Allah’ın adıyla!
Cemaat
mensupları 1991’e kadar, genel itibariyle propaganda yoluyla taban kazanma
faaliyetlerine devam etmiştir. Hizbullah cemaati, kuruluşundan itibaren
öncelikle taban kazanma faaliyetlerine ağırlık vermiş, süreç içerisinde PKK ile
aynı tabana yönelik faaliyet yürüttüğünden bu örgütle çatışmıştır. Örgüt,
faaliyet alanını genişletirken başlangıçta birlikte hareket ettiği gruplara
karşı da “ya bize katılırsınız ya da yok olursunuz” şeklinde yaklaşarak, bu
gruplara baskı ve şiddet uygulamıştır. Hizbullah Menzil grubuna karşı yapılan
silahlı eylemler bunun en canlı örneğidir. Ayrıca bu dönemde dini cemaat ve
tarikatlara yönelik eylemler de yapmıştır. Örneğin, medyada sıkça İslam’da feminizim ve kadın hakkında demeç veren Konca Kuriş, örgüt tarafından işkence
edilerek öldürülmüştür.
CEMAATİN KARŞI KARIŞIYA KALDIĞI ÇATIŞMALAR
Hizbullah Cemaati; kurulduğu tarihten, 2000’li yıllara gelinceye kadar geçirmiş
olduğu safhalar içinde kendisini savunup varlığını korumak zorunda kaldığı
dönemler olmuştur.
Bu dönemleri keskin çizgilerle birbirinden ayırmak zor olsa da, Cemaatin belli
başlı üç cephede mücadele ederek varlığını korumaya çalıştığını söyleyebiliriz.
Bu cepheler şunlardır:
1– PKK Örgütü
2– Menzil Grubu
3– Devletin güvenlik ve istihbarat güçleri
Herhalde sosyolojik bir incelemeye tabi tutulduğunda, dünyanın hiçbir yerinde,
böylesine kısa zaman içinde üç ayrı ideoloji ve üç ayrı güçle birden mücadele
etmek zorunda kalan, yok olmamak için direnen, varlığını ve hayatiyetini korumak
için başarılı bir savunma stratejisi geliştiren, bütün bunlar olurken de yola
çıktığı amaç doğrultusundaki faaliyet ve çalışmalarından ödün vermeden yoluna
devam eden başka bir Cemaat, örgüt ve yapının olmadığı görülecektir.
Biz bunu salt kendi başarımız ya da Cemaat ‘in maddi gücünün büyüklüğü gibi
sebeplere bağlamıyoruz. Bu, tamamen Allah’ın bize olan yardımları ve desteği
sayesinde olmuş ve bizi bugünlere kadar getirmiştir. Hizbullah Cemaati,
çalışmalarına başladığı ilk yıllardan itibaren, olası bir çatışmanın tarafı
olmaktan kaçınmak için büyük bir sorumluluk örneği sergileyen ender Cemaatlerden
birisidir. İslami bir hareket olan Cemaat, toplumda çatışmayı değil, uzlaşıyı;
kavgayı değil, barışı; çekişmeyi değil, hoşgörüyü; ihtilafı değil, vahdeti;
ayrılığı değil, birliği; düşmanlığı değil, dostluk ve kardeşliği hâkim kılmak
için yola çıkmıştı. Böylesi ulvi ve büyük hedefler için yola çıkan Hizbullah
Cemaati, büyük bir özveriyle yürüttüğü çalışmalarının, çatışmalar yüzünden
sekteye uğramaması için her zaman sağduyulu düşünen, sükûnete davet eden,
işlerin sühuletle hallolması için olanca çabayı sarf eden taraf olmuştur. Ancak
Cemaat’ in olanca gayretiyle kaçınmaya çalıştığı ve olası çatışmaların tarafı
olmamak için gösterdiği sağduyu, bazılarınca zafiyet olarak kabul edilince,
üzerimize insafsızca saldırılarla gelindi ve bizi yok etme süreci başlatıldı.
90’lı yıllara gelindiğinde, Cemaat’ in çalışmaları bölgede meyvelerini vermiş,
insanlar yeniden özüne, yani İslam’a dönüş yapmaya başlamıştı. Yıllardır
unutulan değerler yeniden sahiplenilmiş, camiler dolup taşmaya başlamış,
bölgenin atmosferine İslam’ın gül kokan nefesi sinmişti. Bölge halkını İslam’dan
koparmak için amansızca yürütülen politika işlevini yitirmiş, oynanan oyunlar
akim bırakılmış, kurulan tuzaklar bir bir açığa çıkarılmıştı.
PKK ile çatışmalarımızın çok şiddetli bir hal aldığı sırada, hiç istemediğimiz
bir çatışmanın daha içine girmek zorunda kaldık.
Elbette bunun bizce haklı nedenleri ve haklı olduğumuzu gösterecek onlarca
delilimiz olmasına rağmen, bunu burada irdelemenin ve yaraları deşmenin hiçbir
faydasının olmayacağını biliyoruz.
Bu konuda söyleyeceğimiz her şeyin, İslam düşmanlarının elinde malzeme olacağı
ve Müslümanların aleyhinde kullanılacak bir silaha döneceği, kaçınılmaz bir
gerçektir. Cenab–ı Allah; bizlerin de, onların da taksiratını affetsin.
Rabbimizden dileğimiz ve duamız; dünyanın neresinde olursa olsun, birbirlerinin
kanlarını dökmüş olan Müslümanların arasına sulh koyması ve dünyanın hiçbir
yerinde, Müslümanların kanını, Müslümanların eliyle akıtmamasıdır.
DEVLET İLE ÇATIŞMALARIMIZ
Hizbullah Cemaati’nin yaşadığı çatışma alanlarından birisi de devlet ile
yaşadığımız çatışmalardır. Bu çatışmada, devletin bütün kolluk kuvvetleri,
jandarma, emniyet, özel harekât ve istihbarat birimleriyle üzerimize geldiği bir
‘Yok Etme Savaşı’nda kendimizi muhafaza edip hayatta kalma çabası içine girdik.
Dolayısıyla ‘Devlet ile Çatışma’ başlığı yerine, belki de ‘Devletin Yok Etme
Savaşına karşı Hayatta Kalma Tedbirlerini Geliştirme Çabaları’ denilse, daha
doğru olurdu.
Bazı iddiaların aksine, devlet Cemaati hiçbir zaman rahat bırakmamış ve rahat
bir çalışma ortamı vermemiştir. Gerek kırsalda jandarma kuvvetleri ve korucular
eliyle, gerekse de kent merkezlerinde emniyet güçleriyle sürekli takip,
operasyon, ev baskınları, gözaltılar, tutuklamalarla karşı karşıya kalan Cemaat,
devletin silahını her zaman kendisine doğrultulmuş vaziyette görmüştür.
Özellikle OHAL bölgesi olması nedeniyle, devlet bizi yok etmeye çalışırken çok
acımasız yöntemler kullanmıştır. Devlet terörüyle karşı karşıya kaldığımız
dönemler olmuş, yargısız infazlar, işkenceler, baskılar, tehditlerle dolu mal ve
canların heder edildiği dönemlerden geçerek bugünlere kadar gelmişiz. Bütün bu
dönemleri yaşarken, yani kardeşlerimiz yargısız infazlarla şehit edilirken,
gözaltında feryatlarımız arş–ı alaya yükselirken, Abdusselam İrdem ve Murat
Bilig adlı kardeşlerimiz vahşi işkencecilerin elleri arasında canlarını Allah’a
teslim ederken, köylerde evlerimiz yakılıp mallarımız telef edilirken hukuk rafa
kaldırılarak, gücün hukuku yürürlüğe konmuştu. Güç, elbette güvenlik
kuvvetlerinin elindeydi ve maalesef bu güç masum insanlara karşı acımasızca
kullanılıyordu. Devletin gücü, masum insanlara karşı acımasızca ve hukuksuz
olarak kullanıldığında, buna ‘Devlet terörü’ denilmesinde hiçbir beis olamaz. Bu
anlamda biz, yıllarca devlet terörünü iliklerimize kadar yaşamış bir Cemaat’iz.
(Hizbullah Ana Davası Savunmalar)
Devlet birimlerinin 2000 öncesi ve sonrasında yaptığı işkenceler detaylı bir
şekilde ‘Hizbullah Ana Davası Savunmalar’ kitabından takip edilebilir.
17 Ocak 2000 tarihinde, İstanbul Beykoz’daki operasyon neticesinde Cemaat
rehberi Hüseyin Velioğlu şehit edilmiş ve Cemaat arşivine polis tarafından el
konulmasıyla birlikte başlayan operasyonlar sürecinde Hizbullah Cemaatine mensup
yirmi binden fazla şahıs gözaltına alınmış, işkenceden geçirilmiş, binlercesi
tutuklanarak cezaevine konmuştur. Cemaat 2000-2003 yılları arasında güvenlik
birimlerinin operasyonları ile büyük bir darbe almıştır. 2003 yılından itibaren
legal alan olarak tanımlanan bölgede çalışmalara ağırlık vermiştir. Ancak
Cemaatin kullandığı temel argümanlar, kavramlar, hedefler ve bu doğrultuda
faaliyet yürüten kuruluşlar göz önüne alındığında, Cemaatin 2000 öncesi
dönemdeki tabanının günümüzde de Cemaatin ana eleman kaynağını oluşturmakta
olduğu söylenebilir.
Allah’a emanet olun.
MUSTAFA AY
|