Bir Ayet:
Insanlara bir rahmet tattirdigimizda ona sevinirler. Sayet yaptiklarindan ötürü baslarina bir fenalik gelse hemen ümitsizlige düsüverirler. (Rum/36)
Bir Hadis: Binekli yürüyene, yürüyen durana, az olanlar çok olanlara, küçük büyü?e selâm verir.
Deniliyor ki, balık kadar aptal ve unutkan hiçbir mahluk yoktur. Sebebi de eğer oltaya takılsa ve kurtulsa tekrar oltadaki yemi yemek için geri gelir ve oltaya takılır. Bu tespiti bilim adamları yıllar önce DTP/PKK ortaya çıkmadan önce yapmışlardır. O tespiti yapan bilim adamları bugün mezarlarından kalkabilselerdi herhalde yapacakları ilk iş balıklardan özür dileyip, son 15-16 yılda yaşananlardan dolayı DTP/PKK’yi en ebleh ve unutkan mahluk ilan edeceklerdi. Gerçi bu tespiti yapmak için bilim adamı bile olmaya gerek yok. Az bir feraset ve basiret sahibi olan herkes bu teşhisi çok rahat bir şekilde koyabilir. Şöyle ki…
Fil aynasına bakıp kendini fil olarak gören ve kurulduğu günden beri bölgede kendisi ile aynı düşünceye yani Marksist ve Leninist düşünceye ve yapıya sahip dahi olurlar ise kendisinden başka kimsenin çalışmasına izin vermeyen PKK, 1991’de Hizbullahi Cemaatin gerek şehirlerde, gerekse de köylerdeki, çok hızlı bir şekilde büyüyen okul ve camilerdeki İslami faaliyetlerini engellemek için ellerindeki basın ve örgüt mensupları aracılığıyla yalan ve iftiraya dayalı çok çirkin bir şekilde propaganda ve psikolojik savaş kampanyalarını başlatarak engellemek istedi. Bu karalama kampanyası, Müslüman Kürt halkı arasında tutmayınca da fiili saldırılara geçerek camiye giden gençlere karşı, hayatları boyunca bir kez bile camiye gitmeyen ve alnı secde görmemiş olan kendine bağlı ayak takımı cahil bazı erkek ve kadınları organize edip kışkırtarak camilere gönderiyordu. Bu PKK’lılar Cami içinde kargaşa çıkararak Cemaat mensuplarının çocuklara Kur’an dersi vermesine engel oluyorlardı.
Nuh (as), Hud (as), İbrahim (as), Salih (as), Şuayb (as), Musa (as) vb. peygamberler onlara eziyet edip inkar eden kafirlerin üzerine Allah’ın azabı gelmeden önce, halklarını uyardığı gibi onların varisleri olan Hizbullahi Cemaat de mülhit örgüte: “Bağımsız İslami bir hareket olarak bölgede sürdürdüğümüz İslami mücadelemizin esas hedefinin zulüm rejimi olduğunu, PKK’ye yönelik özel bir düşmanlık ve faaliyetimizin olmadığını, bölge genelinde varolan sürtüşme ve gerginliklerin PKK’nin baskı ve saldırılarından kaynaklandığını, Cemaatın PKK ile çatışmak istemediğini, patlak verecek bir çatışmanın lokal olmaktan çıkıp bütün bölgeyi kapsayan bir savaşa dönüşeceğini, böyle bir çatışmanın uzun süre devam edeceğini ve maliyetinin ağır olacağını, bunun her iki tarafın da zararına olacağını, özellikle şu anda fiili bir çatışma ortamı içinde olan PKK’nin kendisine yeni bir cephe açmakla daha fazla zarar eden taraf olacağını, iki taraftan ziyade bu savaştan TC’nin kazançlı çıkacağını, Cemaate yönelik saldırılarını durdurmalarını, aksi takdirde bizim de kendimizi savunmak zorunda kalacağımızı, bu mesajımızı iyi değerlendirmelerini, böyle bir çatışma başlarsa bunun sorumlusunun kendilerin olacağını” ‘Kendi Dilinden Hizbullah’ adlı kitapta açık bir şekilde ifade edip PKK’nin uyarıldığı belirtilmektedir.
Cahil, bağnaz, meseleleri kavramayan, ferasetsiz, basiretsiz PKK, o zaman zafer sarhoşluğu ile bu yapılan uyarılara kulak asmayıp saldırılara devam ederek bildiğini okumaya devam etti. Haliyle Cemaat de nefsi müdafaa yaparak onların saldırılarına karşılık vermek zorunda kaldı. Çıkan bu çatışmanın bedelini PKK çok ağır mal ve can kaybına uğrayarak ödedi. Ancak bu çatışmanın zararı sadece kendisiyle sınırlı kalmadı. Aynı şekilde cemaat ve bölge halkı da zarar gördü.
PKK, O dönemde önemli bir milis gücü ve cephe örgütlenmesine sahipti. Çıkan çatışmalar sonucunda Allah’ın yardım ve inayeti, şehitlerin kanının bereketi ile bu adamların bir çoğunun bertaraf edilmesiyle PKK’nin önemli oranda gücünün kırılmasına ve kan kaybetmesine sebep oldu. PKK artık eylem yapamaz ve hareket edemez hale geldi. Hizbullah’a savaş açmakla kafasını nasıl bir taşa vurduğunu fark edince çatışmaların durması ve ateşkesin olması için de arayışlara başladı. Bu isteklerini ellerindeki basın yolu ile ve ulaşabildikleri Cemaat mensuplarına ulaştırarak açık bir şekilde dile getiriyorlardı. PKK artık eylem yapamaz hale gelince, Cemaat de eylemlerin dozunu düşürdü.
Olaylar durunca, bu çatışmayı kendi lehine çok iyi kullanan TC, olayların tekrar başlaması için her iki tarafa karşı eylemler yapmaya başladı.
Yazımın girişinde cahil, idraksiz, kavrayışsız, bağnaz, siyasi ferasetsiz, dar görüşlü PKK’nin balıktan daha aptal ve unutkan olduğunu söylemiştim. Bunun sebebine gelince; daha önce yaşanmış olaylardan ders çıkaramamalarıdır.
Özellikle 22 Temmuz seçimlerinden sonra bölgede AK Partiye karşı büyük bir yenilgi alan PKK, tamamıyla saldırganlaşarak kudururcasına, yapılan her basın açıklaması ve mitingin ardından mütedeyyin olup Allah rızasından ve halkına hizmet etmekten başka bir amacı olmayan dernek ve iş yerlerine taşlar ve sopalarla saldırarak maddi ve manevi zararlar vermektedirler. Bu eblehliklerini en son nevruz olaylarında Van’da, Yüksekova’da… derneklere, Kur’an kurslarına ve işyerlerine saldırarak gösterdiler.
Ey ebleh DTP/PKK’liler! 94-95 yıllarında duran eylemlerin tekrar başlaması için her iki tarafa karşı eylem yapan TC, bugün yine bu eylemlerin tekrar başlaması için ellerini ovalayıp duruyorlar ve bu nedenle Yüksekova’da Derneğe ve dükkanlara saldırdığınızda 150 metre ileride barikat kuran polisler olayı sadece seyrettiler. Çünkü çıkacak herhangi bir çatışma ortamından kendileri yine karlı çıkacaklar, olacak olan yine Kürt halkına olacak, bunu ne zaman idrak edip kavrayacaksınız!
Deniliyor ki, balık kadar aptal ve unutkan hiçbir mahluk yoktur. Sebebi de eğer oltaya takılsa ve kurtulsa tekrar oltadaki yemi yemek için geri gelir ve oltaya takılır. Bu tespiti bilim adamları yıllar önce DTP/PKK ortaya çıkmadan önce yapmışlardır. O tespiti yapan bilim adamları bugün mezarlarından kalkabilselerdi herhalde yapacakları ilk iş balıklardan özür dileyip, son 15-16 yılda yaşananlardan dolayı DTP/PKK’yi en ebleh ve unutkan mahluk ilan edeceklerdi. Gerçi bu tespiti yapmak için bilim adamı bile olmaya gerek yok. Az bir feraset ve basiret sahibi olan herkes bu teşhisi çok rahat bir şekilde koyabilir. Şöyle ki…
