Bir Ayet:
Allah yolunda hicret edip sonra öldürülen veya ölenlere gelince; Allah onları muhakkak güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır. (Hacc, 22/58)
Bir Hadis: Resulullah (sav) buyurdular ki: ''Ademoğlunun şu üç şey dışında (temel) hakkı yoktur, ikamet edeceği bir ev, avretini örteceği bir elbise, katıksız bir ekmek ve su.'' (Tirmizi, Zühd 30, (2342)
Resulullah (sav) Medine’ye hicret ettiğinde, Medine Yahudilerinden olan Abdullah bin Selam Resulüllah (sav)’ın yanına gelerek Müslüman olur. Bir gün Hz.Ömer Abdullah bin Selam (ra)’a, tüm Yahudiler düşmanlık yaparken kendisinin nasıl olur da Müslüman olduğunu sorar. O da “Vallahi biz onun sıfatlarını Tevrat’ta okuyorduk. Biz O’nu çocuklarımızdan daha iyi tanıyorduk. Ben onun yüzünü görür görmez; bu asla yalancı bir yüz olamaz dedim” der. Bunun üzerine Hz. Ömer (ra) kendisine; “Çocuklarımızdan daha iyi tanıyorduk da ne demek” diye sorunca, Abdullah bin Selam şöyle cevap verir: “Bizler kadınlarımızın bize ihanet edip etmediğinden emin değiliz. Dolayısıyla çocuklarımızın bizden olup olmadığını bilmiyoruz. Fakat O’nun (sav) peygamberliğinden zerre kadar şüphede değiliz, çünkü biz Tevrat’ta özelliklerini okuyup dururduk” diye cevap verir.
Bu yaşanmış doğruların öyküsünü, Zaman gazetesinde çıkan Dr. Murat Yılmaz’ın “Cuntaya çeteye dokunma; yanarsın!” adlı yazısını okuyunca hatırladım. Yazısının bir bölümünde şöyle diyor:
“…Hizbullah`ın kuruluşunda ve "kullanılmasında" Veli Küçük ve JİTEM`in rol üstlendiği hatırlanırsa, şimdi terörü bırakan Hizbullah çevrelerinin bilhassa kitlesel eylemlerde dikkatli olmaları iktiza ediyor…”
Bu adamcağızın yazısını okuyunca; yazının içine serpiştirilmiş bu kelimeleri neye dayanarak yazdığını doğrusu merak ettim. “Çamur at tutmazsa izi kalır” misali için midir? yoksa bazı yerlerden düğmeye basıldığı için mi öyle yazmış basılmış?
Ben bu yazıyı yazan şahsın kendisini tanımıyor ve dünya görüşünü de bilmiyorum. Dolayısıyla da onu muhatap almıyorum. Benim muhatabım mütedeyyin geçinip, mütedeyyin insanlar hakkında; bu tür yalan ve iftiraların kendi gazetelerinde çıkmasına müsaade edenlerdir. Yukarıda verdiğim asrısaadet dönemindeki Yahudiler; nasıl ki, Allah Resulü (sav)’nü çocuklarından daha iyi tanıyor idilerse; aynı şekilde bu gazetenin sahipleri de Hizbullahi Cemaati o şekilde tanıyor ve biliyorlar. Biliyorlar ki, Hizbullahi Cemaatin ne JİTEM ve nede Ergenekon denilen ulusalcı terörist örgüt ile hiç bir alakası yok. Bu iddia, daha önce Yahudilerin güdümünde olan darbe taraftarı ve darbe ortamının olgunlaşmasına zemin hazırlayan jakoben laik basın ve Ergenekonun Kürt ayağı olan mürtet örgüt (PKK/DTP)’ün resmi basın sitesi ANF tarafından ortaya atılmıştı. Onların yalan ve iftira üzerine bina ettikleri bu iddia Hizbullahi Cemaat tarafından şiddetli bir şekilde yalanlanmasına rağmen, nasıl olur da bu gazetede böyle bir yazının çıkmasına müsaade ederler?
Cahil ve bilgiden yoksun bu yazarın yazdığı; “…Hizbullah`ın kuruluşunda ve "kullanılmasında" Veli Küçük ve JİTEM`in rol üstlendiği hatırlanırsa…” Allah’tan korkmayan ve tek gaye ve hedefleri Müslümanlara ve İslam’a iftira atıp saldırmak olan Türk ve Kürt laik ve Kemalist çevrelerin iddiasıyla örtüşüyordu. Onlar tıpkı görevleri gereği Resulüllah (sav)’a iftira atan Mekkeli müşrik kafirlerin yaptığını yapıyorlar. Müşrikler de; Allah Resulüne; (haşa yüz binlerce kez haşa) mecnun, yalancı, şair, kendiliğinden uyduruyor demiyorlar mıydı? Ve bu söylediklerine de sonradan kendilerinin de inanmadıklarını ve sadece insanları O’ndan uzak tutmak için uydurup iftira attıklarını da itiraf etmiyorlar mıydı? Allah’ın günleri insanlar arasında dönüp dolaşmaktadır, elbette zamanımızın şekil değiştirmiş Kemalizm’e ve Apo’ya tapan müşrikleri de bir gün kimler tarafından yönlendirildikleri gerçeğini itiraf edeceklerdir.
Mekkeli müşriklerin illeri gelenleri, tüm bunları inançları gereği ve çıkarlarının tehlikeye girmesi nedeniyle yapıyordular. Ve ayrıca bu yalan iftiralarla yetinmeyip kendilerini halkın gözünde haklı çıkarmak için de; ehl-i kitap olan Yahudilere gidip şunu soruyorlardı: “Siz de kitap ve peygambere sahip olduğunuzu iddia eden bir milletsiniz, söyleyin bakalım; Bizim dinimiz mi hak, Muhammed’in dini mi hak?” Yahudiler de O’nu (sav) kendi çocuklarından daha iyi tanımalarına rağmen; peygamberliğin İsrailoğullarından İsmailoğullarına geçmesinden, kıskançlık, taassubiyet ve çekememezliklerinden dolayı Allah’tan korkmadan, utanıp arlanmadan müşriklere; “Şüphesiz ki, siz hak üzeresiniz” diye cevap verirdiler. Yahudilerin bu şekilde cevap vermelerinin; müşriklerin ekmeklerine yağ sürmekten başka onlara herhangi bir faydası oldu mu? Yahudilerin bu tavırları sadece Peygamberimiz döneminde olmamış. Aynı şekilde müşrik Romalılara hizmet ederek, mümin Hıristiyanları, köpek misali koku alarak takip edip ihbar etmeleri sonucu yüzlerce iman etmiş Hıristiyanın çarmıha geçirilip diri diri ateşte yakılmasına ve bazılarının da yıllarca zindanlarda işkence görmesine sebep olmuşlardı.
Bu tür yazıları yazarken; (hele hele biz hak ve hakikat taraftarıyız diye bir iddianız da varsa) Müslüman bir kitleyi muhatap aldığınızda ince eleyip sık dokumanız gerekmez mi? Kulaktan dolma bilgiler ile kendini bir şey sanıp; Müslüman bir topluluk hakkında iftiraya dayalı yazılar yazan yazarların yazılarını yayınlanmamanız gerekir. Hele hele bu iddialar için darbe taraftarı ve jakoben Kemalistlerin basın ve yayınları delil gösteriliyorsa; iyi bilinmelidir ki, Allah’ın emrinin aleyhinde hareket ediliyordur… (tabi böyle bir derdiniz varsa) Çünkü Rabb’ül alemin Yüce Kur’an’da şöyle buyuruyor: “Ey inananlar, bir fasık, size bir haber getirdi mi doğru, yahut yanlış veya yalan olup olmadığını araştırıp iyice bir anlayın, yoksa bir topluluğa, bilgisizlikle bir kötülükte bulunur da yaptığınıza pişman oluverirsiniz.” (Hucurat-6)
Anlaşılan sizler; Allah’a inanan insanların söylediklerine ve yazdıklarına inanmıyor da, fasıkların ve yoldan çıkmışların söylediklerine ve yazdıklarına inanıyorsunuz. “Kendi Dilinde Hizbullah” adlı kitapta Cemaatin kuruluş tarihi ve geçirdiği aşamalar, insanların aydınlanabileceği kadar detaylı bir şekilde yazılmasına rağmen siz halen Hizbullahi Cemaati “…Veli Küçük ve JİTEM kurdu…” diye yazılan yazıları yayınlayabiliyorsunuz. Veli Küçük’ün JİTEM’deki tarihine bakıp Cemaatin kuruluş tarihine bakmanız dahi yazının ne kadar büyük bir iftira ve yalan olduğunu anlamanız için yeterli idi.
Ayrıca bu yazıda şöyle bir iddia daha var ki, oda “Cemaatin devlet tarafından korunup kullanıldığı” Bu, PKK’nin ahmakça başlatmış olduğu çatışmalardan dolayı kendini haklı çıkarmak için yaptığı iftira ve karalama kampanyasının sözcüklerinden başka bir şey değildir. Eğer bu söylenen doğru olsaydı; onlarca Hizbullah mensubunun faaliyetlerinden dolayı yakalanmalarının ve mahkum edilmelerinin sebebi nedir? Ve birçok Hizbullah mensubunun yaptıkları eylemlerden sonra devletin eli kanlı polisleriyle çatışmaya girip şehit olmalarının sebebi nedir? “…Hiç akıl etmez misiniz?..”
Devletin, MİT veya JİTEM vasıtasıyla Cemaatin içine ajan sokabilmek için hangi kirli yollara başvurduğunu bu sitenin yazarlarından Said GABARİ’nin yazılarını okursanız bazı şeyleri daha iyi anlarsınız. Böylece kendinizi ve gazetenizi yalan ve iftiralara dayalı yazılardan perhiz etmiş olursunuz.
Sonuç olarak: TC devletinin Cemaati kurduğu ve kullandığının iftira olduğunu, aklı başında ve basiret sahibi herkes anlamıştır. Hizbullah’ın varlığına tahammül edemeyen birtakım güçler, halka mal olmuş bu cemaati karalamak için her taraftan saldırıya geçmiş bulunmaktadırlar. Ama Allah’ın izni ile feraset ve basiret sahibi Müslümanlar, bu kokuşmuş kirli ve pis oyunlara gelmeyecek ve mazlum millete faydalı olmak için önlerine çıkan tüm engellere rağmen hizmet etmeye devam edeceklerdir. Bize her taraftan (her taraftan kastım; Müslüman kardeşlerimiz olarak bildiklerimizin haricindekilerdir) gelen fiili, sözlü ve yazılı saldırılar davamızın haklılığını göstermektedir. Zira Üstat Bedüzzaman hazretleri şöyle buyurmaktadır: “Eğer siz bir cephede olsanız ve siperinizi kayıp ederseniz, bakın hangi cepheye çok saldırı oluyor ise; iyi bilin ki, o cephe sizin cephenizdir.”