Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Gerçek su ki, kâfir olanlari (azap ile) korkutsan da korkutmasan da onlar için birdir; iman etmezler. Bakara/6

Bir Hadis:
Allah (c.c)'a yemin ederimki, Allah (c.c)'ın bir kimseye senin sayende hidayet vermesi, senin için kırmızı develere malik olmaktan hayırlıdır.
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

Lübnan: Fırtına Yatağında Sükunet / İbrahim Fırat (Çeviri)
Küçücük coğrafyası, içinde barındırdığı envai türden kavim ve mezheplerle son bir yılını işlemeyen parlamento, cumhurbaşkansız ve hatta yarım yamalak bir hükümetle geçiren Lübnan gibi bir ülkenin, ağır siyasi ve askeri çarpışmalara dayanabilmesi tasavvuru zor bir durumdur. Lübnan’da bir yıl içerisinde gelişen olaylar göz önüne alınıp ülkedeki gelişmeler incelendiğinde sorulması gereken tufanın kalbindeki bu sükunetin sırrı nedir? Acaba varmış gibi görünen sükunet devam mı edecek?

Lübnanlı tanınmış şahsiyetlere karşı gerçekleştirilen kanlı suikastlar, hükümet muhalifi kanadın bir yıldan fazladır gerçekleştirdiği sokak gösterileri ve boykotlar bir tarafa bırakılırsa, Lübnan bir yıl içinde iki önemli gelişmeye sahne oldu. Bunlardan biri Lübnan ordusunun Nehr’ul Barid’de bulunan İslami bir grupla çatışmalara girmesi, diğeri ise Emil Lehud’un cumhurbaşkanlığının sona ermesi ve cumhurbaşkanlığı koltuğunun belirsiz bir zamana kadar boş kalması.

Birinci kriz, Suriye ordusunun Lübnan’ı terk etmesinden sonra güçsüz Lübnan ordusunun tecrübe ettiği zor bir imtihandı. İkinci kriz ise Lübnanlı bütün siyasi tarafları şiddetli bir çekişmenin içine çekti. Öncelikle Nehr’ul Barid macerasına değinip ardından Lübnan’da ki güç boşluğunu anlatacağız.

1- Nehr’ul Barid Krizi

İşgal edilen ülkelerinden sürgüne gönderilen 2.5 milyon civarındaki Filistinli mülteci Lübnan’da 12 ayrı kampta yaşam savaşı vermekteydi. Bu kampların bir kısmı zamanla harabeye çevrildi, bir kısmı ise henüz varlığını sürdürmektedir. Lübnan’da Filistinlilerin barındığı kamplardan bazılarının isimleri şu şekildedir: Ayn el-Halve (45 bin kişi) Burc el-Berahiye (19 bin) er-Raşidiye (24 bin) Nehr’ul Barid (30-40 bin)…

Nehr’ul Barid kampı Lübnan’ın kuzeyinde olup tarihi Trablus şehrine 16 kilometre mesafede bulunmaktadır. Burası 1949 yılında Kızıl Haç tarafından yurtlarından sürülmüş Filistinliler için ihdas edilmiştir. Bu kamp geçen yaz, Lübnan ordusuyla Feth’ul İslam militanları arasındaki şiddetli çatışmalara sahne oldu. Bu çatışmalar, kimlikleri meçhul silahlı birkaç kişinin bir banka şubesine baskınıyla başladı. Lübnan hükümeti, banka soyguncularının Nahr’ul Barid’e saklandıklarını iddia ederek, bu kampa yönelik operasyon emri verdi. Buraya operasyon arıların yuvasına çomak sokmak anlamını taşıyordu. Lübnan ordusu birkaç ay devam eden çatışmalara girmek zorunda kaldı. Gözlemcilere göre iç savaşların yaşandığı yıllardan beri (1975-1990) Lübnan’da benzeri görülmeyen çatışmalar yaşandı. Bu kamp Selefi grupların karargahı durumundaydı. Kamp sakinleri daha önceleri Filistinli el-Fetih grubu ile işbirliği yapmaktaydılar. İslami grupların çıkışı ve güçlenmesiyle kamptaki örgütlülük şekli de değişti.

Selefi akımların Trablusta yoğun faaliyetlere sahip olduğu bilinmektedir. Feth’ul İslam grubunun lideri Şakir el-İsa Selefi düşüncenin etkisinde kalmıştı. İsa, öncelikle kamplarda İslam şeriatının uygulanmasını, bundan sonra da Kudüs’ün özgürlüğü için İsrail’le savaşmanın gerektiğine inanıyordu. Filistinli eski bir militan olan İsa, Suriye’de eğitim görmüştü. Amerikalı diplomat Larens Fuli’nin öldürülmesi olayını (2004) gerçekleştirdiği iddia edilmiş, bundan dolayı Ürdün tarafından gıyabında ölüm cezasına çarptırılmıştı. İsa’nın 250-300 civarında farklı milliyetlerden silahlı güçlere sahip olduğu ve Ebu Musa ez-Zerkavi ile işbirliğinde bulunduğu iddia ediliyordu. Lübnan ordusunun bu grupla çatışmak için kampı ateş altında tutmasıyla çatışmalara kamp sakinleri de katılmıştı. İşi yokuşa sürükleyen bu gelişmeyle üç aydan fazla süren çatışmalarda her iki taraftan iki yüzden fazla kişi hayatını kaybetti. Kamp tamamen boşaltılıp yerle bir edildi. Bu çatışmaların evvelinde uzmanların çoğu Suriye’yi itham edip, bu ülke istihbaratının çatışmaları başlattığını ileri sürdüler. Ama gerçekler hiç de öyle değildi. Başta Filistin devlet başkanı Mahmut Abbas olmak üzere Filistin’in dini ve milli liderlerinin yoğun çabalarına rağmen problemin halledilmesi mümkün olmadı. Öte yandan Lübnanlı bütün taraflar ordunun operasyonuna destek verdiler. Amerika ise, Lübnan ordusunun Feth’ul İslam’a karşı başarılı olması için Lübnan’a askeri malzeme gönderdi. Çatışmanın, Filistinlilerin yaşadığı diğer kamplara sıçrayacağı korkusu kendini iyiden iyiye hissettiriyordu. Filistinli rehberlerin Fuad Sinyore hükümetiyle işbirliği yapıp sorunu halletmek için çırpınmaları ve Lübnan halkının orduya yoğun desteğiyle çatışmanın diğer yerlere sıçramasının önüne geçilmiş oldu. Lübnan’ın kanlı yazı, Nehr’ul Barid’deki çatışmalarla sona erdi. Bu sınavla Lübnan ordusu ülke halkı arasında yeni bir yer edinmeyi başarıp kendisini emniyeti ve düzeni koruma gücü olarak kabul ettirdi. Bundan dolayı Emil Lahud, cumhurbaşkanlığı görevi sona erince, ülkenin emniyeti ve sükunetinin mesuliyetini orduya devrediyordu. Geçen bir yılın tecrübesi Lübnan ordusunun tarafsız davranarak ve hiçbir siyasi grup ve cenaha bağlı olmadan bu mesuliyeti yüklendiğini gösterdi.

2- Emil Lehud’un İstifası:

Emil Lehud, oturduğu cumhurbaşkanlığı koltuğundan dokuz yıl sonra kalkarak Beida köşkünden ayrıldı. Bu güne kadar da herhangi bir siyasi girişimine rastlanmadı. Lehud, Suriye taraftarı bir cumhurbaşkanı olup üç yıl önce görevi sona ermişti. Lübnan halkının, özellikle de Başbakan Refik Hariri’nin karşı çıkmasına rağmen Suriye’nin baskısıyla görev süresi üç yıl daha uzatılmıştı. Görevi bırakacağı son günlerde Lehud’un cumhurbaşkanlığını sürdürmek için bazı girişimlerde bulunması ve güvenliği sağlama işini genelkurmay başkanı Mişel Süleyman’a devretmesi ihtimal dahilindeydi. Birkaç ay geçmesine rağmen Lübnanlı rakip gruplar cumhurbaşkanlığı koltuğuna kimin oturacağıyla ilgili herhangi bir uzlaşıya varabilmiş değiller. Lehud’un vedasıyla Lübnan’da şiddetlenen siyasi kargaşa bazen patlama sınırlarına kadar ilerledi. Lübnan’ın 128 üyeli meclisi çoğunluk oyuyla Lehud’un terk ettiği koltuğu doldurmak zorundadır.

Lübnan’ın siyasi yapısını irdelersek, bir tarafta 14 Mart hareketi ki Müstakbel Partisi (Haririnin lideri olduğu parti) Lübnan güçleri (Semir Caca’nın grubu) Ketaib Partisi (Emin Cemil’in partisi) Sosyalist gelişimciler (Velid Canpolat’ın partisi) ve diğer ufak tefek grupların desteklediği taraf olmaktadır. Bu cenah, toplam 68 milletvekiline sahipti. Milletvekillerinin bir kısmı suikasta kurban gitti. Şu anda parlamentoda 64 üyesi bulunmaktadır. Bunların karşısında 8 Mart hareketi bulunmaktadır. Bunlar, Hizbullah grubu, Emel grubu (meclis başkanı Nebih Berri’nin rehberi olduğu grup), Özgür Hıristiyanlar gücü (Mişel Avn’ın grubu) ve diğer bazı şahsiyetlerin desteklediği bu cenah 58 milletvekiline sahiptir.

Lübnan anayasası, ilk oturumda cumhurbaşkanlığının oy çoğunluğuyla seçilmesini, seçilememesi durumunda ikinci oturumda yarıdan bir fazlasıyla seçilebileceğini belirtmektedir. Uzlaşma sağlanamadığı için defalardır cumhurbaşkanlığı seçimi ertelenmektedir. 14 Mart grubunun yarıdan bir fazlasıyla cumhurbaşkanı seçme gibi bir imkanı olmasına rağmen iç ve dış dengelerden dolayı böyle bir girişimden kaçınmaktadır. Lübnan’ın iki siyasi kanadı genelkurmay başkanı Mişel Süleyman’ı cumhurbaşkanlığına seçmek için anlaşmaya vardıkları halde bu iş kanuni bazı ıslahatların gerçekleşmesini gerektirmektedir. Şu anki hükümeti tanımayan karşı taraf, kanun değişikliği için bazı haklar talep etmektedir.

Arap Birliği başkanı Amr Musa’nın Arap ülkelerinin, özellikle de Suriye’nin teşvikiyle Lübnan sorununa el atıp krizi aşma çabaları olumlu netice veremedi. Onun üç aşamalı planına göre önce cumhurbaşkanı seçilecek, ardından devletin şekli değişecek, daha sonra da gelecek seçimlerle ilgili programlar yapılacaktı. Bu paket, Lübnan’ın karmakarışık sorununu çözebilecek kapıyı aralayamadı.

Lübnan’da 18 resmi grup bulunmakta olup tarihi geleneğe göre cumhurbaşkanı Hıristiyanlardan, meclis başkanı Şiilerden, başbakan ise Sünnilerden seçilmektedir. Bütün bu gruplar bölgede ve uluslararası arenada kendi destekçileriyle temas halinde olup onlar tarafından kollanmaktadırlar. Bundan dolayı içinde barındırdığı tarihi geleneklere göre Lübnan, bölgesel ve uluslararası güçlerin güç gösterisine dönüşmektedir. Lübnan’ı aşan güçler bu ülkenin huzur içerisinde olmasını isterlerse Lübnan, cumhurbaşkanı, meclis ve hatta başbakan olmadan ayakta durmaya muktedir olup suda, su hareket etmeden durabilecektir. Aksi taktirde içte ve dışta (özellikle de İsrail’e karşı) çok şiddetli ve kanlı savaşların yaşanacağı bir bölgeye dönüşebilir. Lübnan gibi bir ülkede tufanın kalbinde sükunet tecrübesi böylece dolaylı varlığını sürdürmektedir. Bütün bunlar göz önüne alınınca uluslararası güçlerin ne yapacakları bilinmeden gelecek yıl, hatta gelecek ay Lübnan’ı neyi beklediğini kestirmek oldukça güçtür.

Lübnan’da meydana gelen son hadise İmad Muğniye’nin şehadetiydi. Bazı gözlemciler bu terörü İsrail’in ateşlediği yeni bir savaş olarak açıkladılar. Diğer bazıları ise İsrail’in Hizbullah’la bir sınır savaşı yerine bu türden bir savaşı başlattığını ileri sürdüler.

Bütün bunlar Lübnan’ın kırılgan, hassas ve karmaşık yapısını ortaya koyduğu gibi, bu çıkmazın ne zamana kadar süreceğini de kimse kestirememektedir. Umulur ki Lübnan halkı işe el atıp kendi alın yazısını kendisi yazmaya başlar, dış güçlerin müdahalesine izin vermeden kendi geleceğini kendisi tayin eder. Lübnan’daki çok çeşitli kavim, mezhep ve dinlerin varlığı ve bu ülkenin dışa olan bağları düşünüldüğünde böyle bir ihtimal oldukça zor görünmektedir. İşte burada Lübnan sahnesinde oynayan asıl oyuncuların alacakları kararlara bakmak gerek. Bu oyuncular işbirliği ve uzlaşı yolunu mu tercih edecekler, yoksa kavga ve savaş yolunu mu? Lübnan’ın gelecekle ilgili yazgısı ikinci bir habere kadar bu kararın ipoteğinde olacak.

Yazan: Muhammed Ali Askeri

Kaynak: İtimad Gazetesi

Farsça’dan çeviren: İbrahim Fırat
Diger Basliklar
   VAHDET VE TAHAMMÜL -7
   VAHDET VE TAHAMMÜL -6
   VAHDET VE TAHAMMÜL -5
   VAHDET VE TAHAMMÜL -4
   VAHDET VE TAHAMMÜL -3
   VAHDET VE TAHAMMÜL -2
   VAHDET VE TAHAMMÜL -1
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -41
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -40
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -39
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -38
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -37
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -36
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -35
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -34
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -33
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -32
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -31
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -30
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -29
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git