Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Gözleri horluktan asagi düsmüs bir halde kendilerini zillet bürür. Halbuki onlar, sapasaglam iken de secdeye davet ediliyorlardi (fakat yine secde etmiyorlardi). Kalem/43

Bir Hadis:
Müslüman, dilinden ve elinden diğer müslümanların güvende olduğu, mü’min de insanların malları ve canları hususunda kendisine güvendiği kişidir. (Tirmizi, İman 12)
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

ŞEHADETİNİN 18. Y...

UTSAM RAPORU HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER -15

Allah’ın adıyla!

Operasyonlarda dikkat edilmesi gereken hususlar aşağıda özetlenmiştir.

Önleme düşüncesi genel bir felsefe olarak bütün aşamalarda olmalıdır.

Operasyon yaparken herhangi bir önyargıya sahip olmamalıdır.

Gözlem altına alınan kişilere, içinde bulundukları durumla ilgili yardımcı olunacağı, normal yasal süreçler doğrultusunda temel insan hak ve özgürlükleri çerçevesinde muamelede bulunulacağı belirtilmeli ve bu uygulamalarda da gösterilmelidir.

Operasyon yapılan kişileri ve yakınlarını tekrar kazanma açısından örf, adet ve geleneklerine uygun davranılması gibi önemli fırsatlar iyi değerlendirilmelidir.

Operasyon esnasında ve gözaltı sürecinde ikili konuşmalarda nezaket çerçevesinde davranılmalıdır. Ayrıca, inançlar ile ilgili kolaylıklar sağlanmalı, tehdit oluşturmayan durumlarda ayakkabıları çıkarmak, erkeklere, eşlerinin yanında onları utandıracak yaklaşımlar sergilememek, çocuklarına, olayın iç yüzünü farklı anlatarak onları rahatlatmak gibi basit jestler ihmal edilmemelidir.

Bu noktada yaşanmış bir olay bize bu tür jestlerin karşılıksız kalmadığını göstermektedir. Gözaltına alınan bir örgüt elemanının, parası olmadığı için ailesine ekmek parası bırakamaması ve görevli memurun sembolik bir miktar para bırakması hem gözaltına alınan kişide hem de ailesinde devlete ve güvenlik birimlerine karşı olumlu yönde fikir değiştirmeye neden olmuştur. İlgili kişinin hüküm giymesi durumunda, cezaevinde iken Adalet Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı koordinesinde, işleri yalnızca “cezaevi din görevliliği” olacak personel istihdamı yapılmalıdır.

Hizbullah örgütü, öğretilerinde şiddet içerikli yaklaşımları içeren konuları halen kullanmakla birlikte eleman kazanma yöntemleri açısından 2003 sonrasında tamamen legal alanda dernek, vakıf ve benzeri sivil toplum kuruluşlarını yaygınlaştırmak suretiyle taban kazanma stratejisine yönelmiştir.

Yasal zeminde faaliyet gösteren bu derneklerin yöneticileri, genelde daha önce suç kaydı olmayan kişilerden seçilmektedir. Strateji değişikliğinin ürünü olan bu durum örgütün legal faaliyetlerini denetlemeyi de zorlaştırmaktadır.

Polis ancak başka bir suçla bağlantılı bir konu olduğunda yargı kararıyla örgüte müzahir dernek ve vakıflara yönelik operasyon yapmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, örgütün legal faaliyetleri ile polisiye yöntemlerle mücadelenin yetersiz kalacağı görülecektir. Dernekleri kapatmak çare olmamakta; kapatılan derneklerin yerine yenileri açıldığından hem kapatmalar örgüt tarafından yeni bir propaganda ve meşruluk kazanma gerekçesi olarak kullanılmakta hem de yeni açılan bu tür dernekler mücadeleyi daha da zorlaştırmaktadır.

Ancak örgüte müzahir sivil toplum kuruluşlarının faaliyet alanına giren konularda devlet tarafından bizzat ve devlet yanlısı diğer STK’lar da desteklenerek örgütün alan kazanma çabaları sınırlandırılmalıdır.

Dernek ve vakıflar toplumsal ihtiyaçları karşılamak amacıyla faaliyet yürütürler. Diğer bir ifadeyle dernekler bir ihtiyaçtan doğmaktadır. Din ihtiyacı gibi toplumda ve özellikle de Hizbullah örgütünün geçmişte aktif olduğu günümüzde ise legal alandaki faaliyetleri yoluyla aktivitesini arttırmaya çalıştığı Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’nde devletin, dini ihtiyaçlara yönelik çalışmalara ağırlık vermesi gerekmektedir. Hizbullah örgütü 2000 operasyonlarında çökme noktasına gelmişken 2003 yılından itibaren legal alandaki faaliyetleriyle yeniden taban kazanmaya başlamıştır.

Hizbullah ismi tekrardan kamuoyu gündemine, 12 Şubat 2006’da Diyarbakır’da Hz. Muhammed’e hakaret içeren karikatürleri protesto mitingiyle gelmiştir. Ancak örgütün Hüseyin Velioğlu öldükten sonra toparlanma süreci girmesi 2003’lere dayanmaktadır. Geçmişte birebir insanlarla irtibat kurarak anlatma anlamına gelen “doğrudan tebliğ” metodunu savunan örgüt, 2003’ten sonra bu anlayışından vazgeçerek dergiler yayınlamaya başlamış ve “dolaylı tebliğ” metoduna da başvurmuştur. Çıkarılan dergilerin ardından dernekler üzerinden de faaliyetlere başlamıştır.

Hizbullah örgütü taktiksel değişim çerçevesinde;

- Yurtiçinde ve dışında dernekler açılarak kurban organizasyonlarının yapılması,

- Yoksullara, Filistin’e ve sel felaketinden zarar görenlere yardım kampanyaları,

- İsrail/Filistin-Lübnan çatışması, karikatür krizi, Papa’nın açıklamaları gibi konularda geniş katılımlı toplantı ve gösterilerle protesto eylemleri ve

- Kutlu Doğum Haftası, İbrahim Peygamberi anma etkinlikleri gibi faaliyetleri organize etmiştir.

- Örneğin; 2006 yılında Kurban Bayramında 5 bin aileye et yardımı yapılmış, 2007 Ramazan ayında 3000 aileye giyecek ve yiyecek yardımı yapılmıştır.

- Diyarbakır’da 16 Nisan 2006’da on binlerce kişinin katıldığı “Peygambere Sevgi Mitingi”, 2008’de 9 ilde Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri düzenlenmiştir. Bu çalışmalar her geçen gün artarak devam etmektedir.

- Yayınevleri açılarak, Hizbullahçıların anılarından hareketle kaleme alınmış bazı şiir kitapları ve romanlar yayınlanmıştır. Dergiler, radyo, gazeteler ve internet siteleri üzerinden propaganda faaliyetleri yürütülmeye başlanmıştır.

Örgütün mevcut legal faaliyetleri yanında şiddet içeren ve şiddeti öven söylemleri dikkate alınırsa Hizbullah’ın kısa vade de olmasa bile uzun vadede şiddete kayma ihtimalinin yüksek olduğu değerlendirmesi yerinde olacaktır.


Yeni süreçte örgüt Avrupa’daki faaliyetlerine ağırlık vermiştir. Bu çerçevede 2000 yılından itibaren Türkiye genelinde gerçekleştirilen operasyonlardan Avrupa ülkelerine kaçan üst düzey örgüt mensupları, Türklerin yoğun olarak bulunduğu Almanya, Hollanda, Fransa, Avusturya ve İsviçre gibi ülkelerde örgüt olarak faaliyet göstermekte ve ülkemizdeki faaliyetlere finansman sağlamaktadır.

Hizbullah örgütünün dini referans alan bir yapılanma olmasının doğal sonucu olarak, propaganda faaliyetlerinde kullandığı temaların büyük bölümü dini kavram ve bunlara ilişkin söylemler çerçevesinde şekillenmektedir. Propagandada Ramazan ve Kurban Bayramları, Kutlu Doğum Haftası, başörtüsü sorunu, Peygamber Efendimize yapılan saygısızlık gibi dini argümanların kullanıldığı gibi; ezilmişlik, haksızlığa uğramışlık, kısaca “müstekbir” (ezenler) ve “mustazaf” (ezilenler) kelimelerinde ifadesini bulan yaklaşımlar da yer almaktadır.

Örgüt, propaganda faaliyetlerinde ‘İslami’ kimliğiyle birlikte hitap ettiği bölgenin etnik yapısını da göz önünde bulundurarak ‘Kürt’ kimliğini de ön plana çıkarmaktadır. Örgüt tarafından düzenlenen geniş katılımlı etkinliklere konuşmacı olarak katılan kişiler, konuşmalarında özellikle Kürtçeyi tercih etmekte, ayrıca mevlit ve kasideler Kürtçe söylenmekte, Kürtçe CD ve kitap basım ve dağıtımına da ağırlık verilmektedir. Örgütün basın yayın organları aracılığıyla Kürt milliyetçiliğine vurgu yapan yayınlar yapılmaktadır.

Örgütün, yürütmekte olduğu bu faaliyetler çerçevesinde yakın planda şiddet eylemlerine tekrar başvurması beklenmemektedir. Bunun göstergelerinden birisi, geçmişte çatışmaya girdiği ve faaliyet alanlarında rakip olarak değerlendirdiği PKK Terör Örgütü ile dahi çatışmaya girmekten kaçınmalarıdır.

Aşağıda okuyacağınız rapor istihbarat birimlerinin Hizbullah Cemaatinin önünü almak için, taktiksel atılımlardan, kirli propagandaya, Cemaati ötekileştirerek halkın nazarında şeytanlaştırmaya, medyayı karalama kampanyasında kullanmaya, kısacası ‘amaca ulaşmak için her araç mubahtır’ Makyavelist felsefesiyle Kemalist laik rejimi idame ettirmeye matuftur. Dikkatlice okunmalıdır.

TERÖRLE MÜCADELEDE

SOSYAL PAZARLAMA VE İLETİŞİM STRATEJİLERİ


Social Marketing and Communication Strategies for Fighting against Terrorism

Mine Saran

Selin Bitirim

“Terör ile mücadele etmenin en ideal yollarından biri geniş desteğe sahip etnik grupla işbirliği yoluna giderek bunların desteği ile radikallerin önünü almaya çalışmaktır”

“Terör bastırılırken ılımlıların bundan zarar görmemeleri için azami özen gösterilmesi gerekmektedir. Bu sonucu elde etmek için ise sağlam ve

Teröre karşı olumsuz tavır takınılması ve istenen yönde terör karşıtı davranış pratiklerinin oluşması için, terörün şiddet ve yıkımla özdeşleştirilmesi, demokratik bir hak arama ya da talep etme aracı olamayacağına yönelik bir algı düzeneğinin ve iknanın oluşturulması gerekli görülmektedir.


Nitekim özellikle 2000 yılından sonra Devlet bütün birimleriyle Cemaat’ in üzerine gelmiş, ‘domuz bağı, Hizbul-Vahşet’ gibi kavramları medya aracılığıyla pompalayarak halkı manipüle etmiş, zihinleri bulandırmıştır. Kendisini de masum göstererek Cumhuriyet tarihi boyunca işlediği zulümleri, çirkeflikleri unutturmaya çalışmıştır. Savunmalar kitabının 236-340 sayfalarında iftira ve karalamalar detaylıca anlatılmaktadır.

Terörle mücadelede iletişim yöntemlerinden yararlanılması yoluyla, terörün sadece ortaya çıktığı ülkeye değil, aynı zamanda komşu ve dünya genelindeki tüm ülkelere de, terörün yol açtığı yıkımın anlatılabilmesi ve uluslararası kamuoyunun desteğinin sağlanması amaçlanmaktadır.

Doğal çevrenin korunması, kızların okula gitmesi ve eğitilmesi, kırsal kesimdeki ekonomik gelişimin sağlanması gibi birtakım toplumsal sorunların çözümlenmesine hizmet eden çalışmalar sosyal pazarlama kapsamında geliştirilen programlara örnek olarak verilebilir”

Haydi kızlar okula kampanyası AK Parti Hükümeti eliyle yürütülürken toplumu kadın üzerinden dönüştürme projesi Tanzimat’tan bu yana işliyor.

Sosyal pazarlama kampanyalarıyla hedef kitlede gerçek ürünün (davranış) ortaya çıkması beklenmektedir. Gerçek ürün (davranış) ise, terörü oluşturan nedenlerin ortadan kalkması için gerçekleştirilen terörle mücadele çalışmalarına (eğitim, bilgilendirme, bilinçlendirme vb. ) olumlu yanıt ve destek vermektir. Genişletilmiş ürün (somut nesneler ya da hizmetler) ise, terörle etkin bir şekilde mücadele etmek için oluşturulan güvenlik birimleri ya da etkin politikalar ve uygulamalardır. Bu politika ve uygulamalar çekirdek ürüne ulaşılmasını amaçlayan aktörler (sivil toplum örgütleri, siyasetçiler, iletişim uzmanları, yerel yönetimler, medya vs. ) tarafından planlanarak yürürlüğe konulan hizmet programlarını ve somut nesneleri kapsamaktadır.

Sosyal pazarlamada fiyat, “hedef kitlenin belirli bir davranışı benimsemesi için ne vereceği (neye katlanacağı) anlamına gelir.

Terörizmin arka planını oluşturan ekonomik, sosyal, kültürel ve eğitsel tablonun düzelebilmesi için, terör mağduru bölgeler başta olmak üzere ülke genelinde birlik ve beraberliği vurgulayan sosyal projelerin hazırlanarak hayata geçirilip sürekliliğinin sağlanması gerekmektedir. Bu tür çalışmalarda “ayrımcılık algısını, ayrılıkçılık düşüncesini azaltacak, aidiyet hissini, bir arada yaşama isteğini, devlete ve güvenlik güçlerine olan güveni yükseltecek projeler geliştirilmelidir”

Hazırlanan proje ve kampanyaların ses getirebilmesi için medyada geniş oranda yer bulması ve hedef kitlelere ulaşacak doğru kamuoyu öncüleriyle (fikir liderleri) birlikte tasarlanıp uygulanması önem taşımaktadır. Terörle mücadelede en önemli unsurlardan biri de medyadır. Terör örgütleri amaç ve hedeflerine ulaşmak için medyayı en iyi şekilde kullanmak istemektedirler.

Bu gibi propagandalara izin vermemek için medyada kullanılan dil ve terminolojinin yeniden gözden geçirilip verilmek istenen mesajlara göre kurgulanması gerekmektedir. “

Bu nedenle, bölgede devam eden mücadelenin, hukuk düzenini tanımayan ve silahlı mücadele yöntemini benimseyen teröristlere karşı verildiği inandırıcı bir şekilde anlatılmalıdır. Bu ikna sürecinde medya kuruluşlarından, terörün nasıl önleneceğine yönelik bilgilendirici ve bilinç düzeyini arttırıcı programlara yer vermesi de beklenmektedir.

Terörle mücadelede en çok göz ardı edilen ama en çok önem taşıyan stratejik noktalardan birini halkın desteğinin sağlanması oluşturmaktadır. Terörün tehdit ettiği ülkelerde öncelikle vatandaş denetiminin sağlanması gerekmektedir. “Demokratik toplumların terörist bir saldırı karşısında kesin ve doğru bir cevap bulduğunu söylemek mümkün olmamakla birlikte, demokratik toplumların gücü kendi kendini düzeltmesinde yatmaktadır.

Terör eylemlerinin vatandaş desteği ile önlenmesine olanak yaratılmalıdır. Asker ve polise yönelik olumsuz düşünce yapılarına ve algılara neden olabilecek enformasyonun kamuoyuna ulaşmaması, varsa bu tür olumsuz algıların düzeltilmesi en önemli iletişim görevi haline gelmelidir.

Sosyal pazarlama kampanyaları kapsamında terör tehdidiyle yoğrulan ülke ve bölge halklarında özellikle gençlere yönelik iş ve hobi edindirmeye yönelik kurslar düzenlenmeli, terör örgütleri içerisinde yer alan gençleri geri kazanmak ve topluma yeniden entegre edebilmek için özel çalışmalar yürütülmelidir. GAP kapsamında Bölgesel Kalkınma Ajansları, GİDEM (Girişimci Destek Merkezleri), SODES (Sosyal Destek Programı), ÇATOM (Çok Amaçlı Toplum Merkezleri) gibi kurum ve kuruluşlar, başta eğitim, sağlık, gelir getirici ve kadın istihdamını/girişimciliğini destekleyici programlar, okul öncesi eğitim programları, sosyal destek, sosyal sorumluluk programları, kültürel ve sosyal etkinlikler çerçevesinde bölge halkının temel sorunlarına çözüm bulmaya çalışarak, terörle mücadeleye katkı sağlamaktadır. Bunun gibi projelerin sürdürülebilirliğinin sağlanması terörle mücadelede kalıcı başarı için kaçınılmazdır. Yanı sıra gençler başta olmak üzere terörden medet umacak hale gelmiş insanların, seslerini insan haklarına uygun bir şekilde yasal yollardan duyurmalarına ve haklarını demokratik platformlarda aramalarına olanak veren düzenlemelerin ivedilikle hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bu noktada sosyal pazarlama yaklaşımından, lobiciliği de içermesi beklenmektedir. Lobicilik ile siyasi mekanizmalar üzerinde belirleyici rol oynamak ve siyasi aktörleri etkileyip insan haklarıyla çelişmeyen demokratik yasa ve düzenlemelerin yürürlüğe konması mümkün olabilecektir. Lobi faaliyetleri ile bölgesel kalkınmaya katkı sağlayacak gerek ulusal gerekse uluslararası yatırım ve teşviklerin, terör kıskacındaki ülkelere ve özellikle terörün yoğunlaştığı bölgelere yönlendirilmesinin, terörle mücadelede etkin bir rol oynadığı düşünülmektedir ve kamuoyunun beklentisi de bu yöndedir.

Bu noktada devletin, terör suçlarına yönelik uluslararası güvenlik birimleri ve sivil toplum kuruluşları ile dirsek teması içinde çalışması, terörle mücadelenin daha etkin bir yapıya bürünmesini kolaylaştıracaktır. Terörle mücadele ederken teröre karşı duyarlı olan uluslararası kurum ve kuruluşların desteğinin sağlanması, özellikle terörün dış desteğinin ortadan kaldırılmasında ve terör örgütlerinin uluslararası kamuoyunda imaj kaybı yaşamalarında önemli görülmektedir. “Terör örgütlerini ayakta tutan en önemli unsurlardan biri de uluslararası bir örgüt ya da devletten aldığı barınma, eğitim, silah, para ve lojistik destektir. Günümüzde bir terör örgütü, uluslararası örgütler ya da devletlerce desteklendiği sürece o örgütün faaliyetlerini sona erdirmek mümkün görülmemektedir. Bu çerçevede, terörle mücadelede ortak bir mücadele anlayışının geliştirilmesi gerekmektedir”

Bölgedeki sorunların kalıcı çözümü için getirilen öneriler arasında, öncelik sırasıyla ‘Eğitim yapısının güçlendirilmesi’, ‘Ekonomik yatırım yapılması ve işsizliğin bitirilmesi’, ‘Kürtlere kültürel hakların verildiği daha demokratik bir Türkiye, ‘Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi’ en çok ifade edilen ilk dört öneridir. Bu önerilerden ilk ikisi olan eğitim ve ekonomik temelli öneriler aldığı öncelik ve önem yüzdesiyle çözüm için odak niteliğindedir”


Allah’a emanet olun.

MUSTAFA AY
 

Diger Basliklar
   UTSAM RAPORU HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER -15
   UTSAM RAPORU HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER -14
   UTSAM RAPORU HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER -13
   UTSAM RAPORU HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER -12
   UTSAM RAPORU HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER -11
   UTSAM RAPORU HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER -10
   UTSAM RAPORU HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER -9
   UTSAM RAPORU HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER -8
   UTSAM RAPORU HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER -7
   UTSAM RAPORU HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER -6
   UTSAM RAPORU HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER -5
   UTSAM RAPORU HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER -4
   UTSAM RAPORU HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER -3
   UTSAM RAPORU HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER -2
   UTSAM RAPORU HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER -1
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git