28.09.2010 tarihli Taraf gazetesi, Sadık Güleç imzasıyla, Ergenekonla gündeme gelen Arif Doğan ile yaptığı sözde bir röportajı yayınlandı. Röportajda Arif Doğan’ın; Hizbullah cemaatinin devlet tarafından kurulduğu ve desteklendiği yönündeki iddiaları doğruladığını, Hizbullah cemaatinin şehit edilen lideri Hüseyin Velioğlu’nu yakından tanıdığını söylediğini iddia etmektedir. Öncelikle şunu belirteyim ki bu haber tamamen maksatlı, yalan ve çarpıtmadan ibarettir. Sözde röportajın içeriğinden de zaten bu açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Arif Doğan’ın; “Hizbullah'ı değil de Güneydoğu illerinde Hizbul-kontrayı araştırın. O zaman ne olduğunu anlarsınız” dediğini ifade etmekte, Hizbullah ve Hizibulkontra arasında bir ayırım yaptığını, ancak bu ayırımı neden yaptığını ve Hizbulkontradan maksadının ne olduğunu açıklamamaktadır. Ayrıca Arif Doğan’ın, “Hüseyin Velioğlu'nu iyi tanırım” dediğini, ama buna mukabil, “Rahmetli Temel Cingöz (Dev-Sol tarafından öldürülen tuğgeneral) ile benim aramda çekilmiş bir fotoğrafı vardı, Emniyetin arşivinde vardır o fotoğraf, ama foto montajdır, fakat kendisini tanırım” dediğini ifade etmektedir. Bu sözde röportajın ardından, ilke-haber ajansında, Arif Doğan ile konu hakkında görüşüldüğü ve Arif Doğan’ın bu söylenenleri yalanladığı ifade edildi. Şu ana kadar Hizbullah aleyhinde söylenen bu tür söylem ve ifadelerin hiç biri hakkında hiçbir yerde somut bir şey ortaya konamamıştır. Bunlar, şu ana kadar tamamen böyle asılsız, mesnetsiz ve soyut beyanlarla sınırlı kalmıştır. Bütün bunlarla birlikte ve Sadık Güleç’in yaptığı sözde röportajdaki çelişkilere ve somut hiçbir şey olmamasına rağmen, söylenenler gerçekmiş gibi, somut bilgi ve belgelere dayanıyormuş gibi Taraf Gazetesi tarafından yansıtılması, tamamen maksatlı ve çarpıtmadan ibarettir. Taraf Gazetesi böyle mesnetsiz ve çarpıtma amaçlı haber yapmakla kimin tetikçiliğini yapmaktadır ve ne amaçlamaktadır? Eğer Hizbullah Cemaati ile ilgili elinde bu yönde somut bilgi, belge ve delil varsa ve yayınlamıyorsa namerttir. Ayrıca devlet kurumları ve yetkilileri de dahil olmak üzere, kimin elinde bu yönde somut delil niteliğinde bir şey varsa ve kamuoyuyla paylaşmıyorlarsa ama buna mukabil sırf soyut söylemlere dayanan mesnetsiz, delilsiz ve maksatlı iftira ve yalanlarda bulunuyorlarsa Allah’ın ve meleklerin laneti üzerlerine olsun. Hizbulkontra ile; devletin derin unsurları tarafından kurulan ve insanlık dışı çirkin ve kirli işlerde kullanılan karanlık çeteler kastediliyorsa ve Hizbullah bununla ilişkilendiriliyor veya bununla Hizbullah kast ediliyorsa, bu küfürle itham etmeyle eşdeğerdir, affedilmez büyük bir iftira ve suçtur. Şu bilinen bir gerçektir ki devletin derin unsurları tarafından en fazla zarar gören ve mağdur edilen Hizbullah Cemaatidir. Yazılı, sözlü ve fiili olarak her türlü saldırıya maruz kaldı, binlerce operasyon gördü, kendisine yönelik psikolojik savaş yürütüldü, elemanları kaçırıldı, ağır işkencelerden geçirilerek şehit edildi, yargısız infazlara maruz kaldı, binlercesi ağır cezalara çarptırıldı, yerinden ve işinden edildi. Hizbullah’ın bunlara yönelik yürüttüğü savunma savaşında yakalayıp sorguladığı muhbir ve ajanların beyanları (ki bunlar şu anda emniyetin arşivinde de var) bunları çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır. Ama buna rağmen, çok insafsız ve bir o kadar da maksatlı ve çirkin bir şekilde Hizbullah bu kirli yapılarla ilişkilendirilmeye çalışılmaktadır. 30 yılı aşkın mücadele sürecinden de net olarak anlaşıldığı gibi Hizbullah’ın Laik Kemalist Rejim ile hiçbir ilişkisi yoktur ve olmamıştır. Yeter artık! Bırakın bu namertliği. Düşmanlık yapacaksanız mertçe ve adam gibi yapın. Böyle rezilce hareket edip yalan, iftira ve çarpıtmalarla zihinleri bulandırmayın. Hizbullah’a yapılan çirkin iftiraları kınıyorum. HÜSEYNİSEVDA EDİTÖRÜ 28.09.2010
|