Bismihi Teala! 9-İSLAM’DA AİLE HAYATI Kabaca söyleyecek olursak; insanlar arasında iki dünya görüşü hakimdir. Birincisi; maddi dünya görüşüdür, ikincisi ise ilahi dünya görüşüdür. İslam; insanlara ilahi dünya görüşü ve bakış açısını sunar. Aynı şekilde İslam; bu dünya görüşü ve bakış açısına göre dünya hayatı için bir yaşam şekli belirlemiştir. İslam’ın belirlemiş olduğu bu yaşam şekli ve koymuş olduğu bu kural ve kaideler, Müslümanların bütün yaşantısını şekillendirir ve onların kültürlerini oluşturur. İslam’da aile hayatını da bu çerçevede değerlendirmek gerekir. İslam’a inanmış Müslüman ve Mü’minler, bütün hayatlarını olduğu gibi, aile hayatlarını da İslam’a göre şekillendirirler. İslam; aile müessesesine ve aile hayatına son derece büyük önem vermiştir. Çünkü aile, toplumun çekirdeği mesabesindedir ve toplum, ailelerin sahip olduğu değerler doğrultusunda şekil alır. Aynı zamanda aile, yeni nesiller açısından ilk eğitim yuvası ve ilk hayat okuludur. Bu nesil, ilk olarak eğitimini burada alır ve şekillenir. Yeni neslin aldığı eğitim ve terbiye ne kadar iyi ise, toplum da o kadar iyi ve sağlıklı olur. Bu nedenle İslam, aile hayatında anne ve baba olarak karı-kocaya karşılıklı sorumluluklar yüklemiş, onları bir bütünün birer parçası gibi görerek birbirine bağlamış ve aile hayatının sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir şekilde yürümesi için, aile yaşam şeklini belirleyen yüce değerler ortaya koymuştur. Bu, aynı zamanda Müslümanların aile kültürü demektir. İslam’da aile hayatı, tahakküme değil, sevgi, saygı ve şefkate dayanır. Ailenin temel taşları olan karı-koca arasında bu var olduğu müddetçe ailenin diğer bireylerine de yansır ve onları olumlu yönde etkiler. Ailede her bireyin hak, hukuk ve vazifesi bellidir. Ailenin reisi ve idarecisi koca, yani babadır. Bu idarecilik, tahakküme dayanan bir idarecilik değil, sorumluluk duygusu taşıyan bir anlayışa, şefkate ve sevgiye dayanan bir idareciliktir. Tıpkı; sürüsünü kurtlardan korumak için uyanık duran ve çaba sarf eden titiz çoban gibi. “Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur.Onun için saliha kadınlar itaatkardır.” (Nisa 34) “……Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde belli hakları vardır. Ancak erkekler, kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptirler. Allah azizdir, hakimdir.”(Bakara 228) "Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürünüzden sorumlusunuz. İmam çobandır ve sürüsünden sorumludur. Erkek ailesinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Kadın, kocasının evinde çobandır, o da sürüsünden sorumludur. Hizmetçi, efendisinin malının çobanıdır ve sürüsünden sorumludur." (Buhari, Ahkam; Müslim, İmaret; Tirmizi, Cihad; Ebu Davud, İmaret) Aile reisi ve idarecisi olan koca (baba), hiçbir zaman eşinin ve çocuklarının kendi üzerinde hakları bulunduğunu ve onlardan dolayı sorumlu olduğunu unutmamalıdır. Hadisten de anlaşılacağı gibi, aile reisi olmasından ötürü erkeğin sorumluluğu çok büyüktür. Ev halkını her türlü maddi ve manevi kötülüklerden korumaktan, dünya ve ahiret saadetlerini temin edici İslami ilim, ahlak ve terbiyeyi vermekten sorumludur. Bu hususta bir ayeti kerime şu şekildedir: “Ey insanlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun…..”(Tahrim 6) Karı-koca hakları konusundaki bir hadis de şöyledir : “Dikkat ediniz! Kadınlarınız üzerinde haklarınız vardır. Kadınların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız, sevmediğiniz kimselere yatağınızı çiğnetmemeleri, arzu etmediğiniz kimselerin de evlerinize girmesine müsaade etmemeleridir. Yine dikkat ediniz! Kadınlarınızın sizin üzerinizdeki hakkı, yeme içmelerini ve giyimlerini layıkıyla yerine getirmenizdir.”(İbni Mace, Nikah) Maddi dünya görüşüne ve bakış açısına sahip insanlar arasında ve gayri İslami toplumlarda aile yapısı ve karı-koca münasebetleri İslam’da olduğu gibi bir düzen ve disiplin içinde olmadığından, aynı zamanda kadın-erkek eşitliği ve özgürlük adı altında erkeğin mutlak reisliği kabul edilmediğinden, erkek bir yandan bir başı çekerken, kadın diğer yandan bir başı çeker ve aile adeta iki başlı bir yönetim haline gelir. Dolayısıyla aileyi birbirine bağlayan manevi bağlar ya hiç yoktur veya iş göremez derecede zayıftır. Bu yüzdendir ki, bu toplumlarda boşanmalar, İslami hayatı yaşayan ailelerle mukayese edilemeyecek kadar çok fazla ve yaygındır. Aile hayatında karı-kocanın birbirlerine karşı olan görev ve sorumlulukları bellidir. Bunlar Kur’an ve sünnette beyan edilmiş ve karı-koca bunlardan mükellef tutulmuşlardır. Bunlardan temel birkaç tanesini burada zikredelim. Kocanın hanımına karşı görev ve sorumluluklarından birkaç tanesi şöyledir: Aile reisi, evin geçimini helal yoldan temin etmek için çalışmalıdır. Hanımına; yediğinden yedirmeli, giydiğinden giydirmeli, imkanı ölçüsünde bu konuda cimrilik etmemelidir. İslami ilim, ahlak ve ibadet konusunda sorumluluk duygusuyla hareket edip örnek ve yönlendirici olmalıdır. Hanımının; bir hizmetçi olmadığını, aksine hayatındaki ortağı olduğunu, çocuğunu emzirmesi, yemek yapması, evin diğer işlerini görmesi vs onun yapmakla mecbur olduğu işleri olmadığını bilmeli, dolayısıyla zor kullanmamalı, tahakküm ve baskı uygulamamalı, bütün bu işleri gördüğünden dolayı ona karşı sevgi, şefkat ve hoşgörü ile mukabele etmelidir. Hanımının yanlışlarını, eksiklik ve hatalarını hoş görmeli, bunları tamamlamaya çalışmalıdır. Hanımının akrabalarına, kendi akrabaları gibi değer vermeli, mümkün olduğu kadarıyla hal ve hatırlarını sormalıdır. Kadının kocasına karşı görev ve sorumluluklarından birkaç tanesi şöyledir: Kadın, kocasının izni olmadan nafile oruç tutmamalı. Kocasının izni olmadan ve hoş karşılamadığı kimseleri eve almamalıdır. “Kocasının izni olmadan bir kadının nafile orucu tutması ve yine izni olmadan evine herhangi birini alması caiz olmaz.” (Riyazüs salihin, c.1. s.324) Kadın, kocasından izin almadan dışarı çıkmamalıdır. Aile sırlarını ifşa etmemelidir. Kadın, İslam dairesinin dışına çıkmadığı müddetçe kocasına itaat etmekle mükelleftir. "Şayet ben bir insanın başka bir insana secde etmesini emredecek olsaydım, kadına, kocasına secde etmesini emrederdim."(Tirmizi, Rada) . “Kadın beş vakit namazını kılar, ramazan orucunu tutar, namusunu korur ve kocasına itaat ederse, ona: “cennetin hangi kapısından dilersen oradan gir”, denilir.” (Terğib ve Terhib, c.4, s.214) Kadın; kocasının malına, namusuna, izzet ve şerefine leke getirecek her türlü davranışlardan kaçınmalı, bunları her hal ve şartlarda korumalıdır. Kadın, gerek konuşmasıyla, gerek kıyafetiyle, gerek tavırlarıyla kocasının gönlünü hoş etmeye, sıkıntılarına ortak olmaya ve gidermeye çalışmalıdır, öyle ki; kocası eve geldiğinde hanımının yanında sıkıntılarından uzaklaşmış ve sükunet bulmuş olmalıdır. “Onda sükunet bulup huzura kavuşmanız için, size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de, O'nun (varlığının) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.” (Rum 21) Kadın, kocasının gerek akrabalarına ve gerekse misafirlerine, elden geldiğince ve imkanlar dahilinde gerekli hizmeti yapmalı, kocasının yüzünü ağartmalı ve onu memnun etmelidir. Karı-koca, kendi aralarında ve ev içindeki aile hayatlarında İslam’ı tatbik ederlerse ve bunun gereği olarak birbirlerinin hak ve hukuklarına riayet ederlerse kendileri mutlu ve huzurlu olduğu gibi, Allah’a (cc) karşı olan kulluk görevlerini de ifa etmiş ve bununla birlikte ailenin diğer fertlerine karşı da sorumluluklarını yerine getirmiş olacaklardır. Bu nedenle karı ve koca, İslami vecibeler konusunda birbirlerine yardımcı olmalı, birbirlerini teşvik ve takviye etmelidirler. Çünkü hem bu dünyanın ve hem de ahiretin saadeti, İslam’ı yaşamakla mümkündür. Huzur, mutluluk ve kurtuluş ancak bu şekilde gerçekleşir. Allah’a emanet olun. M. ALİYÊ XERZÎ Yararlanılan Kaynaklar: Kaynaklar: 1-Tefhim-ül Kur’an (Mevdudi) 2-Şamil İslam Ansiklopedisi 3-Diyanet Vakfı Kur’an Meali 4-Siyer-i İbni Hişam 5-İslam Tarihi (İmam Zehebi) 6-İslam Tarihi (Asım Köksal) 7-Hadis Ansiklopedisi 8-Kütüb-i Sitte 9-Ahlak ve Adab-ı Muaşeret |