslar ise insanın içini yakıyordu.
Birleşmiş milletler Filistinli muhacirler ajansı bir haberinde şöyle açıklıyordu: “Gazze kuşatması öyle bir noktaya ulaştı ki, bugün dünyadaki zindanlarda yaşayan insanlar Gazze sakinlerinden daha iyi bir durumda bulunmaktadırlar”
Batılı bazı haber kaynakları Gazze faciasının boyutlarını gündemlerine taşımaktadırlar. BBC bir haberinde “Henüz bir sahip insanlar bile en temel gıda maddelerini alabilecek durumda değiller. Çünkü fiyatlar oldukça yüksek. 25 yaşındaki Filistinli hanım; geçen yıl tüp gazın fiyatının 10 dolar civarındayken bu yıl 43 dolara fırladığını söylüyordu. Akaryakıt yokluğundan dolayı bölgede gidiş gelişler durma noktasına gelmiş. Öyle kolaylıkla taksi bulmak mümkün değil”
Yine BBC, Filistinlilere ait bir sağlık kurumunda çalışan Gazze’li 38 yaşındaki Şeltun’a dayanarak yaptığı açıklamada faciayı şöyle dile getiriyor: “Benzinin yokluğundan dolayı hastahene ve sağlık merkezlerinin çalışanlarının buralara ulaşması uzun zaman almaktadır. Hastahaneler, ambulanslar için benzin depolamayı tasarlarken, benzinden eser yok. Ambargo, hastahanelere ait teçhizatın tamirinin yapılamamasına ve bunların gittikçe devre dışı kalmasına sebep olmaktadır”
Le Monde gazetesi: “Bugün Gazze sokakları tamamıyla kızartılmış yağ kokusuyla kuşatılmış durumda. Sürücüler, akaryakıt kıtlığının baştan başa kuşattığı Gazze’de bu sorunu aşmak için mutfaklarında kullandıkları yağlarıyla arabalarını yürütmeye çalışmaktadırlar.”
Facianın İki Yüzü ve Gazze’deki Büyük Kahramanlık
Bugün Gazze, sonu olmayan acılarla birlikte Filistinlilerin en köklü direniş kalesine dönüşmüştür. Bütün bu kuşatmalar ve yaşanan sıkıntılar, bölgedeki Filistinli sakinlerin işgalcilere karşı mücadelede ödedikleri bedel niteliğindedir. Filistinliler, emniyeti olmayan Gazze’deki evlerinde yaşamayı, Arap ülkelerin başkentlerindeki sakin ve huzurlu yaşamaya tercih ederek, bütün varlıklarını topraklarının özgürlüğü uğruna feda etmektedirler. Onlar, Filistin’in en vefakar askerleri olduklarını ispat etmişlerdir.
Gazze’deki zor hayata katlanmaya çalışan bütün Filistinliler, Gazze’nin Siyonist rejimin büyük bir kabusu olduğunu bilmektedirler. Gazze’nin elden çıkması veya bu şehrin tesliminin Siyonist rejimin arzularına ulaşmasıyla neticeleneceğini bilmektedirler. Şüphesiz ki mesirin gerçek ve doğruluğuyla ilgili güçlü inanç ve derin irade, kalabalık bir topluluğu bütün bu sıkıntılı tufana karşı güçlendirmekte ve bütünüyle yapılandırmaktadır.
Bugün birkaç boyutlu bir tabloyu andıran Gazze’nin bir tarafı kahramanlık ve direniş diğer tarafı ise büyük bir faciadır. Bu tablonun bir tarafında Siyonist rejimin nesilleri öldüren çıplak siyaseti İslami direniş hareketi Hamas’ı yok etme bahanesiyle Filistin toplumunu yok etme projesini yürütürken, diğer taraftan Filistin’in genç nesillerinin hedeflerine doğru vefakarca ve sarsılmaz iradeleriyle yürüdükleri açıkça görülebilir.
Tecavüz cephesi ve deriniş cephesiyle ilgili tasavvurlarında tereddüt içerisinde bulunanların çoğu Gazze’nin yaşadığı acı gerçekler karşısında zihinlerinden kaynaklanan müphem noktalara karşı açık cevaplara ulaşabilirler. Gazze; Ortadoğu tartısında sıcak bir teraziye dönüşmüş bulunmaktadır. Bu terazi Filistinlilerin topraklarına bağlılıklarını gösterdiği gibi Siyonistlerin barışla ve birlikte yaşamayla ilgili karakterlerini tamamıyla ortaya çıkarmıştır.
Yazan: Muhammed Nuri
Kaynak: İran Gazetesi
Farsça’dan çeviren: Hanefi Aydın