Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36
Bir Hadis: Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
YÜKSEKOVA OLAYI VE DTP’NİN TAVRI / ABDULLAH HOCAOĞLU
İslami değerlere düşmanlık yapanlar dünyanın her tarafında kinlerini sergilemeye devam ediyor. Daha önce Danimarka’da karikatürlerle yapılan saldırılar ardından Hollanda’da “fitne” adlı sözde film ile İslam’a olan kin ve düşmanlık tekrar sergilendi. Bu saldırıların elbette bir alt yapısı vardır. İslam’ın yükselmesine tahammülü olmayan şer güçler İslami değerleri yozlaştırmaya ve karalama kampanyalarıyla bu yükselişin önünü almaya çalışıyorlar.
Yapılanlara karşı dünya genelinde Müslüman halkların verdiği tepkiler takdire şayandır. Müslümanlar değerlerine sahip çıktıkça İslam düşmanları yapacakları her hamakattan önce iki defa düşünmek zorunda kalacaktır.
Haçlı zihniyetinden yönelen taciz ve saldırıların nedeni belli ve niçin bu yola başvurduklarını izaha gerek yok. Aynı saldırıların Müslüman bir coğrafyada mukaddes kitabımıza yönelik yapılması ise tüyler ürperticidir. İşin en acı tarafı bu saldırıları yapanlar kendilerini İslam dışı kabul etmiyor ve işlerine geldiği zaman mitinglerde kutsal kitabı ön saflarda taşımasını biliyorlar.
Yüksekova Mustazaf-der temsilciliğine yapılan saldırıda hızını alamayan DTP yandaşları Haçlılardan geri kalmadığını göstermek ve beklide bir yerlere “bizde sizinleyiz, İslam’a olan savaşta bizleri de unutmayın, yok birbirimizden farkımız” şeklinde mesaj vermek için yüce kitabımız Kuran-ı Kerim’i yerlere savurmuş ve Mekke müşriklerinin dahi yapmaya cesaret edemediği şekilde mukaddes kitabımız üzerine bira şişesi bırakmışlardır.
Yapılan saldırı gerçekten tüyler ürperticidir. İslami değerlere bu şekilde saldırılar genellikle haçlılar, Moğollar ve Kemalist rejimin kuruluş döneminde yapılmıştır. Kemalist rejim kendi bekasını İslami yozlaştırma da bulmuş olacak ki kurulduğu dönemlerde İslam’ı ve Müslüman halkları potansiyel düşman kabul etmiştir. İslami değerleri ortadan kaldırmak için de camiler kapatılarak ahıra dönüştürülmüş, kutsal kitabımıza saldırılar olmuş ve ferdin İslami yaşamını kısıtlayıcı ağır uygulamalara gidilmiştir. Bugün İslami duyarlılığı olan halklarda Kemalist rejime olan öfkenin temel nedeni o zamanki pervasız saldırı ve zulümlerdir. Halk bu zulümleri hiçbir zaman unutmamış nesillerden nesillere aktarılarak günümüze kadar gelmiştir.
Babamın bahsederken gözyaşlarıyla anlattığı bazı durumlar hafızamdan asla silinmez. Milli şefin döneminde köyümüze askeri baskın yapılınca köylülerin ilk işi camide ve evlerinde bulunan Kuran-ı Kerimleri kaçırıp saklamak veya yere gömmek oluyormuş. Çünkü baskınlarda hem bulunan Kuranlar götürülüyor hem de yerlere savrulup ağır hakaretler yapılıyormuş. Köylüler buna karşı tepki verince de hakaret ve dayak yiyorlarmış. Bu nedenle evlerin müstesna köşelerinde saygıyla korunan ve abdestsiz olarak dokunulmayan yüce kitabı Kemalist rejim askerlerinden korumak için yere gömmekten başka çareleri yokmuş. Cumhuriyetin ilk dönemlerini ve milli şef dönemini yaşayanları görenler buna benzer olayları duymuşlardır.
Kemalist rejim bugün de aynı yoldadır. Sadece taktik değişmiş, zulüm olduğu gibi devam etmektedir. Dün Kuran’a tahammül etmeyenler bugün Kuran’a fiziki bir saldırı yapma cüretini göstermese de Kuran hükümlerini “çağdışı” ilan edebilmekte ve İslami değerlere saldırabilmektedir. Bunları anlamak zor değil, mayalarında bu iş var. İslami değerleri rejimleri için en büyük tehdit olarak görüyorlar.
Peki, bizim yerel Kemalistlere ne oluyor. Kemalistler dahi Kuran’a fiziki olarak saldırmayı göze alamazken bunlar hangi cüretle bu alçakça davranışa yeltenebiliyorlar acaba?
Hani diyorum ki birinin sırtı sağlam olmazsa veya bir yerlerden emir mi diyeyim dayatma mı diyeyim almazsa bu şekil bir saldırıya yeltenmesi mümkün değildir. Çünkü bu coğrafyada İslami değerlere aleni şekilde saldırmak intiharla eş anlamlıdır. Bunu yapan tüm bekasını riske atar ki bunu asgari zekaya sahip herkes bilir. Bunun yanında mukaddes kitabımıza yapılan bu saldırı, bölgede fitne bombasının pimini çekmektir.
Bunları bile bile birileri yine de İslami değerlere bu şekilde saldırabiliyorsa ya ihtiyarları yok, emir kulu olarak hareket ettiklerinden söylenen her şeyi yapmak zorundadırlar yada İslam’a olan düşmanlıkları azılı Mekke müşriklerini dahi geçmiş demektir.
DTP yöneticileri bu tür saldırıları gerçekten tasvip etmiyorsa ve kontrolleri dışında olmuşsa çıkar Müslüman halktan özür diler ve yapanları yani içlerindeki hainleri bulmaya çalışırdı. Belki o zaman insanlar; “bakın gerçekten onların bilgisi dışında yapılmış provoke amaçlı bir eylemdir. Onlar da tasvip etmiyor” der ve gerginlik giderilirdi. Ama bunun yerine efelenmeye çalışmaları, ucuz demagojilerle aklanmaya çalışmaları ve kendileriyle alakalı olmadığını söylemeleri asla inandırıcı değildir.
Şöyle ki saldırıya uğrayan Mustazaf-der temsilciliği daha öncede sözlü ve fiili saldırılara maruz kalmış ve faaliyetlerinin kısıtlanması için baskı yapılmıştır. DTP yöneticilerinin o bölgede kolluk güçleri var, göstericilerin o alana girmesi mümkün değildir demesi pek inandırıcı değildir Zaten dernek yaptığı açıklamada olay yerine 150 metre mesafede bulunan kolluk güçlerinin hiçbir şekilde müdahale etmediğini belirtiyor. Hepsinden önemlisi Yüksekova gibi insanların çoğunun birbirini tanıdığı bir yerde saldırganların tanınmaması mümkün mü acaba? Yerli halktan 40-50 kişi provoke edilip saldırıya geçecek ve sizler alakamız yok kendileri yapmış diyeceksiniz. Tabi dernek yetkilileri “uzaydan gelmiş, halktan değil ki yapanları tanısınlar.!”
Efendiler! bu savunmalara kargalar dahi güler, yapılacak küçük bir araştırmada, olaya kimlerin iştirak ettiğini ve hangi hain ellerin bu işe bulaştığını sizlerde ortaya çıkarırsınız. Ama mademki kamuoyu önünde bunu yapmıyorsunuz, varsayalım olay sizin kontrolünüz dışında gelişti. O zaman çok daha dikkatli olmanız ve derin bir araştırmaya girmeniz gerekir.
Eğer gerçekten o temsilciliği siz hedef göstermediniz ve bu işten haberiniz yoksa bu durumda kitlenizin içinde bu tür provoke eylemleri yönlendirenleri bulmak zorundasınız. Unutmayın, bu şekil provokasyonların hiç kimseye faydası olmaz, zarar eden eninde sonunda siz olursunuz. Belki bir süre bölge siyasetine hakim gözükebilirsiniz fakat, İslam kutsallarına dil uzattığınız sürece küçülür, marjinalleşir ve sonunda tarih arşivlerinde yerinizi alırsınız.
İslam’a ve İslami değerlere inanmayabilirsiniz ama halkın kahir ekseriyetinin her şeyden daha çok bağlı olduğu bu değerleri küçümseme çabalarınızı bu halkın tokat gibi yüzünüze vuracağını bir yerlere not etmenizi tavsiye ederim.
Kıbleyi, bayramları ve diğer İslami değerleri küçültücü beyanatlarda bulunmanızın size bir faydası olmaz. Bunu birilerin gözüne girmek için yapıyorsanız beyhude çırpınıyorsunuz. Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olursunuz.
Temennim mazlum halkımızın sağduyu ile hareket etmesi ve halkın temsilciliğine soyunanların gerçek yüzünü anlamasıdır.