Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36

Bir Hadis:
Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

İSLAM'I BİLİNÇLİ OLARAK TERCİH ETMEK

“… Ki helak olan (küfrü tercih eden), apaçık bir delil ile helak olsun (küfrü tercih etmiş olsun) ve yaşayan (İslam’ı tercih eden) de, apaçık bir delil ile yaşasın (İslam’ı tercih etmiş olsun). Kuşkusuz Allah, hakkıyla işitendir, her şeyi bilendir. ” (Enfal Suresi: 8/42)

İslam dini, ilk inen vahyiyle okumayı emrederek mensuplarının, bilinçli olarak İslam’ı tercih etmelerini istemiştir. Gözü kapalı ve körü körüne bir bağlılığı asla tasvip etmemiştir. Onun için Rabbimiz, Kur’an’ı ayet ayet indirerek, yirmi üç sene gibi bir zaman içerisinde tamamlamıştır. Kur’an ayetlerini tek tek indirmekle de yetinmemiş, seçmiş olduğu peygamberinin hayatında ayet ayet yaşanılıp, insanlara açık bir şekilde gösterilmesini istemiştir. Resulullah (s. a. v)’in hayatını da, insanlar için, örnek bir hayat olarak takdim etmiştir.

Resulullah (s. a. v), dinine tabi olanlarla birebir ilgilenmiş, onlara -kadın erkek demeden- Allah’ın dinini öğretmiştir. İslam’ın nüvesini (çekirdek kadrosunu) oluşturan bu insanlar, İslam binasının temelini oluşturmuş ve karşılaşılan bütün sarsıntılar karşısında en küçük bir zafiyet göstermemişlerdir. Mücadelenin bütün safhalarında bu insanlar, hep öncü rol üstlenmiş, zorluklar karşısında insanlar dağılırken onlar, mücadelede hep sebat göstermişlerdir. Zira bu insanlar, İslam’ı iyi kavrayıp idrak etmiş ve onun hakkaniyetine aynelyakin iman etmiş kimselerdi. Mücadele sürecinde İslam dininin hakkaniyetine dair birçok ayete de şahit olmuşlardı. Allah (c. c)’ın kudretini müşahede etmiş ve mücadele içerisinde O’nun, Müslümanlarla olan beraberliğini en açık bir şekilde hissedip yaşamışlardır. Kuşkusuz bütün bu ayet ve deliller, Müslümanların imanını yakin derecesine yükseltmiştir. Hz. Ali (r. a)’ın deyişiyle: “Eğer Allah (c. c)’ı gözlerimle görmüş olsaydım, imanımda en küçük bir değişiklik olmazdı.” Yakin derecesindeki imana sahip olan bir mümin, kuşkusuz hayatının bütün lahzalarında Allah (c. c)’ın varlığını, birliğini ve sonsuz kudretini müşahede eder.

Ayeti kerimede İslam dini için “Hayat”, küfür için ise “Helak” tabiri kullanılmıştır. İslam dininin bir insana, sonsuz bir hayat olması ve ondan dönülmemesi için, İslam’ın, o insan tarafından iyi anlaşılması ve özümsenmesi gerekir. İslam dinini iyi bilen, iyi anlayan ve ona hakkıyla iman eden kimse ancak onun kıymetini bilir ve Resulullah (s. a. v)’in ifadesiyle: “… İslam’dan dönmektense ateşe atılmayı tercih eder.” Eğer bir insan rahat bir şekilde İslam dinine sırt çevirip İslam dışı hayat ve anlayışlara yöneliyorsa, kesinlikle bu insan, İslam dinini anlamamış ve ona gerçek manada iman etmemiş demektir. İslam dininin Allah (c. c) katındaki kadrinin büyüklüğünü anlayan, dünya ve ahiret kurtuluşunun ancak onunla olduğunu bilen bir insan, imanı uğruna en ağır işkence ve sıkıntılara maruz kalsa da, bir santim olsun davasından asla geri durmaz.

Ebu Abdillah Habbab b. Eret (r. a)’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Resulullah (s. a. v) Kâbe’nin gölgesinde abasına yaslanmıştı. Biz ona halimizi şikâyet ettik ve şöyle dedik: Bizim için Allah’tan yardım dilesen, bizim için dua etsen olmaz mı? Bu şikâyetimiz üzerine şöyle buyurdu: “Sizden önceki dönemlerde adam yakalanıp kendisi için yerden çukur kazılır ve adam o çukura konulurdu. Sonra testere getirilip adamın başının üstüne konulur ve başı ikiye ayrılırdı. Kimisinin de eti, demir taraklarla kemiklerinden sıyrılırdı. Bütün bunlar onu dininden döndürmezdi…” (Buhari)

Eğer bir insan, bilerek ve gerçekten iman ederek İslam dinini tercih ederse, Resulullah (s. a. v)’in haber verdiği gibi “başı testereyle ikiye ayrılsa veya demir taraklarla eti kemiklerinden sıyrılsa da, o yine imanından zerre kadar taviz vermez.” Şayet bir insan en küçük bir imtihan karşısında davasından vazgeçip zillete razı oluyorsa, kesinlikle o insan, İslam’ı kavramadığı gibi İslam’ın lezzetini de en küçük tatmamış demektir.

Müslümanların, dinlerini öğrenmeleri için imkânlar ve şartlar oluşturmaları lazım geldiği gibi, kâfirlerin de İslam dini hakkında bilgi sahibi olmaları, İslam dininin hak din olduğu gerçeğini anlamaları ve küfrün de felaket olduğunu kavramaları için de aynı şekilde imkân ve şartların oluşturulması gerekir ki, kendileri için bir mazeret olmasın. Ve aynı şekilde bilerek küfrü/helaki tercih etmiş olsunlar. Müslümanların, İslami eğitim cihetindeki sorumluluklarına bu zaviyeden bakıldığında, işlerinin hiç de kolay olmadığı rahatlıkla anlaşılır. Bu ilahi sorumluluğun ağırlığından dolayı gökler, yer ve dağlar ilahi emaneti yüklenmekten kaçınmışlardı. Biz insanlar ise, hem emaneti yüklendik, hem de emanetin hakkını verme noktasında gevşek davranmaktayız. Kendi yakınlarımıza, komşularımıza ve coğrafyamızın insanlarına İslam’ı öğrenme imkânı oluşturmaktan aciz kalmışken, diğer insanlara böylesi bir imkânı nasıl oluşturacağız! Onun için bütün bir mesaimizi bu uğurda harcamamız ve bütün imkânlarımızla fedakârlıkta bulunmamız gerekir ki, en azında Rabbimiz katında ileri sürebileceğimiz bir mazeretimiz olsun.

Toplumun içine düşmüş olduğu durum gerçekten ürkütücüdür. Onun için bazı hassasiyet sahibi Müslümanların dahi bu korkunç manzara karşısında ister istemez dehşete kapıldıkları görülmektedir. Bu toplumun, İslam’la yeniden ihyasının çok zor olduğunu söyleyip dururlar. Elbette bu kadar tahrip edilmiş bir toplumun yeniden dirilişi kolay olmayacaktır. Ancak Müslümanların elinde Kur’an gibi ebedi bir mucize ve önlerinde de Resulullah (s. a. v)’in Sünneti gibi tükenmez bir nûr olduğu halde, Allah (c. c)’ın kuvvet ve kudretiyle, işin gerçekleşmemesi için hiçbir neden yoktur. Bu ihya hareketinin pekâlâ gerçekleşeceği de bir hakikat olarak karşımızda durmaktadır. Yeter ki insanlar, İslam’la yüzleştirilsin ve onun gerçeği kavratılsın. En ölü bedenlerin dahi, dirilip canlandığı görülecektir. Hem de büyük kitleler halinde! Allah (c. c)’ın lütfuyla insanlar, fevç fevç İslam’a yönelecek ve onun rahmet kucağına kendilerini teslim edeceklerdir. Bugün bile bu sürür verici gelişmeyi bizzat müşahede etmekteyiz. Milyonlarca insanın, Muhammed (s. a. v)’in isminin etrafında toplanmalarını başka ne ile izah edebiliriz. Zavallı toplumun içine düşmüş olduğu bu perişan halden kurtulması için, Kur’an ve Sünnetin o manevi atmosferini daha bir canlandırmamız ve o can veren havayı insanlarımıza daha çok solutmamız gerekmektedir.

İnsanların, İslam’ın hakikatini anlamaları ve idrak etmeleri için, İslami eğitim noktasında lazım olan ortam ve şartların oluşturmasıyla beraber, kuşkusuz cihad gibi bir vecibenin de ikame edilmesi gerekmektedir. Zira cihad ortamında, İslam’ın birçok esrarı ortaya çıktığı gibi, Rahman’ın birçok ayetine de tanıklık yapılır. Konumuzun başına aldığımız ayeti kerimede Rabbimiz, Bedir savaşında Müslümanlara bahşetmiş olduğu zaferin hikmetini şu ifadelerle izah etmektedir: “İnsanlar, İslam’dan veya küfürden yana tercihlerini yaparken, bilerek ve delillerini müşahede ederek tercihlerini yapmalarını istedik!” buyurmaktadır. Bilinçli olarak İslam’ı tercih etme imkânı da, kuşkusuz İslami eğitimin yapılmış olduğu ortamlarda elde edilir. Özellikle toplumumuzda bu eğitimin hakkıyla yapılabilmesi için, ciddi manada fedakâr ve sabırlı olmanın gerektiğini de belirtmek gerekir. Zira toplumumuzda, İslami eğitimin vücubiyetinin getirmiş olduğu o ciddiyet ve ağırlık, Müslümanların zihin dünyalarında ciddi manada törpülendiği için, en başta insanlarımızın, İslami eğitimin gerekliliği konusunda ikna edilmeleri gerekir. İslami bir vecibenin gerekliliği konusunda Müslümanların ikna edilmeye çalışılması elbette garipsenecek bir durumdur; ancak heyhat ki bu bizim gerçeğimizdir. Onun için Müslüman eğitimcilerin çok sabırlı ve ısrarcı olmaları gerekir ki bu konuda başarı elde etmiş olsunlar. Bu konuda ciddi manada başarı elde edilmedikçe, İslam noktasında atılacak her adım boşta kalacak ve akamete uğrayacaktır. İş bu kadar açık ve nettir. Eğer Müslümanlar, İslami çalışmalarında bir netice elde etmek istiyorlarsa, İslami eğitim alanını genişletmeleri ve bu konuda seferberlik halini hep yaşamaları gerekir!

Hacı İNAN

Diger Basliklar
   BAYRAM VE SONRASINDA YAPACAKLARIMIZ
   ÂLİMLER, ALLAH'IN KİTABI İÇİN VARİS SEÇTİĞİ KULLARIDIR
   RAMAZAN AYI VE RAMAZAN AYINDA UYGULAYACAĞIMIZ
   KUR'AN EN BÜYÜK MUCİZE / HACI İNAN
   İSLAM'I BİLİNÇLİ OLARAK TERCİH ETMEK
   İSLAMİ EĞİTİM MÜMİN OLMANIN GEREĞİDİR / HACI İNAN
   RESULULLAH(S.A.V)İN EŞLERİNİN ŞAHSINDAN MÜMİNE KADINLARA EĞİTİM DERSLERİ
   MUSA VE HARUN (A.S)'DAN İSLAMİ EĞİTİM KONUSUNDA ALINACAK DERSLER
   İSLAMİ EĞİTİMİN TEMELİNİ KUR'AN OLUŞTURUR / HACI İNAN
   İLİM VE AMEL EKSENİNDE İSLAMİ EĞİTİM / HACI İNAN
   İSLAM'DA EĞİTİMİN ÖNEMİ VE KISA TARİHÇESİ / HACI İNAN
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git