Bir Ayet:
Allah yolunda hicret edip sonra öldürülen veya ölenlere gelince; Allah onları muhakkak güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır. (Hacc, 22/58)
Bir Hadis: Resulullah (sav) buyurdular ki: ''Ademoğlunun şu üç şey dışında (temel) hakkı yoktur, ikamet edeceği bir ev, avretini örteceği bir elbise, katıksız bir ekmek ve su.'' (Tirmizi, Zühd 30, (2342)
Lübnan’da işbirlikçi Sinyora hükümetinin geri adım atması Lübnan halkının milli ve manevi kazanımlarının artmasına yol açtı. Bu bağlamda general Mişel Süleyman Cumhurbaşkanı seçildi. Hükümetteki bakanlıkların 16’sını Hariri’nin partisi, 11’ini Hizbullah ve üçüsünü de Cumhurbaşkanı atayacak. 2009’a kadar yeni bir seçim yasası hazırlanacak. Şüphesiz ki, Lübnan da varılan bu son siyasi anlaşmalar, hem Hizbullah için hem de diğer tüm direnişçi guruplar için büyük bir başarı oldu.
Doha’daki görüşmelerin sonucu açıklanır açıklanmaz, Lübnan’daki direniş gurupları özellikle de Hizbullah taraftarları bir buçuk yıl boyunca Beyrut caddelerinde kurdukları protesto çadırlarını kaldırıp büyük sevinç gösterisi yaparak bu başarıyı kutladılar. Her ne kadar şuanda varılan bu anlaşma için, Lübnan’daki siyasi guruplarının Doha’daki toplantısının sonucu olduğu söylense de, bu gelişmeleri darbe karşıtı yapılan bir operasyon olarak adlandırmak gerekir. Çünkü Hizbullah, akıllıca ve basiret ile sahneye çıkarak yarım gün içerisinde işbirlikçi Sinyora hükümeti ve onların hamilerinin plan ve oyunlarının suya gitmesine vesile oldu. ABD başkanı Bush, Fuat Sinyora ve hükümetinin; havaalanı güvenlik şefini görevden aldığı ve Hizbullah’ın telekomünikasyon ağını illegal ilan ettiği vakit, ABD’nin Lübnan büyük elçisi onun yanında olduğunu itiraf etti. Bu nedenle diğer siyasi guruplar Hizbullah’ın, Lübnan içişlerine müdahale etmek isteyenlerin karşısında durduğunu ve onlarla mücadele ettiğini anlayıp Hizbullah’ı sahiplenip teşekkür ettiler.
Lübnan’ın son durumu ve gidişatı özellikle ABD, İsrail ve ABD yandaşı Arap ülkeleri için; bundan sonra bölgede atacakları adımları daha dikkatli atmaları gerektiği gerçeğini anlamalarını sağladı. Bundan sonra Lübnan’ın tüm mesele ve sorunlarını yeni ölçülerle değerlendirmek zorundadırlar. Şimdiye kadar ki müdahaleleri onlara hiçbir şekilde fayda sağlamadığı gibi, ellerindeki oyuncularını da kaybetmelerine vesile oldu. Sinyora bile Lübnan üzerine büyük bir oyun oynandığını açıkladı. Rice’in birinci yardımcısı David valş, ABD ve İsrail’e bağlı olan Lübnanlı guruplara; güveni sarsılan Sinyora’nın ve hükümetinin güvenini tekrardan iade etmek için; Lübnan için sıcak bir yazın ve yeni birçok gelişmenin müjdesini vermişti. Şüphesiz ki, ABD ve İsrail, işbirlikçileri olan Sinyora ve hükümetinin yenilgisini kendi yenilgileri olarak telaki etmektedirler.
Aslında Doha’daki görüşmelerin asıl amacı; Hizbullah’ın yeni hareketlerinin ve kazanımlarının önüne geçmek, işbirlikçi Sinyora ve yandaşlarının da bu son gelişmelerden daha fazla zararlı çıkmalarının önüne geçmek idi. Ama müzakerelerin seyri, Lübnan’ın geleceği için yeni bir sayfa açtırdı. Sinyora ve yandaşları şunu çok iyi anladılar ki, işleri çıkmaza sokmak ile ve diğerlerinin haklarını görmezden gelmek ile yeni oyun ve planlar yapmak ile bir yere varamayacaklar. Bununla birlikte, bağışlanmayacak suçlar olan ihanet, casusluk ve İsrail’in işbirlikçisi olarak tanındılar. Bu nedenle bütün Lübnan halkı onlara karşı durarak geri adım atmalarını sağladılar.
Bugün Şii, Sünni, İsevi ve Dürzilerden oluşan Lübnan halkının çoğusunun Hizbullah’ı desteklemesi tesadüfi değildir. Şu bir gerçektir ki, Hizbullah çeyrek asırdır Lübnan halkının milli iradesinin sembolü haline gelmiş ve o bölgenin milli ve manevi zenginliklerini muhafaza eden bir gurup olduğu anlaşıldığından, Lübnan’daki farklı akideye sahip siyasi guruplar bile Hizbullah ile birlikte hareket etmektedir.
Yabancı güçlerin; dayatma, telkin ve istekleri doğrultusunda; Hizbullah’ın silahsızlandırılması gerektiğini dile getiren bazı guruplar; bugün, Hizbullah’ın silahlarının Lübnan halkının ve menfaatlerinin savunucu olduğunu itiraf etmekteler. Ama bunun aksine kendi menfaatleri için ABD ve İsrail’in isteklerini tekrarlayıp Hizbullah’ın silahsızlandırılması gerektiğini söyleyen ülkeler, kesinlikle Lübnan halkının ve siyasetinin konuşulduğu yerlerde onların yerleri olmayacaktır. Bu son olaylardan sonra Arabistan büyük elçisinin Lübnan’ı terki de bu bağlamdadır. Doha’da, Lübnan siyasi geleceği için yapılan bu son toplantıdan anlaşılacağı üzere bundan sonra Suudi Arabistan Lübnanlı gurupların toplantılarına adım atamayacaktır. Çünkü geçen gün ve haftalarda Lübnan’ın iç savaşa sürüklenmesi için ön ayak olup gerekli olan tüm maddi olanakları sağlamış ve hatta ABD, Arabistan ve İşbirlikçi Sinyora hükümetinin uygulamak istedikleri son planlarını, İran’a ve Hizbullah’a karşı “darbe” olarak adlandıracak kadar ileri gitmişti.
Lübnan da, ABD ve Arabistan’ın etkilerinin azalmasının neticesinde, Doha’daki görüşmelerde Lübnanlı gurupların anlaşmasına ve Lübnan’a sükunetin hakim olmasına vesile oldu. ABD ve Suudi Arabistan, varılan antlaşmalara darbe vurarak Lübnan halkından intikam almak isteyebilirler. Eğer onlar bu yolu denemek isteseler; elbette onların gerçek yüzü Lübnan halkı tarafından daha iyi bir şekilde anlaşılıp tanınacak. Ve Lübnan halkı, Lübnan’daki siyasi guruplar ile birlikte sabır ve metanet ile hareket edip bu son plan ve oyunlarını bozdukları gibi, oynamak isteyecekleri yeni oyunlarını da akilane, birlik ve beraberlik içerisinde hareket ederek bozacak ve Lübnan’ın istikrarı için çaba sarf edeceklerdir.