Allah’ın adıyla!
Hizbullah örgütüne katılımın nedenleri aşağıda özetlenmiştir:
–Bölgede varlığını devam ettiren feodal toplum yapısı,
–Adaletsizlik ve haksızlığa uğrama duygusu,
–Bölge halkının kendilerini devlet karşısında ikinci sınıf vatandaş olarak
görmesi,
–Eğitim eksikliği (Kuzey ve Güney Adana örneği, güney Adana sosyo-ekonomik
açıdan kuzeye göre daha geri planda kalmıştır ki örgüt mensuplarının büyük bir
kısmı bu bölgede görülmektedir. )
–Cennet, cehennem, şehitlik gibi dini kavramların çok etkileyici ve motive edici
bir şekilde kullanılması, ölümün basitleştirilmesi ve sevdirilmesi,
–İslami yaşam ve düşünceyi modernite ile uyumlu hale getirecek donanıma sahip
din bilginlerinin bulunmayışı ya da az bulunması,
–Din eğitimi verecek görevlilerin yetersiz olması ve formel mekanizmaların etkin
şekilde çalışmaması,
–Hedef kitlenin Abdullah Azzam gibi bazı yazarlar ve eserlerinin duygusal
coşkunluğuna kapılması,
–Bazı birey tipolojilerinin özellikle seçilmesi,
–Hizbullah mensuplarının faaliyette bulundukları bölgelerde dini yaşam
noktasında model olmaları ve müezzinlik, imamlık ve temizlik gibi camiyi
ilgilendiren hizmetlerde bulunarak halka sevimli görünmeleri ve onların
güvenlerini kazanmaları.
Özetle, Bölge halkının Hizbullah örgütüne sıcak bakmasının temelinde,
kendilerini algılayış biçimi, diğer terör örgütlerinin baskısı, bölgenin sosyo-ekonomik
ve kültürel yapısı yatmaktadır. Dolayısıyla, Hizbullah örgütünün eleman kazanma
sürecine yönelik mücadele strateji ve yöntemleri çok boyutlu olarak ele alınmak
durumundadır. Bu doğrultuda; ekonomik, sosyal, siyasal ve psikolojik alanlarda
yapılması gerekli olan çalışmalar bulunmaktadır. Ancak terör örgütü ile
mücadelede, terör örgütleri tarafından gerçekleştirilen “terörist kimlik inşası”nın önlenmesi ve bu sürecin örgüt aleyhine tersine çevrilmesi güvenlik
tedbirlerini de aşan bir süreçtir. Bunun yanında örgütle bağlantılı olarak
bireylerin soruşturma sürecine dâhil edilmeleri ya da operasyonu gerektiren bir
olayla ilgili bulunmaları durumunda da uygulamaya konulacak bazı hususlar da
kimlik inşasının önlenmesinde son derece yaşamsal öneme sahiptir.
Buna göre; örgüte katılımın önlenmesini 3 ayrı başlık altında incelemek
gerekmektedir: Terör örgütleri yeni militan devşirirken çevre ve aile baskısı
altında bulunan, azınlık psikolojisi yaşayan, edilgen ve içine kapanık kişilik
özellikleri olan toplumdan soyutlanmış, kendisini ötekileştirilmiş olarak gören,
eğitimsiz, hayatlarının en az bir döneminde psikolojik travmaya uğramış, kötü
yaşam koşulları içinde bulunan, ümitsiz kimseleri tercih etmektedir.
Ekonomik zorluklar, çarpık kentleşme, varoşlar, yaşam standartlarındaki
dengesizlik, aşırı milliyetçilik, aidiyet duygusundan yoksun olma gibi sebepler
de örgüte katılımı arttırmaktadır.
Koruyucu hekimlik benzeri bir yaklaşımla; örgüt, nasıl bireylerin kendilerine
özgü ya da içinde yaşadıkları toplumun sorunlarını istismar ederek bu bireylerin
örgüte katılmasına çalışıyorsa bununla mücadele de benzer bir yaklaşımla ilgili
kurum ve çalışanlar aracılığıyla devletin potansiyel bireyleri, bire bir markaja
almasını gerekli kılmaktadır.
Eleman kazanma sürecinin tersine çevrilmesi, örgütün kendi strateji ve
taktikleri aracılığıyla, potansiyel kitleden tecrit edilmesidir.
–Ülkemizdeki teröristle mücadele yaklaşımı yerine önlemeye yönelik eksiklikler
tespit edilip giderilerek, bireylerin daha örgüte katılmadan toplumla
iletişimlerinin arttırılması, toplumla entegre olmaları ve terör örgütlerine
katılmış olan bireylerin de örgütten koparılarak tekrar toplumun bir parçası
haline gelmelerine yönelik entegre-dinamik bir uygulama modeli geliştirilmeli ve
bu perspektif eğitimler ve ortak çalışmalar aracılığıyla ilgili tüm kurumlara
kazandırılmalıdır.
–Önlemeye yönelik yapılan çalışmaların etkinlik ve verimliliklerinin artırılması
için bilimsel analiz çalışmaları yapılmalıdır. Geliştirilecek olan “Entegre
Uygulama Modeli”nin yaşama geçirilmesi için yaygınlaştırma eğitimleri verilmeli,
uygulamaya yönelik ilgili tüm kurumların görev ve sorumluluklarını nasıl yerine
getireceklerine ilişkin Rehber ve El Kitapları hazırlanmalıdır.
–Entegre ve dinamik uygulamalar için çok sektörlü bir yaklaşıma ihtiyaç vardır.
Bu nedenle İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı,
Adalet Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, medya, üniversiteler, sivil toplum
kuruluşları ve ilgili diğer kurumların katılımıyla “farkındalık yaratılması”
amacıyla seminer ve çalıştaylar düzenlenmelidir. Entegre Modelin Uygulanması
–Önleme faaliyetlerinin yürütülmesinde kurumlar arası koordinasyonu etkin hale
getirmek ve “Önleme Faaliyetlerinin Entegrasyonu ve İzlenmesi” amacıyla çok
sektörlü katılımla “Koordinasyon Toplantıları” en az iki ayda bir düzenli olarak
yapılmalıdır.
–Bölgesel çapta yapılan çalışmaların “Bölgesel Koordinasyon” adı altında üç ayda
bir yapılmasını sağlamak amacıyla da idari ve yasal düzenlemelere gidilmelidir.
–Bu toplantılarda yapılan çalışmaların değerlendirilmesi amacıyla hem uygulayıcı
hem akademisyenlerin aynı anda katılımı sağlanmalıdır.
–Metropol kentlerin “gecekondu bölgeleri”nde yaşayan gençliğe yönelik “sosyal
projeler” hazırlanarak yaşama geçirilmelidir.
–Merkezi ve yerel yönetimlerin sosyal hizmet birimleri ile ilgili STK’ların
sayıları arttırılmalıdır.
–Merkezi ve yerel yönetimlerin sosyal hizmet uzmanlarının sayılarının
arttırılması büyük önem taşımaktadır.
–Kürt kökenli vatandaşlarımız arasında Türkçe bilgisini arttırmak için farklı
düzeylerde kurslar açılmalı ve okullarda Türkçe eğitimine ayrı bir özen
gösterilmelidir. Kürtçe ve Türkçe bilgilerinin harmanlanması ise başarılı
sonuçlar verecektir. Kadınların Türkçe bildiği evlerde çocukların da Türkçe
bilgileri doğal olarak artacağı için kadınlara yönelik okuma-yazma kursları
açılarak Türkçe bilgileri arttırılmalıdır.
–İlgili STK’lara fonlar sağlanarak var olanların çalışmalarını sürdürmeleri
sağlanmalı ve bu alanda faaliyet gösterecek yeni STK’ların oluşması teşvik
edilmelidir. Kentlerin içerisinde dezavantajlı semtler ile ekonomik anlamda
belirli bir gelir düzeyine ulaşmış, altyapı problemlerini aşmış semtler arasında
“kardeş semt uygulaması”na gidilerek, buralardaki sorunların çözümünde diğer
semtlerin aktif katılımlarını sağlanmalıdır.
–Katılımın etkinliğini arttırmak noktasında fayda sağlayacak aktörler net bir
şekilde tanımlanmalı ve bu aktörlerin ulaşmaları gereken somut hedefler
konulmalıdır. Örneğin esnaflara, okullara, öğrencilere, ev hanımlarına, STK’lara
ve belediyelere; okullardaki eksikliklerin giderilmesi, dil eğitimi verilmesi,
gençlere mesleki becerilerin kazandırılması, sosyal hizmet birimlerinin
kurulması, çeşitli sportif aktivitelerin organizasyonu gibi alanlarda
sorumluluklar verilmelidir. Büyükşehir belediyeleri, kardeş semtler arasında
ortak yürütülen projelere ekstra fonlar sağlamalıdır.
Okul ve gençlik dönemleri bireyin hayatında yaşamsal bir konuma sahiptir. Bu
çerçevede okul idarecileri, rehber öğretmenler, psikologlar ve okul aile
birlikleri sorunlu bireylerin kişilik kazanmaları ve eğitiminde önemli rol
üstlenmektedir.
Kriminoloji teorilerine göre 15–17 yaş arası suça karışma açısından kritik bir
dönemdir. Bu nedenle, lise öğrencilerinin suçla tanışmamaları maksadıyla okul
idarecileri, rehber öğretmenler, psikologlar ve okul aile birlikleri tarafından
izlenecek özel programlar ve ilgili aktörlerin katılacağı toplantılar ile bu
riski en aza indirecek karşılıklı diyalog kanalları kurulmalıdır.
Okullarda örgütün eleman kazanma faaliyetlerine karşı okul idarecileri,
öğretmenler ve psikologlar bilinçlendirilmelidir. Okul güvenliğinden öncelikle
okul personelinin sorumlu olduğu bilinci eğitimcilere verilmelidir. Bu alanda
gerekli bilgi ve beceri düzenlenecek seminerler aracılığı ile okul
yöneticilerine ve personele kazandırılmalıdır. Kürt kökenli vatandaşlarımızın
yoğun olarak yaşadığı bölgelerde hizmet verecek öğretmenler, görevlerine
başlamadan çalışacakları okulların ve bu okullardaki öğrencilerin özel şartları
konusunda önceden düzenlenecek seminerlerle bilgilendirilmelidir. Bu şekilde,
öğretmenlerin karşılaşmaları muhtemel problemlerde daha bilinçli ve profesyonel
davranmalarını sağlamak mümkün olacaktır.
Veli-okul diyalogunun zaman zaman velilerden kaynaklanan nedenlerden ötürü zayıf
kaldığı, bu durumun ise eğitimin verimliğini düşürdüğü görülmektedir. Bu
diyalogu geliştirmek amacıyla veliler çeşitli aktivitelerle okullara çekilmeli
ve öğretmenlerin evlere ziyareti teşvik edilmelidir.
Okul idarecileri, rehber öğretmenler, psikologlar ve okul-aile birlikleri,
öğrencileri Kültür Bakanlığı’nın sağlayacağı sinema, konser biletleri, yayınlar
(Klasikler Dizisi) gibi ödüllerle motive edebilirler. Belediyeler tarafından
kendi gerçekleştirdikleri sosyal etkinliklerde başarılı öğrenciler için bilet
kontenjanı ayrılarak bunların öğrencilere okul idarecileri aracılığıyla ulaşması
sağlanmalıdır.
Terörle mücadelede önleme birimleri, gençleri örgütten kurtarabilmek için
aileleri ile birebir görüşme yapmalıdır. Orta öğretim ve yükseköğrenim gençliği,
terör örgütlerinin eleman kazanma yöntemleri konusunda bilinçlendirilmelidir.
Merkezi sınavlara hazırlanma sürecine de katkıda bulunacağı göz önüne
alınmalıdır Fiziksel yetersizliklerin ve öğretmen açıklarının kapatılmasına önem
gösterilmeli ve bu süreç içeresinde gecekondu semtlerine ayrıca öncelik
tanınmalıdır. İhtiyaç duyulan bölgelerde gönüllüler aracılığı ile hafta içi ve
hafta sonu ek dersler, etütler ve kurslar verilmesi bu gençlerimizin okul
başarılarını artıracağı gibi Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından
yapılan.
Özellikle spor müsabakalarında, İstanbul gibi büyük metropoller düşünüldüğünde
taraftar kimliği oluşturma ve sosyal statü sağlama noktasında bir kısım
takımların maçlarına ödül amaçlı ücretsiz gidişleri sağlanmalıdır. Bu örnekleri
artırmak mümkündür.
Terör bölgelerinde düz liselerden çok meslek liseleri kurulmalı ve bunların
yatılı olması tercih edilmelidir.
Bölgedeki okul sayısı artmalı ve her bir derslik ve öğretmene daha az öğrenci
düşmesi sağlamalıdır. Hassas bölgelerde, alt yapısı elverişli olmayan okullar
onarılmalıdır.
Bölgede kütüphaneler ve sosyal tesislerin sayısı artırılmalıdır.
Güney ve Doğu Anadolu illerimize açılmış üniversiteler ve yüksekokullar
desteklenmeli, bu üniversitelerde ve yüksekokullarda verilecek eğitimlerde
bölgenin ihtiyaçları ve gereksinimleri dikkate alınmalıdır. Dicle, Van ve
Gaziantep gibi büyük merkezler başta olmak üzere bölgedeki üniversitelerde,
mesleki ve teknik eğitim fakülteleri açılmalıdır. Bu üniversiteler ve
yüksekokullarda görev alacak öğretim üyesi yetiştirmek üzere bir taraftan Türk
üniversitelerindeki doktora programları yaygınlaştırılırken, diğer taraftan yurt
dışında doktora için burs imkânları genişletilmelidir.
Öğrenci kapasitesi belli bir sayının üzerinde olan okullara birden fazla
psikolojik danışman atanması gerekmektedir. Psikolojik danışmanların
verimliliklerinin nasıl arttırılacağı konusunda ilgili aktörlerle toplantılar ve
bilimsel çalışmalar yapılmalıdır.
Dini günlerde özel içerikli Kürtçe yayınlar yapılmalıdır. Örneğin Miraç Kandili,
Kutlu Doğum Haftası ve dini bayramlarda Diyanet İşleri Başkanlığı’ndaki din
görevlilerinden Kürtçe bilenlerin bu programlara katılımı sağlanmalıdır.
El-Kaide ve Hizbullah önce var olan itikat temellerini sarsarak kendi
görüşlerini yerleştirmeyi amaçlamaktadır. Dolayısıyla hedef kitlenin sağlam ve
doğru bir dini inanca sahip olması için gereken çalışmalar ilgilerce
yapılmalıdır.
Kürtçe TV’de Türkçe öğretim programlarının olmasına özen gösterilmelidir.
Kürtçe yayından beklenen faydanın sağlanması hazırlanacak paket programların
içerik kalitelerine bağlıdır. Yayınlar çeşitli düşünülmeli ve ülkemiz lehinde
argümanlar geliştiren kişiler programlara çıkarılmalıdır.
Allah’a emanet olun.
MUSTAFA AY
|