Bir Ayet:
Allah yolunda hicret edip sonra öldürülen veya ölenlere gelince; Allah onları muhakkak güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır. (Hacc, 22/58)
Bir Hadis: Resulullah (sav) buyurdular ki: ''Ademoğlunun şu üç şey dışında (temel) hakkı yoktur, ikamet edeceği bir ev, avretini örteceği bir elbise, katıksız bir ekmek ve su.'' (Tirmizi, Zühd 30, (2342)
“Biz seni tüm alemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya-107)
Miladi 20 Nisan 571, kameri 12 Rebiyülevvel Pazartesi günü güneşin doğmasına az bir zaman kala Kainatın efendisi olan Hz.Muhammed Mustafa (sav)’nın dünyaya teşrifleri münasebetiyle ülkemizde kutlanılan kutlu doğum etkinlikleri her geçen yıl daha coşkulu bir şekilde kutlanılmaktadır. Nasıl kutlanmasın ki? Çünkü O’nun zuhuruyla Allah’ın rahmeti bu âlemde coşup taştı. Sabahlar ve akşamlar renk değiştirdi. Duygular derinleşti. Sözler, sohbetler, lezzetler enginleşti; her şey ayrı bir mana, ayrı bir letafet kazandı. Putlar sarsılarak yere devrildi. Kisrâlar beldesi Medâyin saraylarında, sütunlar ve kuleler yıkıldı. Ateş gedelerin yıllardır yanan ateşleri söndü. Sâve gölü, zulüm bataklığı hâlinde kurudu. Peygamberlik, nankör ben-i İsrail’den, pak ve temiz Kureyş’e geçti…
Türkiye’nin tüm şehirlerinde gerek diyanetin ve gerekse STK’ların organizasyonları ile kutlanan bu seneki “Kutlu Doğum” etkinliklerinin en coşkulu geçeni şüphesiz ki; Mustazaf-Der Van Şubesinin girişim ve organizasyonuyla ‘Van şehir stadyumunda düzenlenen “kutlu doğum” etkinliği idi. Bu etkinliğe Hz.Peygamber aşığı on binlerce insan, akan sular gibi coşup şehir stadyumuna akın ederek katıldılar. Sadece Van’da değil, bir çok şehirde de binlerce insanın katılımıyla “kutlu doğum” kutlandı. Maalesef “kutlu doğum” etkinlikleri ile bahtiyar olan şehirler arasına İstanbul giremedi. Sebebi de Mustazaf-Der’in İstanbul şubesi tarafından Fatih Vefa (Karagümrük) Stadı’nda gerçekleştirilmesi planlanan kutlu doğum etkinliği, alınan tüm izinler ve yapılan bütün hazırlıklara rağmen program gününe iki gün kala iptal edildi. “Spor İl Müdürlüğü” ve “İstanbul Dernekler Masası” tarafından derneğe gönderilen iptal tebligatında, gerekçe olarak da stadyumda oynanacak bir futbol müsabakası gösterildi. Ancak o saatlerde herhangi bir müsabakanın olmadığı da gözlerden kaçmadı. Bu tür etkinlikleri, bir takım çevrelerin engellemesi görevleri gereğidir, fakat muhafazakar basın ve yayının bu tür etkinlikleri engelleyenleri kınamamalarına ve izin verilen yerlerde yapılan etkinlikleri de haber yapmamalarına ne demeli? Onların bu tavırları yasakçı zihniyeti cesaretlendirmiyor mu? Acaba kıyamet günü Allah’a ve Resulüne ne cevap verecekler doğrusu merak ediyorum! Allah, akıl fikir versin!...
Şüphesiz Kutlu doğum kutlanılan şehir ve kasabalarda bu insanları meydanlara toplayan herhangi bir dünya menfaati veya bir ganimeti elde etme değildi. Düğün, bayram veya eğlenceye katılmak da değildi. Onları oraya toplayan sadece ve sadece Resulüllah (sav)’a olan sevgi ve bağlılıklarını bildirmek ve yine onun uğrunda anne-babalarını, canlarını, mallarını seve seve feda edeceklerini O’nun ve İslam’ın düşmanı olan herkese göstermek ve haykırmak için toplandılar. Orada toplanan Peygamber aşıkları; O’na olan bey’atlarını tazelemektedirler.
Bu toplanan Peygamber aşıkları; özellikle kendisine (sav) son yıllarda batı ve batı zihniyetlilerin yaptığı saldırı ve hakaretlere karşı O’nun uğrunda canlarını seve seve feda edeceklerini, temiz kanlarını akıtıp ölebileceklerini ve yine bu uğurda gelebilecek bütün zorluk, sıkıntı, işkence ve esir edilmelere karşı Sahabelerinin göğüs gerdikleri gibi göğüs gerebileceklerini, stadyumun koltuklarına sığmayıp sahaya taşarak gösterdiler. Evet bu Peygamber aşıkları, bütün İslam topraklarında olduğu gibi karşılığında hiçbir şey almadan her şeylerini vermeye hazır olduklarını göstermek için seller gibi akıp coşarak gösterdiler. Peygambere olan bu bağlılık ve sevgi aynı zamanda İslam Ümmeti için hayat bulup özgürleşmenin ve yeni bir fecr-i sadıkın da müjdecisidir.
Peygamber ve İslam düşmanı olan batı ve batı zihniyetliler kendilerince bazı hesaplar yaparak Peygamberimize iftiralar atmakla ne kadar büyük bir yanlışlığın içine girdiklerini bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de, özellikle de Kürdistan’daki Selahaddin-i Eyyubi’nin torunları olan Kürt Müslümanlar, onlara, meydanları doldurarak gösterdiler.
Bütün dünya kafirleri şunu hiçbir zaman akıllarında çıkarmasınlar ki onlar Peygamberimize iftira atıp saldırmakla, kalbimize ve ruhlarımıza işlemiş olan sevgisini söküp atamazlar. Onların bu saldırıları O’na olan sevgimizin ve bağlılığımızın artmasına ve onları da lanetlememize sebep olmaktan başka hiçbir şeye yaramamakta ve yaramayacaktır da.
“Onlar ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki zalimler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır. Müşrikler istemese de dinini bütün dinlere üstün kılmak için peygamberini hidayet ve hak ile gönderen O'dur.” (Saf: 8-9)
“Şüphesiz ki Allah ve melekleri, Peygamber’e çokça salat ederler. Ey müminler! Siz de O’na salavat getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin!..” (Ahzab-56)
