Bir Ayet:
Allah yolunda hicret edip sonra öldürülen veya ölenlere gelince; Allah onları muhakkak güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır. (Hacc, 22/58)
Bir Hadis: Resulullah (sav) buyurdular ki: ''Ademoğlunun şu üç şey dışında (temel) hakkı yoktur, ikamet edeceği bir ev, avretini örteceği bir elbise, katıksız bir ekmek ve su.'' (Tirmizi, Zühd 30, (2342)
Bundan 14 asır önce. Yüce Allah(cc), beşeriyeti son bir kez daha uyarmak üzere, Hatemül Enbiya Hz. Muhammed(sav)’i elçilikle görevlendirmişti. Beşir ve Nezir sıfatlarıyla muvazzaf fahri kainat Hz. Muhammed(sav), uzun ve meşakkatli bir çok merhaleden sonra Medine’ye hicret etti. Hicret ile beraber, öz kabilesi ama aynı zamanda da en çetin ve kindar hasmı olan Kureyş müşrikleriyle aralarında süregelen düşmanlık zorlu ve farklı bir boyuta ulaşmıştı… Tarih Hicri 2. (Miladi 624.) yıl Ramazan ayının 17’sini gösterdiğinde, tarihe Bedir gazvesi diye geçecek olan savaşta Yüce Allah(c.c), müminlerin eliyle müşrikleri büyük bir hezimete uğrattı…
Son peygamberin kendi ırklarından olmamasını düşmanlık, kin ve hasedle karşılayan Yahudilerden “Beni Kaynuka Yahudileri”, Hz. Muhammed(sav) ile anlaşmalı oldukları halde Müslümanların Bedir zaferini kıskanıp rahatsız edici davranışlar içerisine girdiler. Bunun üzerine Hz. Muhammed(s.a.v), onları bir araya toplayıp “Ey Yahudi topluluğu! Allah'ın Kureyş'e indirdiği ukubet ve musibet gibi bir ukubet ve musibetin sizin başınıza da gelebileceğinden sakınınız ve Müslüman olunuz! Çünkü, siz benim gönderilen peygamber olduğumu biliyor ve bunu Kitabınızda ve Allah'ın size gönderdiği Ahd'de bulmuş bulunuyorsunuz” buyurdu.
Kıskançlıktan kalp gözleri körleşen Kaynuka oğulları Yahudileri ise; “Ey Muhammed! Sen bizi kendi kavmin mi zannediyorsun?! Kendilerinde harp ilmi olmayan bir kavimle karşılaşman seni mağrur etmesin, aldatmasın! Sen onlardan bir fırsata nail oldun (onları yenmiş bulundun). Vallahi, biz eğer seninle harp edersek, muhakkak bizim nasıl insanlar olduğumuzu o zaman öğrenirsin!” diyerek Peygamberimiz Aleyhisselama meydan okudular. İşte o zaman Yüce Allah(cc), şu mealde ayet nazil etti: Küfredenlere de ki: «Yakında yenilgiye uğratılacaksınız ve toplanıp cehenneme sürüleceksiniz.» Ne kötü yataktır o. (Ali imran: 12)… Kısa bir süre sonra da kendilerine son derece güvenen bu Yahudi kabilesi, Müslümanlarla karşı karşıya geldikleri savaş sonucunda, münafıkların sözde yardımlarını da arkalarına aldıkları halde Resulullah(sav)’a boyun eğip mallarını bırakarak o vatanı terk etmeye razı oldular. Akabinde de çeşitli felaketlerle tarihten silindiler…
O ibretli tarihi olaydan 14 asır sonrasına, yani bugünümüze ve de kendi topraklarımıza dönelim.
Kemalist rejimin 85 yıldır sürdürdüğü halkı İslam’dan uzaklaştırma çabası, zaman zaman ve kısmen başarıyı sağlayacak bir havaya girmişse de, hiçbir zaman İslamı bu halkın gönlünden, bu halkı da İslam’dan uzaklaştıramamıştır. Kemalist rejimin bu anlamdaki bir kürd versiyonu olan mülhid örgüt de 30 yıl boyunca yaptığı sosyal, ahlaki ve ekonomik tahrip ve yıkıntılara rağmen bu konuda başarılı olamadı. Bu iki güç, İslam’a ve Müslümanlara düşmanlık konusunda her zaman ittifak halinde bulunmuşlardır.
Halkın İslam’a ve Müslümanlara olan teveccühlerinin her geçen gün daha da artması, bu iki tarafı fazlasıyla endişelendirmiş olacak ki yine alenen danışıklı dövüş pozisyonuna girdiler. Her biri kendi çapında Müslümanlara darbe ve zarar vermek için olanca gücüyle gayret gösteriyor. Yine her biri, kendi bünyesinde barındırdıkları münafıklardan istifade etmeyi de ihmal etmiyorlar. Kemalist rejim, bir yandan Müslümanları her türlü haklardan mahrum ederken diğer yandan da İslami duyarlılığa sahip kesim ve kuruluşları baskı altında tutmaya çalışmaktadır. Mülhid örgüt ise oldukça tahrik edici söylem ve fiiliyatlarıyla Müslümanları bir çatışma ortamına çekme uğraşındadır. Bu tablo, bu tarafların Müslümanlara karşı ne denli kindar olduklarını gösteriyor. Ancak unutmayalım ki akibet muttakilerindir. Kafirler hoşlanmasalar da Allah, nurunu tamamlamaktan asla vazgeçmez.(Tevbe:32) FUAD YEŞİLBAĞDAN
