Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36
Bir Hadis: Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
İSLAMLA BARIŞIK OLMAYAN BİR ORDU BENİM ORDUM OLAMAZ / M.CELAL MÜCAHİD
Cumhuriyet döneminden bu yana nerede ise her on yılda bir yapılan askeri darbeler, 12 Eylülden sonra yapılmıyor. Ordu ezberini bozarak farklı yöntem ve şekillerle hedef ve amacını icra ediyor. Bu fiili darbelerin yapılmadığı bu zaman süresi içerisinde tehdit teşkil eden tehlikeli unsurlar da yer değiştirmiş, öncelikli tehdit olarak “irtica” adı altında İslam görülmüştür.
Artık kendileri için tehditten ziyade İslam ve Müslümanların tehlike arz ettiğine inanıyorlar. Bunun içinde İslam’a ve İslam’i değerlere karşı savaşmaktalar. Bu savaşta hiçbir kural, kaide, sınır tanımamaktadırlar.
28 şubatla başlayan süreçte dindar insanlara yönelik baskı ve zorlamalar haddini aşarak dini mukaddesatlarımızla dalga geçme, hakaretler yapmaya varan baskılara dönüştü. Kur’an kurslarının kapatılması, İmam Hatip okullarına bile tesettürlü kız çocukların alınmasına tahammülsüzlükleri, üniversite önlerinde başörtülü kızların; saldırı ve hakaretlere maruz kalmaları artık haddi aşan baskılara dönüştürüldü. Özellikle faaliyetleri açıkta olmayan İslam’i yapılanmaların içine sızmak ve onları halk nazarında farklı göstermek için her türlü çirkin icraatın içine girdiler. Hatta gizli-açık Müslümanların kanına bile girmekten çekinmediler. Yeri ve zamanı geldiğinde bunların çirkin yüzlerinin Müslümanlar tarafından bütün çıplaklığıyla deşifre edileceğine inanıyorum ….
Kemalist rejim kurulduğu günden beri kendine karşı bir tehdit olarak gördüğü İslamla mücadelesini artık modern usullerle yapıyor. Cumhuriyet ilk döneminde olduğu gibi açıktan camilere kilit vurulmuyor. Ancak Müslümanlardaki manevi ruhu öldürmekle uğraşarak Kur’an eğitimini engellemek için Kur’an kurslarını kapatma, dini inançları gereği örtünen kızların okullara girmesini engelleme yollarını denediler…
Bu baskılar neticesinde direnci kırılan zayıf imana sahip insanlar oldu. Ancak binlercesi direndi ve bir o kadarı da bu zulümlere karşı kendine gelmeye ve daha çok İslam’a ve İslam’i değerlere bağlı olmaya başladı. Yapılan tüm fiili ve psikolojik baskılara rağmen hakiki imana sahip insanları etkileyemediler.
Ordunun İslam’a ve Müslümanlara karşı tahammülsüzlüğü ortadayken, mütedeyyin insanların ordu ile barışık olmasını kimse beklemesin.
Yıllardır İslam ve Müslümanlara karşı düşmanca tutum, davranış ve eylemler içinde olan, namaz kılanları ordudan ihraç eden, İslam’i tesettüre karşı olan, tesettürlü olanlarla aynı mekanda olmayı bile hazm edemeyen anlı secde görmemişleri savunmak ve yaptıkları zulümlerine destek çıkmak anlamını taşıdığı için İslam’i basın ve mütedeyyin yazarların buna dikkat etmeleri gerekir diye düşünüyorum. Unutulmaması gerekir ki bu ordu var olduğu günden bu yana hep İslam ve Müslümanlarla kavgalı olmuş. Her fırsatta Müslümanlara karşı kinini ve nefretini ortaya koymaktan çekinmemiştir. Rejimin bekası (!) için tehdit olarak gördükleri şeyxlerimizi, alimlerimizi şehit etmekten geri kalmamıştır. Ülkenin çıkarı diye Siyonist-katil İsrail ile askeri işbirliği yapıyor, Mossad’ın kendilerine verdiği kirli taktiklerle gizli faaliyetler içine girmekten çekinmiyorlar…
Peygamber ocağı olarak bilenen askerlik ocağı İslam ve Müslümanlar ile barışık olması gerekirken; her yıl yapılan YAŞ toplantılarında dindar insanları ordudan ihraç eden, ikinci üçüncü dereceden akrabası dindar olan birinin bile orduda görev almasını tehlike arz ettiğini düşünen, namaz kılanlara düşmanlık eden, hiçbir rütbelinin namaz kılmasına tahammülü olmayan, halkı ile kavgalı olan, İslam’i yaşantıyı tehlikeli gören… Bir ordu peygamberlik ocağı olamayacağından böyle bir ocak peygamber ocağı olamaz. Din düşmanı olan birileri ile kavgalı olmaları veya kendi çıkarları çakışınca din düşmanı olan partilerle bir birlerine girmeleri benim onları desteklemem, yol göstermem ve sevmemi gerektirmiyor.
Müslüman bir kimse meselelere her zaman İslam’i öçlüler dairesinde bakabilmeli. Dolayısıyla İslam’i kimlikleri ile tanınan tüm yazarlar; Müslüman halkımızı bu doğrultuda bilinçlendirmeli. Allah için sevmeli, Allah için buğz etmeli. Kıyamet günü herkesin sevdiği ile beraber haşr olunacağını unutmamak gerekir.