“Bir
de Allah, böylece iman edenleri günahlardan arıtmak, inkârcıları ise yok etmek
ister. “ (Al–i imran suresi: 3/141)
Ramazan ayının bütün gün ve gecelerini bizlere yaşatan Allah (c. c)’a hamd
ediyoruz. Kusur ve eksiklerimizin olduğu muhakkaktır. Eksiklerimizle beraber
ibadet ve taatlerimizi nezdi ilahisinde tam olarak kabul etmesini diliyor ve
niyaz ediyoruz. Müslümanların yaşamış olduğu birçok bölgede, Müslüman kanı
zalimler tarafından oluk oluk akıtılmakta ve Müslümanlar zor bir süreci
yaşamaktadırlar. Arakan Müslümanlarının: “Dünyada bizden başka yaşayan
Müslüman yok mudur?” feryatları, arşa yükseldiği bir zamanda, Ramazan
bayramını idrak etmiş olacağız. Müslümanların çekmiş olduğu acılar büyük de
olsa, inanıyoruz ki bütün bu yaşananlar, Müslümanları daha bir zafere
yaklaştıracak ve kurtuluş kapısını daha bir aralayacaktır. Ramazan ayı, Kadir
gecesi ve peşi sıra gelen bayram, kuşkusuz Rabbimizin biz Müslümanlara, kadri
yüce olan ikramlarındandır. O yüce Mevla’ya şükrediyoruz. Lütfunun üzerimizde
daim olmasını diliyoruz.
Resulullah (s. a. v): “Amellerin en hayırlısı daimi olanıdır!”
buyurmuştur. Ramazan ayının, Allah (c. c) katında mümtaz bir yere sahip olduğu
muhakkaktır: “Oruç benim içindir ve onun mükâfatını da ancak ben veririm”
buyruğu, Ramazan orucuna vermiş olduğu kıymetin bir ifadesidir. Her hassasiyet
sahibi Müslüman, bu ayda mutlaka ibadet ve taatini daha bir artırmış, hayır
yollarına dahi bir yönelmiş ve inşallah daha çok sevap kazanmıştır. Rabbim,
Müslümanların salih amellerini, büyük sevaplarla mükâfatlandırsın. Aziz İslam
davasının daha bir güçlenmesine ve zaferler elde etmesine vesile kılsın!
Yaşamış olduğumuz zor süreci de göz önünde tutarak, Müslümanlar olarak her
gecemizi kadir gecesi ve her günümüzü de “yevmelfürkan” gibi
değerlendirme gayreti içinde olmamız gerekir. Bu ayda hayırlı işlere yönelik
yakalamış olduğumuz hız limitini bir milim olsun düşürmeden, istikrarlı bir
şekilde sürdürme gayreti içinde olmalıyız. İbadet ve taatlerimizi daha bir
artırmalı ve devamlılık kazandırmak için ciddi bir program disiplini içinde
olmamız gerekir.
Bayramın kendisine has özelliklerinin olduğu muhakkaktır. Ramazan ayının
bitimiyle beraber ilk yapacağımız iş, fitrelerimizi müstahak olanlara
vermemizdir. Fitrelerin limitiyle ilgili her sene gerekli açıklamalar
yapılmaktadır. Özellikle durumu iyi olanların, en üst limitten vermeleri kendi
faydalarına olacaktır. İmkân sahibi Müslümanların, daha çok fakir ve muhtacı
sevindirmeye çalışmaları gerekir. Kuşkusuz fakir ve muhtaçları sevindirenler,
Rablerini de sevindirmiş olurlar.
Fakir ve ihtiyaç sahibi insanların ihtiyaçlarını gidermek ve onları fakirliğin
pençesinden kurtarmak için organize olmuş hayır kurumları mevcut bulunmaktadır.
Şuana kadar İslam’dan başka hiçbir hedef gütmeyen, toplumun kendi öz değerlerine
dönmesi için gayret sarf eden, bu değerlere olan saldırıları etkisiz kılmaya
çalışan ve bu yönde büyük fedakârlıklar gösteren cemiyetler mevcuttur. Zekât,
sadaka, fitre ve diğer infaklarımızı, bu kuruluşların öncülüğünde gerçekleştirme
gayreti içinde olmamız durumunda, çok daha büyük sevaplar kazanacağımızı
Rabbimizden umuyoruz. Zira bu kuruluşlar, fakirlerin ihtiyaçlarını gidermekle
beraber, toplumun İslami değerleriyle tanışması için de bu tür vesileleri aracı
kılarak, menfezler açtıkları bir hakikattir. Yapılan bu infakların,
insanlarımızın yeniden İslami değerlerine kavuşmalarına vesile olması
bakımından, elde edilecek kazancın büyüklüğü aşikârdır.
Mevcut mürtet sistemin, tufan gibi milletin İman ve İslam’ına musallat olduğu ve
bütün değerlerini tarumar ettiği, tarihi bir gerçektir. Ve bu saldırılar, hız
kesmeden de devam etmektedir. Bu şer tufanına karşı, bu İslami kuruluşların set
olmaya çalışması, insanlarımızın iman ve İslamlarını kurtarma gayreti içinde
olmaları, her Müslüman tarafından takdir edilmesi gereken bir fedakârlık olarak
görülmelidir. Bu tür kuruluşları daha bir büyütmek ve yaygınlaşması için
imkânlar oluşturmak, her Müslüman üzerinde bir sorumluluktur.
Bayram namazı, Müslümanların, cemaat ruhu içinde, gönüllerinin coştuğu,
kardeşlik duygularının daha bir pekiştiği ve toplu olarak ifa edildiği bir
ibadettir. Her Müslüman, çocuklarını da yanına alarak, bayram namazına iştirak
etmesi ve o manevi hazzı yaşaması gerekir. Bayram namazının, yeni tanışmalara ve
alakalar kurmaya vesile kılınması çok önemlidir. Bu tür toplantıları, dava
sahipleri olarak iyi değerlendirmemiz gerekir.
Namazdan sonra gözümüze kestirdiklerimizin koluna girip beraber kahvaltı yapmak
üzere evimize götürmemiz önemlidir. Misafir ağırlama konusunda toplum olarak
kadim bir İslami geleneğe sahibiz. Ancak kötülükler yayıldıkça bu tür güzel adet
ve geleneklerin de unutulmaya terkedildiği görülmektedir. Bu tür geleneklerimizi
yeniden canlandırmaya çalışmamız gerekir. Misafirliğe, tanıdıklarımızla beraber
yeni tanıdıklarımızı ve tanımaya çalıştıklarımızı da götürmeye çalışmamız,
şüphesiz çok daha faydalıdır. Bütün hayırlı davranışlarımızı, insanlarımızın
dünya ve ahiretlerinin kurtuluşuna vesile kılmaya çalışmamız, kuşkusuz
sevaplarımızın daha bir artmasına sebep olacaktır.
Akrabalarla sıla–ı rahim, komşu ve dost ziyaretleri, fakir ve muhtaç insanların
kapılarını çalıp sıkıntılarına ortak olmaya çalışma, hasta ziyaretleri,
taziyeler ve kabir ziyaretleri, bayram günlerimizde daha çok yapmamız gereken
işlerimizden olmalıdır.
Aynı dava uğrunda omuz omuza verip bu mücadele sürecinde şehit olan, zindanlara
düşen veya hicret etmeye mecbur kalan kardeşlerimizin ailelerini ziyaret
etmemiz, öncelikli görevlerimizden olmalıdır. Babalarının o sımsıcak kucaklarına
hasret kalan cennet çiçeği yavrularına bizim kucak açmamız ve o sıcaklığı
hissettirmeye çalışmamız, emanetlerine göstereceğimiz vefa bakımından çok
önemlidir. Ailelerine ve çocuklarına göstereceğimiz ilgi, şüphesiz şehitlerimizi
ve Zindandaki kardeşlerimizi daha bir rahatlatacak, hicrette olanların da,
davalarıyla ilgili işlere daha bir yoğunlaşmalarına katkı sağlayacaktır.
Kardeşlerimizin çocuklarına daha bir ihtimam göstermemiz, ruhumuza sarmamız
gerekir. Onların çocuklarını, şeytan ve yandaşlarının kucaklarına terk etmemiz
durumunda, şehitlerimizin bizden davacı olmalarına, zindan ehli kardeşlerimizin
gönüllerinin daha bir kırılmasına, hicrettekilerin de daha bir derinden
yaralanmalarına sebep olacağı muhakkaktır. Bu dönemde özellikle gençleri
muhafaza etmenin çok zor olduğu kesindir. Ancak hiçbir zorluk, ciğerparelerimizi
şeytana teslim etmemize mazeret olmamalıdır. Ruhumun kurban olduğu çocuklarımız
ve gençlerimizin, İslami davadan uzak bir hayat içinde olmaları, acizliğimiz ve
duyarsızlığımızın bir neticesi olarak görülmelidir. Bunun başka türlü izahı,
fazla gerçekçi olmasa gerek.
İslami mücadele, Rabbe şükür, ümmet genelinde büyük bir ivme kazanarak yoğun bir
şekilde devam etmektedir. Allah Azze ve Celle, biz mustazaf Müslümanları,
iktidar sahibi kılmak istiyor. Bunun yalnız işaretlerini görüyor değil,
Zorluklar olsa bile, Rabbe şükür ilahi vadin peyderpey gerçekleştiğine dahi
şahit olmaktayız. Bütün bu olup bitenler, bizleri aziz olan davamıza daha bir
yöneltmelidir. Daha büyük fedakârlıklar göstermeye, çok daha yoğun çalışmalar
ortaya koymaya bizleri itmeli ve bu yönde harekete geçirmelidir. Bir asırdan
fazla zamandır umut beslediğimiz ve gelmesini beklediğimiz an, Rabbe şükür
geliyor ve ümmeti bir baştan bir başa da kuşatmıştır.
Bu ilahi vadin gecikmesinin temel taşlarını döşeyenler bizler olmamalıyız.
“Muhlisine lehüddin” düsturunu mihver edinip ilahi vadin biran önce tahakkuku
için gayret sarf etmeliyiz. İzzet sahibi Müslümanlara yaraşır mücadele şekliyle
sahaya inip, bütün imkânlarımızla çalışma gayreti içinde olmalıyız. Basit
fedakârlıklar ve küçük çalışmalarla yetinmemeliyiz. Büyük işleri hedefe koyup
ilerlemeliyiz. Toplumumuzun idaresine talip olduğumuzu coğrafyamız üzerinde
yaşayan bütün insanlarımıza söylemeli ve onları saflarımıza davet etmeliyiz. Bu
mücadele sürecinde, Allah (c. c)’ın yardımını hep yanı başımızda görmüş
olacağız. Zalimlerin saltanatlarının nasıl ilahi bir inkılapla devrildiğini
Rabbim bizlere gösterecektir. İslami sorumluluklarımızı yerine getirmemiz
durumunda, büyük felaketlere maruz kalmadan, Rabbimizin lütfuyla bu süreci
selametle tamamlayacağız. Ancak İslami sorumluluklarımızı kulak ardı eder ve
dünyanın basitlikleriyle oyalanmaya devam edersek, büyük felaketlerin bizleri
beklediğini de bilmemiz gerekir.
Konumuzun başına aldığımız ayeti kerimeden de anlaşılıyor ki Allah (c. c),
müminleri günah kirinden temizlemek istemektedir. Bir önceki ayette ise
Rabbimiz, Müslümanlar için ŞEHADET istediğini bildirmektedir. Eğer kendimize
gelmez, İslam’ımıza bütün varlığımızla sarılmaz ve aziz İslam davası uğrunda
büyük fedakârlıklar göstermezsek Rabbimiz, günahla kirlenmiş olan hayatımızı
şehadet kanıyla temizleyecektir. Evet, Al–i imran suresi 140 ve 141. Ayetlerinde
bu hakikat, açık bir şekilde bizlere bildirilmektedir. Yanı başımızdaki
Müslümanların yaşamış oldukları kıyımların, fazla uzağımızda cereyan etmediği
bir gerçektir. Aynı felaketleri yaşamamak için sorumluluk sahibi Müslümanlar
olarak bütün insanlarımızı saflarımıza davet ediyor, İslam’ın izzeti yolunda
omuz omuza mücadele vermeye çağırıyoruz. Artık zaman, mazeretlerin arkasına
sığınacak ve seraplarla oyalanacak zaman değildir. Oyalanma dönemleri artık
geride kalmıştır. İslam nurunun, bütün görkemiyle ufukta belirdiği bir dönemi
yaşıyoruz. Güneş doğunca yalancı parıltılar âdeme mahkûm olur. Bugün, artık
İslami yüzler ve imanla nurlanmış simalar insanlarımızın karşısına
çıkmaktadırlar. Sahte yüzlerin maskesi düşmüş ve o simsiyah çehreleri ortaya
çıkmıştır. Rabbimiz ise: “Ve yemhakel kâfirin/ inkârcıları yok etmek” istiyor.
Bu, ilahi bir vaattir ve muhakkak da gerçekleşecektir.
Toplumumuzun idaresine talip olduğumuzu yüksek sesle ifade ediyoruz. Onun için
bütün evlerin kapılarını tek tek çalmak, insanlarımızla birebir görüşmek ve
onlara, ne istediğimizi çok açık bir şekilde söylemek durumundayız. Ramazan
ayında almış olduğumuz feyiz ve berekete, bayramla elde edeceğimiz coşkuyu da
katarak çalışmamız için manevi bir enerji oluşturmalı, bütün bir mesaimizi
harcayarak, hedefe doğru ilerlemeliyiz. Allah’a kasem ederim ki Rabbimiz,
bizlere zafer lütfetmek istiyor. Basitliklerimize takılmadan bu büyük hedefe
yönelmemiz gerekiyor. Allah (c. c), biz Müslümanları aziz, düşmanlarımızı ise
zelil edip defterlerini dürmek istiyor. Ey hassasiyet sahibi Müslümanlar? Aziz
İslam davası uğruna seferber olma zamanı daha gelmedi mi?
Bu vesileyle bütün kardeşlerimizin Ramazan bayramlarını tebrik etmek istiyoruz.
Rabbimizin, bizlere yardım kapılarını açmasını ve işlerimizde muvaffakiyetler
lütfetmesini niyaz ediyoruz.
Hacı İNAN
|