Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36

Bir Hadis:
Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

BOYKOT

Bütün oyun, entrika, baskı, zulüm ve işkencelere rağmen İslam'ın yükselişine devam etmesi Kureyş'i çılgına çevirmişti. İslamiyet şehrin sınırlarını aşmış, Mekke’nin dışında yayılmaya başlamıştı. Habeşistan'a giden muhacirlerle karşılaşan Hıristiyan din adamları ve ilim adamlarından bir grup Mekke'ye gelip Resul-i Ekrem (sav)'e biat ettiler. Ayrıca Necaşi, muhacirleri müşriklere karşı himaye ederek korumuş, ülkesinde rahat ve huzur içinde barınma imkânı tanımıştı.

Müşriklere göre Resul-i Ekrem (sav)'i öldürmenin dışında hiçbir yol kalmamıştı. Uzunca tartışmaların nihayetinde Resul-i Ekrem'i (sav) öldürme konusunda anlaştılar.
(1) Toplantıdaki müşriklerin genelinin ittifakını sağlayıp: "Onu, gizli veya açıktan muhakkak öldüreceğiz!" şeklinde yemin ettirdiler.

Müşriklerin aldığı kararı duyan Ebu Talib, işin her zamankinden ciddi olduğunu anlamıştı. Tehdide karşı ciddi tedbirler gerekiyordu. Şeref meselesine dönen bu işte ne pahasına olursa olsun Muhammed'in (sav) korunması gerekiyordu. Haşim Oğulları ve Muttalib Oğullarını toplayıp, Muhammed'in (sav) hayatının tehlikede olduğunu, ciddi bir tedbirlere ihtiyaç olduğunu söyledi. Haşim Oğullarından Ebu Leheb, Ebu Süfyan bin Haris bin Abdulmuttalip ve Abdullah bin Ebi Ümmeye'nin dışındaki bütün akrabalar, Ebu Talib’in çağrısına olumlu cevap verdiler.

Resul-i Ekrem (sav)’in akrabalarının Müslümanlarıyla Müslüman olmayanları Hz. Peygamberi koruma işini birlikte üstlendiler. Müslümanlar, İslam'ın gereğini yerine getiriyor, Müslüman olmayanlar ise aile ve akrabalık bağları gereği böyle bir vazifeyi üstleniyordu.

Şehirde Resul-i Ekrem (sav)'i tehlikeden korumanın zor ve zahmetli olacağını düşünen Ebu Talip, şehrin dışına taşınarak, akrabalarıyla birlikte koruma halkası oluşturmaya karar verdi. Bunun üzerine Haşim Oğulları’yla Muttalip Oğulları Şı’b'i Ebu Talib'e taşındılar.
(2)

Bu gelişme Kureyş müşriklerine iyice dokunmuştu. Kinane Oğulları'na ait Muhassab'da olağanüstü toplanıp, Resul-i Ekrem'i (sav) korumayı üstlenen Haşim Oğulları ve Muttalip Oğullarına boykot uygulamayı, böylece Resul-i Ekrem'in etrafındaki koruma halkasını kırmayı düşünüyorlardı. Onlara göre Müslüman olmayan akrabalar zor ve çileli bir hayata katlanamayacak, iman etmiş olanlar ise hayatlarını heder etmektense Resul-i Ekrem (sav)'i terk etmeyi tercih edeceklerdi. Şu maddelerden oluşan bir boykot vesikası imzaladılar:

1- Muhammed, öldürülmek için kendilerine teslim edilmedikçe, Haşim Oğullarından gelecek barış teklifi asla kabul edilmeyecek.

2- Boykot uygulanan kimselere acınmayacak.

3- Muhammed'e destek verenlere hiçbir şey satılmayacak ve onlardan hiçbir şey alınmayacak

4- Onlara kız verilmeyecek ve onlardan kız alınmayacak.

5- Onlarla oturulmayacak, görüşülmeyecek ve konuşulmayacak.

6- Onların evlerine hiçbir şekilde girilmeyecek.
(3)

Vesikayı mühürledikten sonra boykotun resmiyet ve kutsiyet kazanması için Kâbe'nin iç tarafındaki duvara astılar.

Resul-i Ekrem'i koruma işini ciddiyetle yürüten Ebu Talip gelebilecek zararı önlemek için uyku saati gelince herkesin gözü önünde Resul-i Ekrem (sav)’den yatağına gidip yatmasını istiyordu. Etraftakilerin tümü uyuyunca, Resul-i Ekrem'i uyandırıp oğullarından, kardeşlerinden ya da amcaoğullarından birini yatağına yatıyor, Resul-i Ekrem (sav)’in ise başka yerde yatmasını sağlıyordu.
(4)

Müşriklerin Resul-i Ekrem (sav) ve onun akrabaları Haşim Oğulları ve Muttalip Oğullarına dayattıkları boykot üç yıl devam etti. Buradaki insanlar şiddetli bir ambargoya tabi tutulmuş, her şeyden mahrum bırakılmışlardı. Bu ambargo iktisadi olduğu kadar siyasi ve sosyal nitelikliydi. Şı’b'in çarşı ve pazara açılan yolları kesilmiş, buranın sakinlerinin alışverişi bile yasaklanmıştı. Açlıktan ölümler baş gösterdiği halde müşriklerin boykotunda en küçük bir yumuşama görünmedi.

Haram aylar başlayınca gelenek gereği boykotta gevşemeler oluyordu. Esaret halkaları arasında açlıkla boğuşan Şı’b halkı dışarı çıkıyor, karınlarını doyurabilecek bir miktar yiyecek temin etmeye çalışıyordu. Haram aylara rağmen Mekke'nin tüccarları Şı'b halkına satış yapmaktan kaçınıyorlardı. Dışarıdan yiyecek satmak için Mekke'ye gelen tüccarlar şehir merkezine ulaşmadan müşrikler tarafından karşılanıyor, Resul-i Ekrem (sav) ve ashabına satış yapmamaları için uyarılıyordu. Bu uyarı işini yapanların başını Ebu Leheb çekiyordu. Tüccarlara yaklaşıp: "Ey tüccar topluluğu! Muhammed'in ashabına fiyatları çok yüksek söyleyiniz ki, sattıklarınızdan hiçbir şey alamasınlar! Benim zengin ve verdiği sözü yerine getirir kimse olduğumu bilirsiniz. Böyle yapmanızdan dolayı size zarar gelmeyeceğine ben kefilim!" diyordu. Bunun üzerine tüccarlar, malları için değerinin çok üstünde fiyat söylüyorlardı. Bu aşırı fiyatlara gücü yetmeyen Müslümanlar, elleri boş bir halde açlıktan ağlaşan çocuk-larının yanına dönmek zorunda kalıyorlardı.

Şı’b sakinlerinin ihtiyaçlarını karşılama amacıyla Hz. Hatice ve Ebu Talib, bütün mallarını harcadılar. Elde mal mülk namına hiçbir şey kalmamıştı. Yiyecek bulunamayınca hastalıklar ve şiddetli aklık baş göstermişti. Bazıları ağaç yapraklarını toplayarak yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor, bazıları da bir parça yiyecek bulmak için dere tepe dolaşıyorlardı. Şansı yaver giden birkaç kişi buldukları kuru bir deri parçasını suyun içinde yumuşatıp ateşe tuttuktan sonra, günlerce bununla idare etmeye çalışıyorlardı. Açlıktan inleyen çocukların feryadı Mekke semalarında yankılanıyordu. Yürekleri yakan inlemeler müşrikleri sevince boğmuştu. Ancak içlerinde az da olsa bazı insanların yürekleri acıklı manzaralara dayanmakta zorluk çekiyordu.

Şı’b'de bulunan Sad bin Ebi Vakkas, yaşadıkları sıkıntıyı bir misalle ifade eder: "Bir gece Şı’b'den dışarı çıktım. Açlıktan dolayı güçsüz ve perişan durumdaydım. Bir köşede bir parça kuru deve derisine rastladım. Yıkayıp ateşe tuttum, ardından taşlarla ezdim. Birazcık su dökerek hamur haline getirdikten sonra onunla üç gün idare ettim.

Müşriklerden bazıları Şı'b'de bulunan akrabalarına bir şeyler göndermek için girişimlerde bulundularsa da engellemeler yüzünden muvaffak olamadılar. Kureyş'in casusları Şı'b’ın bütün yollarını kontrol altında tutuyorlardı. Özellikle Ebu Cehil, yanına aldığı bir grup gençle Şı'b'ı gözetliyor, giriş ve çıkışları kontrol ediyordu. Mekke'de yüreği yanan çok az sayıda insan, tehlikeleri göze alarak, gece karanlığının çökmesiyle gizliden gizliye bir şeyler ulaştırmaya çalışıyordu.
(5)

Hakîm bin Hizam, Hz. Hatice'nin kız kardeşinin oğluydu. Halasının çektiği sıkıntılara tahammül edememiş, fırsatını buldukça gece saatlerinde Şı'b'e yiyecek taşımaya çalışıyordu. Aynı şekilde yiyecek temini için çabalıyordu. Bunun için Şam'dan bir ticaret kafilesiyle buğday getirtmişti. Bir miktar hurmayla birlikte deveye yükleyip gece sükûnetinin arasından Şı'b yoluna yönlendiriyordu. Buraya yaklaştığında, devenin arkasına vurup Şı'b'a gönderiyordu. Piyasadan temin ettiği buğdayı evinde topluyor, yeterli miktarda birikince bir deveye yükleyip gece karanlığında Şıb'ın yolunu tutuyordu.

Hişâm bin Amr ve Ebu'l As bin Rebi' de Şı'b sakinlerine yardım faaliyetlerine başlamışlardı. Fırsatını buldukça gecenin sessizliğini fırsat bilip deveye yükledikleri yiyecekleri Şı’b'in yakınlarına götürüyor, devenin böğrüne vurup Şı’b'e gönderiyorlardı.

Gece devriyesindeki Kureyş casusları, Hişâm'ın Şı’b'e yiyecek taşıdığını fark ettiler. Hişâm'ı çağırtıp ciddi ve sert bir sorgudan geçirdiler. Müşriklerin sert tutumları karşısında işin ciddi olduğunu anlayan Hişâm; "Bir daha böyle bir şey yapmayacağım ve size aykırı davranmayacağım" diyerek yakasını müşriklerin elinden kurtarmayı başardı.

Hişâm'ın akrabaları açlıkla boğuşuyordu. Bu acıklı duruma yüreği dayanmayan Hişâm, vicdan azabı çekiyordu. Yiyecekleri deveye yükleyip, daha fazla dikkat ederek Şı'b'e taşımaya başladı. Bir kere daha Kureyş'in devriye ekiplerine yakalandı. Bu seferki sorgu çok daha çetindi. Ağır hakaretlerde bulunan müşrikler, cezasının idam olduğunu, hiçbir şekilde kurtuluş yolunun olmadığını söylediler. Bazı akrabalarının devreye girmesi üzerine Hişâm, bir kere daha müşriklerin elinden kurtulmaya başardı.

Hişâm bin Amr'ın başına gelenlere tanık olan Hakim bin Hizam, işlerini daha dikkatli yürütmeye çalışıyordu. Gece karanlığı çökünce kölesinin sırtına bir miktar buğday yükleyip Hz. Hatice'ye götürmek üzere Şı'b'a götürürken, Şı'b yollarının gece devriyesini yapan Ebu Cehil'in başkanlığındaki bir grupla karşılaştı. Hakim'le karşılaşan Ebu Cehil çılgına dönmüştü. Yakasına yapışıp hakaret etti. Öldüreceğini söyleyip tehditler yağdırdı. Ebu Cehil'in sesini duyan Ebu'l-Bahterî bin Hişâm, Hakim'in zor durumda olduğunu anlamıştı. Ebu Cehil'in bir şey yapmasına fırsat vermemek için yanlarına vardı. Ebu Cehil, Hakim'in Şı’b’e yiyecek taşıdığını, mutlaka cezalandırılması gerektiğini söyleyince, Ebu'l-Bahteri: "Yanında bulunan halasına ait bir yiyeceği ona götürmesine neden engel oluyorsun? Adamın yolundan çekil de gideceği yere gitsin" dedi.

Ebu Cehil, bu işten vazgeçmek istemiyordu. Hakim ve kölesinin yakasına yapışmış çekiyordu. Bu duruma öfkelenen Ebu'l-Bahteri, eline geçirdiği deveye ait çene kemiğini Ebu Cehil'in kafasına indirdi. Ebu Cehil'in kafasından kan fışkırıyordu. Tekme tokat kavgaya tutuştular. Ebu'l-Bahteri, Ebu Cehil'den güçlü olduğundan kavgada üstün gelmiş, onu iyice dövmüştü.
(6)

Ambargonun şiddetine rağmen Resul-i Ekrem (sav), İslami davete bir an bile ara vermedi. Dışarı çıkma imkanı olmayınca, Şı'b'da bulunanlarla ilgileniyordu. Ayrıca Şı'b'daki Müslümanları İslami konularda eğitiyordu. Daha önce müşrik olan bazı akrabaları Şı'b'de İslam'ı kabul ettiler.

Haram aylar başlayınca, Resul-i Ekrem (sav) Şı'b'den çıkarak Kâbe'ye gidiyor, Müslümanlarla görüşüyor, ashabının durumu hakkında bilgi alıyor ve Müşrikleri İslam’a davet ediyordu. Özellikle hac mevsiminde başka yörelerden Mekke'ye gelen insanlara daveti ulaştırmak için yoğun çaba harcıyordu.

Devamı Gelecek Sayıda…

İbrahim FIRAT

(1) İbn-i Sa’d, c. 1, s. 208
(2) İbn-i Hişâm, c. 1, s. 376
(3) Ahmet bin Hanbel, c. 2, s. 237, İbn-i Hişâm, c. 1, s. 375
(4) Köksal, İslam Tarihi, c. 2, s. 84.
(5) Taberî, Târîh, c. 2, s. 225
(6) Taberî, Târîh, c. 2, s. 225

Diger Basliklar
   VAHDET VE TAHAMMÜL -7
   VAHDET VE TAHAMMÜL -6
   VAHDET VE TAHAMMÜL -5
   VAHDET VE TAHAMMÜL -4
   VAHDET VE TAHAMMÜL -3
   VAHDET VE TAHAMMÜL -2
   VAHDET VE TAHAMMÜL -1
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -41
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -40
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -39
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -38
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -37
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -36
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -35
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -34
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -33
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -32
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -31
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -30
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -29
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git