Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36
Bir Hadis: Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
İnsanoğlu sürekli rastladığı olaylara karşı ister istemez bir alışkanlık kazanır. Hatta zaman içinde bu alışkanlık öyle bir hal alır ki, ilk gördüğünde kendisinde şiddetli bir şaşkınlık ya da tepki oluşturan olaylar, bir süre sonra rutin hale dönüşür. Türkiye’de yaşayan halklar için rutin bir hale gelen parti kapatma davaları; Cumhuriyet başsavcısı Abdurahman Yalçınkaya’nın Ak parti’ye ‘Laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline gelme’ bahanesiyle açmış olduğu kapatma davası bizleri hiç mi hiç şaşırtmadı. Çünkü şu ana kadar Anayasa Mahkemesi marifetiyle 40’tan fazla parti kapatıldı.
Dünyadaki hakim güçler iktidarlarını ve menfaatlerini korumak adına hiçbir kuralı ve kaideyi tanımamış ve gerektiğinde de adaleti ayaklar altına almışlardır. Nemrut, Firavun, Ebu Cehil, Ebu Leheb, ve bugün de Bush (yani ABD) kendi saltanat ve tahakkümlerini idame etmek için insanları Rabbani olan Allah (cc)’ın yolundan uzaklaştırmak için kendilerine her yolu mubah görerek ellerinden geleni yapmışlardır.
Kendilerini devletin sahibi gören Kemalistler de cumhuriyetin kuruluşundan beri kendi laik rejimlerini Müslüman olan Türkiye halkına tehdit ve zorbalıkla dayatmışlardır. Buna karşı en ufak bir itirazı olanları çok acımasız bir şekilde yargısız infazlar ile ortadan kaldırmışlar, adaleti kullanarak da sudan bahaneler ile zindanlarda çürütmüşler yada sürgünlere gönderip siyasi yasaklar getirmişlerdir. Şeyh Said’in, Atıf Hoca’nın ve Said-e Kürdi’nin başına getirdikleri söylediklerimizin küçük bir delilidir.
Kemalist rejimin tek partili dönemde Müslüman ve mazlum Türkiye halkının başına getirdikleri herkesin malumudur. Kur’an okutulan medreseleri kapatmış, camileri ahıra çevirmiş, ezanı Türkçeleştirmiş, din alimlerini sudan bahaneler ile ortaçağ Hıristiyanlarının kendilerine göre uyguladıkları yasalar gibi onlar da alimleri cenderelerden geçirmiş çoğunu da idam etmişlerdir. Rejimin bu yaptıklarına karşı patlamak üzere olan halka nefes aldırmak için (yoksa halkın kara kaşına ve kara gözüne hayran değildiler) çok partili sisteme geçtiler. İlk seçimlerde rejim ile özdeşleşmiş olan CHP (cumhursuz halksız parti), Demokrat Parti karşısında büyük bir yenilgi aldı. Bu yenilgi ile birlikte menfaat çarkları durunca ve halkın da bir daha onlara teveccüh etmeyeceğini anlayınca da çareyi halkta değil de kendilerini Türkiye’nin sahibi olarak gören askerde aradılar. Askeri darbe ortamını hazırlamak için bizzat parti başkanları olan ve Türkiye halkını kendine düşman olarak telakki eden İsmet İnönü, Menderese seslenerek; “Ben bile sizi kurtaramam” diyerek askerlere 27 Mayıs darbesinin sinyallerini verdi. Askerler de 27 Mayıs 1960’ta askeri darbe yaparak o zamanın iktidar partisi olan DP başkanı ve aynı zamanda Başbakan olan Menderes’i ve iki bakanını Yassıada’da astılar. Peki ondan sonra ne oldu? Demokrat Parti başka isimler altında varlığını sürdürmedi mi? Hatta DYP’den dönme bir Demokrat Parti şu anda yok mu?
Şuanda AK Parti için açılan kapatma davasında CHP’nin tavrı 27 Mayıs döneminden farklı değildir. Tek fark; askerin darbe yapma çağrılarına, askerlerin istemelerine rağmen cevap verememeleridir. Çünkü 27 Mayıs askeri darbesi yapıldığı zamanki Türkiye halkı ile şu andaki Türkiye halkı arasında dağlar kadar fark vardır. CHP ve avaneleri hiçbir zaman Türkiye’nin, bölge ve dünyaya paralel olarak değişen toplumsal şartlarını anlayamıyorlar. Bu gün artık parti kapatma dönemini neredeyse bütün dünya ülkeleri geride bırakmıştır. Ancak şu anki CHP ile 27 Mayıs CHP’si arasında hiçbir fark yoktur ve aynı noktada birleşmektedirler. Ana muhalefet partisi olmasına rağmen faaliyetlerinin hiçbir tanesinde halk yoktur. Başörtüsü yasağına Halkın yüzde 80’nin karşı çıkmasına rağmen, CHP’nin yasağın sürmesinde ısrar etmesi gösteriyor ki halkı hiçbir şekilde dikkate almamakta ve halkla hiçbir irtibatı ve ilişkisi yoktur. Burada AK Partiyi savunma gibi bir gayretim yoktur. Ancak parti kapatmanın halkın siyasi tercihine aykırı olduğunu, buna rağmen CHP’nin (üstelik isminde Halk kelimesi olduğu halde) halka rağmen kendi siyasi çıkarlarını öne çıkarması ve halkı hiçe saymasına dikkat çekmek istedim.