Bir Ayet:
Allah yolunda hicret edip sonra öldürülen veya ölenlere gelince; Allah onları muhakkak güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır. (Hacc, 22/58)
Bir Hadis: Resulullah (sav) buyurdular ki: ''Ademoğlunun şu üç şey dışında (temel) hakkı yoktur, ikamet edeceği bir ev, avretini örteceği bir elbise, katıksız bir ekmek ve su.'' (Tirmizi, Zühd 30, (2342)
Benim iki gözüm var. Bu iki gözle dünyayı görürüm. İyisiyle kötüsüyle dünyanın herşeyini görürüm. Daha dünyaya yeni göz açan bebeklerin katliam edildiğini görürüm. Azmış kurtlar gibi halka saldıran zalimleri görürüm.
Zindanlara doldurulan masum insanları görürüm. Bu kadar zulmü seyreden ve hiç bir şey yapmayanları görürüm. Kur’an ve İslam’a hakaret eden küstahları görürüm. Her günün Aşura, heryerin Kerbela olduğunu görürüm. Peygambere küstahça iftira atanları görürüm. Örtüleri başından alınan ablaları görürüm. Bağrı yanık anaların ağladığını görürüm. Okumaktan mahrum kalan cocukları görürüm. Yıkılmış, ıssız evleri görürüm. Daha gencecik yaşında sapanını alıp düşman tankının altında ezilene kadar onlara taş atanları görürüm. Artık gözlerimin bu kadar acıyı görmeye takati kalmadı. Gözlerimi yaşlarım yıkadı. Bu kadar zulme şahit olan gözler nasıl bir tepki göstermiyor. Dünya acı içinde boğuluyor. Ama ‘yapmayın’ diyen nerede? Tağuti rejimler her yerde hüküm sürüyor. Ama onlara karşı çıkan nerede?
Dünyanın bu kadar acısı arasında sevinci de var. Gözlerimi sevinçlerin tarafına yöneltiyorum. Sıcak evlerde oturan aileleri, birbiriyle oynayan çocukları, okula giden öğrencileri, ve daha bir çok güzellikleri görüyorum. Gözlerim bunları görmekle biraz da olsun teselli buluyor. Ama bu teselli uzun sürmüyor.
Çünkü gözlerim; sadece dünyanın yarısında değil, heryerde böyle mutlulukla yaşam sürdüren insanları görmek istiyor. Bebekleri beşiklerinde, çocukları okul bahçesinde, anaları mutfakta, babaları işyerinde görmek istiyor. Gözlerim özgürlük bayrağını bütün dünyada görmek istiyor. Gözlerim tank, silah, barut gibi vahşet aletlerini değil; gül, ağaç, çiçek görmek istiyor. Siyah bulutlarla kaplı göklerin ardından güneşi görmek istiyor.
Çocukların yüzünün her zaman gülmesini, ananın oğlundan ayrılmamasını istiyor. Gözlerim mazlum halka zulmedenleri görünce yerinden çıkmak istiyor. Onlara kinli bakışlarıyla bakıyor.
Artık gözlerimi kapatmak istiyor ve heryerde özgürlük hakim olmayana kadar açmak istemiyorum. Allah’ın zalimleri yok edişine kadar açmak istemiyorum. Dünyaya acı ve keder tohumlarını eken lanetli kavimleri görmek istemiyorum. İnsanlara hayatı zindan edenleri görmek istemiyorum. Haramiler gibi halkın evlerine dalanları görmek istemiyorum. Artık mazlumların kanını içen vampirleri görmek istemiyorum. Küçük Muhammedi gömerlerken, dünyevi işleriyle uğraşanları görmek istemiyorum.
Kendi halkını kurşuna dizenlerle dostluk kuran ikiyüzlü başkanları görmek istemiyorum. Hayat bahçesinde yeni açan gülleri acımasızca koparanları görmek istemiyorum. İşkence altındaki Bilaller kurtulmadan, Yusufi zindandaki Yiğitler azad olmadan, gözlerimi açmak istemiyorum.
Bir gün gözlerimiz zafer gününü görecek. Bir gün gözlerimiz, yaptıkları karşılığında zalimlerin nasıl cezalandırıldığını görecek. Özgürlük güneşi geldiği zaman karanlık gece sona erecek
Sizler ey şehitler! Sizler ey zulüm görmüş halk! Bu dünyadan sonra elbette ahiret de vardır. Elbette ceza ve mükafat da vardır. Siz gözlerinizle cennetin güzelliklerini görürken, sizler cennet bahçelerinde uçarlarken, size zulmedenler ebediyyen ceza göreceklerdir. Size yapılanlar karşılıksız kalmayacaktır.