Belki okumuşsunuzdur. Geçenlerde Doğru Haber Gazetesine Ergenekon tipi yapılanmaların polis ayağıyla ilgili önemli bir haber yansıdı. Küçük çocukları dahi insanlık dışı alçakça yöntemlerle muhbirleştirip kendi kirli işlerine alet edecek kadar gözü dönmüş bu vahşilerin, henüz 15 yaşlarındaki H…..yi nasıl tuzağa düşürüp muhbirleştirdikleri ile ilgili bir yazıydı. Ergenekon denen derin çete örgütünün üzerine gidildiği, devletin asker ve polisinin kirli işlere bulaşma döneminin bittiği, işkencelerin, insanlık dışı muamele ve uygulamaların sona erdiği, hukuk dışı icraat ve faaliyetlerin artık yapılmadığı/yapılamadığı……söylenen bu dönemde H…ye yapılanlar, aslında bunların hiç de doğru olmadığını ve kirli faaliyetlerin devam ettiğini gösteren somut bir örnektir. H…..ye yapılanların bütün bu yaldızlı aldatmacalara bir cevap niteliğinde olup tekzip ettiğini göstermek ve gözü dönmüş bu vahşilerin kirli faaliyetlerinin devam ettiğinin bilinip bunlara karşı uyanık olunması açısından, bu konuyu gündemimize alıp biraz daha detaylandırarak kamuoyuyla paylaşma ihtiyacı hissettik. H….henüz 15 yaşlarında Batmanlı bir genç. Babası, Hizbullah adına faaliyetlerde bulunduğu gerekçesiyle ömür boyu hapse mahkum edilmiş ve uzun zamandır içerde. Küçük H…ailesiyle birlikte 2006 yılına kadar Batman’dadırlar. Bu arada, Emniyetten oldukları her hallerinden belli olan kişiler, H…nin etrafında dolanmakta, ağlarına düşürme gayretindedirler. Sürekli takip etmekte ve fırsat kollamaktadırlar. H…yi ağlarına düşürmeyi ve muhbirleştirmeyi kafalarına koydukları her hallerinden belli olmaktadır. Çünkü H…nin peşini bırakmamaktadırlar. Belli ki onun üzerinden bir yerlere ve bazı bilgilere ulaşma ihtiyacını hissetmektedirler. Dolayısıyla H…yi kontrollerine almak için hukuki olmayan, insanlık dışı kirli yol ve yöntemlere başvuracakları ihtimali, güçlü bir şekilde kendisini göstermektedir. O küçük yaşına rağmen H…bu durumdan endişelenmekte ve durumu eniştesine haber vermektedir. Ancak H…nin eniştesi ortamı ve H…nin küçük yaşını dikkate alarak buna ihtimal vermemekte, olayın üzerinde durmamaktadır. O durmayınca H…de konuyu başkasına açmamaktadır. Ancak kendisini bekleyen tehlikeye karşı da savunmasız durumdadır. Küçük H…., daha Batman’da iken, karşılaştıklarını ve ileride başından geçecek olan olayın da başlangıç aşamasını oluşturan süreci şu şekilde anlatmaktadır : “2005’te Diyarbakır Caddesi üzerinde çocuk bürosu var. Onun bir sokak arkasında iki kişi Toros marka bir arabadan inip yanıma geldiler. Bunların birinin üzerinde açık kahverengi bir yelek vardı. Diğerinin üzerinde ise deri bir mont vardı. Bunun yüzünün sağ tarafında kulağının altında yanık yarasına benzeyen kırmızı bir leke vardı. Biri 25–30 yaşları arasında, diğeri ise 23-27 yaşları arasında görünüyorlardı ama yaşları büyüktü. Yüzü lekeli olan 1,75–1,80 boyları arasındaydı saçlarını, ortadan ikiye ayırıyordu. Diğerinin ise dağınık saçı vardı ve saçlarını yana doğru tarıyordu. Eniştem gelince onlar taksiye atlayıp kaçtılar. Bende enişteme durumu anlattım ama. Ama eniştem bana inanmadı hayal görmüşsün dedi. Bir daha söyledim plakayı da biliyorum dedim ama eniştem yine inanmadı…Eniştem bana inanmayınca ben de başka birine anlatmadım. Zaten deseydim de hayal deyip geçiştirirlerdi. Bende plakayı yanıma yazıp sakladım. Daha sonraları bu adamları sürekli görüyordum. Yanımdan geçiyorlardı, yanıma oturuyorlardı. Arkadaşlarımdan söz ediyorlardı. Yüzünde leke olan adam sürekli geliyordu ama bazen yanında başka biriyle geliyordu. Zaten beni kaçıran ve iki gün sorgu yapan adam da bu adamdı. Yaklaşık yedi ayrı kişi gördüm.” 2006 yılında ailesinin Batman’dan İstanbul’a taşınmasıyla Küçük H….de İstanbul’a gelir ve yaşı küçük olmasına rağmen evin masraflarına katkıda bulunmak amacıyla ağabeylerinin yanında kendisi de çalışır. İstanbul’a taşındıktan sonra Batman’da kendisini takip edenlerden de kurtulup uzak düştüğünü düşünür. Ancak aynı şahısları İstanbul’da da karşısında görür ve kendisinde korku oluşur. Fakat ne yazık ki yaşının küçüklüğü ve böyle derin kirli işleri bilmemesi nedeniyle sağlıklı değerlendirmeler yapamamakta, kendisini bekleyen tehlikeleri sezememektedir. Diğer taraftan ise kirli işlerde uzman olanlar, peşine düştükleri kişiyi nasıl ağlarına düşüreceklerinin binbir yolunu bilmektedirler. Kişinin yaş, iş, konum ve yapısına göre; arkadaşlık kurma yoluyla, kız-kadın yoluyla, iş veya gelecek vaad etme yoluyla, para verme yoluyla, korkutma yoluyla, kötü pozisyona düşürüp şantaj yoluyla ve daha pek çok yollarla işlerini icra etmesini çok iyi bilmektedirler. Küçük H….ye de önce yaşına uygun yöntemlerle yaklaştılar, ancak istedikleri sahaya çekince hiç vakit kaybetmeden çirkin yüzlerini gösterdiler ve kirli işlerine alet etmek için şantaja baş vurdular, korkutup tehdit ettiler. Küçük H….ailesiyle Batman’dan İstanbul’a taşındıklarında karşılaştığı olayları ve süreci şu şekilde anlatıyor : “2006 da İstanbul’a geldik. İstanbul’a geldikten sonra bu adamlar artık peşimi bırakırlar diye düşündüm. Daha sonra bu adamları İstanbul’da da gördüm ve bende korku başladı. Bunlar İstanbul’a kadar gelmişlerse bir şeyler yapmadan gitmezler diye düşündüm. Biz İstanbul’a geldikten iki hafta sonra mahallede karşılaştık. Sonraki yaz tatilinde tatil için Batman’a gittik. Bunlar Batman’da bana abi kardeş gibi yaklaşıyorlardı. Yanıma oturup benimle konuşmalarıma katılıp adres soruyorlardı. Arabayla yanımdan geçip gel beraber gidelim diyorlardı….. İstanbul’a döndükten sonra ise tanımadığım iki kişi benimle arkadaşlık kurdu. Şıvan ve Ufuk isminde iki kişiydiler. Bana arkadaşça yaklaştılar. Şıvan Kürtçeyi çok net konuşuyordu. Diğeri de yarı Türkçe yarı Kürtçe karıştırıyordu. Şıvan’ın Kürtçesi Diyarbakır Kürtçesiydi. Sadece Şıvan Kürtçe konuşuyordu. Bana toprağım diyordu. Ben bir gün mahallede otururken yanıma gelip selam verdiler, isimlerini söylediler. Ben de ismimi söyledim. Bana nereli olduğumu sordular, ben Batman dedim. Şıvan da ben de Batman’lıyım Barbaros’ta oturuyorum dedi. Ufuk ta memleketini söyledi, şu an aklımda değil ama bu taraflardandı (Marmara bölgesini kastediyor). Güneydoğulu değildi. Evimi sordular ben de işaretle gösterdim. Seninle arkadaş olalım dedi. Ben de tamam dedim. Zaten Şıvan bana ikide bir biz toprağız, bizden başka kiminle arkadaş olacaksın diyordu. Tabi bunlarla ara sıra görüşmeye başladık. Barbaros’ta oturuyorlardı. Bize uzak oldukları için her gün görüşmüyorduk. Daha sonra samimileştik. Artık her gün görüşmeye başladık. Her akşam birlikte geziyorduk oturuyorduk. Arkadaşlığımız üç ay sürdü. Sonra bir gün bunlarla bir eve gittik, evde iki adam vardı. Bu ev Kazım Karabekir caddesinde 2/4 sokağında iki katlı bir binanın giriş katıydı. 2007’nin son aylarıydı, Kasım ya da Aralık ayıydı. Evdeki adamlar ise biri Batman’da gördüğüm yüzünde leke olan adamdı. Şıvan bunları ağabeylerimiz diye tanıttı. Yüzü lekeli olan bana dönerek beni tanıyor musun dedi, ben de tanıyorum dedim. Ben de seni Batman’dan tanıyorum dedi. Yanındaki adamı da ilk defa görüyordum. İri yarı, saçı sakalı karışık bir adamdı. Saçlarını arkaya doğru tarıyordu. Kaşında da çizik vardı. Bunlar Şıvan ve Ufuk’u çıkardılar, sonra içeri kamera getirdiler. Evde tek pencere vardı, pencereyi de siyah bir kumaşla kapatmışlardı. Yerde ise bir halı, birkaç tane minder vardı. Sonra bu minderleri de topladılar, alanı boşalttılar, halıyı da katladılar. Kamerayı görünce şaşırdım, ayağa kalktım ama adam beni zorla tuttu ve fotoğraflarımı çektiler. 1,5 saat boyunca benim fotoğraflarımı çekerek videoya aldılar. Onlar fotoğraf çekince ben direndim ama zorla çektiler. Beni tamamen soyarak fotoğrafları çektiler. Adamlar fotoğrafları çekerken kendileri de soyundular. Kaşı çizik olan adam benimle fotoğraf çektirdi. Ama adamı fotoğrafa almıyorlardı. Yani adamın yüzü fotoğrafta çıkmıyordu. Fotoğrafları yüzünde leke olan adam çekiyordu. Sonra bana yürü git dedi. Sonra seni alacağız haberin olsun dedi. Adam fotoğraf çekerken hiç soru sormadı. Sadece bu fotoğraflar aramızda kalacak, istersen kalmasın da dedi. Ailen bilse sana zararı olur dedi. Sonra bana eve git biz seni alırız dedi.” |