Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36

Bir Hadis:
Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -27

17- CİHAD, DİRENİŞ VE ŞEHADET KÜLTÜRÜ

Günümüzde İslam düşmanlarını en fazla kaygılandıran İslami kavramların başında “cihad” kavramı gelir. Müslümanların Kur’an’ın cihad emrini yerine getirmek zorunda oluşlarından yeryüzündeki sistemlerinin tehdit edilmesi anlamını çıkarırlar. Çağın değiştiğini, modern çağda bunların yerinin olamayacağını her ortamda dile getirirler. İslam’dan haberi olmayan, ya da haberleri olduğu halde mevcut sistemlerle sıkı ilişkiler içinde olan, onlardan beslenen bazı İslami şahıs veya topluluklar ise cihad kavramını olduğundan farklı alanlara çekip içini boşaltarak değişik bir şekle dönüştürürler.

Oysa cihattan, sadece Allah’a kulluk, yeryüzünden zulmün sökülüp atılması ve insanlığın adil bir şekilde yaşayışı hedeflenir. İnsanlığa ait kaynakların sömürüldüğü, zulmün ayyuka çıktığı, güç sahiplerinin mazlum ve mustazaf halkları ezdiği bir dünyayı hizaya getirecek, zulmü ortadan kaldıracak ve insanlığın arasıda adaleti sağlayacak biricik yol cihad müessesinin işlerliğidir.

Kur’an bütünlüğü içinde “cihad” kavramı geniş perspektifte işlenir. Mü’minlerin cihad imtihanını anlatan ilgili çok sayıda ayeti kerime ile karşılaşırız:

“Gerçek şu ki, iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte birbirlerinin velisi olanlar bunlardır. İman edip hicret etmeyenler, onlar hicret edinceye kadar, sizin onlara hiç bir şeyle velayetiniz yoktur. Ama din konusunda sizden yardım isterlerse, yardım üzerinizde bir yükümlülüktür. Ancak, sizlerle onlar arasında anlaşma bulunan bir topluluğun aleyhinde değil. Allah, yaptıklarınızı görendir. İnkâr edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur. İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte gerçek mü'min olanlar bunlardır. Onlar için bir bağışlanma ve üstün bir rızık vardır. (Enfal Suresi 72-74)

Hz. Peygamber (sav)’in Mekke’de oluşturduğu Kur’an toplumu, Mekke’nin taassupkar inanç ve kabile bağlarından kopup İslam potasında eriyen insanlardan müteşekkil numune bir topluluktu. Müslümanların ilişkileri çok sıkı ve birbirlerine bağlılıkları ileri olduğundan Medine’ye hicretin ilk yıllarında bile Müslümanlar arasındaki velayet, birbirlerine varis olma ve diyetlerde karşılıklı dayanışmaya kadar uzanıyordu. İnancın bütünleştirdiği Mü’minler insanlığı hayrete düşürecek derecede kenetlenmiş, birbirlerine karşı fedakârca davranışlar sergilemişlerdi. İslam’ın Bedir Harbinden sonra sistemini kurup devletleşmesinden sonra nazil olan ayetler, o güne kadarki uygulamalarda bazı değişikliklere gidildiğini gösterir. Dostluk ve kardeşlik bağları aynı ölçüde varlığını sürdürmeye devam eder. Ancak miras ve diyetler konusunda o güne kadar Müslümanlar arasındaki uygulamalar kan bağıyla akrabalıklara devredilir.

Ayeti kerime Kur’an toplumunun mücadelesinin boyutunu ve Mü’minler arasındaki büyük dayanışmadan haber verir. Gerçek Mü’minler tarif edilirken, iman, hicret, Allah yolunda cihad, hicret edenleri barındıranlar ve bunlara yardım edenler bir bir sıralanır. O günkü şartlarda bu tablo Müslümanlar tarafından yaşanmış, Mekke’yi terk edip Medine’ye hicret eden Muhacirlere yüreklerini ve evlerini açan Ensar büyük bir dayanışma ve fedakârlık örneği sergilemişti.

Günümüzü Mekke ya da Medine günleriyle kıyaslamak mümkün değilse de, önemli benzerliklerin olduğu muhakkaktır. Bugün zulmedenler, insanların hak ve hukukunu çiğneyenler, Müslümanlara karşı terör estirenler ve İslami hayatı engelleyenler yaygın bir şekilde varlıklarını sürdürmektedir. Çoğu yerde Müslümanların inançları çerçevesinde yaşamalarına izin verilmemektedir. En samimi İslami ve insani istekleri büyük tepkiyle karşılık bulmakta ve acımasızca bastırılmaya çalışılmaktadır.

İman, hicret, cihad ve hicret edenlere yardım gibi Mü’minlerin özellikleri sıralandıktan sonra “Eğer siz bunu yapmazsanız yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur” şiddetli uyarısıyla Mü’minler uyarılır.

Bugünkü fitne ve bozgunculuğun sebebi Müslümanların vazifelerini hakkıyla icra etmemelerinden kaynaklanmaktadır. Cihad müessesinin işlemeyişi ve Müslümanlar arasındaki dayanışma ve birliğin bozulması bozguna sebep olmuş, Müslümanların uzunca yıllar zillet içinde yaşamalarına yol açmıştır.

Müslümanların sorumluluklarını gereği gibi yerine getirmemeleri birçok sıkıntıyı beraberinde getirir. Öncelikle Müslümanların gücü dağılır. Güç, zorba ve despotların eline geçer. Zulüm ve sömürü ortalığı kaplamaya başlar. Yalan ve uydurmalarla insanların zihni uyuşturulur. Güç sahipleri kendilerini ilah gibi göstererek korku imparatorlukları kurarlar. Bozguncu oldukları halde kendilerini ıslah ediciler ve adalet sağlayıcılar olarak ifade ederler. Hak ve adalet peşindeki insanları terörist ve bozguncu olarak tanımlarlar. Barış, insan hakları ve demokrasi kavramlarıyla öne çıkarak ülkeleri işgal eder, kitleleri katlederek kandan nehirler akıtır ve mazlum milletlerin kaynaklarını sömürürler. Kendilerine her karşı çıkışı terörizm olarak nitelendirirler.

Örneğin yüzlerce yıldır topraklarında yaşayan Filistin halkının topraklarını işgal edip sakinlerini öldürerek, topraklarından sürerek ve evlerini başlarına yıkarak yok etmeye çalışırlar. Karşı çıkanları bozguncu ve terörist olarak nitelendirirler. Hak arayanların hakkı evlerinin başlarına yıkılması, zindan, işkence ve ölümdür. Hiç kimsenin bu tür zorbalardan hesap sorma hakkı yoktur. Hatta güç onlardan yana olduğu için çokları onları meşru otoriteler olarak kabul ederler. Evleri başlarına yıkılan ve her gün öldürülen Müslümanlar ise terörist olarak tanımlanır.

Bütün bunlar Müslümanların vazifelerini hakkıyla icra etmemeleri ve cihad gerçeğini amele dökmemelerinden kaynaklanmaktadır. Bir tarafından dünyaya yapışmış, İslami olmayan hakim yapıların değerlendirmeleriyle meselelere yaklaşan, zulüm karşısında suskun kalan Müslümanların durumu zulmün yaygın şekilde varlığının sebebidir. Oysa Allah Teala’nın istediği şekilde yekvücut olup kenetlenselerdi, omuz omuza verip mesailerini İslam için harcasalardı ne zulüm kalacak, ne de zalimler zulmetme cüreti bulacaklardı. Allah Teala’nın buyurduğu gibi Müslümanlar vazifelerini icra etmeyince yeryüzü fitne ve bozgunculuğa teslim oldu.

İslami hayatın Kur’an toplumunun şahsında somutlaşması durumunda hedefin önündeki engelleri aşma fazla da zor olmayacak. Kur’an toplumundan ayrı düşmüş, ferdi haldeki Müslümanlar bu toplumun üyeleri sayılmazlar. İslam, her koşulda Müslümanların bireycilikten kurtulmalarını ve cemaatleşmelerini ister. İslami hayat, Müslümanların dayanışma içinde olmalarıyla yaşanabilir.

İslam, cihad müessesesine büyük önem vermiş, Kur’an toplumunun ilk üyelerini oluşturan ashap bu alanda büyük fedakârlıklar göstermiştir. İleri derecedeki fedakârlıkları çoğu zaman Kur’an tarafından övülmelerine yol açmıştır.

“Kendilerine binek sağlaman için sana geldiklerinde: Sizi bindirecek bir binek bulamıyorum, deyince, harcayacak bir şey bulamadıklarından dolayı üzüntüden gözleri yaş dökerek dönen kimselere de (sorumluluk yoktur).” (Tevbe Suresi 92)

Cihad, safları kesin olarak ayırmış, samimi ve ihlâslı Müslümanlarla kalplerinde hastalık bulunanların ayrılmalarına yol açmıştır. Ayette geçtiği gibi yazın sıcak günlerinde uzun bir yolculuğu gerektiren cihada çıkacak imkânları olmayan Mü’minler, üzüntü ve kederlerinden dolayı gözyaşlarına boğulmuşlar. İmkânı olanlar ise seferber olmuş mallarıyla ve canlarıyla İslam’ın cihad kervanına katılmışlar.

Bugün imkân bakımından iyi durumdaki Müslümanlar Allah yolunda güçlerini birleştirseler ve bakış açılarını İslam’a göre şekillendirseler zalimlerin manevra alanlarını daraltacak ve her alanda etkin olacaklar. Oysa sayıları çok olduğu halde dağınık, menfaatlerinin peşinden koşan ve başkalarının gündeminin esiri olmalarıyla sıkıntıları yaşamaya devam etmektedirler.

“Ey iman edenler, (düşmanlarınıza karşı) tedbirinizi alın da savaşa bölük bölük çıkın ya da topluca çıkın.” (Nisa Suresi 71)

Esas olan, barış içinde yaşamaktır. Ancak, İslami olmayan toplum, barış ortamından hoşlanmayan, düzenini zulüm ve sömürü üzerine bina etmiş, başkalarının kaynaklarını zorla elde etme mantığına sahip olduğundan, Müslüman toplumun barış içinde yaşamasına tahammül etmez. Allah Teala, Müslümanların rehavete kapılmamaları ve gevşememeleri için ciddi uyarılarda bulunur. Tedbirlerini almalarını ve hazırlıklı olmalarını, düşmanlara karşı savaşa çıkıldığı zaman ferdi olarak değil bölük bölük ya da bütün ordunun saldırıya geçmesi istenmektedir.
Güç ve hazırlık caydırıcılıktır. Müslümanların günün silahlarıyla silahlanmaları ve düşmanı korkutan güçleri saldırıların önünde büyük bir engele dönüşecektir.

“Hafif ve ağır savaşa kuşanıp çıkın ve Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.” (Tevbe Suresi 41)

Cihad’ı olmayan İslam, kamil bir İslam değildir. İslam cihadla kemaline ulaşır. Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad, Kur’an toplumunun en önemli özelliklerindendir.

Allah Teala cihadı her amelden hayırlı olarak nitelendirmekte, M’üminlerin ağır ya da hafif silahlarla kuşanıp Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad etmelerini istemektedir. “Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır” buyurmakla, Kur’an toplumunun en hayırlı ve vazgeçilmez ibadetini gözler önüne sermektedir.

Kısaca Kur’an toplumunda cihad, Allah Teala’ya yaklaşmak, O’nun rızasını kazanmak, ilahi sorumlulukları ve şer’i görevi yerine getirmek için yapılır. Milli iftiharlar, vatan uğrunda fedakârlık, kahramanlık gösterisi, intikam almak ve düşmanı yenmek gibi dünyevi hedefler uğruna cihad yapılmaz.

Kur’an toplumunda cihad, halis bir kalple ve mukaddes hedefler uğruna gerçekleşir. Bundan dolayı İslam’ın cihadı ile Müslüman olmayanların savaşları arasında büyük farklar bulunmaktadır.

İbrahim FIRAT

Diger Basliklar
   VAHDET VE TAHAMMÜL -7
   VAHDET VE TAHAMMÜL -6
   VAHDET VE TAHAMMÜL -5
   VAHDET VE TAHAMMÜL -4
   VAHDET VE TAHAMMÜL -3
   VAHDET VE TAHAMMÜL -2
   VAHDET VE TAHAMMÜL -1
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -41
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -40
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -39
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -38
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -37
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -36
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -35
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -34
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -33
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -32
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -31
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -30
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -29
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git