Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36
Bir Hadis: Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
BİR TOPLUMUN REHBERİ KOYUN OLURSA. / SAİD AK (HUSEYNİ SEVDA OKURU)
İnsanın yaratıcısı olan Allah, yarattığı sanatın en ince detaylarını, hamurunu, mayasını, özelliklerini ve insanın kendi başına hakikate ve doğruya ulaşmasının zor olduğunu bildiğinden dolayı, onu yalnız bırakmamış ve onu kendi elçileriyle sürekli uyarmıştır.
Şeytan ve desiselerine karşı insanın uyanık ve dikkatli olması gerektiğini gönderdiği hak kitaplar ve emirlerde açık bir şekilde beyan etmiştir. Fıtratında Allah’ın kutsal ruhu ve en adi kokuşmuş çamur bulunan insan, her an kaymaya ve basitliğe düşmeye musaidtir.
Ki aklın kabul etmediği, ruhuna aykırı hallerde bulunan insan, kimi zaman putlara kimi zaman da iğrenç bir mahlûka dahi tapmıştır.
Zalim guruplar maddi çıkarlarının tehlikeye düşmemesi için sahte dinler, sahte ekoller oluşturmuş ve bu gerçek dışı felsefe ekollerini finansman edip halklara sunmuşlardır. Ki meydanları boş bulup istedikleri gibi cirit atabilsinler.
Karşılarında İbrahim gibi kıyamcı, Musa gibi çabacı ve Hüseyinler gibi direnişçiler görmek istemediklerinden dolayı suya sabuna dokunmayan; ebleh xennas bir toplumun oluşması için sahte peygamberleri ortaya koyarlar.
“Emperyalist işgalci güçler İslam topraklarının talan planlarının başında İslam âlemi içinde kıyamcı ruha sahip mantığı hakir görüp onları yok ederek onların yerine boyun eğen, her dediklerine olur diyen, ruhunu zillete satmış,
Ukala, dalkavuk, bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantalitesine sahip, emperyalistleri baş tacı eden, kıvırtan dönek bir toplum isterler. Zaten ümmeti Muhammed tarih sahnesinde etkisizleştirilirken bu metotlar kullanılmamış mı?”
• Saray mollaları
• Fetva mercileri
• Satılık aydınlar
• Amerikancı kafalar
• Barış havarileri
• Amerikan istilasının ivme kazanması için açılan okullar
• Ve dünyanın her tarafına dağılan alperenler
• Erzurum soğunda üşüyüp Amerika da ısınanlar
• Velhasıl.
Nice rezaletler satılmışlar insanları uyuşturmak için damarlara işlenen morfin gibi dinler icat etme! Tüm bunları anlamak için şu temsili hikâyeyi okumak gerekiyor:
Zamanın birinde etrafı yeşilliklerle kaplı, her tarafında şarıl şarıl sular akan bir vadide aslanlar ile koyunlar yaşarmış. Malum olduğu üzere Allah (cc) her mahlûku ayrı bir fıtratta yaratmış. Aslanlara avlanma özelliğini, koyunlara da otlanma güdüsünü vermiştir. Yaşadıkları vadide aslanlar zaman zaman
Koyunlara saldırıp iştahla yerlermiş. Koyun sürüsü bu durumdan çok bizar bir halde olacaklar ki vadinin tenha bir yerinde bir toplantı düzenlemeye karar vermişler. Aslanların saldırılarına ve telef belasına karşı acil bir çözüm önerisini geliştirilmesi ve saldırılara dur diyebilme formülü bulmaya çalışmışlar.
Şurada bulunan güngörmüş yaşlı koyun ortaya atılarak;
-Bu işi bana bırakın ben hallederim ve işin üstesinden ben geleceğim demiş.
Tabii ki taarruz altında olan ve gına gelen koyunları bir sevinç kaplamış. Umut içerisinde yaşlı koyunun teklifini kabul etmişler. Yeter ki aslanların pençesinden bizi kurtar demişler.
Yaşlı koyun, aslanların vadinin bir köşesinde toplandığı bir günde orada bulunan yüksek bir tepenin üzerine çıkmış ve aslanlara şöyle seslenmiş.
-Ey aslanlar topluluğu! Diye bağırmış;
Aslanlar koyuna doğru yönelmişler.
Koyun aslanların kendisine doğru toplandığını görünce sözlerine şöyle devam etmiş:
-Ey aslanlar! Ben size gönderilmiş peygamberim, bundan böyle size et yasaklanmıştır. Sabır edip otlanmanız sizin için daha hayırlıdır. Kim bunun aksini yaparsa ebedi hüsrana uğrar, kimde bana itaat ederler ise ebedi saadete ulaşır. Ey aslanlar! Kendinizi tehlikeye atmayın demiş. Onlara güzel bir şekilde nasihatte bulunup fıtratlarına aykırı bazı öğretileri kurnaz bir üslupla anlatıp hepsini ikna etmeyi başarmış.
O günden sonra aslanlar topluluğu otlanmaya başlamışlar. Gel zaman git zaman aslanların dişleri tahrip olup et yiyemez hale gelmiş, böylelikle helakle baş başa kalmışlar. Öte taraftan koyunlarda derin bir nefes almışlar. Her geçen gün onların lehini geçiyormuş. Öyle ki serilip serpilmişler, hatta canları sıkıldığında aslanların sırtına binmeye başlamışlar. Zamanla aslanlar bu işin farkına varmasına varmışlar ama iş işten geçmiş, dişler kırılmış, asalet gitmiş, izzet kaybolmuş ve pergende bir hale duçar kalmışlar.
Bu temsili hikâye islam ümmetinin halini ne güzel tarif ediyor. İslamın şerefi sayesinde Bizans ve kisraları dize getiren adalet ve bilim öncüsü olan Müslümanlar… Misyoner ve sahte âlimlerden oluşan fitne ve fesat akımlarının oyunlarına gelip Muhammedi kimliği bırakıp rezil rüsva bir hale gelmediler mi?
Emperyalist güçler petrolü gazı, ham maddeyi yağmalamıyor mu?
İstediğini iktidara yükseltip istediğini düşürmüyormu?
Amerikancı korkak pısırık
Efendi efendi baş eğen
Teslimiyetçi zihniyetler türemedi mi?
Namazlarında Kabeye dönenler
Ruhlarında ise Washington beyaz saray kıblesine dönenler cirit atmıyor mu?
Gerçekten dünyadaki en büyük felaket en büyük rezalet fıtratları bozup baş eğip zillet elbisesini giymek değil mi?