Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36

Bir Hadis:
Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

UTSAM RAPORU HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER -12

Allah’ın adıyla!

UTSAM RAPOR NO: 7

RAPOR EDİTÖRÜ: Doç. Dr. İhsan BAL

RAPORU HAZIRLAYANLAR: Doç. Dr. Süleyman ÖZEREN
Dr. Süleyman DEMİRCİ
Dr. Necati ALKAN
Dr. Hüseyin CİNOĞLU
Dr. Oğuzhan BAŞIBÜYÜK
Dr. Oğuzhan Ömer DEMİR
Dr. M. Alper SÖZER
Arş. Gör. Nurullah ALTUN
Arş. Gör. M. Salih ELMAS

RAPOR TARİHİ: 20. 02. 2009

İçerik: Dini istismar eden terör örgütleri ile mücadelede önleme stratejileri uygulamadan gelen Emniyet Teşkilatı mensuplarının katılımıyla ele alınmıştır.

Tarih ve Saat: 08 Ocak 2009 tarihinde 09. 30 – 17. 00 saatleri arası

Yer: TADOC 2. Kat Toplantı Salonu

Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde içinde bulunulan sosyal, ekonomik ve siyasal bazı nedenlerden ötürü farklı bir takım sorunlarla karşılaşılmaktadır. Ülkemizdeki tarihsel sürece bakıldığında bu bölgelerde İngiliz, Fransız ve Rus kışkırtmalarından kaynaklanan, tamamı Kürtçü harekete dayanmayan isyanlar görülmektedir. Başlangıcı 1800’lü yıllara uzanan bu isyanlar iki dönem halinde incelenecek olursa, 1806–1912 yılları arasında, aralıklı bir şekilde, 12 isyan yaşandığı ve bunların büyümeden önlendiği, Cumhuriyet döneminde ise 1924–1940 arasında 25 isyan yaşandığı görülmektedir.

Ancak çıkan bu isyanların temelinde Kürt milliyetçiliğinden daha ziyade statü kaybından doğan rahatsızlık, zorunlu askerliğe çağrılma, dini konular, vergi verme vb. gerekçeler bulunmaktadır. Cumhuriyet döneminde isyan çıkaran gruplar, kısa süre önce verilen Kurtuluş Mücadelesi’nde Urfa, Antep gibi şehirlerde bağımsızlık mücadelesine katılmış ve sonrasında da Misak-ı Milli sınırları içerisinde kalmayı tercih etmişlerdir. Yüzeysel bir analizle bile, bu isyanların ayrılıkçı ya da bölücü olmaktan çok mevcut politikalara karşı bir başkaldırı olduğu görülecektir.

Ayrıca bölge insanının dini konulardaki hassasiyeti de göz önüne alındığında, bazı durumlarda, söz konusu halkın farklı ideolojik gruplar tarafından istismar edilmeye açık olduğu da dikkat çekmektedir.

PKK’nın kuruluşunun ilk yıllarında ideolojisini tüm din ve mezheplere karşıtlık eksenine oturttuğu ve dine karşı savaş verdiği bilinmektedir. Bu ideolojik yaklaşıma bölge halkının, tepki duyarak başlangıçta soğuk durduğu ve kapılarını kapattığı görülmektedir. Daha sonra PKK, Kürt köylülerin kendilerinden neden kaçtığını araştırdıklarında ‘PKK’nın dinsiz ve komünist olduğu, devlet kurdukları zaman camileri yıkacakları ve imamları öldürecekleri anlayışının bölgede hâkim olduğunu ve bu sebepten ötürü bölge halkının kendilerinden kaçtıklarını tespit etmiştir. Bunun üzerine köylerde örgüt mensuplarına mevlitler okutmaya başlamışlar ve bölge halkının da kendilerini sempati duymasını sağlamışlardır. Yüksek dindarlık düzeyi, düşük din eğitimi ile birlikte değerlendirildiğinde; bölge insanının, bilinç düzeyi düşük dindarlık yaşadığı ve dini söylemlerle gelen propagandalara açık olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla PKK terör örgütü de ideolojisine ters olmasına rağmen taban kazanmak amacıyla dini istismar faaliyetlerine yönelmiştir.

Bu değer yoksunluğundan kaynaklanan alan boşlukları, terör örgütleri tarafından eleman kazanma noktasında kullanılmaktadır. Özellikle din ihtiyacının formel mekanizmalar aracılığıyla yeterince karşılanamadığı durumlarda bu boşluk, bazen Hizbullah gibi örgütler tarafından istismar edilmektedir. Ancak Hizbullah örgütünün dini kullanması her ne kadar onu, dini istismar eden örgütler kapsamına dâhil etse de Hizbullah, aynı zamanda, etnik kökeni de ön plana çıkaran bir örgüttür.

Etnik Milliyetçilik ve Hizbullah Cemaati’nin Kürt Sorununa Yaklaşımı

Hizbullah cemaatinin çok büyük bir çoğunluğu, Kürt Müslümanlardan oluşmuştur. Bunun nedeni, hareketin çıkış yerinin Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Kürdistan bölgesi oluşudur. Belki hareket ilk olarak batı illerinde, Türklerin yoğun olarak yaşadığı Anadolu’da ortaya çıkmış olsaydı, bu kez çoğunluğu, Müslüman Türk kardeşlerimiz teşkil etmiş olacaklardı…

Bizim kavimlere, ırklara ve etnik yapılara bakışımız, Rabbimizin bizlere öğrettikleri doğrultusundadır. Yüce Rabbimiz; Hucurat Suresinin 13. ayet–i kerimesinde mealen şöyle buyurmaktadır:

“Ey insanlar, gerçekten biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır. “

Yine aynı konuda Rabbimiz, Rum Suresi’nin 22. ayet–i kerimesinde şu hususlara dikkat çekmiştir:

“Göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin ayrı olması, O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, bilenler için gerçekten ayetler vardır.

Hiç kimsenin ait olduğu ırkı seçme şansı olmadığı gibi, doğarken konuştuğu dili veya ten rengini de seçme şansı yoktur. Bunlar, Allah’ın takdiridir ve her birisi Allah’ın ayetlerinden bir ayettir. Hatta son okuduğum ayete dikkat edilirse, insanların dillerinin ve renklerinin ayrı olmasını Yüce Allah ‘ayet’ olarak tanımlamış ve göklerin ve yerin yaratılmasıyla birlikte zikretmiştir. Yine bu ayet–i kerimede, in- sanların farklı kabilelerden oluşu, tanışmak amacına matuf olarak verilmiş, bunun bir üstünlük sebebi olamayacağı vurgulanmış, esasen herkesin aynı ana babadan olma yönüyle kardeş olduğu hatırlatılmış ve üstünlüğü kavmiyetçilikte arayanlara çağlar öncesinden şu cevabı vermiştir:

“Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. “

Takva; Allah’tan sakınma, O’ndan hakkıyla korkma, O’nun korkusuyla günahlardan kaçınma, O’nun emir ve yasaklarına uymakta titizlik göstermek anlamındadır. Böyle davranan kişilere ise ‘Muttaki’ denilir. Dolayısıyla İslam, üstünlüğü soy, sop, kavim, zenginlik, şeref, asalet, güç–kuvvet, çokluk gibi dünyevi özelliklere değil, Allah’a karşı görevlerini en iyi yapanlara bağlamıştır. Yani muttaki bir köle, Allah katında muttaki olmayan bütün efendiler- den, krallardan, zenginlerden, kabilesi en çok olanlardan daha üstündür. Bundan anlayacağımız şudur ki; İslam, “Bir Türk dünyaya bedeldir”, “Türk öğün, çalış, güven”, “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” veya “Ne mutlu Türküm diyene!” gibi faşizmi çağrıştıran sloganları çağlar öncesinden ayaklar altına almış, insanlardan mutluluğu İslam’a teslimiyette aramalarını istemiştir.

Hizbullah Cemaati de farklı etnik kimliklere, dillere, renklere sahip insanlara, Allah’ın bakmamızı istediği gibi bakmakta, bunları Allah’ın bir ayeti olarak görmekte ve üs- tünlüğü ırka değil, takvaya yani Allah’tan hakkıyla sakınmaya vermektedir. İslam’ın hüküm sürdüğü zamanlarda dilleri ve renkleri farklı, değişik milletlere mensup insanların hiçbir sorun yaşamadan, adil ve özgürce bir hayat sürmeleri, kendi dillerini ve kimliklerini diledikleri gibi kullanıp geliştirme imkânlarına sahip olmaları, İslam’ın insanlığa sunduğu evrensel çözümlerin değişmezliğini göstermesi açısından akıllara hitap etmektedir. İslam’ın ve dolayısıyla İslami bir yapılanma olan Hizbullah Cemaati’nin etnisiteye, etnik milliyetçiliğe, ırki farklılıklara bakışı budur. Bütün pratiğimizle bunu ortaya koymuş, bunu savunmuş ve bunun aksine hareket edenlerin şiddetle karşısında durmuşuz.

Hizbullah cemaatinin Kürt milliyetçiliği veya Kürdçülük yapmaması, Kürtlerin ezilmesine seyirci kaldığı anlamına gelmemelidir. Evet, biz Kürdçü değiliz; ama mazlum Kürt halkının laik, Kemalist Cumhuriyet rejimi tarafından yok sayıldığını, ezildiğini, mahrum ve mazlum bırakıldığını göz ardı edemeyiz…

Kürtlerin yaşadığı bölgelerin ayırımcılığa maruz kaldığı; Kürt halkının, İttihat ve Terakkiyle başlayıp ta günümüze kadar süren yanlış politikalar yüzünden büyük zulümler gördüğü, tarifi imkânsız acılar yaşadığı inkâr edilemez bir gerçektir. Geçmişte İran’da, günümüzde de Irak, Suriye ve Türkiye’de Kürt halkı, hem Kürt oluşundan, hem de İslam’a sıkı sıkıya bağlı oluşlarından dolayı iki kez zulme uğramışlardır.

Bu bağlamda Türkiye’de yaşayan Kürtlerin yaşadığı zulüm ve soykırımı şu başlıklar altında özetlemek mümkündür:

1– Katliamlar: Şeyh Said Kıyamı ve sonrasında yaşanan katliamlar, vahşet nitelemesini dahi aşacak boyutlardadır.

2– Sürgünler ve tehcirler: Kürt bölgelerinde yapılan haksızlıklara muhalefet edenler, sürgünlere uğramakla “terbiye” edilmişlerdir. Bunun yanı sıra, en küçük bir başkaldırı veya muhalif bir hareket bahane edilerek Kürt halkı, neredeyse bütün bir halk olarak zorunlu göçlere tabi tutulmuştur. Bu zorunlu göçlerde inanılmaz zulümler yapılmış, aileler parçalanmış, aşiret yapıları yıkılmış, Kürt halkı yaşadığı topraklardan koparılıp vatansız, topraksız, aşsız–işsiz bir şekilde sefalete mahkûm edilmiştir.

3– Köy boşaltmalar: İnsanın yaşadığı topraklardan güvenlik bahanesiyle zorla çıkarılması büyük bir zulümdür. Bunun ne büyük bir zulüm olduğu, izaha ihtiyaç bırakmayacak kadar açıktır. Bunun sonuçları çok ağır olmuş ve sorunlara çözüm olarak geliştirilen köy boşaltmalar, zaman içinde devletin sırtına ayrı bir sorun olarak binmiştir.

4– Ekonomik geri bırakılmışlık

5– Alt yapı ve sanayileşmeye önem verilmemesi

6– Kürt bölgelerinin sürekli sıkıyönetim ve OHAL altında kalması: Bundan dolayı yaşanan hukuksuzluk, çifte standart, ev basmalar, adam kaçırmalar, yargısız infazlar, köy yakmalar, gözaltına almalar vs.

7– Asimilasyon: Cumhuriyetin kurulmasıyla beraber, “Tek devlet, tek bayrak, tek millet” olarak formüle edilen ve bütün kimlikleri Türkleştirip tek bir ulus oluşturma çabaları, Kürtlerin asimilasyona tabi tutulmasına neden olmuş- tur. Bu doğrultuda Kürt halkına reva görülen zulümleri şu şekilde sıralamak mümkündür:

a) Türklüğü zorla kabul ettirme çabaları

b) Kürt kavmini yok kabul etme c) Kürtçeyi yasaklama

d) Türkçe konuşmasını bilmeyen Kürt çocuklarına Türkçe eğitim verilmesi, böylece Kürt çocuklarının yeteri derecede eğitim alamaması yüzünden geride kalması

e) Çocuklara Kürtçe isim koyma yasağı

f) Kürtçe coğrafik isimlerin değiştirilmesi vs. vs. Kürtlere yapılan zulümler, anlatmakla bitirilemez. İster Türk, ister başka bir milletten; hatta başka bir dinden olsun, yukarıda yazdıklarımı vicdan sahibi hiçbir insan in- kâr edemez. Kürtlere yapılan zulümler aleni olarak yapıl- makta ve çoğu zaman saklama gereği duyulmamaktadır. Bu nedenle Hizbullah Cemaati, İslam’ın adalet prensibinin uygulayıcısı olarak, Kürtlerin gasp edilmiş olan bütün haklarını da sahiplenmekte, kimden gelirse gelsin ve kime yapılırsa yapılsın bütün zulümlerin karşısında durmaktadır.

Bize göre; “Bir Türk dünyaya bedeldir”, “Ne mutlu Türküm diyene” gibi ifade ve düşünceler, değişik milletlerden meydana gelmiş olan bu toplumda kin ve nefret duygularını körükleyip düşmanlığa sebebiyet vermekten başka bir işe yaramamıştır. Bir ırkı başka bir ırktan, bir milleti başka bir milletten üstün görmek, ilkel bir duruştur.

Her sabah “Türküm, doğruyum, çalışkanım…” şeklin- de başlayıp da devam eden “Andımız” hiçbir Kürdü Türkleştiremediği gibi, daha konuşmaya yeni yeni başlayan ilköğretim öğrencisini temelden yalana alıştırmaktan başka bir işe yaramamıştır. Çünkü bu okullara Türklerin dışında Kürtler, Zazalar, Araplar, Ermeniler ve daha değişik milletlerden insanların çocukları da gelmekte ve bu çocuklara “Türküm” dedirtilerek yalan söylemeleri dayatılmaktadır. Bu denli basit ve ilkel bir asimile yöntemiyle ancak düşmanlık duyguları kuvvetlenir. Yine dağlarımızda koca hurufatla yazılan “Ne mutlu Türküm diyene” türünden yazılar, haklı olarak Kürt halkının zihninde, Türklerin işgalci olduğu algsına yol açmıştır. Kürtler şöyle düşünmektedirler: “Daha Türkler bu bölgeye gelmeden önce biz buradaydık. Bu dağlar bizim dağlarımız. Kardeşçe birlikte yaşamaya varız, ama işgalci bir mantıkla yaklaşılıp asimile olmaya yokuz. Çünkü böyle yapmakla bize Türklerin üstün bir ırk olduğu, bizim ise itaat etmeleri gereken ikinci sınıf bir ırk olduğumuz mesajı veriliyor. “

Aslında Kürtlerin zihninde canlanan algı yanlış da değildir. Çünkü tek parti zihniyetinin ceberut anlayışı kendisini açıkça ortaya koyduğunda, dönemin adalet bakanı olan Mahmut Esat Bozkurt, yaptığı bir konuşmasında aynen şu ifadeleri kullanmıştır:

“Bu memlekette Türk olmayanların bir tek hakkı vardır; Türklere hizmetçi olmak, Türklere köle olma hakkı…”

Demek ki Kürdistan Dağlarına koca koca harflerle “Ne Mutlu Türküm Diyene” yazısının altında yatan gerçek, Kürtlerin köle olduğu gerçeğidir ve Kürtlerin bu gerçeği algılayış biçimi doğrudur. Şimdi sormak lazım, şayet Kürtler de bu ilkelliğe aynı ilkellikle karşı koyup “Ne mutlu Kürdüm diyene” demiş olsalardı, acaba şu an ne halde olacaktık? Eğer Kürtler bu ana kadar böyle bir ilkelliği sergilememişlerse, bunu Kürt halkının İslami yapısında ve bu yapının milliyetçiliği reddedip tardeden anlayışında aramak lazımdır. Ancak üzülerek söylememiz gerekir ki, eğer laik ve Kemalist rejim bu faşist yaklaşımlarını sürdürür, Kürtleri köle ve ikinci sınıf vatandaş statüsünde görür, Kürtlere tepeden bakıp sopa politikasına devam eder, Kürtlerin ırki ve dini yapısına karşı adı konmamış savaşını sona erdirmezse, bu sağduyu ilelebet devam etmeyecektir.
(Savunmalar)

Allah’a emanet olun.

MUSTAFA AY
 

Diger Basliklar
   UTSAM RAPORU HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER -15
   UTSAM RAPORU HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER -14
   UTSAM RAPORU HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER -13
   UTSAM RAPORU HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER -12
   UTSAM RAPORU HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER -11
   UTSAM RAPORU HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER -10
   UTSAM RAPORU HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER -9
   UTSAM RAPORU HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER -8
   UTSAM RAPORU HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER -7
   UTSAM RAPORU HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER -6
   UTSAM RAPORU HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER -5
   UTSAM RAPORU HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER -4
   UTSAM RAPORU HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER -3
   UTSAM RAPORU HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER -2
   UTSAM RAPORU HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER -1
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git