Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36

Bir Hadis:
Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

Makale Hiyerarşisi
Makaleler ana sayfası » 11- HİZBULLAH'İ BAKIŞ » HİZBULLAHİ BAKIŞ -V- ( YAZI DİZİSİ ) / M. ALİYÊ XERZİ
HİZBULLAHİ BAKIŞ -V- ( YAZI DİZİSİ ) / M. ALİYÊ XERZİ

Bismihi Teala !

6 – İSLAM’DA DEVLET VAR MIDIR?

Devlet kavramı; günümüze değin farklı şekillerde tarif edilmiş ve buna farklı anlamlar yüklenmiştir. Çünkü devlet kavramına yüklenen anlam, sahip olunan bakış açısına ve devlet otoritesinin bina edildiği ideoloji ve değerlere göre belirlenmiştir. Bu nedenle İslam’daki devlet tanımı ve beşeri ideolojilerdeki devlet tanımı arasında çok fark vardır.

Eflatun, devleti; insanın yalnız başına kendi kendine yetmemesi sonucu, ihtiyaçlarını karşılamak üzere oluşturduğu topluluk olarak tarif eder. (Eflatun, Devlet, Çev. M. Ali Cimcoz, S. Eyüboğlu, İstanbul 1958).

Aristo devleti şöyle tarif ediyor: “Kendi kendine yetmek iddiasında olan ve yaşayabilmek için ihtiyacı bulunan her şeyi genellikle kendisi sağlayabilen bir vatandaşlar topluluğudur. “ (Prof. Dr. İlhan Akın, Kamu Hukuku, İstanbul 1974, 12-13).

Augustin ise devleti; cennetten kovulan insanların yeryüzünde zorunluluktan dolayı oluşturdukları teşkilatlanma olarak tarif etmektedir. (George Samine, Siyasal Düşünceler Tarihi, Çev. Alp Öktem Ankara 1969, II, 22). ).

Devlet kavramına getirilen çağdaş tanımlar ise, devleti tüzel bir kişilik olarak ele alır ve yasama, yürütme, yargı gibi çeşitli organlar üzerine bina eder. Bu tanımlara göre devlet; bütün yönleriyle insan kaynaklı olup ilahi hiçbir unsuru kedinde barındırmamaktadır. Kanun koyma yetkisi de, icra yetkisi ve şekli de tamamen insana aittir.

İslami devlet ise; Müslümanların İslami esaslara göre teşkilatlanıp İslam ahkamını tatbik etmek üzere oluşturdukları otoritedir.

İslam’da, devlet amaç değildir, aksine araçtır. Varlığının sebebi; “İ’layı Kelimetullah” ve İslam ahkamının tatbikidir.

İslami devlet, ilahi kaynaklıdır. Burada yasa belirleyici insan değildir. Allah (cc) ve Rasulünün (sav) bildirdiği hükümler esastır. Allah (cc) ve Rasulü (sav) bir konuda hüküm vermişse, buna rağmen insanın başka bir hüküm vermesi söz konusu değildir. “Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur. “ (Ahzap 36)

Ancak Kur’an ve Sünnette açıkça yer verilmeyip günün şartlarına göre içtihadı insana bırakılan hususiyetlerde, Kur’an ve Sünnet temel alınarak hükümler çıkarılabilir. Bu, yasa koymak değil, ilahi yasayı esas alıp içtihat yapmaktır ki, bu da yine İslam’ın gereğidir. Çünkü sürekli gelişen ve değişen toplum hayatında yeni kullanım araçları, yeni sorunlar ve bunlara ait hüküm ve çözümler söz konusudur. Zaten insana verilen içtihat yetkisi de bu sebepledir.

Bu izahattan sonra gelelim başlık konumuza. İslam’da devlet var mıdır?

Devlet; insanın tabiatı gereği gereklidir. Sosyal bir hayat yaşayan insan, sosyal kural ve kaidelerden uzak kalamaz. İnsanı yaratan ve onu en iyi bilen Allah (cc), onu kendi başına ve başıboş bırakır mı?.

Kur’an’ı Kerim’e ve Sünnete baktığımızda, insanın ferdi ve ailevi hayatı yanında, sosyal hayatı düzenleyen bir sürü kural ve kaide ile karşılaşırız. Evlilik, boşanma, karı-koca hakları, evlatların hak ve hukukları gibi aile bireylerinin hak ve hukukunu düzenleyen kural ve kaideler…. Sosyal hayatı düzenleyen kural ve kaidelerle beraber, bunları bozucu, ferdin veya toplumun hak ve hukukuna yönelik suçların cezalarını düzenleyen cezai kural ve kaideler… Müslüman toplum içinde bulunan ancak Müslüman olmamış azınlıkların hak ve hukukunu düzenleyen zımmiler hukuku…. Müslümanların ve Müslüman toplumun idarecilerinin, gayri Müslimlerle olan münasebetlerini, savaşlarını ve barışlarını kaidelere bağlayan uluslar arası hukuk kuraları…

Yani;
a) Aile Hukuku
b) Sosyal Hukuk
c) Ticaret Hukuku
d) Ceza Hukuku
e) Uluslar arası Hukuk…. ile karşılaşırız.

Öte yandan, bütün bunları tatbik etme ile ilgili yetki ve sorumlulukları içeren emir ve talimatlar…

Nisa suresi 92. ayette geçtiği üzere uygulanacak DİYET, Bakara suresi 178. ayette geçtiği üzere uygulanacak olan KISAS, Nisa suresi 11 ve 12 ayetlerde geçen MİRAS paylaşımı, Nur suresi 2. ayette geçen ve sahih hadis kaynaklarıyla tarih kitaplarında geçtiği üzere sünnette sabit olduğu şekliyle zina suçuna verilen HAD ve RECM cezaları, Bakara suresi 228 ve sonrasındaki ayetlerde geçtiği üzere TALAK (boşanma) ile ilgili çıkabilecek sorunların halli, Tevbe suresi 60. ayette geçtiği üzere ZEKAT konusunun icra edilmesi…gibi konuların takip ve tatbiki devlet olmadan nasıl yapılabilir? Bunlar ferdin özel hayatıyla sınırlı olmadığı gibi, ferdin kendisi tarafından da tatbik edilecek şeyler değildir. Yine mesela; İslam devletinin diğer devletlerle olan münasebetleri, savaş ve barış ile ilgili kaideler. . . tamamıyla devlet eliyle icra edilecek hususlardır.

Diyet, Miras ve Zekat gibi konuları her ne kadar bireyler kendi aralarında icra edilebiliyorlarsa da, bu konuların tatbik şekli ve yetkisi esasen devlete aittir. Mesela Zekat ile ilgili ayette, zekat için görevli memurların tayin edilmesi ve bunlar eliyle yine ayette belirlenen sınıflara dağıtılması emredilmektedir. Eğer zekat müessesesi devlet eliyle kurulmaz ve işletilmezse, ayette geçen zekat memurları belirlenemeyecek ve bunlar eliyle dağıtım yapılamayacaktır. O zaman her kes kendi zekat memurluğunu yapıp bildiğine verecektir. Ayrıca Miras ve Diyet konusunda anlaşmazlıklar çıktığında ve güçlü tarafından güçsüzün hakkı gasp edildiğinde, Allah’ın (cc) bu konudaki hükmü tatbik edilemeyecektir.

Bütün bunlar, devlet eliyle icra edilen hususlardır ve aynı zamanda bunların tatbik edilebilmesi bakımından İslami devletin varlığı bir zarurettir.

Diğer taraftan İslami devlete delalet eden pek çok ayetten bir kaçını sıralayacak olursak;

“Doğrusu, insanlar arasında Allah’ın sana gösterdiği gibi hükmedesin diye Kitabı sana hak olarak indirdik; hakkı gözet, hainlerden taraf olma. “ (Nisa 105)

Bu ayet, Kitabın yani Kur’an’ın insanlar arasında tatbik edilmesi için ve kendisiyle hükmedilmesi için indirildiğini açıkça beyan etmektedir. Buna benzer ayetler çoktur.

“Onlar (o müminler) ki, eğer kendilerine yeryüzünde iktidar verirsek namazı kılar, zekatı verirler, iyiliği emreder ve kötülükten nehyederler. “ (Hac 41)

Bu ayet; Allah’ın, Müslümanları toplumun idarecisi kıldığında, Allah’a kulluklarını unutmadıklarını ve haktan ayrılmadıklarını ifade eder ki, toplumun idaresinden kasıt devlet idaresidir.

“Ey iman edenler! Allah’a, Peygambere ve sizden olan emir sahiplerine (idarecilere) itaat edin…” (Nisa 59)

Allah’ın (cc) bu emri, Müslümanların başkanına (halife, devlet başkanı, imam) açıkça delalet etmektedir ki, bu da devletin varlığını ortaya koymaktadır.

“Hep birlikte Allah’ın ipine (İslam’a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın…” “Sizden; hayra çağıran, marufu emreden ve münkeri nehyeden bir topluluk olsun. . . “ (Al-i İmran 103, 104)

Bu ayetler, Mü’minlerin birlik içinde bulunmalarını, toplu halde İslam dinini yaşamalarını ve emri bil maruf, nehyi anil münker görevini yerine getirmelerini istemektedir ki, bu da güç ve imkan isteyen bir iş olduğu gibi düzensiz ve başsız olmaz.

Bütün bunlar, İslam’da devletin varlığını ifade etmektedir. Bu konuda hem Ehl-i Sünnet ve hem de Şia arasında ihtilaf yoktur. İhtilaf edilen konu, Müslümanların imamının seçimi ve kim olduğu konusudur. Aynı zamanda Müslümanların adil bir yöneticisinin olması, aralarında İslam şeriatını tatbik etmesi ve Müslümanların da kendisine itaat etmesi gerektiği konusunda bütün mezhepler ittifak halindedir.

Rasulullah’ın (sav) uygulamalarına bakacak olursak;

Rasulullah (sav) Medine’ye hicret ettikten sonra orada ilk İslam devletini kurmuş ve ilk İslam anayasasını yürürlüğü koymuştur. Müslümanların hem kendi aralarındaki hem de Müslüman olmayanlarla olan münasebetlerini İslam ahkamına göre beyan etmiş ve fiiliyata koymuştur. Evlilik, boşanma, miras, diyet, hadler, alış-veriş, antlaşma, savaş, barış ve diğer bütün konularda İslam ahkamını bizzat kendisi toplumda tatbik etmiş ve ettirmiştir. Mekke’nin fethinden sonra Müslümanların büyük bir güç haline gelmesi ve ardından civar beldelerin İslam hakimiyetine girmesiyle, bizzat Rasulullah (sav) tarafından o yerlere valiler tayin edilmiş, valilerden İslam ahkamının tatbiki istenmiştir. Yönetim konusunda asla taviz verilmemiş ve bu iş Müslümanların eliyle icra edilmiştir.

Haris b. Amr b. Ahil-Mugire b. Şu’be, Muaz b. Cebel’den (ra) naklen anlatıyor: Rasulullah (sav) Muaz’ı Yemen’e vali olarak gönderdiği zaman kendisine sorar: “Sana bir dava geldiği vakit nasıl hükmedeceksin?” Muaz: “Allah’ın kitabıyla hükmedeceğim” der. “(Meseleyi Kitabullah’ta) bulamazsan?” “Rasulullah’ın sünnetiyle hükmedeceğim. “ “Ne Kitabullah’ta ve ne de Rasulullah’ın sünnetinde bulamazsan?” “Kendi reyimle ictihad edeceğim. “ Hz. Muaz der ki: “Bu cevabım üzerine Rasulullah (sav) (memnun kaldı), göğsüme eliyle vurup: “Allah’ın elçisinin elçisini, Allah’ın elçisini memnun edecek usulde muvaffak kılan Allah’a hamdolsun!” buyurdular. “ (Ebu Davud, Akdiye; Tirmizi, Ahkam)

Hz. Ali (ra) anlatıyor: “Rasulullah (sav) beni Yemen’e kadı olarak gönderdi. O sıralar henüz yaşım küçüktü, kazayı (hüküm vermeyi) bilmiyordum. (Beni takviye için): “(Sen tereddüt etme, git. Bu vazife için) Allah kalbine hidayet koyacak ve dilini de sabit kılacak. Yanına iki hasım geldiği vakit, birinciyi dinlediğin gibi diğerini de dinlemeden sakın hüküm verme. Böyle yapman (daha isabetli) karar vermen için gereklidir. “ Buyurdular. Hz. Ali (ra) der ki: “Ondan sonra hep kadılık yaptım. Henüz, bir kerecik olsun hükümde tereddüde düşmedim. “ (Ebu Davud, Akdiye; Tirmizi, Ahkam; İbnu Mace, Ahkam)

Bunun gibi; Tayyiler Müslüman olunca, Rasulullah (sav) Adiyy b. Hatim’i onlara vali tayin etmişti (İbni İshak), Beni Haris ve Ka’blara Kays b. Husayn’ı vali tayin etmişti (İbni İshak) ve hakeza.

Aynı şekilde Bedir gazvesine çıkılırken Ebu Lübabe b. Abdülaziz’i, ve Hudeybiye seferine çıkılırken de İbni Ümmü Mektum’u Medine’ye kendi yerine vekil tayin ettiği tarih kitaplarında kayıtlıdır. (İbni Sa’d Tabakat)

Bütün bunlar gösteriyor ki; Peygamber (sav) İslami yönetim ve İslam ahkamının tatbiki konusunda hassas davranıyor, bunu insanların kendi reylerine bırakmıyordu.

Rasulullah’ın (sav) terbiyesinde yetişen ve İslam’ı öğrenen sahabeler de, çok iyi anlamışlardı ki İslam ahkamının toplumda tatbik edilmesi esastır ve bunun için İslami devlet şarttır, dolayısıyla Müslümanlar halifesiz ve imamsız olamaz. Çünkü Müslümanların halifesi ve imamı, İslami devletin temsilcisi, bütün organların başı ve İslam ahkamının tatbikinin takipçisidir. Bu yüzden Rasulullah (sav) vefat ettiğinde, daha toprağa defnedilmeden Hz. Ebubekir (ra) halife tayin edilmiştir. Hz. Ebubekir (ra) daha hayattayken bu önemli iş hususunda gözü arkada kalmasın diye Hz. Ömer’i (ra) önermiştir. Hz. Ömer (ra) da, vefat etmeden önce bir şura oluşturmuş ve kendi aralarında bir halife tayin etmelerini ve ardından halktan beyat almalarını istemiştir.

Hz. Ali (ra) nin Muaviye’ye karşı, Hz. Hüseyin’in (ra) Yezid’e karşı mücadele ve savaşları, İslam ahkamının hakkıyla tatbik edilmesi içindi. Sorumlu olduklarının bilincindeydiler. Çünkü Muaviye ve Yezid bid’atlara tevessül edip İslam ahkamını hakkıyla tatbik etmiyorlardı. Aynı zamanda Muaviye’den sonra hilafet saltanata tebdil edilmişti. Yoksa ne Muaviye ve ne de Yezid, Müslüman olmadıklarını söylemiyorlardı.

Rasulullah (sav) ve İslam halifeleri; gerek Mekke ve Medine’de, gerekse fethedilen yerlerde insanların inanç ve ibadetleri konusunda hiçbir zaman zorlama yapmazken, yönetim ve idareyi, tayin ettikleri valilerden başkalarına bırakmamış ve İslam ahkamından başka şeylerin tatbikine yol vermemişlerdir. İnanç ve ibadetler konusunda insanlar bilgilendirilip İslami tebliğ yapmakla yetinilirken, yönetim ve devlet idaresi konusunda taviz verilmemiştir. Çünkü insanların inanç ve ibadetleri onların kendi tercihleri olup “dinde zorlama yoktur” (Bakara 256). Ancak İslam ahkamının tatbiki için İslam’ın hakimiyeti, Müslümanlarca yerine getirilmesi gereken bir vazife olup bu husus insanın tercih ve inisiyatifine bırakılmamıştır. Eğer bu husus insanın kendi tercihine bırakılmış olsaydı ve Müslümanların yerine getirmesi gerekli bir vazife olmamış olsaydı, Peygamber (sav) ve Raşit halifeler (ra) hiçbir zaman savaşa girişmez, insanların kurdukları iktidarlara ve yönetim işlerine karışmaz, sadece İslam’ın inanç ve ibadetini tebliğ ile yetinirlerdi. Hz. Ali ve Hz. Hüseyin (ra), karşılarındaki ordu Müslüman olduğu halde savaşa girişmez ve Müslüman kanının akmasına müsaade etmezlerdi.

Bütün bunlar gösteriyor ki; İslam’da devlet vardır, İslam ahkamının tatbik edilmesi için zaruridir ve Müslümanlar İslami devlet ve hükümeti tesis etmekle mükelleftirler.

M. ALİYÊ XERZÎ
 

Diger Basliklar
   HİZBULLAHİ BAKIŞ ( YAZI DİZİSİ ) : X / M. ALİ XERZİ
   HİZBULLAHİ BAKIŞ ( YAZI DİZİSİ ) : IX / M. ALİ XERZİ
   HİZBULLAHİ BAKIŞ -VII- ( YAZI DİZİSİ ) / M. ALİYÊ XERZİ
   HİZBULLAHİ BAKIŞ -VI- ( YAZI DİZİSİ ) / M. ALİYÊ XERZİ
   HİZBULLAHİ BAKIŞ -V- ( YAZI DİZİSİ ) / M. ALİYÊ XERZİ
   HİZBULLAHİ BAKIŞ ( YAZI DİZİSİ ) : IV / M. ALİYÊ XERZİ
   HİZBULLAHİ BAKIŞ ( YAZI DİZİSİ ) : III / M. ALİYÊ XERZİ
   HİZBULLAHİ BAKIŞ ( YAZI DİZİSİ ) : II / M. ALİYÊ XERZİ
   HİZBULLAHİ BAKIŞ ( YAZI DİZİSİ ) : I / M. ALİYÊ XERZİ
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git