Bir Ayet:
Insanlara bir rahmet tattirdigimizda ona sevinirler. Sayet yaptiklarindan ötürü baslarina bir fenalik gelse hemen ümitsizlige düsüverirler. (Rum/36)
Bir Hadis: Binekli yürüyene, yürüyen durana, az olanlar çok olanlara, küçük büyü?e selâm verir.
İslam tarihindeki ilk devrimci hareket şüphesiz ki Resulullah’ın başlattığı İslami ve ilahi hareketti. Allah Teâlâ cahiliye bataklığına gırtlağına kadar batmış olan insanları kurtarmak için bir elçi göndermiş ve bu elçi (Hz. Muhammed) Allah'tan aldığı emir ve talimatlar ışığında bütün bir insanlığı kurtarmaya çalışmıştı. Resulullah (s.a.v), cahiliye batağına batmış olan insanlığı kurtarmak için ilk önce ne yapmıştı? Şüphesiz ki ilk yaptığı şey yeryüzündeki sahte ilahları inkâr etmekti. Yeryüzünde Allah'tan başka tüm ilahları yok etmekti.
"De ki: Hak geldi batıl yok oldu. Hiç şüphesiz batıl yok olucudur.'(İsra/81)
Resulullah yeryüzünü işgal etmiş olan sahte İlahları inkâr edince bütün bu ilahların yerine bir tek ilahı seçiriyor ve "Allah'tan başka İlah yoktur." diye haykırıyordu. Ama beyin ve düşüncelerine kadar esir düşmüş sefiller buna tahammül edemiyorlardı. Onlara bütün ilahlarını terk edip bir tek ilaha ibadet etmek çok ağır geliyordu. Şu andaki beşeri düşünce kullarına da bütün bu beşeri ilahlarını bırakıp sadece Allah'a kulluk bir o kadar zor ve ağır gelir. Bunlar Amerika'da kölelik kanununu lağvedilince buna karşı çıkıp "biz kölece yaşamaya alıştık, hür yaşayamayız" diyen zavallı insanlara ne kadar da benziyor. Bunlar söz konusu sahte İlahları olmazsa nefes dahi alamayacaklarına inanmışlardır, işte bu yüzden ilk etapta "lailahe illallah" nidasını duyan müşrikler hemen elleri dilleri ve kalemleriyle saldırıya geçtiler. Ama Resulullah bütün bu saldırılar ve ihanetler karşısında daha da bir uzlaşmaz tavır takındı ve uzlaşmadı. Resulullah hayatı boyunca bu tevhidi hakikati ayakta ve diri tutmak için çalıştı. Resulullah'ın toplumda ikame etmeye çalıştığı temel ilkeler başlıca tevhid, ilahi hilafet (yani Allah'ın devletinin hükümranlığı) ahiret ve toplumsal adaletti. Bütün bu hedefi uğruna tam yirmi üç yıl boyunca çalıştı, İmam’ın deyimiyle bir gün bile olsun rahat yüzü görmedi. Bütün bu zahmetlere katlandı, ama asla kâfirlerle uzlaşma yoluna gitmedi. Resulullah isteseydi bu hedefine daha kolay ve rahat erişebilirdi. Ama o bunu yapmadı. Hedefine ulaşmak için meşru olmayan metot ve vesilelerden istifade etmedi. Etmeyi aklından bile geçirmedi ve sonunda da hedefine ulaştı. İslam insanın hedefine ulaşması için meşru olmayan yollardan istifade etmesine razı olmaz. Örneğin fakiri doyurmak güzel bir şeydir. Ama insan haram yoldan para elde ederek bir fakiri doyuracaksa Allah bunu kabul etmez. Nitekim "Allah sadece takva sahiplerin den kabul eder." ayeti de bunu beyan etmektedir. Takva ile hırsızlığın uzlaşmayacağı da bilinen bir şeydir. Bu yüzdendir ki Peygamber (a.s) da İslam'ı hâkim kılmak için sadece İslam'dan yardım aldı ve İslami metot ile hareket etti. Resulullah'ın (s.a.v) en büyük özelliği de dava konusunda gösterdiği kararlılığı idi. Kâfirlerin her türlü teklifini reddederek hâkimiyet hususunda bütünüyle Allah'a teslim olmak gerektiğini ifade ediyordu.
İşte Peygamberler ve Allah'ın gerçek velileri ile çağdaş pragmatistlerin farkı da burada dır. Pragmatistler halka hükmetmek için her türlü vesileden istifade etmeyi caiz bilirler. Onların tek hedefi hükmetmektir giden yolda kendi inançlarından dahi taviz ve ödün vermekten sakınmazlar. Meşru ve gayri meşru her türlü fırsatı değerlendirir, ganimet bilirler. Halkın cehaletinden istifade eder. Olmadık hadiseleri kendilerine isnat ederler.
OYNANAN OYUNLARA GELMEYELİM...
Allah’u Teâlâ’dan Rahmet, mağfiret, saadet ve selâmetler. Peygamber Efendimize salâvat, Mü’min’lere Rahmet, mağfiret, istikamet, Münkirlere hakka gelmeler, değilse hezimetler dileriz.
ZİLLET BİZDEN UZAKTIR