Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36
Bir Hadis: Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
Batı’nın desteğine sahip Arap rejimleri, ülkelerinde faaliyet yürüten ılımlı İslami hareketlere bile tahammül edemeyerek bu hareketleri siyasi arenadan silmek için her türlü çabayı sarf etmekte, ülke insanları için zaruri olan insan hak ve hukukuyla ilgili ıslahatların önünde de ciddi bir şekilde durmaktadırlar.
Arap rejimlerinin barış yanlısı İslami hareketlere karşı düşmanca tutumunun temelinde korkudan başka bir sebebe rastlamak mümkün değildir. Bu hareketlere karşı riyakar bir yaklaşımda bulunmaktan da geri durmamaktadırlar.
Arap ülkelerindeki ılımlı İslami gruplar, kalabalık taraftar kitlesine sahip olmakla birlikte layık oldukları yerde bulunmalarına müsaade edilmemekte ve bu hareketler resmi olarak tanınmamaktadırlar. Aynı şekilde sistematik olarak siyasetten silinmeleri için her türlü oyuna başvurulmaktadır. Arap rejimlerinin İslami hareketlere karşı tavırlarını gizli bir taktikle ilişkilendirmemek mümkün değildir. Bu ülkelerin yöneticileri, muhaliflerinin faaliyetlerinin üzerine siyasi bir örtü çekmek veya onları yok etmek için görüşmelerini sürdürmekte ve farklı taktikler geliştirmektedirler. Örneğin Mısır, Ürdün, Tunus, Cezayir, Suriye ve Fas rejimlerinin İslami hareketlere karşı geliştirdikleri şiddetli tutum herkesin malumudur. Belirginleşmiş sınırlı bir stratejinin dışında İslami hareketlerin siyasi sahneye çıkmalarına izin verilmemektedir. Siyasi faaliyet izni verilen İslami cereyanların siyasi mahsullerinin en aza indirgenmesi için bu cereyanlar değişik saldırıların odağı olmakta ve her alanda engellenmeye çalışılmaktadırlar. Ürdün’deki son gelişmeler bunu açıkça gözler önüne sermektedir.
Siyasi krizin içerisinde bulunan Arap ülkelerinin mevcut siyasi sistemi ölüm yatağında can çekişmektedir. Diğer taraftan ılımlı İslami görüşü savunma iddiasındaki resmi söylem, Batılıların İslam karşısındaki şüpheciliğiyle karşılaşmaktadır. Ilımlı İslami çizgiyi savunanlara yapılan baskılar sivri düşünceli ve şiddet yanlısı İslami hareketlerin tahrik edilmesine ve gelişmelerine yol açmaktadır. Özellikle son üç yılda -gerek ılımlı ve gerek şiddet yanlısı olsun- İslami hareketler gündemin esasını teşkil etmektedir. Bu alanda resmi söylemlere gösterilen itibarın ciddi bir düşüşe geçtiğini rahatlıkla müşahede etmek mümkündür.
Siyasi İslami hareketler, -ki bunların çoğu temelde İhvan-ı Müslimin’e dayanmaktadır- son yıllarda değişik alanlarda önemli oranda büyük gelişmeler kaydetmişlerdir. Büyük adımlarla ilerleyen İslami hareketler, bazı fikirsel alanlarda liberal, laik ve solcu grupları geride bırakmış, daha iyi bir alternatif olduklarını ispat etmişlerdir. Örneğin muhafazakar kanadı Raşid Gannuşi tarafından, öncü kanadı ise Salahattin Garuçi ve Ahmet Yanifer tarafından idare edilen Tunus’un en-Nahda (Mukavemet=Direniş) hareketi, diğer pek çok müstakil İslami hareketlerle birlikte, barışçı ve aydın İslami söylemi geniş bir perspektifte dile getiren bir örneklik olarak faaliyet yürütmektedir.
Gelecekte Arap dünyasının siyasi sahnesi, Amerika ve Avrupa’da Hıristiyan ve Liberal partilerin program ve fikirlerini hatırlatan, aynı zamanda İslami markayı taşıyan medeni partilerin çıkışına şahit olacak. Bununla birlikte Kuveyt, Fas, Yemen ve Moritanya gibi ülkelerde bulunan İslami hareketler, ülkeleriyle ilgili kararlarda buralardaki rejimlerle zıtlaşmamaya azami önem vermektedirler. Arap ülkelerinde son zamanlarda meydana gelen terör ve huşunet dalgasından en çok faydalanan bu ülkelerde bulunan ılımlı İslami gruplar olmuştur. Şiddet yanlısı İslami gruplarla aralarına mesafe katan ve şiddeti savunmadıklarını defalarca dile getiren ılımlı İslami gruplar, siyasi rakiplerinin eline bu kanaldan herhangi bir fırsat vermemek için kendilerini daha iyi tanıtma imkanı bulmuşlardır.
Bu İslami gruplar, siyasi düşüncelerinin mahiyetini tasvir etmede pek çok alternatife sahiptirler. Nihai olarak, bugünün medeniyet ve insani kültür anlayışını, özellikle de özgürlük, eşitlik, adalet ve insan hukukuna saygı gibi alanlara yönelmelerine ve bunları savunmalarına yol açmaktadır.
Son yıllarda İslami gruplar, diğer siyasi güçlerle müşterek zeminlerde ortak faaliyet yürütmek için araştırmalara yönelmişlerdir. Buna karşılık liberal, laik ve sol grupların çoğu –ki bunların bazıları henüz iktidarı ellerinde bulundurmaktadırlar- fikirsel ve teşkilat alanında büyük bir çöküntü yaşamakta olup halkın, hatta kendi taraftarlarının desteğini büyük ölçüde yitirmişlerdir. Bu durum, İslami hareketlerin toplumsal desteklerinin artmasına sebep olmuş, geleneksel ve diğer toplumsal tabakalardan buralarda büyük bir akımın gerçekleşmesine yol açmıştır.
Bununla birlikte laik partilerin kültürel ve siyasi programlarındaki tıkanıklıktan dolayı Arap halklarının çoğunda meydana gelen kimlik krizinden İslami hareketler azami derecede istifade etmişlerdir. Arap ülkelerindeki rejimlerin sergiledikleri bozuk siyasetler ılımlı İslami hareketlerin gelişmesinde uygun zeminlerin oluşmasına yardımcı olmuştur.
Arap rejimlerinden bazısının değişmez özelliği İslami hareketleri sürekli baskı altında tutmaya çalışmalarıdır. Geçmişte yaşanan bazı olayları kullanarak günümüz İslami hareketlerini yıpratmaya çalışmaktadırlar. Bu rejimlerin Müslümanlara karşı izledikleri siyaset, halkın ılımlı İslami hareketlere karşı teveccühünün daha da artmasına ve siyasi mevzilerinin daha da güçlenmelerine yol açmaktadır. Diğer bir deyişle, bütün bu engellemeler aksi neticelerle sonuçlanmıştır. Dışlanan ve yok edilmeye çalışılan bu hareketlerin çoğu intikam alır bir tarzda siyasi arenaya geri dönmektedirler.
Arapların hakim siyasi sistemi; söylem, hareket ya da davranışlarında köklü bir değişime gitmek zorundadır. Siyasi alanda ıslahatlar yapıp İslami hareketlerle uzlaşmaya çalışmalı ve onları siyasi olarak tanıyıp ortak bir zeminde kudreti paylaşma yoluna gitmelidir. Bugünkü şekliyle Arap hükümetlerinin İslami hareketlerle ilgili meseleyi halletmede yetersiz kalışı, bu hükümetlerin sistemde ciddi bir ıslahat hareketini gerçekleştirmelerinin önünde en büyük engel olarak durmaktadır.
Yazan: Hadi Kurbani
Kaynak: Banké Mekalaté Cihanişuden
Farsça’dan çeviren: İbrahim Fırat