Ergenekon tipi yapılanmaların polis ayağını oluşturan çete elemanları, bir süreden beridir peşinde oldukları küçük H….yi şeytani yollarla tuzaklarına düşürmüşlerdi. Çektikleri görüntüleri tehdit unsuru olarak kullanıp H…yi kendilerine mahkum ve bağımlı hale getirecek ve kirli işlerinde kullanacaklardı. Ancak kendisine kurdukları bu tuzağa karşı nasıl bir tepki vereceğini gözlemlemeleri gerekiyordu, kendisine yapılan tehdit ve şantajlardan istedikleri yönde etkilendiğinden ve kimseyle paylaşmayacağından emin olmalıydılar. Aksi halde istedikleri noktaya getirmek için insanlık dışı uygulamalarına yenilerini ekleyecekler veya kirli işleri deşifre olmasın diye bildik tedbirlerini alacaklardı. Ancak H….küçüktü. Hayat tecrübesi yoktu. Bazı şeyleri gereği gibi hesap edemiyordu. Büyük bir korku ve endişe içine girmişti. Karşılaştığı insanlık dışı muameleyi anlatıp anlatmama arasında defalarca gidip gelse bile, küçük yaşının çocukluk psikolojisinden sıyrılamıyordu. Bütün bunlara rağmen birkaç gün takip edildi, ne yapacağı, nerelere gideceği, kısaca nasıl bir tavır içine gireceği gözlemlendi. Kendisinden bir takım bilgiler alabileceklerine ve verdikleri işleri yaptırabileceklerine karar vermiş olacaklar ki; H….yi düzenli görmeye ve ondan; babasıyla, ağabeyleriyle, tanıdıklarıyla ve diğer bazı şahıslarla ilgili bilgi istemeye başladılar. Gittikçe bu isteklerini çoğalttılar, çeşitlendirdiler. Gördüklerini, duyduklarını getirmesini istediler. Görmediklerini ve duymadıklarını araştırıp, öğrenip getirmesini istediler. Kendisine bazı isimler veriyor ve araştırıp haklarında bilgi getirmesini istiyorlar, daha önce olmuş bazı hadiselerle ilgili yönlendirip daha detaylı bilgiler öğrenip getirmesini istiyorlar ve hakeza…. Küçük H….bu süreci şöyle anlatıyor : “Beni bıraktıktan sonra iki gün boyunca takip ettiler. Benden emin olunca, yani karakola gitmediğimden emin olunca bana randevu verdiler. Sonra Şıvan ve Ufuk ta bana hiç yaklaşmadılar. Onları hiç görmedim. Bana; boş olduğun akşam üstleri saat 14:oo’dan sonra gelip bizi görebilirsin dedi. (Yüzü lekeli olan şahsı kastediyor) Eğer görmesen ve acil bir durum olsa, haber vermem için bir iki işyeri adresi verdi. Sonra adam benden bilgi istedi beni muhbir yaptılar. Babam hakkında bilgi istiyorlardı. Bulamadığın bilgileri öğren öyle gel dediler. Ağabeylerim hakkında bilgi istediler. Ağabeylerimin kimlerle görüştüklerini sordular. Birkaç ay böyle devam etti. Ailemle ilgili bilgi istiyorlardı, ben de anlatıyordum. Daha doğrusu anlatmak zorunda kalıyordum. 2008-2009 arası bu adamlar aşırı bir şekilde soru sormaya başladılar. İsimler vermeye başladılar. Evde olan olayları anlatmamı istediler. Ağabeylerinden biri neden derneğe gidiyor, diğeri niye gitmiyor gibi. A….kimdir diye sordular. K….yı sordular. Batmana gittiğim zaman onu görmeye gitmiştim. Niye gittiğimi ne görüştüğümü ayrıntılı bir şekilde benden aldılar. Bende bildiklerimi söylüyordum, bilmediklerimi söylemiyordum. Yaklaşık 200 isim saydılar. Adam her gün yaklaşık 5- 6 isim soruyordu. Bütün isimleri bir seferde sormadı. İ……yi sordu. H….., H…….,H……, bunların bilgilerini istediler, bunları onlara götürdüm. Bunlar ağabeyimin arkadaşları. Bunlarla ilgili sorular sordular. Ağabeyimin bunlarla bağlantısını ve ne yaptıklarını sordular. Sonra babanın cezaevinde yanında biri var dedi. Babam cezaevinde. Babamın onunla ilişkisini sordular. Sen cezaevine gitmişsin onu da görmüşsündür dediler, bende gördüm dedim. Tanımıyorum ama bana göstersen belki tanırım dedim. Babam’ın yer değişikliğinden şüphelendi. A….nın abisini sordular. S…..yi sordular. O da bir ara bizim eve gelmişti oradan tanıyorum. Bunların evde ne yaptıklarını nereye gittiklerini soruyorlardı. Ben de ziyarete geldiklerini söyledim. Başka nerelere gittiğini sordular. Tutuklu ailelerin ziyaretine gidiyor dedim. Tabi bunlar kayıt altına da alınıyor. Adam önce bana soru soruyor, eğer cevap düzgünse netleştirip yeniden kayda alıyor. Önemli bilgileri kaydediyordu. Sonra birkaç isim daha sordu. Ama ben o isimleri şu anda hatırlamıyorum. Bir isim üzerinde durdular, yaklaşık bir ay bana bu ismi sordular. Cemaatin lideri olarak tahmin ettikleri bir ismi sordular. S……bize gelmişti onu sordular. S……babamı ziyarete gitmişti, babamın selamlarını getirince orada görmüşler. Bunu üstünde çok durdular, uzun süre onu sordular. Baban bir şey saklıyor bunu da o adama söylemiş olabilir dediler. Bunu öğren her şeyi al git, diğerlerini unut dedi. O bilgileri ver seni bırakırız dediler. Ben de adamı tanımıyorum dedim. Onlar da tamam biz gösteririz dediler. Sana fotoğraflarını gösteririz, olmazsa seni yanına götürürüz dediler. Ondan sonra da isim sormaya devam ettiler. Eniştelerimin isimlerini sordular. Eniştelerim cezaevinden çıktıktan sonra evde neler olduğunu, neler konuşulduğunu sordular. Tabi bunları bana bir günde sormadılar, aralıklarla sordular. Bana sürekli soru soran benimle görüşen yüzü lekeli olan adamdı. Ben eve girdiğim zaman sadece onu görüyordum ama evde başkaları da vardı. (İlk olarak kendisini kameraya aldıkları evi kast ediyor. Muhbirleştirildikten sonra o eve defalarca götürülüp kamera karşısında sorguya alınıyor) Evde üç oda var, mutfak var, mutfağında bir penceresi var. Ama diğer odalara beni hiç götürmediler. Tabi sürekli o evde görüşmüyorduk. Bir ara bir hafta kadar bir depoya gittik, bir binanın bodrum katıydı. Merkez mahallesi Marmara caddesi gezici sokak aydemir apartmanı altındaki bodrum. Dışarıdan bakıldığı zaman orada bodrum olacağı tahmin dahi edilmiyor. Tuğlalarla kapatmışlar. Gizli bir kapı yapmışlar. Oraya gittiğimiz zaman bazen makine sesleri de geliyordu. Yüzü lekeli adamla birbirimize isimle hitap etmiyorduk. Ben geldiğimde bana otur diyordu. Bana soru soruyordu ben de korkudan, mecburen konuşuyordum. Bana o fotoğrafları bizzat babana götüreceğim diyordu. Bana; istersen konuşma, kapı açık, git diyordu. O eve gittikten birkaç ay sonra depoya gittik. Bir süre depoya götürüyorlardı bir süre de o eve. Baban en samimi arkadaşlarıyla ne konuşuyordu diye soruyorlardı. Bazı isimler verdi. Baban bunlarla ne konuşuyordu hiç duydun mu, konuşmalarına hiç katıldın mı diye soruyordu. Ben de hiç katılmadığımı söyledim. E…..ağabeyimin üzerinde çok durdular, onunla ilgili çok soru soruyorlardı. Dönüp dönüp ağabeyimi soruyorlardı….Depoda da kamera çekimi yapıyorlardı. Kamerayı yerleştirip kameranın arkasına geçip bana sorular soruyorlardı. Depoda ışık yoktu. Lüküs vardı sadece. Yüzü lekelinin yanında 40-45 yaşlarında birisi daha vardı. Onu daha önce görmemiştim. Ama anladığın kadarıyla lekeliden daha rütbeli birisiydi. Çünkü izin vermeden lekeli kişi konuşamıyordu. Lekeli sorular sordu yine. Arada diğer adam bana soru sormaya başladı. Babanın yanında birisi var dedi. Babanla ilişkisi nedir diye sordu….” |