Allah’ın
adıyla!
Operasyonlarda dikkat edilmesi gereken hususlar aşağıda özetlenmiştir.
Önleme
düşüncesi genel bir felsefe olarak bütün aşamalarda olmalıdır.
Operasyon yaparken herhangi bir önyargıya sahip olmamalıdır.
Gözlem altına alınan kişilere, içinde bulundukları durumla ilgili yardımcı
olunacağı, normal yasal süreçler doğrultusunda temel insan hak ve özgürlükleri
çerçevesinde muamelede bulunulacağı belirtilmeli ve bu uygulamalarda da
gösterilmelidir.
Operasyon yapılan kişileri ve yakınlarını tekrar kazanma açısından örf, adet ve
geleneklerine uygun davranılması gibi önemli fırsatlar iyi değerlendirilmelidir.
Operasyon esnasında ve gözaltı sürecinde ikili konuşmalarda nezaket çerçevesinde
davranılmalıdır. Ayrıca, inançlar ile ilgili kolaylıklar sağlanmalı, tehdit
oluşturmayan durumlarda ayakkabıları çıkarmak, erkeklere, eşlerinin yanında
onları utandıracak yaklaşımlar sergilememek, çocuklarına, olayın iç yüzünü
farklı anlatarak onları rahatlatmak gibi basit jestler ihmal edilmemelidir.
Bu noktada yaşanmış bir olay bize bu tür jestlerin karşılıksız kalmadığını
göstermektedir. Gözaltına alınan bir örgüt elemanının, parası olmadığı için
ailesine ekmek parası bırakamaması ve görevli memurun sembolik bir miktar para
bırakması hem gözaltına alınan kişide hem de ailesinde devlete ve güvenlik
birimlerine karşı olumlu yönde fikir değiştirmeye neden olmuştur. İlgili kişinin
hüküm giymesi durumunda, cezaevinde iken Adalet Bakanlığı ile Diyanet İşleri
Başkanlığı koordinesinde, işleri yalnızca “cezaevi din görevliliği”
olacak personel istihdamı yapılmalıdır.
Hizbullah örgütü, öğretilerinde şiddet içerikli yaklaşımları içeren konuları
halen kullanmakla birlikte eleman kazanma yöntemleri açısından 2003 sonrasında
tamamen legal alanda dernek, vakıf ve benzeri sivil toplum kuruluşlarını
yaygınlaştırmak suretiyle taban kazanma stratejisine yönelmiştir.
Yasal zeminde faaliyet gösteren bu derneklerin yöneticileri, genelde daha önce
suç kaydı olmayan kişilerden seçilmektedir. Strateji değişikliğinin ürünü olan
bu durum örgütün legal faaliyetlerini denetlemeyi de zorlaştırmaktadır.
Polis ancak başka bir suçla bağlantılı bir konu olduğunda yargı kararıyla örgüte
müzahir dernek ve vakıflara yönelik operasyon yapmaktadır. Bu açıdan
bakıldığında, örgütün legal faaliyetleri ile polisiye yöntemlerle mücadelenin
yetersiz kalacağı görülecektir. Dernekleri kapatmak çare olmamakta; kapatılan
derneklerin yerine yenileri açıldığından hem kapatmalar örgüt tarafından yeni
bir propaganda ve meşruluk kazanma gerekçesi olarak kullanılmakta hem de yeni
açılan bu tür dernekler mücadeleyi daha da zorlaştırmaktadır.
Ancak örgüte müzahir sivil toplum kuruluşlarının faaliyet alanına giren
konularda devlet tarafından bizzat ve devlet yanlısı diğer STK’lar da
desteklenerek örgütün alan kazanma çabaları sınırlandırılmalıdır.
Dernek ve vakıflar toplumsal ihtiyaçları karşılamak amacıyla faaliyet
yürütürler. Diğer bir ifadeyle dernekler bir ihtiyaçtan doğmaktadır. Din
ihtiyacı gibi toplumda ve özellikle de Hizbullah örgütünün geçmişte aktif olduğu
günümüzde ise legal alandaki faaliyetleri yoluyla aktivitesini arttırmaya
çalıştığı Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’nde devletin, dini ihtiyaçlara
yönelik çalışmalara ağırlık vermesi gerekmektedir. Hizbullah örgütü 2000
operasyonlarında çökme noktasına gelmişken 2003 yılından itibaren legal alandaki
faaliyetleriyle yeniden taban kazanmaya başlamıştır.
Hizbullah ismi tekrardan kamuoyu gündemine, 12 Şubat 2006’da Diyarbakır’da Hz.
Muhammed’e hakaret içeren karikatürleri protesto mitingiyle gelmiştir. Ancak
örgütün Hüseyin Velioğlu öldükten sonra toparlanma süreci girmesi 2003’lere
dayanmaktadır. Geçmişte birebir insanlarla irtibat kurarak anlatma anlamına
gelen “doğrudan tebliğ” metodunu savunan örgüt, 2003’ten sonra bu anlayışından
vazgeçerek dergiler yayınlamaya başlamış ve “dolaylı tebliğ” metoduna da
başvurmuştur. Çıkarılan dergilerin ardından dernekler üzerinden de faaliyetlere
başlamıştır.
Hizbullah örgütü taktiksel değişim çerçevesinde;
- Yurtiçinde ve dışında dernekler açılarak kurban organizasyonlarının yapılması,
- Yoksullara, Filistin’e ve sel felaketinden zarar görenlere yardım
kampanyaları,
- İsrail/Filistin-Lübnan çatışması, karikatür krizi, Papa’nın açıklamaları gibi
konularda geniş katılımlı toplantı ve gösterilerle protesto eylemleri ve
- Kutlu Doğum Haftası, İbrahim Peygamberi anma etkinlikleri gibi faaliyetleri
organize etmiştir.
- Örneğin; 2006 yılında Kurban Bayramında 5 bin aileye et yardımı yapılmış, 2007
Ramazan ayında 3000 aileye giyecek ve yiyecek yardımı yapılmıştır.
- Diyarbakır’da 16 Nisan 2006’da on binlerce kişinin katıldığı “Peygambere Sevgi
Mitingi”, 2008’de 9 ilde Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri düzenlenmiştir. Bu
çalışmalar her geçen gün artarak devam etmektedir.
- Yayınevleri açılarak, Hizbullahçıların anılarından hareketle kaleme alınmış
bazı şiir kitapları ve romanlar yayınlanmıştır. Dergiler, radyo, gazeteler ve
internet siteleri üzerinden propaganda faaliyetleri yürütülmeye başlanmıştır.
Örgütün mevcut legal faaliyetleri yanında şiddet içeren ve şiddeti öven
söylemleri dikkate alınırsa Hizbullah’ın kısa vade de olmasa bile uzun vadede
şiddete kayma ihtimalinin yüksek olduğu değerlendirmesi yerinde olacaktır.
Yeni süreçte örgüt Avrupa’daki faaliyetlerine ağırlık vermiştir. Bu çerçevede
2000 yılından itibaren Türkiye genelinde gerçekleştirilen operasyonlardan Avrupa
ülkelerine kaçan üst düzey örgüt mensupları, Türklerin yoğun olarak bulunduğu
Almanya, Hollanda, Fransa, Avusturya ve İsviçre gibi ülkelerde örgüt olarak
faaliyet göstermekte ve ülkemizdeki faaliyetlere finansman sağlamaktadır.
Hizbullah örgütünün dini referans alan bir yapılanma olmasının doğal sonucu
olarak, propaganda faaliyetlerinde kullandığı temaların büyük bölümü dini kavram
ve bunlara ilişkin söylemler çerçevesinde şekillenmektedir. Propagandada Ramazan
ve Kurban Bayramları, Kutlu Doğum Haftası, başörtüsü sorunu, Peygamber
Efendimize yapılan saygısızlık gibi dini argümanların kullanıldığı gibi;
ezilmişlik, haksızlığa uğramışlık, kısaca “müstekbir” (ezenler) ve
“mustazaf” (ezilenler) kelimelerinde ifadesini bulan yaklaşımlar da yer
almaktadır.
Örgüt, propaganda faaliyetlerinde ‘İslami’ kimliğiyle birlikte hitap ettiği
bölgenin etnik yapısını da göz önünde bulundurarak ‘Kürt’ kimliğini de ön plana
çıkarmaktadır. Örgüt tarafından düzenlenen geniş katılımlı etkinliklere
konuşmacı olarak katılan kişiler, konuşmalarında özellikle Kürtçeyi tercih
etmekte, ayrıca mevlit ve kasideler Kürtçe söylenmekte, Kürtçe CD ve kitap basım
ve dağıtımına da ağırlık verilmektedir. Örgütün basın yayın organları
aracılığıyla Kürt milliyetçiliğine vurgu yapan yayınlar yapılmaktadır.
Örgütün, yürütmekte olduğu bu faaliyetler çerçevesinde yakın planda şiddet
eylemlerine tekrar başvurması beklenmemektedir. Bunun göstergelerinden birisi,
geçmişte çatışmaya girdiği ve faaliyet alanlarında rakip olarak değerlendirdiği
PKK Terör Örgütü ile dahi çatışmaya girmekten kaçınmalarıdır.
Aşağıda okuyacağınız rapor istihbarat birimlerinin Hizbullah Cemaatinin önünü
almak için, taktiksel atılımlardan, kirli propagandaya, Cemaati ötekileştirerek
halkın nazarında şeytanlaştırmaya, medyayı karalama kampanyasında kullanmaya,
kısacası ‘amaca ulaşmak için her araç mubahtır’ Makyavelist felsefesiyle
Kemalist laik rejimi idame ettirmeye matuftur. Dikkatlice okunmalıdır.
TERÖRLE MÜCADELEDE
SOSYAL PAZARLAMA VE İLETİŞİM STRATEJİLERİ
Social Marketing and Communication Strategies for Fighting against Terrorism
Mine Saran
Selin Bitirim
“Terör ile mücadele etmenin en ideal yollarından biri geniş desteğe sahip etnik
grupla işbirliği yoluna giderek bunların desteği ile radikallerin önünü almaya
çalışmaktır”
“Terör bastırılırken ılımlıların bundan zarar görmemeleri için azami özen
gösterilmesi gerekmektedir. Bu sonucu elde etmek için ise sağlam ve
Teröre karşı olumsuz tavır takınılması ve istenen yönde terör karşıtı davranış
pratiklerinin oluşması için, terörün şiddet ve yıkımla özdeşleştirilmesi,
demokratik bir hak arama ya da talep etme aracı olamayacağına yönelik bir algı
düzeneğinin ve iknanın oluşturulması gerekli görülmektedir.
Nitekim özellikle 2000 yılından sonra Devlet bütün birimleriyle Cemaat’ in
üzerine gelmiş, ‘domuz bağı, Hizbul-Vahşet’ gibi kavramları medya aracılığıyla
pompalayarak halkı manipüle etmiş, zihinleri bulandırmıştır. Kendisini de masum
göstererek Cumhuriyet tarihi boyunca işlediği zulümleri, çirkeflikleri
unutturmaya çalışmıştır. Savunmalar kitabının 236-340 sayfalarında iftira ve
karalamalar detaylıca anlatılmaktadır.
Terörle mücadelede iletişim yöntemlerinden yararlanılması yoluyla, terörün
sadece ortaya çıktığı ülkeye değil, aynı zamanda komşu ve dünya genelindeki tüm
ülkelere de, terörün yol açtığı yıkımın anlatılabilmesi ve uluslararası
kamuoyunun desteğinin sağlanması amaçlanmaktadır.
Doğal çevrenin korunması, kızların okula gitmesi ve eğitilmesi, kırsal kesimdeki
ekonomik gelişimin sağlanması gibi birtakım toplumsal sorunların çözümlenmesine
hizmet eden çalışmalar sosyal pazarlama kapsamında geliştirilen programlara
örnek olarak verilebilir”
Haydi kızlar okula kampanyası AK Parti Hükümeti eliyle yürütülürken toplumu
kadın üzerinden dönüştürme projesi Tanzimat’tan bu yana işliyor.
Sosyal pazarlama kampanyalarıyla hedef kitlede gerçek ürünün (davranış) ortaya
çıkması beklenmektedir. Gerçek ürün (davranış) ise, terörü oluşturan nedenlerin
ortadan kalkması için gerçekleştirilen terörle mücadele çalışmalarına (eğitim,
bilgilendirme, bilinçlendirme vb. ) olumlu yanıt ve destek vermektir.
Genişletilmiş ürün (somut nesneler ya da hizmetler) ise, terörle etkin bir
şekilde mücadele etmek için oluşturulan güvenlik birimleri ya da etkin
politikalar ve uygulamalardır. Bu politika ve uygulamalar çekirdek ürüne
ulaşılmasını amaçlayan aktörler (sivil toplum örgütleri, siyasetçiler, iletişim
uzmanları, yerel yönetimler, medya vs. ) tarafından planlanarak yürürlüğe
konulan hizmet programlarını ve somut nesneleri kapsamaktadır.
Sosyal pazarlamada fiyat, “hedef kitlenin belirli bir davranışı benimsemesi için
ne vereceği (neye katlanacağı) anlamına gelir.
Terörizmin arka planını oluşturan ekonomik, sosyal, kültürel ve eğitsel tablonun
düzelebilmesi için, terör mağduru bölgeler başta olmak üzere ülke genelinde
birlik ve beraberliği vurgulayan sosyal projelerin hazırlanarak hayata geçirilip
sürekliliğinin sağlanması gerekmektedir. Bu tür çalışmalarda “ayrımcılık
algısını, ayrılıkçılık düşüncesini azaltacak, aidiyet hissini, bir arada yaşama
isteğini, devlete ve güvenlik güçlerine olan güveni yükseltecek projeler
geliştirilmelidir”
Hazırlanan proje ve kampanyaların ses getirebilmesi için medyada geniş oranda
yer bulması ve hedef kitlelere ulaşacak doğru kamuoyu öncüleriyle (fikir
liderleri) birlikte tasarlanıp uygulanması önem taşımaktadır. Terörle mücadelede
en önemli unsurlardan biri de medyadır. Terör örgütleri amaç ve hedeflerine
ulaşmak için medyayı en iyi şekilde kullanmak istemektedirler.
Bu gibi propagandalara izin vermemek için medyada kullanılan dil ve
terminolojinin yeniden gözden geçirilip verilmek istenen mesajlara göre
kurgulanması gerekmektedir. “
Bu nedenle, bölgede devam eden mücadelenin, hukuk düzenini tanımayan ve silahlı
mücadele yöntemini benimseyen teröristlere karşı verildiği inandırıcı bir
şekilde anlatılmalıdır. Bu ikna sürecinde medya kuruluşlarından, terörün nasıl
önleneceğine yönelik bilgilendirici ve bilinç düzeyini arttırıcı programlara yer
vermesi de beklenmektedir.
Terörle mücadelede en çok göz ardı edilen ama en çok önem taşıyan stratejik
noktalardan birini halkın desteğinin sağlanması oluşturmaktadır. Terörün tehdit
ettiği ülkelerde öncelikle vatandaş denetiminin sağlanması gerekmektedir.
“Demokratik toplumların terörist bir saldırı karşısında kesin ve doğru bir cevap
bulduğunu söylemek mümkün olmamakla birlikte, demokratik toplumların gücü kendi
kendini düzeltmesinde yatmaktadır.
Terör eylemlerinin vatandaş desteği ile önlenmesine olanak yaratılmalıdır. Asker
ve polise yönelik olumsuz düşünce yapılarına ve algılara neden olabilecek
enformasyonun kamuoyuna ulaşmaması, varsa bu tür olumsuz algıların düzeltilmesi
en önemli iletişim görevi haline gelmelidir.
Sosyal pazarlama kampanyaları kapsamında terör tehdidiyle yoğrulan ülke ve bölge
halklarında özellikle gençlere yönelik iş ve hobi edindirmeye yönelik kurslar
düzenlenmeli, terör örgütleri içerisinde yer alan gençleri geri kazanmak ve
topluma yeniden entegre edebilmek için özel çalışmalar yürütülmelidir. GAP
kapsamında Bölgesel Kalkınma Ajansları, GİDEM (Girişimci Destek Merkezleri),
SODES (Sosyal Destek Programı), ÇATOM (Çok Amaçlı Toplum Merkezleri) gibi kurum
ve kuruluşlar, başta eğitim, sağlık, gelir getirici ve kadın
istihdamını/girişimciliğini destekleyici programlar, okul öncesi eğitim
programları, sosyal destek, sosyal sorumluluk programları, kültürel ve sosyal
etkinlikler çerçevesinde bölge halkının temel sorunlarına çözüm bulmaya
çalışarak, terörle mücadeleye katkı sağlamaktadır. Bunun gibi projelerin
sürdürülebilirliğinin sağlanması terörle mücadelede kalıcı başarı için
kaçınılmazdır. Yanı sıra gençler başta olmak üzere terörden medet umacak hale
gelmiş insanların, seslerini insan haklarına uygun bir şekilde yasal yollardan
duyurmalarına ve haklarını demokratik platformlarda aramalarına olanak veren
düzenlemelerin ivedilikle hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bu noktada sosyal
pazarlama yaklaşımından, lobiciliği de içermesi beklenmektedir. Lobicilik ile
siyasi mekanizmalar üzerinde belirleyici rol oynamak ve siyasi aktörleri
etkileyip insan haklarıyla çelişmeyen demokratik yasa ve düzenlemelerin
yürürlüğe konması mümkün olabilecektir. Lobi faaliyetleri ile bölgesel
kalkınmaya katkı sağlayacak gerek ulusal gerekse uluslararası yatırım ve
teşviklerin, terör kıskacındaki ülkelere ve özellikle terörün yoğunlaştığı
bölgelere yönlendirilmesinin, terörle mücadelede etkin bir rol oynadığı
düşünülmektedir ve kamuoyunun beklentisi de bu yöndedir.
Bu noktada devletin, terör suçlarına yönelik uluslararası güvenlik birimleri ve
sivil toplum kuruluşları ile dirsek teması içinde çalışması, terörle mücadelenin
daha etkin bir yapıya bürünmesini kolaylaştıracaktır. Terörle mücadele ederken
teröre karşı duyarlı olan uluslararası kurum ve kuruluşların desteğinin
sağlanması, özellikle terörün dış desteğinin ortadan kaldırılmasında ve terör
örgütlerinin uluslararası kamuoyunda imaj kaybı yaşamalarında önemli
görülmektedir. “Terör örgütlerini ayakta tutan en önemli unsurlardan biri de
uluslararası bir örgüt ya da devletten aldığı barınma, eğitim, silah, para ve
lojistik destektir. Günümüzde bir terör örgütü, uluslararası örgütler ya da
devletlerce desteklendiği sürece o örgütün faaliyetlerini sona erdirmek mümkün
görülmemektedir. Bu çerçevede, terörle mücadelede ortak bir mücadele anlayışının
geliştirilmesi gerekmektedir”
Bölgedeki sorunların kalıcı çözümü için getirilen öneriler arasında, öncelik
sırasıyla ‘Eğitim yapısının güçlendirilmesi’, ‘Ekonomik yatırım yapılması ve
işsizliğin bitirilmesi’, ‘Kürtlere kültürel hakların verildiği daha demokratik
bir Türkiye, ‘Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi’ en çok ifade edilen ilk dört
öneridir. Bu önerilerden ilk ikisi olan eğitim ve ekonomik temelli öneriler
aldığı öncelik ve önem yüzdesiyle çözüm için odak niteliğindedir”
Allah’a emanet olun.
MUSTAFA AY
|